Dua Adabı
Dua Adabı
Hz.
Peygamber'e Allah'ı sormuşlardı. Cevaben Allah buyurdu ki:
"Kullarım
sana beni sorduklarında: Ben muhakkak ki, yakınım, bana dua ettiğinde dua
edenin duasına icâbet ederim." (el-Bakara, 2/186).
Dua ederken
seslerini aşırı şekilde yükseltenleri gören Rasûlullah, şöyle buyurmuştu:
"Ey insanlar! Kendinize gelin. Çünkü siz bir sağırı veya uzaktaki birini
çağırmıyor, ancak her şeyi işiten ve çok yakın bulunan birine dua ediyorsunuz.
Sizin kendisine dua ettiğiniz size bineğinizin boynundan daha yakındır."
(Buhârî, Cihad, 131; Daavât, 51; Tevhid 9; Ebû Dâvûd, Vitr, 26; İbn Hanbel, IV,
394, 402, 418; Müslim, Sahih IV, 2076)
Kul, duasında
Allah ile arasında hiçbir engel hiçbir vasıta bulunmadığını böylece bilir; dua
ederken yalnızca Allah'ı düşünür. Kalp başka birşey ile meşgulken dua etmek
manasızdır. "Âmin" diye bağırıp çağırmak da manasızdır.
İnsan dua
ederek Allah'a yöneldiğinde, dileği, Allah'tan istediği şeylerin
gerçekleşmesine yardımcı olacak sebeplerin yaratılmasıdır. Yani kul eylemiyle
yakınlaşmazsa, ettiği duanın mânâsı olmaz. Tembelliği huy edinmiş biri rızık
için dua edebilir, ama önce çalışması lâzımdır...
Duada riya
olmaz. Duanın hemen kabul edilmesinde acele edilmez. Hiçbir dua boşa gitmez. En
güzel sözlerden biri "Lâ havle velâ kuvvete illâ billah"tır.
Gönülden,
gizlice, bağırmadan, samimiyetle dua edilir. "Rabbınıza gönülden ve
gizlice yalvarın. Doğrusu o, aşırı gidenleri sevmez. " (el-Â'râf, 7/55)
Secîli, kafiyeli, yazılı dualarda riya vardır. Başkalarına dua ediyor görüntüsü
vermek de böyledir. Bu şekilde ağlayarak dua edenin gözyaşları öteki insanları
etkilemek içindir ve duası riyadır. Özel olarak komutlu dua da böyledir.
(Alıntı)
Yorumlar
Yorum Gönder