Kayıtlar

gönül etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Gönül Temizliği

Gönül Temizliği Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Ey Peygamber! Hevâ ve hevesini ilâh hâline getirenleri gördün mü?...” (Furkân, 43) Rasûlullah (sav) buyurdular: “Kalp, rüzgârların çölde bir sağa bir sola savurduğu kuş tüyü gibi şekilden şekle girer.” (İbn-i Mâce, Mukaddime, 10; Ahmed, IV, 408, 419) Kelime-i Tevhîdi tam olarak idrâk etmek gereklidir. Yani “lâ ilâhe” denildiğinde kalpten ilâhlar çıkarılacak ki, kalpte cemâlî sıfatlar tecellî etsin. Çünkü kalp perişan bir hâlde, pasaklı fikirlerin tasallutu altındayken, boş felsefelerin girdabında ve çıkmaz sokaklarında iken onda cemâlî sıfatlar zuhur etmez. Dolayısıyla öncelikle kalpten menfî hislerin, menfî huyların ve menfî alışkanlıkların silinmesi şarttır. Gönül temizliğinin ve tezkiye-i nefsin bu derece mühim olmasının sebebi, kalbin îmâna merkez olması itibarıyladır. Yani îmânın merkezi kalptir. Çünkü îmânın his ve kökü, kalp toprağında yeşerir. Onun için îmânın kalpte derinleşmesi zarûrîdir. Bu sebepledir ki îmân edilen

Bir Gönül Kazanmak İçin Yapılan Fedakârlık

Bir Gönül Kazanmak İçin Yapılan Fedakârlık İmâm-ı Âzam (rah) bir gün yolda giderken onu gören bir adam, yüzünü saklayıp başka bir yola saptı. Hemen adamı çağırıp neden yolunu değiştirdiğini sordu. Adam cevabında, "Size 10.000 akçe borcum var. Uzun zaman oldu ödeyemedim ve çok sıkıldım, utandım" dedi. İmâm-ı Âzam, "Sübhânellah, ben o parayı sana hediye etmiştim. Beni görüp sıkıldığın ve utandığın için hakkını helâl et" dedi. Rivayet edildiğine göre, Ebû Hanîfe'nin Radiyallahü Anh bir Mecûsî'de alacağı vardı, onu istemek için Mecûsî'nin evine gitti. Evin kapısına gelince, ayakkabısına bir pislik bulaştı. Ayakkabısını silkeleyince, pislik Mecûsî'nin evinin duvarına bulaştı. Ebû Hanîfe (rah) şaşırdı, üzüldü ve, "Eğer bunu böyle bıraksam, Mecûsî'nin evinin duvarının çirkin görünmesine sebep olacağım. Yok, oradan pisliği kazısam, duvarın toprağı dökülecek" diye düşünerek ne yapacağını hesap etmeye başladı. Derken kapıyı çaldı; içer

Hz. Mevlâna’dan Güzellikler 4

Hz. Mevlâna’dan Güzellikler 4 Bir gönlü mü kırdın; ağlamalısın… Önce düşün! Ya incittiğin, kırdığın gönlü Allah Azze ve Celle seviyorsa… Rasulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem seviyorsa… Hatta arz-ü sema dahi seviyorsa… Nerden bileceksin? Bilmiyorsun! Bilseydin ödün kopardı, dokunamazdın! Hele özür dilemesini bilmiyorsan; Senden dost olmaz, senden yâren olmaz… Her varlığı yalnızca Allah ’tan ötürü sevmek ve övmek gerektiğini asla unutmamalısın…” Hz. Mevlana Rahmetullâhi Aleyh

Dua Adabı

Dua Adabı Hz. Peygamber'e Allah'ı sormuşlardı. Cevaben Allah buyurdu ki: "Kullarım sana beni sorduklarında: Ben muhakkak ki, yakınım, bana dua ettiğinde dua edenin duasına icâbet ederim." (el-Bakara, 2/186). Dua ederken seslerini aşırı şekilde yükseltenleri gören Rasûlullah, şöyle buyurmuştu: "Ey insanlar! Kendinize gelin. Çünkü siz bir sağırı veya uzaktaki birini çağırmıyor, ancak her şeyi işiten ve çok yakın bulunan birine dua ediyorsunuz. Sizin kendisine dua ettiğiniz size bineğinizin boynundan daha yakındır." (Buhârî, Cihad, 131; Daavât, 51; Tevhid 9; Ebû Dâvûd, Vitr, 26; İbn Hanbel, IV, 394, 402, 418; Müslim, Sahih IV, 2076) Kul, duasında Allah ile arasında hiçbir engel hiçbir vasıta bulunmadığını böylece bilir; dua ederken yalnızca Allah'ı düşünür. Kalp başka birşey ile meşgulken dua etmek manasızdır. "Âmin" diye bağırıp çağırmak da manasızdır. İnsan dua ederek Allah'a yöneldiğinde, dileği, Allah'tan istediği şeylerin

Allah’ım!

