Kayıtlar

Arı Sokması

Arı Sokması Daha çok yaban arıları olmak üzere, arı sokması aşırı duyarlılık ile anaflaktit şoka ve ölüme sebep olabilir. Bu nedenle arının soktuğu yerde şiddetli ağrı, kaşınma, kızarma ve şişlik olmasının yanı sıra, çarpıntı, nefes darlığı, bulantı, baş dönmesi ve bayılma durumu söz konusu ise şu yolu takip edin: — İğneyi cımbızla çıkarın. — Arının soktuğu yere amonyak, tentürdiyot vb. uygulayın. — En yakın doktora başvurun. Arı sokmasına karşı aşırı duyarlılığı olanlar doktorlarının da tavsiyesiyle yanlarında her zaman bir enjektör ile adrenalin amp l:1000 ve dekort flakon bulundurmalıdırlar.

İbret Alalım

İbret Alalım Bir kere Kureyş reisleri Hz. Ömer Radiyallahü Anh’i ziyaret etmişti. Mecliste azâd edilmiş köleler de vardı. Kureyş beklediği halde Hz. Ömer Radiyallahü Anh bunlarla konuşmakta devam etmişti. Ebü Süfyan Radiyallahü Anh bu muameleden kızarak: “— Hâle bakınız. Bu gün köleler bize tercihan kabul olunuyorlar.” Fakat bu söz, adalet ve hak muhibbi olanlar üzerinde hiç bir te’sir icra etmemiş ve kendisine şu cevap verilmişti: — Hz. Ömer Radiyallahü Anh’den şikâyet hakkımız yoktur. Biz kendi hâlimize küselim. Müslümanlık herkesi birden davet etti; biz davete icabette geciktik. Binaenaleyh, bizden evvel İslâmiyet’i kabul edenler, bize tekaddüm etmek hakkını kazanmışlardır.

Meleklerin Sevabını Yazmakta Zorlandıkları Dua

Meleklerin Sevabını Yazmakta Zorlandıkları Dua يَا رَبِّ لَكَ الْحَمْدُ كَمَا يَنْبَغِي لِجَلَالِ وَجْهِكَ وَلِعَظِيمِ سُلْطَانِكَ Okunuşu: “Ya Rab, lekel hamdu kemâ yenbağî li celâli vechike ve li azîmi sultânike” Anlamı: Ey Rabbim! Senin zâtının celâline ve senin hâkimiyetinin azametine lâyık şekilde sana hamd olsun’ Kaynak: İbn Mace, Beyhakî ve Taberanî’nin Abdullah b. Ömer’den yaptıkları rivayette Fazileti: Hz. Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem şöyle buyurmuştur:   “Allah’ın kullarından bir kul; – “Ya Rab, lekel hamdu kemâ yenbağî li celâli vechike ve li azîmi sultânike” duasını okudu. İki melek bunun sevabını yazmakta zorlandılar; nasıl yazacaklarını bilemediler. Bu sebeple, göğe çıktılar ve dediler ki: – ‘Ey Rabbimiz! Senin kulun öyle bir şey söyledi ki, onu nasıl yazacağımızı bilemiyoruz’ Allah -Kulunun ne dediğini bildiği halde; – ‘Kulum ne dedi?’ diye sordu. Melekler: ‘Ya Rab! O şöyle dedi: “Ya Rabb, lekel hamdu kema

İncitmeyecek Kadar Uzak Olmak

İncitmeyecek Kadar Uzak Olmak Eski zamanların dondurucu bir kışından bütün hayvanlar çok etkilenmiş, büyük kayıplar vermişler. Ama en çok kayıp veren kirpilermiş. Çünkü onların pek çok hayvan gibi kalın kürkleri yok, kendilerini sıcak tutması zor olan dikenleri var. Bu durumdan en az zararla kurtulmak için kirpiler meclisi toplanmış, çözüm aramaya başlamış. Tartışa tartışa, nihayet gece olunca tüm kirpilerin bir araya toplanmasına, birbirlerine yakın durarak geceyi geçirmelerine karar verilmiş. Böylece kirpiler birbirlerinin yakınlıklarından yararlanacak, aralarındaki hava tedavülünü önleyerek donmaktan kurtulacaklarmış. İlk deneyimlerinde bunun işe yaradığını görmüşler. Ama başka bir problem çıkmış ortaya. Üşüyen kirpiler birbirlerine fazla yaklaştıklarından yaralanmalar gerçekleşmiş. Daha sonraki gece yaralanma korkusundan birbirlerinden uzak durmuşlar ama bu seferde donmalar meydana gelmiş. Ne var ki, her gece kâh uzaklaşa kâh yakınlaşa, deneye yanıla, soğuk ha

