Kayıtlar

Abdestin Fazileti

Abdestin Fazileti Hz. Ebu Hüreyre Radıyallâhu Anh anlatıyor: Rasûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki; Mü'min veya Müslüman bir kul abdest aldığı zaman; yüzünü yıkayınca, gözüyle bakarak işlediği bütün günahlar su ile veya suyun son damlasıyla yüzünden dökülür iner, ellerini yıkayınca elleriyle işlediği hatalar su ile birlikte veya suyun son damlasıyla ellerinden dökülür iner. Ayaklarını yıkayınca da ayaklarıyla giderek işlediği bütün günahları su ile veya suyun son damlasıyla dökülür iner. (Öyle ki abdest tamamlanınca) günahlarından arınmış olarak tertemiz çıkar.

Allah Namaz Sayesinde Hataları Siler

Allah Namaz Sayesinde Hataları Siler Hz. Ebu Hüreyre Radıyallâhu Anh anlatıyor: Hz. Peygamber Aleyhissalâtu Vesselâm'in şöyle söylediğini işittim. Sizden birinizin kapısının önünden bir nehir aksa ve bu nehirde her gün beş kere yıkansa, acaba üzerinde hiç kir kalır mı, ne dersiniz? Dediler, onun kirlerinden hiçbir şey bırakmaz! Aleyhissalâtu vesselâm İşte bu, beş vakit namazın misalidir. Allah’ü Teâlâ onlar sayesinde bütün hataları siler buyurdu.

Haramdan Böylesine Korkan Ebu Dücane

Haramdan Böylesine Korkan Ebu Dücane Gönlü hakikat incileriyle bezenmiş yüce sahabe takvada en ileri derecedeydi. Bütün namazlarını Peygamberin arkasında kılıyordu. Ebu Dücane seher vakti gelir gelmez evinden çıkıyor, Mescidi Nebevinin yolunu tutuyor, sabah namazını devamlı olarak Kâinatın Efendisiyle kılıyordu. Fakat namazı kılar kılmaz dua ve tesbihleri beklemeden kalkıp gidiyordu. Bu husus Nebiyyi Muhteremin dikkatini çekmiş olacak ki bir gür sordular; - Ey Ebu Dücane! Neden acele çıkıp gidiyorsun Ebu Dücanenin gönül dudakları dile geldi ve - Ey Allah’ın Sevgili Resulü, dedi. Sana feda olayım. Sebebi şudur Komşumun bahçesindeki hurmaların dalları bizim evin önüne kadar uzanıyor. Gecikecek olursam bizim çocuklar uyanacak ve rüzgârın tesiriyle avucumuza dökülen olgun hurmaları bilmeyerek yiyecek, midelerine haram lokma girmiş olacak. Buna meydan vermemek için dökülen hurmaları topluyor, komşumun evinin önüne bırakıyorum. Varlığın sebebi olan Peygamber gökleri aydınlatacak şek

Güzellik Kremi

Güzellik Kremi Televizyon spikeri, kameraman arkadaşı ile birlikte geldiği süpermarkette canlı bir röportaj yapıyordu. Herkes ekranda görünmek için onların etrafını sarmış ve kendilerini ön plana çıkarabilmenin telaşına kapılmıştı. Spiker, çevresindeki hanımları inceden inceye süzdükten sonra, elindeki mikrofonu genç bir kıza uzatarak Sayın bayan, dedi. Güzellik konusunda tarafsız bir araştırma yapıyoruz. Özellikle cilt güzelliğinizi neye borçlu olduğunuzu sorabilir miyim size Genç kız kot pantolonuna kadar sarkan saçlarını geriye savurup bakışlarını devirirken Henüz yeteri kadar para kazanamadığım için cildime salatalık kabukları yapıştırıyorum, dedi. Arada bir de salatalık kremi kullanıyorum. Bu yüzden de parıl parıl parlıyor elbet. Spiker bu sefer genç bir kadına dönerek; Ya siz hamfendi diye sordu. Sizin de cildiniz çok bakımlı görünüyor. Kadın kendinden emin vaziyette Ben pahalı bir “cilt bakım seti” ne sahibim, dedi. Düzenli olarak cildime bakar, sabah akşam kremleyip neml

