Kayıtlar

Âyînesi İştir Kişinin Lafa Bakılmaz

Âyînesi İştir Kişinin Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Ey îmân edenler! Eğer Allah’tan korkarsanız, O size furkân (iyi ile kötüyü ayırt edecek bir anlayış) verir…” (Enfâl, 29) Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular: “Sizden önce yaşamış ümmetler içinde kendilerine ilham olunan kimseler vardı. Şayet ümmetim içinde de onlardan biri varsa, şüphesiz ki o Ömer’dir.” (Buhârî, Ashâbu’n-Nebî, 6) Hazret-i Ömer Radiyallahü Anh’ın firâset ve incelik dolu şu ifâdeleri, ne muhteşem bir nasihattir: “Bir kimsenin kıldığı namaza, tuttuğu oruca bakmayınız. Konuştuğunda doğru söylüyor mu, kendisine bir şey emânet edildiğinde emânete riâyet ediyor mu, dünya ile meşgul olurken helâl-haram gözetiyor mu, ona bakınız.” (Beyhakî, Sünenü’l-Kübrâ, VI, 288; Şuab, IV, 230, 326) Zîrâ gerçek mânâda ve lâyıkıyla kılınan namazların ve tutulan oruçların kulu her türlü kötülüklerden alıkoyacağı, ilâhî bir hakîkat ve müjdedir. Lâkin nefsini ıslâha çalışmayan, ahlâkını ve davranışlarını güz

İslâmî Hayat

İslâmî Hayat Cenâb-ı Hak buyuruyor: “İşte bu (Kur'an), kendisiyle uyarılsınlar, Allah'ın ancak bir tek Tanrı olduğunu bilsinler ve akıl sahipleri iyice düşünüp öğüt alsınlar diye insanlara (gönderilmiş) bir bildiridir.” (İbrahim, 52) Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular: “Bizden bir şey işitip, onu aynen başkalarına ulaştıran kimsenin Allâh yüzünü ak etsin! Kendisine bilgi ulaştırılan nice kimseler vardır ki, o bilgiyi bizzat işitenden daha iyi anlar ve tatbîk eder.” (Tirmizî, İlim, 7) Kuran'da, İslâmî hayatı gerçekleştirmekle yükümlü kılınan varlık insandır. Çünkü o, Allah'ın buyurduğu ve Elçisinin duyurduğu İslami bir hayata çağrılmaktadır. Öyleyse insanın seçeceği ve gerçekleştireceği hayat, Hazreti Peygamber (as)'in emanet bıraktığı İslâmî hayat olmalıdır. Kuran, sadece İslâm'ın Allah katında geçerli din olduğunu, Hz.Muhammed'in risaletinin de bütün insanlığı kapsadığını bildirir. Kuran'ın beyanına göre Peygamber

Uzun Ömür İçin Dua

Uzun Ömür İçin Dua Sabah akşam üç defa; سُبْحَانَ اللّٰهِ مِلْءَ الْمِيزَانِ مُنْتَهَى الْعِلْمِ وَ مَبْلَغَ الرِّضَا وَزِنَةَ الْعَرْشِ Okunuşu: Sübhaanellahi mil’elmizan ve müntehe’l ilmi ve mebleğarri d a vezinetel-arş. Anlamı: Allah’ı mizanın dolusunca, ilminin hudutsuzluğunca, rızası büyüklüğünce ve Arş’ı nı n ağırlığınca tesbih ederim. Bu dua sabah ve akşam üç defa okunur. Ömrünün uzun ve Mesut olması, imanla ölmek, kabir azabından kurtulmak, sırat köprüsünden geçmek ve cennete vasıl olmaya vesile olur. Hayırlı ve Uzun Ömür Duası Hz. Ali Radiyallahü Anh ’d a n rivayet olunduğuna göre Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem , şöyle buyurmuştur:  ‘Her kim ömrünün uzun (bereketli ve mutlu) olmasından hoşlanırsa, düşmanlarına karşı yardım olunmayı severse, rızkında bolluk olmasını dilerse, kötü ölümden korunmayı isterse; akşama erdiğinde ve sabaha kavuştuğunda (şu tesbih, tehlil ve tekbiri) üç kere söylesin: سُبْحَانَ اللّٰهِ مِلْءَ الْمِيزَ

Kul Hakkı Hassâsiyeti

Kul Hakkı Hassâsiyeti Cenâb-ı Hak buyuruyor: "Mallarınızı aranızda haksız sebeplerle yemeyin. Kendiniz bilip dururken, insanların mallarından bir kısmını haram yollardan yemeniz için o malları hakimlere (idarecilere veya mahkeme hakimlerine) vermeyin." (Bakara, 188) Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular: “Ey insanlar! Kimin üzerine geçmiş bir hak varsa onu hemen ödesin, dünyada rezil rüsvâ olurum diye düşünmesin! İyi biliniz ki, dünya rüsvâlığı, âhirettekinin yanında pek hafif kalır.” (İbn-i Esîr, el-Kâmil, II, 319) Kul hakkı irtikâbı insanın mâneviyâtı üzerinde menfî bir tesir icrâ eder ve çok ağır bir haramdır. İnsanların hâlis ve sâlih ameller işlemeye muvaffak olamamalarının başlıca sebebi; harama, şüpheli şeylere ve kul hakkına yeterince dikkat etmemeleridir. İbâdetlerde huzur ve huşû hâlinde bulunabilmek, zevkle ve gözyaşı dökerek Allâh’ın emirlerini îfâ edebilmek; ancak kul hakkından sakınarak titiz bir takvâ hayâtı yaşamaya bağlıdır. R

Ben Yeni Bir Günüm!