Nefsi Yenmek

Nefsi Yenmek Bir harpte Hazreti Ali RadiyAllah’ü Teâlâ’ü Anh bir kâfirle çarpışıyor ve kâfir usta bir savaşçı olduğu için bir türlü mağlup edemiyordu. Tam karşı karşıya geldikleri bir sırada Hazreti Ali: — “Ya Allah’ü Teâlâ’!” diyerek kâfirin üzerine hücum edip yere yatırdı. Çıkıp göğsü üzerine oturduktan sonra hançerini çıkarıp geberteceği sırada kâfir Hazreti Ali'nin yüzüne tükürdü. Kâfir, bunu Hazreti Ali gazaba gelsin de; daha çabuk öldürsün diye yapmıştı. Hazreti Ali hemen kâfirin üzerinden kalkarak onun da ayağa kalkmasına müsaade etti. Kâfir şaşırmıştı: — Ya Ali, ben seni kızdırmak için yüzüne tükürdüm, sense beni tam öldüreceğin sırada serbest bıraktın. Bunun sebebi nedir? Diye sordu. Hazreti Ali kâfire şu cevabı verdi: — Ben bu harp meydanında Allah’ü Teâlâ rızası için çarpışıyorum... Sen yüzüme tükürdüğün zaman içimde sana karşı bir hissi nefret belirdi, seni öldürmüş olsa idim Allah’ü Teâlâ için değil de nefsime yapılan hakaretten dolayı öldürmüş olacaktım.

Güzel Bir Cömertlik Örneği

Güzel Bir Cömertlik Örneği Hz. Ali Radiyallahü Anh'ın ağabeyi Cafer B. Ebu Talib'in oğlu Abdullah sıcak bir günde, bir kabilenin hurmalığına inmişti. Abdullah burada dinlenirken, hurmalıkta çalışan köleye yemek vakti üç parça ekmek geldiğini gördü. Köle ekmeklerden birini ağzına götürmek üzereydi ki, birden önünde açlığı her halinden belli bir köpek belirdi. Köle elindeki ekmeği köpeğin önüne attı. Köpek ekmeği derhal yedi. Köle ekmeğin ikinci parçasını da attı. Köpek bunu da bir kerede sildi süpürdü. Köle bunun üzerine üçüncü parçayı da köpeğe attı. Kalkıp yeniden işine dönmek üzereydi ki, olup biteni uzaktan seyreden Abdullah yaklaşıp sordu: Ey köle, bugünkü yiyeceğin ne kadardı? Köle sıkılarak cevap verdi: İşte bu üç parça ekmek. O halde neden kendine hiç ayırmadın? Baktım ki, hayvan çok aç hayvanı o halde bırakmak istemedim. Peki sen ne yiyeceksin şimdi? Oruç tutacağım. Bunun üzerine Abdullah, köleden sahibinin evinin nerede olduğunu s

Neye Ağlayalım?

Neye Ağlayalım? Ahmed bin Ebi'l-Havarî Rahmetullahi Aleyh'e: “En çok neye ağlayalım, hangi kusurumuz için gözyaşı dökelim?” di­ye sorulmuştu. Cevaben: “Ağlamanın en iyisi ve en güzeli, İslâm'a uygun olmayan amellerle geçirilen ömür için ağlamaktır,” buyurdu.

Ağlamamı Çok Bulmayın!

Ağlamamı Çok Bulmayın! Bürde el-Âbide Rahmetullahi Aleyh o kadar çok ağlardı ki, bu yüzden kendisini ayıpla-yanlar, bu hali aşırı bulanlar olurdu. Onlara şunu söylerdi: “Eğer siz, kıyamet günü, günahkârların ağlamasını görmüş olsa idiniz, benim ağlayışımı çok bulmazdınız...”

Ağlama Çeşitleri

Ağlama Çeşitleri Yahya bin Muaz Rahmetullahi Aleyh'den: “Tevbekâr, günahları için ağlar. Zahid, esas yurdundan (ahiretten) uzakta olduğu için, gurbet hissiyle ağlar. Sıddıklar ise, imanı zeval bulmasın, diye korkudan ağlar.”

Sabır mı, Şükür mü?

Sabır mı, Şükür mü? Said bin Cübeyr Rahmetullahi Aleyh'e soruldu; “Sabır mı daha üstün, yoksa şükür mü?” Buyurdu ki: “Sabır daha üstündür. Ancak, afiyeti daha çok severim.”