Hz. Ömer’i Ağlatan Çocuk

Hz. Ömer’i Ağlatan Çocuk Hz. Ömer Radiyallahü Anh’in mübarek adetlerindendir ki, her zaman camiye erken giderlerdi. Bir gün bir çocuğun erkenden koşarak, acele acele camiye gittiğini gördü. Hz. Ömer çocuğa; “Yavrum ne oldu, böyle acele acele nereye koşuyorsun!” dedi. Çocuk “Namaza gidiyorum efendim! namaz vakti yaklaştı, abdestim yok. Ezan okunmadan abdest alacağım”, dedi. Hz. Ömer; “Yavrum sen daha küçüksün, sana namaz farz olmamıştır”, buyurdu. Çocuk “Efendim bu işin küçüğü büyüğü olur mu? Dün benden küçük bir çocuk vefat etmişti de mezarlığa götürüyorlardı.” Hz. Ömer çocuğun bu cevabından öyle duygulandı ki, gözyaşlarını tutamadı ve; “Ya Rabbi! Bu çocuk ne iyi, ne akıllı çocuk” demekten kendini alamadı. 

De ki; Allah için, Ne Yaptın Bugün?

De ki; Allah için, Ne Yaptın Bugün? Kalbini bağla ki, Hâkk kemendine, Düşme, mahşer günü, yargı derdine, Sen, kendi yargıcın, ol da kendine, De ki; Allah için, ne yaptın bugün? Bir gönül kapısı, bulup çaldın mı? Bir sevgi seline, boyca daldın mı? Bir dosta bedelsiz, selâm saldın mı? De ki; Allah için, ne yaptın bugün? Seher vakti kalkıp, vecde daldın mı? Nûrlar dağılırken, payın aldın mı? Hâkk aşkına, kâlbi şâhid kıldın mı? De ki; Allah için, ne yaptın bugün? Bilmediğin, bilenlere sordun mu? İlimle aranda, köprü kurdun mu? Zarar ve kârını, hayra yordun mu? De ki; Allah için, ne yaptın bugün? Ezelî rızkına, râzı oldun mu? Sabır sofrasında, lezzet buldun mu? Îmânla şükredip, huzur doldun mu? De ki; Allah için, ne yaptın bugün? Gafleti, gayretle, yarıştırdın mı? Alnını, secdeyle barıştırdın mı? Bir akraba sorup, soruşturdun mu? De ki; Allah için, ne yaptın bugün? Kibir dağlarından, inip geldin mi? Zorda kalmış, bir kişiyi

Bugün ALLAH İçin Ne Yaptın Hikâye

Bugün ALLAH İçin Ne Yaptın Hikâye Bir zamanlar bir adam yaşarmış. Bu adam bir olay neticesinde hayatını kaybeder ve karşısında sorgu sual meleklerini görür... Seni, demişler bugünden sınava tutalım ilk olarak kolay bir soru soralım... Adam sevinmiş ve hemen kabul etmiş... Melekler sormuş bugün Allah için ne yaptın? Adam soruyu gülüp tebessüm ederek başlamış anlatmaya… Bugün tüm namazlarımı kıldım, ayrıca nafile namazlarda kıldım, ramazan ayı olduğu için orucumu tuttum ve Allah dua ettim der... Bu sefer melek tebessümle başlamış konuşmaya, sen beş vakit namazı görevin olduğu için kıldın! Fazladan kıldığını ise cehennem korkusundan kıldın! Orucunu cennetteki rahatlık için tuttun! Duayı da isteklerin olduğu için ettin... Melek tekrar sormuş bugün Allah için ne yaptın? Adam yarı yıkılmış halde; bugün sadakamı ve zekâtımı verdim, helâlim olmayanı almadım hatta bakmadım bile demiş. Melek âşık olunası bir tebessümle başlamış konuşmaya… Sadakanı ve zekâtını mal

Mutluluğun Yedi Adımı

Mutluluğun Yedi Adımı 1- Daha az düşün daha fazla yaşa! 2- Daha az somurt, daha çok gülümse! 3- Daha az konuş, daha çok dinle! 4- Daha az yargıla, daha fazla kabul et! 5- Daha az izle, daha çok yap! 6- Daha az şikâyet et, daha çok takdir et! 7- Daha az kork, daha çok sev!