Ben Yeni Bir Günüm! Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Nihâyet o gün (dünyâda faydalandığınız) nîmetlerden elbette ve elbette hesâba çekileceksiniz.” (Tekâsür, 8) Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular: “İki günü birbirine eşit olan aldanmıştır.” (Aclûnî, II, 305) Alâ ibn Ziyâd’dan şöyle bir rivâyet gelmiştir: Dünyâ günlerinden her biri insana şöyle seslenir: “Ey insanlar, ben yeni bir günüm ve benim içimde yapılan her şeye şâhidim. Ben gittim mi, kıyâmete kadar bir daha geri dönmem. Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem’e: “İnsanların en hayırlısı kimdir ey Allah’ın Rasûlü? diye sorulduğunda, “Ömrü uzun, ameli güzel olandır” şeklinde cevap vermişlerdir. “İnsanların en şerlileri kimlerdir?” denilince “Ömrü uzun, ameli kötü, şerrinden korkulan ve hayrı umulmayan kimselerdir” buyurmuşlardır. (Tirmizî, Zühd, 22; Dârimî, Rikak, 30; Müsned, VI, 188, 190; 40, 43) Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri) el-Kaadir: Her şeye gücü yeten, ölçen,

Tatlı Bir Dilin de mi Yok?

Tatlı Bir Dilin de mi Yok? Cenâb-ı Hak buyuruyor: “O vakit Allah’tan bir rahmet ile onlara yumuşak davrandın! Şâyet Sen kaba, katı yürekli olsaydın, hiç şüphesiz, etrafından dağılıp giderlerdi...” (Âl-i İmrân, 159) Rasûlullah (sav) buyurdular: “Kıyâmet günü Allâh Teâlâ şöyle buyurur: Celâlim hakkı için, bana itaat maksadıyla birbirlerini sevenler nerede? Hiçbir gölgenin bulunmadığı bugün, onları gölgemde gölgelendireceğim, onları muhâfaza edeceğim.” (Müslim, Birr, 37) Şeyh Sâdî, Bostan adlı hikemî eserinde çok ibretli bir hikâye nakleder: “Tatlı dilli, güler yüzlü bir delikanlı bal satardı. Bu, öyle bir civanmert idi ki, gönüller onun tatlılığından yanar, erirdi. Boyu, beli saz ile bağlanmış şeker kamışına benzerdi. Müşterisinin sayısı belli değildi. Öyle bir yiğit idi ki, faraza bal satmayıp zehir satacak olsaydı, herkes zehri onun elinden, bal gibi içerdi. Suratsızın biri de, o yiğidin satışına özendi, kazancını kıskanıp bal satmak istedi. Bal tablası başında,

Müminlere Nasihatler 14

Müminlere Nasihatler 14 Rasulûllah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdu: Erkek ve kadın, kim Arefe gecesi şu on kelimeyle bin defa duâ ederse, Allah’ü Teâlâ, akrabâ ile alâkayı kesmek ve haram olan bir şey istemek hâriç, ne isterse ihsan eder: بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ قَالَ النَّبِىُّ صَلّى اللهُ عَلَيهِ وسَلَّمَ مَامِنْ عَبْدٍ وَأمَةٍ دَعَا بِهَذَا لدُّعَاءِ فِى لَيْلَةٍ عَرَفَةَ ألْفَ مَرَّةٍ وَهِيَ عَشَرُكَلِمَاتٍ لَمْ يُسْئَلِ اللهَ شَيْئًا إلاّ أعْطَاهُ مَالَمْ يَدْعُ بِقَطِيعَةِ رَحِمٍ أوْ مَاْثَمٍ أوَّلُهَا Arşı gökte olan Allah’ü Teâlâ münezzehtir. Sübhânellezî fis semâi arşuhû سُبْحَانَ الَّذِى فِى السَّمَاءِ عَرْشُهُ 1 Mülkü yerde olan Allah’ü Teâlâ ortaksızdır. Sübhânellezî fil ardı mülkühû ve kudretuhû سُبْحَانَ الَّذِى فِى الأرْضِ مُلْكُهُ وَقُدْرَتُهُ 2 Denizde yolu olan Allah’ü Teâlâ ortaksızdır. Sübhânellezî fil berri sebîlühû سُبْحَانَ الَّذِى