Esrarı Hikmet Beyanı

Esrarı Hikmet Beyanı Size yazdığım bu sırlar güzel nasihat Hikmetullahta böyledir sırrı hakikat Milletimiz eylesinler şeksiz itikat Hakikatte dertlerine çözüm yazıldı Marifetullahtan buldum azim kimyayı Tevhidimde bildim kerim rahim hüdayı Şehudiyetimde, gördüm cemalullahı Efalimin zuhurundan sözüm yazıldı. Kitabımın ismin koydum esrarı hikmet Sırrı marifetullahtan meydanı kudret Bilindi sırrı efal hem esmada kuvvet Esma okur, işlerim hep efalullah’ı Efalullah’ı işledim esrarın bildim Duamın tecellisini nurlarda gördüm Marifetullah ilminden hikmeti bildim Yaptım efal cemal, kemal oldu tecelli. Yazdım esrarı hikmeti kitabım doldu Tevhidimin bu hikmetten kemalı oldu İlm ledün marifetullah cemalı buldu Hikmetini bilip, işledim efalini Efalım haktır, kemaldir zevali yoktur Lakin marifetullah’a, nihayet yoktur Taltifi hak olup, kula ihsanı çoktur Tuttu Tevhidin kudreti iki cihanı Sırrı hüdanın esrarı devroldu zaman Şehri l

Selamet Ve Afiyet Nerede?

Selamet Ve Afiyet Nerde? Bir zata, Hatem-i Esam Rahmetullahi Aleyh: “Nasılsınız?” diye sordu. O zat cevaben: “Selâmet ve afiyetteyim,” dedi. Hatem-i Esam Rahmetullahi Aleyh buyurdu ki: “Selâmet, ancak Sırat köprüsünü geçtikten sonra olur. Afiyet ise, Cennete girmendir.” Adamın biri Meymun bin Mihran Rahmetullahi Aleyh'e: “Sen içlerinde olduğun sürece insanlar afiyet üzere olacaklardır!” demiştir. Meymun bin Mihran Rahmetullahi Aleyh bu sözü şöyle düzeltti: “İnsanlar ancak, Allah’ü Teâlâ’dan korktukları sürece, afiyet içinde olurlar!”

Temel Dört Vasfıyla İslâm'ın Model İnsanı: Mürşid-i Kâmil, Somuncu Baba

Temel Dört Vasfıyla İslâm'ın Model İnsanı: Mürşid-i Kâmil, Somuncu Baba Yazar: Mehmet SOYSALDI “Özellikle insanlara ahlâkıyla ve yaşantısıyla örnek ve rehber durumunda olan “Mürşid-i kâmil” dediğimiz insanların Kur'an-ı Kerim ahlâkını üzerlerinde taşımaları elzemdir. Çünkü onlar, hayatları boyunca İslâm’ı güzel temsil edip insanlara İslâm’ı anlatacaklardır. “Mürşid-i kâmil” dediğimiz insanlarda bulunması gereken birçok vasıf vardır.” İslâm, insanı, insan-ı kâmil mertebesine çıkartmak için gönderilmiş bir dindir. Bu gayeye ulaşmak için birtakım ahlâkî prensipler vazetmiştir. Bu prensipler evrensel prensiplerdir. Her devirde insanların muhtaç oldukları ilkelerden meydana gelmektedir ki günümüz insanının da bu evrensel ahlâkî prensiplere uyması gerekir. O evrensel ahlâkî prensiplerden bazılarını söyle sıralayabiliriz: Sağlam iman, ilim, ihlas doğruluk, dürüstlük, güvenilirlik, ahde vefa, nezaket, adalet, hoşgörü ve cömertlik gibi. Özellikle insanlara ahl

Beraet

Beraet بَرَٓاءَةٌ   ‘Beraet’ kelimesinin aslı ‘berae’ fiilidir. ‘Berae’ , sözlükte, yaratmak anlamına geldiği gibi hastalık, ayıp ve kusur türünden olup insana hoş gelmeyen şeylerden kurtulmak demektir. Aynı fiil, ‘-den’ ekiyle kullanıldığı zaman, ilgiyi kesmek, uzaklaşmak demek olur. ‘Teberri’ , uzaklaşmak, beri olmak, aklanmak demektir. Aynı kökten gelen ‘istibra’ kirden temizlenmek, bir şeyden uzak olmasını istemek anlamına gelir. Küçük tuvaletten sonra temizlenmeye ‘istibra’ denir. Türkçe’de şirket, vakıf, dernek ve benzeri kuruluşların faaliyet ve hesaplarının incelenmesinden sonra, hesap ve faaliyet raporlarının ve bunların ilgililerinin aklanmasına, temize çıkarma, kurtarma anlamında aynı kökten gelen ‘ibra’ denilir. Bu fiilin fail (özne) ismi olan ‘Bâri’ , Allah Celle Celâlühü’ın güzel isimlerinden biridir. Bunun anlamı, yaratan, örneği, modeli ve herhangi bir hammaddesi olmadan ‘yaratan’ demektir. ‘Bâri’ aynı zamanda yaratılmışlara benzemekten