Kayıtlar

hanım etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Ev Hanımlığı...

Resim
Ev Hanımlığı... ● Evde misafirlere bir bardak çay vermeye üşenen kızın hostes olmak için çalmadığı kapı yok! Sebep? 2 kişiye çay vermek kölelik, 200 kişiye çay vermek özgürlük. ● Evde eşi ve çocuklarına çay hazırlayan kadın köle, işyerinde onlarca erkeğe kahvaltı hazırlayan kadın özgür! ● Evde kocasının lafına katlanan kadın köle, iş yerindeki erkek mesai arkadaşlarının lafına katlanan kadın özgür! ● Evde oturup çocuğunu büyüten kadın köle! Çalışan kadının, çocuklarını verdiği kreşteki çocuklara bakarak çalışan kadın, özgür! ● Kocasıyla birlikte kayınvalidesi ve kayınpederine yemek hazırlayan kadın köle! Patronu istediği için elin adamlarına yemek hazırlayan kadın özgür! ● 3 çocuğun derdiyle ilgilenip onların eğitimini veren ve mutlu eden anne köle! Lisede 30 çocuk ile ilgilenip, eğitim veren, onların psikolojilerini düzeltmeye çalışan kadın özgür! ● Anne; evi düzenlesin, yemek hazırlasın, çocuklarına baksın, aynı zamanda çalışıp para kazansın! Sizce de kad

Evliyanın Duası

Evliyanın Duası Dürüstlüğün senet olduğu bir dönemde sözü ilahi aşkın kudretiyle mayalanmış, sözü ve özü bir olan Allah’ın rızasını, sevgisini her şeyden üstün tutan. Yaratılanı sadece yaratandan ötürü seven bir Allah dostu vardı. Bu veliyullah sabırlı, hoşgörülü, mütevazı, güzel huylu ve iyiliksever biriydi. Öte yandan bu velinin huysuz, Şükürsüz, çirkin ve bencil bir karısı vardı. Eşi sürekli kendisine hakaret eder, sen bana layık değilsin. Ben krallara layıkım deyip, adamı azarlayıp dururdu. Allah’ın bu sadık ve sıddık kulu ise yaratanına şükür eder, sabırla hanımının düzelmesi için dualarda bulunur ona nasihatler ederdi. Bir gün Allah’ın sadık kulu düşünceli bir şekilde eve gelir. Eşi olup biteni anlamaya çalışsa da evliyanın ağzını bıçak açmaz. Bu durum günlerce, haftalarca devam eder. Karısı artık onun deli olduğunu düşünmüş ve onun için endişelenmeye başlamıştır. Karısı Allah dostunun karşısına geçmiş ve kendisine sormuş. “- Neden benimle konuşmuyorsun, dertleşmiyo

Bir Hanım Kocasına Karşı Nankörlük Yapmamalı

Bir Hanım Kocasına Karşı Nankörlük Yapmamalı Peygamberimize bir kadın gelmişti. Yanında henüz süt emen iki çocuğu bulunuyordu. Kadın Peygamberimiz ‘den bir şeyler istedi. Peygamberimiz de ona üç hurma verdi. Kadın iki çocuğa birer hurma verdi. Sonra çocuğun birisi ağladı. Kadın kalan bir hurmayı ikiye bölüp iki çocuğuna birer parça verdi. Onun bu hareketinden duygulanan Peygamberimiz buyurdu ki: "Kadınlar, gebe kalıcıdırlar. Doğurucudurlar. Emziricidirler. Evlatlarına şefkat göstericidirler. Eğer kocalarına karşı yaptıkları nankörlük olmasaydı onların namaz kılanları cennete girecekti." (İbni Mace) Kadınların çoğunluğunun cehennemlik olmaları kocalarına itaat etmemelerinden ve kocalarından gördükleri iyilik­leri inkâr edip nankörlük etmelerinden dolayıdır. Kocasına itaat etmeyen bir kadının namazı dahi kabul olunmaz. Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem buyuruyorlar ki: “İki kimsenin namazı tepelerinin üstüne çıkmaz yani kabul makamına yükselmez. Efendi