Resim
Allah’ım! Bana öyle bir gönül ver ki: Bir kuruluşun tepe noktasında yetkili olsam bile, bunu asla başka şekilde kullanmamalıyım. Günlük yaşamda "ben" yerine, daha çok "sen" sözcüğünü kullanabileyim... Bana öyle bir sevgi ver ki: Sonsuz bir hazine gibi bitmesin, çoğalsın daha da sevdikçe, doldursun sarsın çevremi. Hatta düşmanlarımı da sevebileyim...            Bana öyle bir güç ver ki: Herkesten daha çok çalışabileyim, tutsak düşmeyeyim doğanın koşullarına, eşim ve çocuklarımı da mutlu et ki, mutluluğu başkalarına da götürebileyim... Bana öyle bir sağlık ver ki: Düşünebileyim, konuşabileyim. Bana öyle bir erdem ver ki: İbadet edebileyim, iyilik etmeyi ve sevinçten buğulanmış gözlerle, teşekkür edenlere; bir şey yapmadım, anımsamıyorum diyebileyim. Bana öyle bir yetenek ver ki: İyi eş, baba, anne, iyi komşu, iyi arkadaş, iyi vatandaş olabileyim. Bana öyle bir umut ver ki: Bugüne kadar yapmış olduğum hatalar için kara

İyi Arkadaş

İyi Arkadaş Ahmet Câmî Hazretleri; İyi bir arkadaşın nasıl olacağını anlatırken buyurdu ki: Tanıştığınız, görüştüğünüz, berâber olduğunuz kimsenin iyi arkadaş mı, kötü arkadaş mı olduğunu anlamakta dikkat edilecek husus ve ölçü şöyledir: Gördüğünüz, görüştüğünüz, berâber olduğunuz, birlikte oturup, kalktığınız kimse, sizin Allah’ü teâlâyı hatırlamanızı ve unutmamanızı, O'nu dil ve gönül ile anmanızı sağlıyor, bunu tâzeliyor ve kalbinizi uyanık tutuyorsa, işte o iyi arkadaştır. Ama beraber olduğunuz kimse, Allah korusun Cenab-ı Hakkı ve O'nun zikrini size unutturuyorsa, gerçekten bil ki, o kimse kötü arkadaştır. Ondan sakınmak elbette çok lâzımdır. (Ondan, yırtıcı aslandan kaçar gibi hattâ daha çok kaçmalıdır.) Çünkü aslanın yapacağı, olsa olsa canını almaktır. Aslan insanın canını alabilir, onu öldürebilir. Fakat îmânına zarar veremez. Kötü arkadaş ise, insanın hem îmânının ve hem de canının gitmesine, onun ebedî felaketine sebeb olur. İyi bir arkadaş, iki cihân içi

Mevlana’da Sevgi

Mevlana’da Sevgi: Hamdım, pi ş tim, yand ı m! 1.    Cömertlik veya yardım etmede akarsu gibi ol! 2.    Ş efkat ve merhamette, g ü ne ş gibi ol! 3.    Ba ş kalar ı n ı n kusurunu ö rtmede gece gibi ol! 4.    Hiddet ve asabiyette, ölü gibi ol! 5.    Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol! 6.    Ho ş g ö r ü l ü kte deniz gibi ol! 7.    Ya oldu ğ un gibi g ö r ü n, ya da g ö r ü nd ü ğ ü n gibi ol! “Bu eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. ”

YA RASÛLALLAH (Sallallâhü Aleyhi Ve Sellem)

YA RASÛLALLAH    (Sallallâhü Aleyhi Ve Sellem) Güzel yüzün güler güller açardı, Bütün insanlığa nurlar saçardı. Kötülükler erir, cehil kaçardı. Güneşten güzeldin Ya Rasûlallah! Zalimler mazlumu ezip boğarken, Garipler, yetimler her gün ağlarken, Anaların ahı yürek dağlarken Güldürdün onları Ya Rasûlallah! Yeryüzünü küfür, zulüm sarmıştı, Umutlar tükenmiş gün kararmıştı, Gencecik fidanlar hep sararmıştı, Yeşerttin onları Ya Rasûlallah! Azgın kalpler bir bir nura gark oldu, Umutsuzlar, umutla neşeyle doldu, İnsanlar huzuru İslâm’da buldu, Küfürden kurtardın Ya Rasûlallah! Biz yetimiz çünkü seni görmedik, O tatlı sesini bir kez duymadık, Kutlu cihatlara hiç katılmadık, Gel de rüyamıza gir Rasûlallah! O güzel cemalin düşte görelim, Rüyamızda sahabilik bilelim, Saadet çağına biz de erelim, Gecemize güneş ol Rasûlallah! Asr-ı Saadete her gönül hasret, İman ve İslâm en güzel haslet, Ya Rab Muhammed’le beraber haşret, San