Kayıtlar

tarih etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Iraklı Türklerin Tarihi

Iraklı Türklerin Tarihi Iraklı Türklerin tarihi yani Irak’a gelişi Anadolu Türklerinin Anadolu’ya yerleşmelerinden eskiye dayanır. Emevi Devleti zamanında (694) Küfe Valisi Hallac bin Yusuf’un Türklerden müteşekkil bir ordu kurması ile başlar. Ve ilk yerleşim yerleri Vasıt “Kut” vilayeti yakınındaki Bedre kasabasıdır. Halife Cafer El-Mansur Bağdat’ı inşa edince (754-775) arasında bir alay Türk askerini Bağdat Özel Garnizonunda ikamet ettirdi. Halife Harun Reşit 786-809 yılları arasında muhafız birliğini Türklerden kurdu. Halife Muttasım kendi etrafına Türk askerlerini topladı. Ve bunların ailelerini 40 bin kişi olarak yeni inşa edilen Samarra şehrine yerleştirdi. Muiz el Devle zamanında (977-983) Azeri Türkleri de geldi. Buna Türklerin ilk ve küçük göçleri denir. İkinci göç 1050 yılından sonra Selçuklular tarafından Irak, Suriye ve Filistin’e sahip olunca en az 1 milyon Türk Bağdat, Kerkük, Musul ve bu bölgelere yerleşmiştir. Özellikle Kerkük vilayetine bağlı Tavuk Bucağına (Da

Allah’ü Teâlâ’nın Emanetini, Son Kullanım Tarihi Bitinceye Kadar

Resim
Allah’ü Teâlâ’nın Emanetini, Son Kullanım Tarihi Bitinceye Kadar Bir kız cep telefonu almıştı. Babası ona sordu: "– Cep telefonunu alınca, yaptığın ilk iş ne oldu?” Kız dedi: "– Cep telefonunun ekranına, çizilmeye karşı ekran koruyucu yapıştırdım, telefonun kendisi için de bir kılıf aldım.” Babası yine sordu: "– Bunu yapmaya seni biri mi zorladı?" Kız: "– Hayır!" diye cevap verdi. Babası yine sordu: "– Sence, bu yaptığın iş, cep telefonunu üreten firmaya saygısızlık olmadı mı?” Kız cevap verdi: "– Yok, babacığım; bilakis, firmanın cep telefonunun yanında verdiği kullanma kılavuzunda yazdığı üzere, cep telefonunun, kılıf ve ekran koruyucu ile muhafaza edilmesi tavsiye edilmektedir.” Babası yine sordu: "– Cep telefonun, kötü ve değersiz miydi ki koruma altına aldın? Kız cevap verdi: "– Hayır, aksine, onun zarar görmesini ve değersizleşmesini istemediğim için bunu yaptım.” Babası tekrar s

Tarih, Tevazu'nun Kanatlarında Yükselir...

Tarih, Tevazu'nun Kanatlarında Yükselir... Kendilerinden önceki öncü, dev insanlara saygı duymayanlar, kendilerine saygı duyulmasını bekleyemezler. Bunlar, kibri tavan yapan acınası cücelerdir. Kibrin olduğu yerde fikir barınamaz. Oysa tarih, tevazu'nun kanatlarında yükselir. Ancak tevazu sahibi olan insanlar, mevzi'lerini / hadlerini bilirler, mevzu'larını / izini sürerler. Kurucu kaynaklarını yitiren toplumlar, nereye, ne'yle, nasıl ve niçin gitmeleri gerektiğini bilemezler... İnsanlığa, dikkate değer hiç bir şey veremezler. Bırakınız insanlığa dikkate değer bir şeyler verebilmelerini, önlerini bile göremezler, geleceğe emin adımlarla yürüyemezler. “Fikriyat” olmadan “külliyat”, “külliyat” olmadan da “medeniyet” olmaz!” Medeniyet, hissiyatla kurulmaz, fikriyatla kurulur; fikriyatın oluşturduğu külliyatın dalga dalga yaydığı, yeşerttiği, yemiş verdiği diriltici ruhla... Fikriyat, insanlığın hakikatle buluşmasını sağlar... Külliyat, hakikatin hayat

Tarihte Lafı Gediğine Oturtanlar

Tarihte Lafı Gediğine Oturtanlar Dünya nimetlerine ehemmiyet vermeyen yaşayış ve felsefesiyle ünlü filozof Diyojen, bir gün çok dar bir sokakta zenginliğinden başka hiçbir şeyi olmayan kibirli bir adamla karşılaşır. İkisinden biri kenara çekilmedikçe geçmek mümkün değildir... Mağrur zengin, hor gördüğü filozofa: "Ben bir serserinin önünden kenara çekilmem" der. Diyojen, kenara çekilerek; gayet sakin şu karşılığı verir: - Ben çekilirim!