Evlilik Tavsiyeleri

Evlilik Tavsiyeleri Gelin İçin 01-   Beyine hoşlanacağı isim ve sıfatlarla hitap et! 02-   Onun sevdiği yemekleri güzel yap ki, evini özlesin. 03-   Beyin evden çıkarken onu uğurla; akşam döndüğünde güler yüzle karşıla! 04-   En çok güzel görünmen gereken kişinin beyin olduğunu bil! 05-   İffetini ve hayânı muhafaza et. En güzel elbisenin takva elbisesi olduğunu unutma; her işimizi murakabe eden Allah'ı düşün! 06-   Sevgini beyinle ve çocuklarınla paylaş. Evinin direği ol! Beyin evde olmadığı zaman gözü arkada kalmasın. 07-   Beyine her fırsatta teşekkür etmeyi unutma! Gücü yetmeyeceği külfetin altına sokma, başkalarına da şikâyet etme! 08-   Beyini işlerini makam ve mevkiini bil! Sevincini ve üzüntüsünü paylaş! 09-   Beyinin izni olmadan ve onun müsaade etmeyeceği yerlere gitme! 10-   Tutumlu ol! Müsrif olma. Zor zamanlarda da isyan etme! 11-   Temiz ve tertipli ol. Beyinin elbiseleri de temiz ve ütülü olsun. 12-   Beyinin akrabalarına ve onun sevdikl

İşte Çanakkale'nin Kahraman Kadınları

Resim
İşte Çanakkale'nin Kahraman Kadınları Çanakkale Zaferi'nin görünmeyen kahramanları 'kadınlar' gün yüzüne çıkıyor. İşte 8 Mart’tan 18 Mart’a Çanakkale'nin kahraman kadınları... 8 Mart’ı geride bıraktığımız bugünler, kadınların günümüzdeki statülerine kavuşmak için ne kadar zorlu bir mücadeleden geçtiklerini hatırlamak için iyi bir vesile. Öte yandan, içinde bulunduğumuz ay, kadınların sadece bireysel hakları için değil, ‘küresel’ mücadelelerde, savaşta, cephede ve cephe gerisinde de etkin roller icra ettiklerini ‘öğrenme’ fırsatı sunuyor. Çünkü bu ay, aynı zamanda Çanakkale Zaferi’nin yıldönümü olarak kutlanan 18 Mart’ı da içeriyor. 8 Mart’tan kalkıp 18 Mart’a çevirdiğimiz projektörler Çanakkale Savaşı’nın cevval kadınlarını aydınlatıyor. Çanakkale ile ilgili yabancı kaynaklar, askerlerin mektupları ve anılarından, keskin nişancı kadın savaşçıların varlığından bahsediyor. Bizim kaynaklarımız ise Nezahat Onbaşı gibi, savaşta önemli yararlılıklar

Hanımını Hazreti Ömer Radiyallahu Anh’aya Şikâyete Gelen Adam

Hanımını Hazreti Ömer Radiyallahu Anh’aya Şikâyete Gelen Adam Adamın biri Hazreti Ömer Radiyallahu Anh’aya hanımını şikâyete geliyordu. Hz. Ömer Radiyallahu Anh’ın kapısına geldiği zaman, Hanımı Ümmü Gülsüm’ün Hazreti Ömer’e bağırıp çağırdığını duydu. Adam kendi kendine şöyle dedi: “Ben hanımımı şikâyete geldim. Ama onunda başında aynı belâ var. Dönerken, Hazreti Ömer Radiyallahu anh onu çağırdı ve niçin geldiğini sordu. Adam şöyle dedi: - Ben kadınımı şikâyete gelmiştim; Ama duyacağımı duyduktan sonra vazgeçtim.   Bunun üzerine, Hazreti Ömer Radiyallahu anh şöyle dedi: - Onun bende bazı hakları var, onun için söylediği şeylerin hepsine aldırış etmiyorum. Şöyle ki: 1- O ateşle aramda bir perdedir. Kalbim onunla sükûnet bulur. Harama dalmam. 2- O benim için bir hazinedardır. Evimden çıkınca, malımın bekçiliğini yapar, korur. 3-   O, çamaşırcımdır. Elbisemi yıkar. 4-   Çocuğumun sütanasıdır. 5-   O, bana ekmek pişirir, yemek yapar. Bunu dinleyen adam şöyle dedi

