Kayıtlar

Bundan Daha Büyük Keramet Ne Olabilir?

Bundan Daha Büyük Keramet Ne Olabilir?    Türk asıllı mutasavvıfların en büyüklerinden birinin Aziz Mahmud Hüdayi Kuddise Sirrûh olduğunda şüphe yoktur. Bugün Üsküdar'da adıyla anılan caminin avlusunda türbesi bulunan Aziz Mahmud Hüdayi, I. Sultan Ahmed'in de mürşidi idi. Hükümdardan büyük saygı görüyor, kendi de hükümdarı seviyor ve sayıyordu. Arayı pek fazla uzatmadan birbirini ziyaret ederlerdi. Biri din ve maneviyatın ulusu, diğeri devletin ulusu bu iki insan uzun süre birbirini görmeden duramazdı. Sultan Ahmed'in en mutlu anları şeyhiyle beraber olduğu anlardı.    Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri ziyaretine geldiğinde onun hizmetini bizzat kendisi yapardı. Aziz Mahmud'un Topkapı sarayında yine padişahı ziyaret ettiği bir gün namaz vakti yaklaşmış, Aziz Mahmud Hazretleri de abdest alıp hazırlanmak istemişti. Derhal leğen ve ibrik istendi. Padişah suyu kendisi dökerek şeyhinin abdest almasına yardımcı oldu. Bu sırada valide sultan (padişahın annesi) de kurulanmas

Yaşamın Anlamıyla İlgili Üç Soru!

Yaşamın Anlamıyla İlgili Üç Soru! Yazar Özgür ŞAHİN Yaşamak için hava, su ve gıda üçlüsüne muhtacız. Bu evrensel kanun doğru ama eksik! Çünkü yaşamak için bu temel üçlü kadar anlama da ihtiyacımız var. Araştırmalar yaşamın anlamını bulmuş kişilerin daha mutlu bir ömür sürdüklerini gösteriyor. İşte Doğan Cüceloğlu’ndan, insanın anlam arayışına dair doyurucu bir yazı… İlk soru İnsanın yaşamının anlamlı olması niçin önemli… Çünkü anlam insanın en temel gereksinmesi. Victor Frankel Avusturyalı bir Yahudi psikiyatrist ve temerküz kamplarında eşini ve çocuklarını kaybediyor. Kendisi kamplarda en kötü şartlar altında sefil, aç, pislik içinde sürünüyor; bedensel ve psikolojik işkence her gün var. Anılarını ve düşüncelerini “İnsanın Anlam Arayışı” adlı kitapta topladı. Bedenen kuvvetli olan değil, manen kuvvetli olanların hastalıklara dayanabildiğini gözlüyor o kamplarda. Çocuk büyütmek ne kadar meşakkatli bir iştir. Yaşamın en zor, en sorumluluk isteyen, en yorucu işidir. Am

Başımıza Gelen Musibetlerin Sebebi

Başımıza Gelen Musibetlerin Sebebi Toplumları ahlâken yıpratan manevi hastalıklar nelerdir? Bugün başımıza gelen musibetlerin sebebi ve zamanımızın getirdiği dokuz felâket… Zamanımızda şeytanî vesveselerle zuhur eden ve çoğalan büyük felâketler vardır. Birincisi: İffet huşusundaki lakaytlıklar. İhtilâtlar, zinaya götüren çirkin ahval… Ailelerin perişan olması, boşanmaların artması… Tesettürden tavizler verilmesi. Maalesef bazı kapalı hanımların dahî vücut hatlarını belirten kıyafetler giymesi. Hâlbuki İslâmî tesettürde cilbab vardır. Bu, vücudu belli etmeyen bol elbisedir. Çarşaf da olabilir bol manto da. Mühim olan tesettür ölçüleridir, yani vücudu ilâhî çerçeveye göre örtmektir. Dar ve yapışık elbise giyenleri Peygamber Efendimiz Sallâllâhu Aleyhi Vesellem; Giyinik çıplaklar كَاسِيَاتٌ عَارِيَاتٌ Diye vasfetmiş ve bunun bir kıyâmet alâmeti olduğunu bildirmiştir. (Bkz. Müslim, Cennet, 52) İkincisi: Kadın-erkek karmaşıklığı, hem de uniseks denilen tarzda giy

