Kayıtlar

sonsuz etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Cennet ve Cehennem Sonsuz mu?

Cennet ve Cehennem Sonsuz mu? Cevap: Değerli kardeşimiz, Allah Kur'an-ı Kerim'de cennetin de cehennemin de içerisinde bulunan sakinleriyle birlikte ebedi olduğunu bildiriyor. Müminler için ebedi hayat cennettedir: "...onlar orada ebedî kalacaklardır." (Bakara, 2/25). "Mahşer vaktinde sizi toplayacağı gün, işte o zarar günüdür. (Ancak) kim Allah'a inanır ve yararlı iş yaparsa, Allah onun kötülüklerini örter, onu (ve benzerlerini), içinde ebedî kalacakları, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokar. İşte büyük kurtuluş budur." (Teğabun, 64/9) "İman edip sâlih amel işleyenleri, karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için size Allah'ın apaçık âyetlerini okuyan bir Peygamber göndermiştir. Kim Allah'a inanır ve faydalı iş yaparsa Allah onu, altlarından ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetlere sokar. Allah o kimse için gerçekten güzel bir rızık vermiştir." (Talak, 65/11) "Öyleyse içinde ebedi kalıcılar

Allah’ü Teâlâ’nın Sonsuz Rahmeti’nin Kime Geleceği Bilinmez

Allah’ü Teâlâ’nın Sonsuz Rahmeti’nin Kime Geleceği Bilinmez İsrail oğulları arasında bir fasık vardı, fasıklıktan bir türlü vazgeçmiyordu, günün birinde beldesinin halkı ondan iyice bıktı, koyulduğu o kötü yoldan onu vazgeçtirmekten ümitler kesilince ondan kurtulmak için Allah’a yalvardılar. Allah Celle Celâlühü Hz. Musa’ya Aleyhisselâm vahyetti ki: "İsrail oğulları arasında bir delikanlı var, onu beldelerinden sür ki, onun kötülüğü yüzünden üzerlerine ateş yağmasın" Hz. Musa’da Aleyhisselâm o beldeye vararak delikanlıyı sürdü. Delikanlı beldesinden çıkarak bir köye sığındı. Bunun üzerine Allah’tan o köyden de onu kovma emrini alan Hz. Musa Aleyhisselâm, delikanlıyı yeni yurdundan da çıkardı. İkinci sefer sürgüne çıkan delikanlı bu defa insansız, bitkisiz, vahşi hayvansız ve kuş uçmaz bir mağaraya sığındı. Bu ıpıssız mağarada yalnız kendisi ile baş başa kalan delikanlı çok geçmeden hastalandı, yanında bakacak kimsesi yoktu. Toprağın üstüne yığıldı, başını da y

Çünkü Ölüm

Çünkü Ölüm Eğer "9" canlı olsaydın bile… En çok "8" kere kaçabilirdin ölümden… Bil ki "7" düvele sultan olsan dahi… Yerin "6" mekân olacak sana… En fazla "5" metre kumaş götürebileceksin… Kapatacaksın "4" açsan da gözlerini... Bu dünya "3" günlük dünya… Azrail'in yanında "2" kat olup yalvarsan da nafile… Elbet "1" gün öleceksin… İşte o zaman her şey "0" dan başlayacak... Çünkü Ölüm: “Yok oluş değil, yeniden doğuştur!”. Çünkü Ölüm: “ Dünya” denen sınav yurdundan; sonsuz yaşam yurdu olan, “ahiret yurduna” geçiş köprüsüdür.

Bayer Tarihine Bir Yolculuk

Resim
Bayer Tarihine Bir Yolculuk Her şey iki kişi arasındaki dostluk, doğaya sonsuz bir merak ve iki mutfak fırınıyla başladı. İşadamı Friedrich Bayer ve boyacı Johann Friedrich Weskott bu fırınlarla deneyler yaparak, sonunda boya füksininin nasıl yapılacağını keşfettiler. 1 Ağustos 1863 tarihinde, Wuppertal-Barmen'de 19. yüzyılın devasa bir potansiyele sahip girişimlerinden birine imza atarak "Friedr. Bayer et. comp." firmasını kurdular. 1863-1881: İlk yıllar 1 Ağustos 1863 tarihinde boya satıcısı Friedrich Bayer ve usta boyacı Johann Friedrich Weskott "Friedr. Bayer et comp.,” ortaklığını kurdu ve şirket hızla büyüdü. 1881 yılında Bayer anonim şirkete dönüştüğünde, büyüme için gereken maddi dayanak oluştu. 1881-1914: Uluslararası şirket haline gelme 1881 ve 1914 yılları arasında Bayer uluslararası operasyonlarla bir kimya firması haline geldi. Boya maddeleri şirketin en büyük bölümü olmayı sürdürürken, yeni iş alanları da eklenmeye başladı. Carl D

Regaib Kandili Tebriği

Muhterem Kardeşlerim;   Allah'ü Teâlâ’nın; sonsuz rahmeti üzerinize saçılsın! Dualarınıza; kabul kapıları açılsın! Bu gecenin nurları, dünyaya yayılsın! Kâfirler iman tatsın, zalimler insaf etsin! Hayırhaneler dolsun, şerhaneler boşalsın! Temiz kalbiniz iman ve sevgiyle dolsun! İmanınız kâmil, ameliniz salih; “Regaip Kandiliniz” mübarek olsun!  

