Kayıtlar

Hz. Ali Radiyallahü Anh'a Sorulan 4 Soru

Hz. Ali Radiyallahü Anh'a Sorulan 4 Soru Bir adam Hz. Ali Radiyallahü Anh’a gelmiş ve “Sana sormak istediğim dört sorum var” demiş. İlim şehrinin kapısı “Buyur, sor!” demiş. Adam sormuş: “Vacip nedir? Vacipten evvel vacip nedir?” Hz. Ali Radiyallahü Anh cevap vermiş:   “Tövbe etmek vaciptir, günahları terk ise ondan önce vaciptir.” Adam ikinci sorusunu sormuş: “Yakın nedir? Yakından yakın nedir?” Hz. Ali cevap vermiş. “Kıyamet yakındır ölüm ondan daha yakındır.” Adam üçüncü sorusunu sormuş: “Acayip nedir? Acayipten daha acayip nedir?” Hz. Ali cevap vermiş. “Dünya acayiptir dünyayı sevmek ise ondan daha acayiptir.” Ve adam son olarak, şu soruyu sormuş. “Zor nedir? Zordan daha zor nedir?” Ve Hz. Ali, bu son soruya da, şöyle cevap vermiş. “Kabir zordur; azıksız, amelsiz kabre girmek ondan daha zordur.”

İlim mi Üstündür Mal mı Üstündür?

İlim mi Üstündür Mal mı Üstündür? Hz. Ali'n Radiyallahü Anh’in İlmin Maldan Üstün Olduğunu, On Çeşit İspatı Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretleri buyurdular ki, (Ben İlimin şehriyim. Ali kapısıdır!) Haricîler bu hadis-i şerif için, Ali Radıyallahü Teâlâ Anh hazretlerine hased ettiler. Hatta haricîlerin büyüklerinden on kimse, dediler, biz hazret-i Ali’den Kerremallahü Vecheh hepimiz birer mesele soralım. Eğer her birimize ayrı ayrı cevap verirse, biliriz, âlimdir ve fâdıldır. O on kişi hazret-i Ali’nin Radıyallahü Teâlâ Anh huzuru şeriflerine varıp, birisi sordu: -Ya Ali! İlim mi efdaldir, mal mı efdaldir? Hazret-i Ali Radiyallahü Teâlâ Anh saadetle buyurdular ki: -İlim efdaldir. Bunlar dediler ki: Ne delil ile söylersin? Hazret-i Ali Radiyallahü Anh buyurdu ki: İlim Enbiyadan mirastır. Mal Karun’dan ve Firavun’dan ve Hâmân’dan mirastır. İkincisi; sual etti ki: -İlim mi efdaldir, mal mı? Hazret-i Ali Radiyallahü Anh cevap buyurd

Ehl-i Beyt’e Muhabbet

Ehl-i Beyt’e Muhabbet Cenâb-ı Hak buyuruyor: “…Ey Ehl-i Beyt! Allâh sizden, sâdece günâhı gidermek ve sizi tertemiz kılmak istiyor.” (Ahzâb, 33) Rasûlullah (sav) buyurdular: “Allâh Teâlâ’yı, sizi nîmetleriyle perverde kıldığı için sevin. Beni, Allâh’ı sevdiğiniz için sevin. Ehl-i Beyt’imi de beni sevdiğiniz için sevin!” (Tirmizî, Menâkıb, 31/3789) Peygamber Efendimiz’in muhabbetle bağrına bastığı, şefkatle öpüp okşadığı, namazlarında bile mübârek sırtına aldığı aziz torunu Hazret-i Hüseyin’e karşı işlenen cinayet, İslâm tarihinin gördüğü en acı felâketlerden biridir. Bu cinayetin İslâm dünyâsının bağrında açtığı yara hâlâ kanamaktadır. Bu vahşiyâne cinâyeti işleyenlerin her biri, Allâh’ın ayrı bir gadabına dûçâr olmuştur. Hazret-i Hüseyin Efendimiz’in hunharca katli, İslâm dünyasında o kadar nefretle karşılanmıştır ki, o devrin hükümdarı olan Yezid’in adı hakaret olarak kullanılagelmiştir. Çünkü o menfur cinayete, hangi mezhepten olursa olsun her müslümanın yüreği f