Ali Havvâs'ın Huysuz Hanımı

Ali Havvâs'ın Huysuz Hanımı Ali Havvâs Berlisî hazretleri Mısır evliyâsındandır. Kahire çarşısında esnaflık yapardı, dükkânını erken saatlerde açar ve: “Ey Allah’ım! Kullarına faydalı bir iş yapmaya niyet ettim” derdi. İnsanların ihtiyacı olan; yağ, un, tahin, pirinç, bakla, sepet gibi şeyleri satardı. İkindi vaktine kadar çalışır, vakit dolunca; “Şimdiden sonra Allah’ü Teâlâ’ya ibadet için hazırlanmalıyım” diyerek dükkânını kapatırdı. Düşkünlerin sığınağı idi... Ali Havvâs Berlisî, zâlimlerin ve onların yardımcılarının yemeklerini yemezdi. Onların verdiği parayı, kendisinin ve çoluk-çocuğunun ihtiyaçları için harcamazdı. Onlardan kazandığı paraları, dul kadınlara, iş yapamayacak durumda olan yaşlılara ve yetimlere taksîm ederdi... Bir gün, Ali Havvâs’ın yanına nur yüzlü birisi uğramıştı. Ona doğru baktı ve şöyle buyurdu: “Allah’ım! Bizi kötü hâle düşmekten muhafaza buyur...” Sonra devam ederek; “Şüphesiz, Allah’ü Teâlâ bir kulu hakkında hayır Murad edince, nuru o

Hanımını Üzmüş

Hanımını Üzmüş Sa’d bin Muaz Radıyallâhu Anh hazretleri, Peygamber efendimiz Aleyhisselâm’ın çok yakını, çok sevdiği bir zattı. Müslüman olduğu için ona inanılmaz işkence yapmışlardı. Neticede bu zat vefat etti. Onun ölüm haberi Peygamberimizi çok üzdü, evine gitti, teçhiz ve tekfinde bulundu. Sonra kabristana giderken, önce hırkasını, sonra ayakkabılarını çıkardı. Tabutun bir bu tarafına, bir de öbür tarafına koşuyordu. Eshab-ı kiram da şaşkın bir vaziyette bakıyorlardı. Resulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem kabre indi, kabri düzeltti ve onu yerleştirdi. Her şey bitti, telkin verildi. Bu arada Peygamberimiz çok üzgündü ve rengi, benzi atmıştı. Eshab-ı kiram bu durumu merak edip sordular: ― Ya Resulallah Sallallahü Aleyhi Vesellem, tabutu taşırken neden hırkanızı ve ayakkabılarınızı çıkardınız? ― Bütün meleklerin giyinişi böyle olduğu için. ― Peki, tabutun bir bu tarafına, bir öbür tarafına koşmanızın sebebi nedir? ― Kardeşim Cebrail Aleyhisselâm elimi tutup bıra

Fakir Bedevi

Fakir Bedevi Fakir bedevi çölde, yaşlı hanımıyla birlikte yaşıyordu. Bir eşekleri ve birkaç koyunları vardı. Bedevinin yaşlı hanımı zaman zaman fakirlikten şikâyet ederdi. O gün de fakirlikten şikâyete başladı. Adam hanımını teselli etmek istedi. Sabrın ecrini anlattı ise de kadının şikâyetlerinin sonu gelmiyordu. Sonunda adamın sabrı taştı ve hanımına sordu: O zaman fakirliğin çaresi neyse onu söyle! Kadın bunun üzerine konuştu: “ – Bağdat’a, halifeye git, derdini anlat. O cömerttir. Sana ihsanda bulunacaktır. Çünkü o yoksulların ümit kapısıdır. Kadın kendince çareyi söylemişti. Adam başını iki elleri arasına alarak düşündü, düşündü. Sonra şöyle söyledi: Koskoca halifenin huzuruna eli boş varılmaz ki! Oysa benim halifeye hediye edecek bir şeyim yok. O sırada hanımı bir şey hatırladı. Çölde su çok önemli bir nimetti. Güzün ve Sonbaharda açılan kuyular kurur, susuzluktan hayvanlar ölürdü. Sonbaharda yağan yağmur hem çöldekileri içme sularına kavuşturur, hem de yeni bir