Ah yazık!

Ah yazık! Ömrüm boş şeylerle geçti, ah yazık! Yarını hiç düşünmedim, ah yazık! Hep hevaya bina kurdum, şaşkınca, Din temeli çürük oldu, ah yazık! Afvı sonsuzdur diyerek, pek azdım, “Kahhar” ismini unuttum, ah yazık! Daldım günaha, yapmadım hiç hayır, Niçin doğru yoldan saptım? Ah yazık! Mal için, makam için hep uğraştım, Sonsuz nimetlerden oldum, ah yazık! Yol bozuk ve karanlık, önde şeytan, Günah ağır, ağlarım hep, ah yazık! Hesap defterimde yok bir iyilik, Nasıl kurtulur bu Garib? Ah yazık!

Allah’ım!

Resim
Allah’ım! Bana öyle bir gönül ver ki: Bir kuruluşun tepe noktasında yetkili olsam bile, bunu asla başka şekilde kullanmamalıyım. Günlük yaşamda "ben" yerine, daha çok "sen" sözcüğünü kullanabileyim... Bana öyle bir sevgi ver ki: Sonsuz bir hazine gibi bitmesin, çoğalsın daha da sevdikçe, doldursun sarsın çevremi. Hatta düşmanlarımı da sevebileyim...            Bana öyle bir güç ver ki: Herkesten daha çok çalışabileyim, tutsak düşmeyeyim doğanın koşullarına, eşim ve çocuklarımı da mutlu et ki, mutluluğu başkalarına da götürebileyim... Bana öyle bir sağlık ver ki: Düşünebileyim, konuşabileyim. Bana öyle bir erdem ver ki: İbadet edebileyim, iyilik etmeyi ve sevinçten buğulanmış gözlerle, teşekkür edenlere; bir şey yapmadım, anımsamıyorum diyebileyim. Bana öyle bir yetenek ver ki: İyi eş, baba, anne, iyi komşu, iyi arkadaş, iyi vatandaş olabileyim. Bana öyle bir umut ver ki: Bugüne kadar yapmış olduğum hatalar için kara

SONSUZA GİDEN YOLCU

Resim
Sonsuza Giden Yolcu Sonsuza giden yolcu, yol uzun ve karanlık. Sakın kanma dünyaya, gerçek değil yalanlık...   Dönüşü yok bu yolun, geçen gün geri gelmez. Belki bu gün, son günün; pişmanlık fayda vermez...   İçi boş çukur için, bitmeyen azık lâzım. Sonsuz yolculuk için, hiç sönmeyen nur lâzım...   Şeytan, nefis, sefahat doğru yoldan saptırır. Yalan dünya aldatır, kendisine taptırır...   Sokağa bak, insanlar, şaşırmış sarhoş gibi. Sanki morfin içmişler, uykuya dalmış gibi...   Umutsuzluk, mutsuzluk; bağlıyor elimizi. Her gün kötü haberler, dağlıyor sinemizi...   Çok çalışıp, bu hali; durdurmaktır görevin. İman, bilgi, aşk ile kalkınmaktır ödevin...   Korkma! Gücün çok büyük, tarihi atan yaptı. Üç kıta, yedi deniz; dünyayı vatan yaptı...   Yeter artık, ecdadın kemiğini sızlatma! Asil soylu milleti, daha fazla ağlatma...   Haydi, yiğidim, haydi; hedefin pek yücedir. Batılı büyük görme, çok küçüktür cücedir...   Dünya savaş açsa d

Okuluma Elveda

Okuluma Elveda   Elveda hocalarım, elveda arkadaşlar. Kalpleriniz kalbimle, bütünleşti kardeşler.   Bu ayrılık geçici, gönüller gamlanmasın! Sonsuza kadar biriz, hiç kimse ağlamasın.   İlim ve irfan için, toplanmıştık okulda, Usta mahir ellerde, yoğrulduk bu ortamda.   Nice güzel anılar, yaşayıp mutlu olduk! Kalp gözümüz açıldı, bilgi ve sevgi dolduk!   Hedefimiz vatana, sahip çıkıp korumak. İnsanları ilim ve ahlâk ile yoğurmak.   Yeniden dirilerek, dünyaya sesimizi; Duyurup, “Varız!...” demek; basarak mührümüzü.   Zulüm dolu bulutlar, karartmış gökyüzünü, Simsiyah kötülükler, kaplamış yeryüzünü.   Her yere kol atalım, bir meşale olalım, Güzel ahlak, gayretle, gönüllere dolalım.   Bütün bilim dalları bizden keşif bekliyor. Kan ağlıyor masumlar, bitkin imdat bekliyor.   Ölesiye çalışıp, hiçbir şeyden yılmadan, Dünya kadar güçlüğe, engele aldırmadan.   Yerleri fethedelim, gökleri kuşatalım. Kalmasın hiç karanlık, her yeri