Hüdhüd Kuşu'nun Hz Süleyman'a Tavsiyesi

Hüdhüd Kuşu'nun Hz Süleyman'a Tavsiyesi Hem peygamber, hem Sultan olan ve bütün canlı varlıkların dilinden anlayan Süleyman Aleyhisselâm'a Allah’ü Teâlâ tarafından bir melek gelip: — Ya Süleyman! Bu su sana Allah tarafından gönderildi. Eğer bu hayat suyundan içersen, kıyamete kadar yaşayacaksın. İçmezsen ecelin geldiği zaman öleceksin. Hangisini tercih edersin? Dedi. Süleyman Aleyhisselâm cevap vermek için melekten biraz mühlet istedi. Melek Hazreti Süleyman'ın isteğini kabul edip gitti. Süleyman Aleyhisselâm bu meseleyi danışmak için bütün canlılardan heyetler toplayıp hepsinin fikrini sordu. Bütün canlı varlıklar, Hayat Suyundan içmesini ve kıyamete kadar yaşamasını tavsiye ettiler. Onlar: — Eğer bu suyu içer de kıyamete kadar yaşarsan, Allah için daha çok amel işlersin ve daha çok sevap kazanırsın, diyorlardı. Hazreti Süleyman, hayvanların içinden gelip gelmeyen var mı, diye iyice bir kontrol ettiğinde Hüdhüd kuşunun gelmediğini fark edip: — Onlar

Başarının Götürdüğü Yere Git

Başarının Götürdüğü Yere Git Genç bir adam, Japonya'yı bir baştan bir başa dolaşıp ünlü ustaların bulunduğu okulları gezer.   Ünlü bir okula geldiğinde bu okulun ustasıyla görüşmek ister. Delikanlı ustanın karşısına çıktığında, "Benden istediğin nedir?" diye sorar usta. "Sizin tarafınızdan eğitilmek ve ülkenin en iyi karate ustası olmak istiyorum!", der delikanlı. "Bunun için kaç sene çalışmam gerekir?" "En az on sene!" , diye cevap verir usta. "On yıl çok uzun bir süre!" , der delikanlı; "Peki ya öğrencilerinizden iki kat daha fazla çalışsam!" "Yirmi yıl!" , diye cevap verir usta. "Yirmi yıl! Peki ya gece gündüz bütün gücümle çalışsam!" Bu kez ustanın cevabı, "Otuz yıl!" , olur. "Her seferinde size daha fazla çalışacağımı söylüyorum ve siz başarıya ulaşma süremin daha da uzayacağını söylüyorsunuz! Bu nasıl olur?" diye sorar öğrenc

30 Yazardan Mutluluk Üzerine

30 Yazardan Mutluluk Üzerine ·           Mark Twain: "Akıl sağlığı ile mutluluk, imkânsız bir kombinasyondur." ·           Leo Tolstoy: "Mutluluk bir alegori, mutsuzluk ise hikâyedir." ·           Ayn Rand: "Kendinize değer vermeyi öğrenin ki bu, mutluluk için mücadele etmek de demektir." ·           Charlotte Bronte: "Paylaşılmamış bir mutluluğa, mutluluk demek güçtür; hiçbir tadı yoktur bunun." ·           Hunter S. Thompson: "Mutlu olmak için başkalarının kalbine ve zihnine muhtaçken, kendinize nasıl saygı duyabildiğinizi anlamıyorum." ·           Haruki Murakami: "Ama en iyinin ne olduğunu kim söyleyebilir ki? Bu sebeple mutlu olma şansını yakaladığın her seferinde, ona tutunmalı ve diğer insanları kafana çok da fazla takmamalısın. Deneyimlerime dayanarak diyebilirim ki, insanın karşısına böyle bir şans, hayatı boyunca iki ya da üç defa çıkar ve eğer onları kaçırırsak hayatımızın geri kalanında bunun için