Irak Askerinin Ölümü

Resim
Irak Askerinin Ölümü Yer Irak Tarih 1999 Körfez Savaşı; Fotoğrafçı Ken Jarecke Bu fotoğraf, paramparça olmuş bir kamyonun içinde, tanınmaz halde yanmış bir Irak askerini gösteriyor. Kamyonun arka tarafından güneş ışığı geliyor. Çevredeki herzeye yanmış ya da parçalanmıştı. Bu yüzden fotoğraf neredeyse siyah beyaz çekilmiş gibi görünüyor. Sabah erken saatlerdi, bütün geceyi ayakta geçirmiştik. Bir, bir buçuk saat içinde bir ateşkes ilan edilmesi bekleniyordu. Nasıriye’den Basra’ya doğru ilerliyorduk. Ve bu görüntüyle karşılaştık… Otobanın ortasında tek başına duran bir kamyon... Amerikan ordusundan bir görevliyle beraberdim. “Ölülerin fotoğraflarını çekmeyi anlayamıyorum” dedi bana… Ne söyleyeceğimi bilemedim. Aklıma gelen ilk şey “Eğer ben bu fotoğrafları çekmezsem, annem ve pek çok kişi, savaşın filmlerde gördükleri gibi olduğunu sanmaya devam edecekler” demek oldu.” Utansın! İnsanlık utansın! Bu savaşı çıkaranlar utansın! Petrol hırsızları utansın! Ülkesi

Unutturulan Zafer Kutul Amare Zaferi

Resim
Unutturulan Zafer Kutul Amare Zaferi Tarih: 7 Aralık 1915 – 29 Nisan 1916 Bölge: Kut'ül Ammare, Irak Sonuç: Kesin Osmanlı zaferi Savaşan Taraf Devlet Savaşan Taraf Devlet Britanya İmparatorluğu Osmanlı İmparatorluğu Ordu Komutanları Ordu Komutanları Charles Townshend (Esir) Von der Goltz Paşa Halil Paşa Sakallı Nurettin Bey Ali İhsan Bey Savaşan Güçlerin Asker Sayısı Savaşan Güçlerin Asker Sayısı 31.000 31.000 - 41.000 Savaşan Güçlerin Kayıpları Savaşan Güçlerin Kayıpları 23.000 ölü veya yaralı 13.000-18.000 esir 10.000 ölü veya yaralı Osmanlı Ordusunun Birinci Dünya Savaşı’nda çarpıştığı cephelerden biri, İngilizlere karşı oluşturulan Irak cephesidir. Osmanlı dönemi kaynaklarında Irak-ı Arap olarak adlandırılan bölge, Dicle, Fırat havzasında tari

Bay Necatinin Ölümü

Bay Necatinin Ölümü Onk. Dr. Haluk Nurbaki Rahmetli babam o zamanlar Konya’nın tek gazetesi olan "Babalık" gazetesinin başyazarı idi.  Ondan işittiğim şu olayı aynen naklediyorum: "Devrin ilk Maarif Vekillerinden (Milli Eğitim Bakanı) Necati Konya'ya gelmiş ve Latin harflerinin üstünlüğünü(!)  Anlatmak üzere bir konferans düzenlemişti.  Şehrin her tarafına yapıştırılan ilanlarda: "Eski Harflerle Birlikte Kuran’ı da Tarihe' Gömdük" yazıyor ve konferansın ertesi gün saat 10'da verileceği belirtiliyordu. Akşam, mükellef bir ziyafet verildi.  Yemekten sonra Bay Necati, ani bir apandisit krizine yakalandı.  Ve hemen hastaneye kaldırılarak ameliyat edildi.  Gösterilen itinayı anlatmaya lüzum yok, bütün hastane hatta Konya ayakta idi.  Bay Necati kurtulmuş, fakat ne çare ki haddini aşarak Kur'an'a dil uzatmıştı.  Gece yarısı, imkânsız denebilecek bir şey oldu.  Ve  Bay Necati'nin yatağı yan demirinden kırıldı