Kâinât, İnsanı Anlatır

Kâinât, İnsanı Anlatır Cenâb-ı Hak buyuruyor: “(Ey Habîbim! Sana karşı gelenler) hiç yeryüzünde dolaşmadılar mı? Zira dolaşsalardı elbette düşünecek kalpleri ve işitecek kulakları olurdu. Ama gerçek şu ki, gözler kör olmaz; lâkin göğüsler içindeki kalpler kör olur.” (Hacc, 46) Rasûlullah (sav) buyurdular: “İnsanlar yapıları itibarıyla hayır ve şerde altın ve gümüş mâdeni gibidir. Onların cahiliye döneminde hayırlı olanları, eğer bilirlerse, İslâm döneminde de hayırlıları olabilir. İnsanın soyunda olan şeyler eninde sonunda ortaya çıkar.” (Keşfü’l-hafâ, II, 312) Kâinâttaki cevheri fark eden, aslında kendindeki cevheri fark etmiş olur. Zira insan kâinâtın özüdür. Şeyh Gālib ne güzel söyler: Hoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen “Ey insan, kendi varlığına hoşça bak ki, sen, kâinâtın özüsün; varlıkların gözbebeği olan âdemsin…” Hazret-i Mevlânâ da şöyle buyurur: “Aziz dost! Sen, tek bir kişi değilsin; sen, bir âlemsin! S

Öfke Kontrolü

Öfke Kontrolü Cenâb-ı Hak buyuruyor: “O takvâ sahipleri ki, bollukta da darlıkta da Allah için harcarlar; öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah da güzel davranışta bulunanları sever.” (Âl-i İmrân, 134) Rasûlullah (sav) buyurdular: “Gerçek babayiğit, güreşte rakîbini yenen değil, öfkelendiği zaman nefsine hâkim olan kimsedir.” (Buhârî, Edeb, 102; Müslim, Birr 106-108) Hayat kitabının öfke faslı, bir fâcia târihidir. Bu vahim tehlikeden kurtuluş çaresi, bu hoşa gitmeyen feveran karşısında kardeşlik ve sabır gücünü kullanmak, muvâzeneyi bozmadan sükûnete bürünmektir. Ebû Derdâ (ra), Peygamber (sav) Efendimiz'e: "-Bana cennete girmek hususunda bir şey öğret!" deyince; Fahr-ı Kâinât Efendimiz: "-Öfkelenme!" buyurdu. Yine aynı şekilde bir kişi Peygamber Efendimiz'e: "-Yâ Rasûlallâh! Çok şey belleyecek gücüm yok! Bana, seâdetime mucib olacak kısa bir şey buyur!" deyince, ona da: "-Öfkelenme!"

Kur’an’ı Kerim Hakkında Sorular ve Cevaplar

Kur’an’ı Kerim Hakkında Sorular ve Cevaplar Soru 1 : Kur’an’ı Kerim kaç yılda inmiş, tamamlanmıştır? Cevap: Kur’an’ı Kerim 22 sene, 2 ay, 22 günde inmiştir. Soru 2: Allah Celle Celâlüh’ün dilediği şeyleri Peygamberlerine bildirmesine ne denir? Cevap: Vahy denir. Soru 3: Kur’an’ı Kerim’de bulunan, adetleri 114 tane olan müstakil bölümlerine ne denir? Cevap: Sûre ismi verilir. Soru 4: Kur’an’ı Azimüşşan’da bulunan sûreleri meydana getiren cümlecik ya da bir kaç kelimeden oluşan, 6666 adet olan; Allah'ü Teâlâ'nın kelâmlarına ne ad verilir? Cevap: Ayet denir. Soru 5: Kur’an’ı Kerim tek kitap olduğu gibi, tek ciltte toplanmıştır. Kur’an’ı Kerim’in sayfalarını toplayan cilde verilen ve yalnız Kur’an’a ait olan özel isme ne denir? Cevap: Mushaf adı verilir. Soru 6: Kur’an’ı Kerim ayet ayet, sûre sûre inerken o gün için mevcut bulunan kemik parçası veya düz, yassı olan şeyler üzerine yazılırdı. Daha sonra tek bir kitap haline getirildi. İşte yüce ki