Dâvud Aleyhisselâm’ın Duası

Dâvud Aleyhisselâm’ın Duası Allah sevgisi insanı Allah’a yaklaştırır ve O’nun rızasını kazanmasına sebep olur. Peygamberimiz buyuruyor: كَانَ مِنْ دُعاءِ دَاوُدَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم ﷺ : كَانَ مِنْ دُعاءِ دَاوُدَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم:     اَللَّهمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ حُبَّكَ، وَحُبَّ مَنْ يُحِبُّكَ، وَالْعَمَلَ الَّذِي يُبلِّغُنِي حُبَّكَ، اَللَّهُمَّ اجْعَلْ حُبَّكَ أَحَبَّ إِلَيَّ مِنْ نَفْسِي، وَأَهْلِي، وَمِنْ الْمَاءِ الْبَارِدِ Okunuşu: Allahümme innî es'eluke hubbeke ve hubbe men yuhibbuke ve'l-amele’l-lezi yübelliğuni hubbeke. Allahummec'al hubbeke ehabbe ileyye min nefsî ve ehlî ve mine'l- mâil bârid. Anlamı: Allah’ım, senden senin sevgini ve seni sevenleri sevmeyi ve senin sevgine beni ulaştıracak amelleri dilerim. Allah’ım, senin sevgini, nefsimden çoluk çocuğumdan ve soğuk sudan daha sevgili kıl. Kaynak: Tirmizî (Deavât 73 Ravi: Ebû Derda Radiyallahü Anh

Ted Amca

Ted Amca Amerika'da bir ilkokulda öğretmen çocuklara evde ders alınabilecek bir hikâye yazmalarını, ertesi gün sınıfta okuyacaklarını söylemiş. Ertesi gün çocuklar hikâyelerini anlatmaya başlamış. İlk sırada küçük Suzi varmış. Başlamış anlatmaya: - Bizim çiftliğimiz var. Bir gün babamla yumurtaları topladık, bir sepete koyduk. Arabayla giderken bir tümsekten geçtik, sepet devrildi ve yumurtaların hepsi kırıldı." Öğretmen: - Güzeel. Peki bu hikayeden alınacak ders nedir? - Bütün yumurtaları aynı sepete koyma. - Aferin çok güzel. Lily sıra sende. Küçük Lily tahtaya kalkmış ve anlatmaya başlamış: - Bizim de bir çiftliğimiz var. Babam yumurtalardan civciv çıkması için onları kuluçka makinesine koyar, geçen hafta 12 yumurta koydu. 12 civcivi olacağını sanıyordu, ama sadece 8’inden civciv çıktı. - Eveeet. Peki, buradan alınacak ders nedir? - Tavuktan çıkmamış yumurtaları sayma! - Aferin bu da çok güzel. Billy, sıra sende; Küçük Billy tahtaya kalkmış ve a

En Akıllı Adam

En Akıllı Adam Bir keşiş dünyanın en akıllı adamını bulmak için diyar diyar geziyormuş. Sıra Nasreddin Hoca’nın köyüne gelmiş ve köylülere sormuş. - Sizin köyün en akıllı adamı kim? Demiş. Köylüler de: - Nasreddin Hoca demiş. Bunun üzerine keşiş köy meydanında Hoca ile görüşmeye başlamış ve eline bir çomak almış yere bir daire çizmiş, Nasreddin Hoca da çomakla daireyi ortadan ikiye bölmüş, keşiş bir doğru daha çizerek daireyi dörde bölmüş, Hoca da dörde bölünmüş dairenin üç dilimine çarpı işareti koymuş, keşiş elleriyle aşağıdan yukarıya doğru hareket yapmış, Hoca da yukarıdan aşağıya yapmış ve keşiş büyük bir hayranlıkla Hoca’yı tebrik etmiş. Olup bitenden bir şey anlamayan halk kesişe ne olduğunu sormuş.   Keşiş de: - Bu adam gerçekten dünyanın en akıllı adamı, yere dünya çizdim; o ortadan ekvator geçer dedi, ben dünyayı dörde böldüm o da dört de üçü sudur dedi, ben yerden buharlaşma sonucunda ne olur dedim o da yağmur yağar dedi. Bu sefer hocaya neler olduğunu so