İmam-ı Azam Rahmetullahi Aleyh

İmam-ı Azam Rahmetullahi Aleyh Zengin bir tüccar ailenin çocuğu olan ve kendisi de ticaretle uğraşan İmam-ı Âzam, ilim öğrenmeye başlayışını şöyle anlatır: “Bir gün âlimlerinden Ebu Amr eş-Şa’bî’nin yanından geçiyordum. Beni çağırdı ve: – Nereye devam ediyorsun, dedi. – Çarşıya, dedim. – Maksadım o değil, âlimlerden kimin dersine devam ediyorsun, dedi. – Hiçbirinin dersinde devamlı bulunamıyorum, dedim. – İlim ile uğraşmayı ve âlimler ile görüşmeyi sakın ihmal etme! Ben senin zeki, akıllı ve kabiliyetli bir genç olduğunu görüyorum, dedi. Şa’bî’nin bu sözü beni etkiledi. Ticareti ortağıma bırakıp ilim yolunu tuttum.” İmam-ı Âzam Rahmetullahi Aleyh önce kelâm ilmini ve münazara bilgilerini Ebu Amr eş-Şa’bî’den öğrendi. Kısa zamanda bu ilimlerde parmakla gösterilecek bir seviyeye ulaştı. İmam-ı Âzam’ın talebesi Züfer b. Hüzeyl şöyle demiştir: “Hocam Ebu Hanife der ki: Önce kelâm ilmini öğrendim. Daha sonra Hammad b. Ebi Süleyman’ın ders halkasına katılarak fıkıh ilmi

Gölgesi ağaca dedi ki

Gölgesi Ağaca Dedi ki: “- Biz ikimiz arkadaşız. Beraber dünyâya geldik. Beraber büyüdük. Dâima güneşle aramızda perde olup, onun yüzünü görmeme mâni olmak sana yakışır mı? Ne zaman ki güneş benim tarafıma meyletse, sen aramıza giriyorsun. Niçin böyle yapıyorsun?” Bunun üzerine ağaç şöyle dedi: “- Hayır, hayır! Ben sana mâni değilim. Benim güneşi görmem, gece-gündüz kıyamda olup Allahü Teâlâ’yı zikretmem sebebiyledir. Sen ise, dâima yan gelip yatarsın. Bu hâlinle güneşi nasıl görürsün?”

Selahaddin Eyyubi’nin 10 Liderlik Sırrı

Resim
Selahaddin Eyyubi’nin 10 Liderlik Sırrı Selahattin Eyyübi’yi eşsiz bir komutan haline getiren düsturlar nelerdi? Kalbinin pusulası nereye işaret eder, zihninin çarkları nasıl çalışır, meşrebi zamane insanına neler söylerdi? Derin Tarih Dergisi Mart sayısında, Muharrem Kesik imzalı dosya ile Eyyübiler’in kurucusu Selahaddin Eyyubi’nin şiar edindiği prensipleri açıklıyor. İşte yaşadığı dönemde Selahaddin Eyyubi'yi eşsiz bir kumandan ve devlet adamı kılan liderlik sırları: 1- Ya ilim öğren ya cihad et Selahaddin Eyyubî’nin şahsiyeti üzerinde Zengîler Devleti’nin ünlü hükümdarı Nureddin Mahmud Zengî’nin (1146-74) büyük etkisi olmuştur. Selahaddin, ölümüne kadar Mısır’ı Nureddin’in naibi sıfatıyla idare etmiş, iç ve dış düşmanlara karşı korumuş ve bu bölge için gerekli idarî, askerî, kültürel ve iktisadî reformları yaparak ülkeyi içte ve dışta itibarlı hale getirmiştir. Yemen, Hicaz, Libya ve Kuzey Sudan’ı kontrolü altında tutan Selahaddin, 3. Haçlı Seferi sırasında

Lokman Hekimden Oğluna Nasihatler - 2

Lokman Hekimden Oğluna Nasihatler - 2 1. Ey oğulcağızım ciğerparem! Allah'ı tanı! O'na hiçbir şeyi ortak koşma. 2. Başkasına nasihat vermeden önce o tavsiye edeceğin şeyi kendin yap. 3. Kendi ölçüne göre söz söyle. 4. Herkesin hakkına riayet et. 5. Sırrını sakla. 6. Dostunu iyilik veya kötülük zamanında sına. 7. Ahmak cahil kimseden uzak dur. 8. Aklı başında bilgin dostu tercih et. 9. Hayırlı işler uğrunda gayret sarf etmekten geri durma. 10. Bir tedbir alacağın zaman ahlak ve bilgi sahibi kimseye akıl danış. 11. Delil ve ispatını hazırladıktan sonra söz söyle. 12. Gençlik zamanını ganimet bil. Gençlik zamanında iki cihana ait işlerin dürüst olsun. 13. Dostlarına ve ahbaplarına saygı ile ikram göster. 14. İyi bir üstadı baba yerinde tut. 15. Masraflarını gelirlerine göre ayarla. 16. Her işte ortalama davran. 17. Cömertliği adet et. 18. Misafire ne hizmet gerekirse yap. 19. Birinin evine misafir gittiğinde gözünü ve dilini sıkı tut etraf