Kırmızı Gül

Resim
Kırmızı Gül Bir ülke varmış eskiden. Ve bu ülkede hiç ama hiç kırmızı gül yokmuş bütün güller beyaz renkteymiş. Bir de birbirini çok seven bir kız ve bir delikanlı varmış bu ülkede... Birbirlerine çok yakışıyorlarmış. Kız çok güzel delikanlı ise çok yakışıklıymış... Delikanlı bu kız için her şeyi yaparmış... Kıza evlenme teklif etmiş. Kız ise bir şartla demiş. ''Bana kırmızı renkte bir gül getirirsen seninle evlenirim''. Delikanlı çok üzülmüş çünkü hiç kırmızı gül yokmuş. Beyaz güllerle dolu bir bahçeye gitmiş aramış ama yok... Sonra oradaki bir bülbüle derdini yanmış... Bülbül dinlemiş genci... Ve en sonunda "Üzülme delikanlı, yarın buraya aynı saatte gel ve kırmızı bir gül göreceksin onu al kıza götür, evlenin mutlu olun... Sen onu çok seviyorsun mutluluk hakkın!" demiş. Çocuk biraz şaşkın ayrılmış oradan... Ertesi gün bahçeye gitmiş koskoca bahçe beyaz güllerle dolu yalnızca en ortada kıpkırmızı bir gül! Delikanlı biraz şaşkın biraz heyecanlı,

Emr-İ Bi'l-Ma'ruf Nehy-İ Ani'l-Münker

Emr-İ Bi'l-Ma'ruf Nehy-İ Ani'l-Münker Yazar: İslam Ansiklopedisi (Bütün ibadetlere verilen sevap, Allah yolunda cihada [savaşa]verilen sevaba göre, deniz yanında bir damla su gibidir. Cihad sevabı da, emr-i maruf ve nehy-i anil-münker sevabı yanında, denize nispetle bir damla su gibidir.) [Bir Hadis-i Şerif Meali, Kaynak: Deylemi] İyiliği emretme, kötülükten alıkoyma. Maruf, şerîatın emrettiği; münker, şerîatın yasakladığı şey demektir. Başka bir deyimle Kur'an ve sünnete uygun düşen şeye maruf; Allah'ın râzı olmadığı, inkâr edilmiş, haram ve günah olan şeye de münker denilir (Râğıb el-İsfahânı, el-Müfredât, s.505; M. Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, IV, 2357-2358; V, 3118). Yani marufu emretmek iman ve itaata çağırmak; münkerden nehyetmek de küfür ve Allah'a başkaldırmaya karşı durmaktır (Kadı Beydâvî, Envârü't-Tenzil, 2/232). Kur'an-ı Kerîm'de, ''Sizden hayra çağıran, marufu emreden, münkerden vazgeçirmeye çalışan bir ü

Komşularının Yemediğini Yemeyen Bir Peygamber

Komşularının Yemediğini Yemeyen Bir Peygamber Bir gün mescidin avlusunda Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimize bir sepet turfanda hurma ikram edilir: - Buyur Ya Rasûlallah Sallallahü Aleyhi Vesellem, mevsimin ilk turfanda hurması, derler. Uzatılan sepete tereddütle bakar ve sonra şöyle sorar: - Komşularımız da şu anda böyle mevsimin ilk taze hurmasını yemeye başladılar mı? - Hayır, derler, henüz kimsenin bahçesinde hurma olgunlaşmadı. Mevsimin ilk turfanda hurması bizim bahçede olgunlaşır. Biz de herkesten önce siz tadasınız diye getirdik... Çevresine bakar, yolda oynayan çocukları görür, parmağıyla işaret ederek der ki: - Götürün bu taze hurmayı şu çocuklara verin. Ben yiyemem. Derler ki: Ya Rasûlallah Sallallahü Aleyhi Vesellem haram şüphesi yoktur. Tamamen kendi bahçemizin mahsulüdür. Buyurur ki; hurmanızı almayışım haram olma ihtimalinden dolayı değildir. Ben komşularımızın yemediklerini yiyerek, giymediklerini giyerek onlardan ayrı yaşamayı tercih e

Çoban Çocuğu

Çoban Çocuğu Bir zamanlar her soruya insanı şaşırtacak cevaplar veren akıllı bir çoban çocuğu varmış. Şöhreti etrafa öyle yayılmış ki, kral da merak edip çocuğu saraya davet etmiş: “Sana üç soru soracağım.” demiş. “Birinci sorum şu: Dünyadaki bütün denizlerde kaç damla su vardır?” “Haşmetli kralım... Yeryüzündeki bütün ırmakların akışını durdurun bir süre... Ben sayarken yanlış olmasın. Sonra ben size denizlerde kaç damla su olduğunu söyleyeceğim...” Bu akıllıca cevaba hayret eden kral ikinci soruyu sormuş: “Gökyüzünde kaç yıldız vardır?” Çoban çocuğu: “Bana büyük bir tabaka kâğıt verin.” demiş. Kâğıt getirilince, üzerine sayılamayacak kadar nokta koymuş. Sonra kâğıdı krala uzatarak: “Bu kâğıdın üzerinde ne kadar nokta varsa gökyüzünde de o kadar yıldız vardır. Sayın inanmazsanız.” demiş. Kral son soruyu sormuş: “Sonsuzluk nedir?” “Bizim köyde bir dağ vardır. Yüksekliği, genişliği, uzunluğu tam bir saat çeker. Oraya yüzyılda bir kuş gelir ve gagasını bir k

Türkiye ile İslam Dünyasının Kara Bağlantısını Kesmek

Türkiye ile İslam Dünyasının Kara Bağlantısını Kesmek DAEŞ'in tasfiyesi 'üst akıl'dan! DAEŞ bahanesiyle uluslararası destekle başlatılan operasyonun amaçlarından biri Türkiye ile İslam dünyasının kara bağlantısını kesmek. Son bir ayda Irak ve Suriye'de devlet ve bölgesel güçlerin uluslararası destekle gerçekleştirdiği DAEŞ operasyonları, zamanlaması ve hızıyla dikkat çekti. Irak ordusu, Felluce'den sonra Musul'a, Esed ise Rakka'dan sonra Tabqa'ya yönelecek. “Maksat; Türkiye'nin İslam dünyası ile bağlantısını kesmek, İsrail'i büyütmek” yorumları öne çıkıyor. Haziran 2013'te Irak ordusunun DAEŞ terör örgütü karşısında Musul'u tek kurşun sıkmadan teslim edişi, Felluce'den çekilmesi, DAEŞ'in Suriye rejiminin gözleri önünde Rakka'da yuvalanışı ve Münbiç'i ele geçirmesindeki muamma akıllardaki yerini korurken, son bir ayda terör örgütüne yönelik alelacele başlatılan operasyonlar dikkat çekti. Baş döndürücü hızla gel

Okumayı Sevmeyen Bir Milletiz…

Resim

Böyle örnek oluyordu insanlığa!

Böyle örnek oluyordu insanlığa! Onun ideali, insanlığa hizmetti, yoksa insanlığın kendisine hizmeti değildi. O sebepten eline geçene yemek yedirir, içmez içirir, yönettiği insanların mutluluğuyla mutlu olurdu. Yine âdeti üzere bir miktar imkân biriktirmiş, çevresine de münadiler göndermişti. Sesleniyorlardı Medine sokaklarında münadiler: - Resulullah mescidin önünde muhtaçları bekliyor. Miskin derecesinde ihtiyaç sahibi olanlar gelsin, hisselerine düşecek yardımı alsın, kimse mahrum kalmasın! Az sonra mescidin önüne muhataplar toplanmışlardı. Mutluydular. Çünkü kasıp kavuran ihtiyaçlarının hiç olmazsa bir kısmını karşılayacak imkâna kavuşacaklardı. Nitekim düşündükleri gibi de oldu. Efendimiz gelenleri Şöyle bir gözden geçirdikten sonra mevcudu da hesap ederek önünden geçenlere hisselerini veriyor, onlara tebessümle bakarak mutluluğunu da açıkça hissettiriyordu.   Mutluydu. Çünkü O'nun en büyük mutluluğu insana yardım, insana hizmetle meydana geliyordu. İşte o anda

Bill Gates

Bill Gates   Bill Gates Microsoftsun bir seminerinde bilgisayar sektöründeki gelişmenin hızını anlatmak için şöyle bir benzetme yapmış. "Eğer Volkswagen firması son 25 yıl içinde bilgisayar sektörü kadar hızlı gelişmiş olsaydı bugün 500 dolara alacağımız arabalara 25 dolarlık benzin koyup dünya turu atmamız mümkün olacaktı" Birkaç gün sonra VW firmasının bir basın açıklaması yayınlanmış. "Eğer otomotiv sektörü Bill Gates in işletim sistemi gibi gelişmiş olsaydı, her alacağımız arabada tek koltuk olacak, diğer koltuklar için ekstra lisans parası ödemek zorunda kalacaktık; arabamız sadece bizim ürettiğimiz benzinle çalışacak; gösterge tablosundaki tüm ikaz ve uyarı ışıkları yerine üzerinde: “Arabanız Geçersiz Bir İşlem Yürüttü Ve Kapatılacaktır!” yazan tek bir lamba olacaktı. Ayrıca her kazadan sonra arabanın hava yastıkları açılmadan önce bir düğmenin üzerinde  “Hava Yastıkları Açılacak Emin Misiniz”  diyen bir ışık yanacaktı" 

Bilgisayar Acemisi (Komik Gerçek Olay)

Bilgisayar Acemisi (Komik Gerçek Olay) WordPerfect'in yardım hattında banda alınmış bir telefon konuşması. Bu konuşma sonrası helpdesk elemanı işinden kovuluyor. Kovulduktan sonra da şirketi kendisini  "Gerekçesiz" isten çıkardığı için mahkemeye veriyor. İşte Telefon Konuşması : - Yardım hattı, buyurun, nasıl yardımcı olabilirim? - Bir sorunum var. - Nasıl bir sorun? - Yazı yazıyordum, birden bütün kelimeler gitti? - Gitti mi? - Yok oldu! - Ekranda şu anda ne görüyorsunuz? - Hiç bir şey! - Hiç bir şey mi? - Yazdığım hiç bir şey ekrana çıkmıyor. - Hala Wordperfect programında mısınız yoksa programdan çıktınız mı? - Bunu nereden bileyim? - Ekranda bir "C" harfi görüyor musunuz? - Bir "hece" mi... - Boş verin. Ekranda yanıp sönen bir çizgi var mı? - Söyledim ya hiç bir şey yazmıyor. - Monitör üstünde yanan bir lamba var mı? - Monitör ne? - Ekranı olan yer, televizyon gibi... Çalıştığını gösteren küçük bir lamba var mı? - Bilmiyorum

Her Cuma Kazancını Ölmüşlerine Bağışlıyordu

Her Cuma Kazancını Ölmüşlerine Bağışlıyordu Çok parası yoktu. Bunun için ölmüşlerine hayır yapamıyor, sevap bağışlayamıyordu. Hâlbuki ölen akrabalarının kendisinden hediye beklediklerini biliyordu. Ölmüşler dirilerden mutlaka sevap hediyesi beklerdi. Düşündü, taşındı, nihayet kararını verdi: — Bundan sonra cuma günlerimin kazancını ölmüşlerime tahsis edeceğim. Ne elime geçerse onunla hayır işleyip sevabını geçmişlerime bağışlayacağım. Gariptir ki kararından sonra cuma günkü işleri açıldı, alıp sattığı şeylerden iyi kazanç elde etti. Akşamlan yoksulların evleri önünden geçiyor, rastladığı çocuklara parayı veriyor, bazan da aldığı giyim eşyasını gönderiyordu. Yine bir cuma günü, sabahın erken saatinde iş yerini açmış, müşteri beklemeye başlamıştı. Saatler geçti, gelip giden olmadı. Öğleyin cumayı kılıp tekrar iş yerine geldi, yine müşterinin geldiği görülmedi. O gün eline tek kuruş geçmemiş, ölmüşlerine bir sevap bağışlayamamıştı. İkindi namazını kıldığı caminin imamına üzüntü i

Deneyim

Deneyim 60'lik ünlü ressam, bir lokantaya girer. Gerçi cebinde parası yoktur ama aldırmaz. Lokantacıya yapacağı portresine karşılık yemek yemek istediğini söyler. Güzelce karnını doyurur. Sonra bir çırpıda lokantacının portresini çizerek masaya bırakır. Kalkarken adam gelir, resme bakar, beğenir. "Güzel ama" der lokantacı "Bir dakikada yaptınız bunu, oysa bir saattir yiyorsunuz". Ressam; "Bir dakika değil, 60 yıl ve bir dakika" diye karşılık verir. Demek ki tecrübe bir dakikada kazanılmıyor. İnsanın yıllarını hatta ömrünü alıyor.

Affetmenin Hafifliği

Affetmenin Hafifliği Bir lise öğretmeni bir gün derste öğrencilerine bir teklifte bulunur: "Bir hayat deneyimine katılmak ister misiniz?" Öğrenciler çok sevdikleri hocalarının bu teklifini tereddütsüz kabul ederler. "O zaman" der öğretmen. "Bundan sonra ne dersem yapacağınıza da söz verin" Öğrenciler bunu da yaparlar. "Şimdi yarınki ödevinize hazır olun. Yarın hepiniz birer plastik torba ve beşer kilo patates getireceksiniz!" Öğrenciler, bu işten pek bir şey anlamamışlardır. Ama ertesi sabah hepsinin sıralarını üzerinde patatesler ve torbalar hazırdır. Kendisine meraklı gözlerle bakan öğrencilerine şöyle der öğretmen: "Şimdi, bugüne dek affetmeyi reddettiğiniz her kişi için bir patates alın, o kişinin adını o patatesin üzerine yazıp torbanın içine koyun." Bazı öğrenciler torbalarına üçer-beşer tane patates koyarken, bazılarının torbası neredeyse ağzına kadar dolmuştur. Öğretmen, kendisine "Peki, şimdi ne ol