Kayıtlar

efendi etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Ağır İftira ve Geyik Boynuzu

Ağır İftira ve Geyik Boynuzu Hasan Sezâi Efendi (1669 - 1738) zamanında, Edirne'de, kötü yola düşmüş bir kadın vardı. Bir zaman bu kadın halisane olarak tövbe edip, eski hâlinden vazgeçti. Salih ameller işlemeye başladı. Fakat uygunsuz kimseler tarafından tedirgin ediliyor, rahat bırakılmıyordu. Bu kadın Hasan Sezâi'ye gelerek yardım istedi. O da, kadına dergâhta kadınlara mahsus kısımda kalabileceğini bildirince, bir oda tahsis edilip, kadın orada kalmaya, ibâdet ve tâatla meşgul olmaya başladı. Bu arada boş durmayan fitneciler, Hasan Sezâi hakkında çirkin iftirâlar yaymaya başladılar. Daha da ileri giderek, bir gece dergâhın kapısına geyik boynuzu astılar. O ise bu hallere sabrediyor kimseye bir şey demiyordu. Geyik boynuzunu dergâhın içine aldırdı. Edirne vilâyeti günlerce bu dedikodularla çalkalandı. Hasan Sezâi Efendi yine sabrediyor, hiç ses çıkarmıyordu. Bu şayianın yayılmasından az zaman sonra, Edirne'de müthiş bir uyuz hastalığı peyda oldu. Hasa

Benim Sırrım

Benim Sırrım Gönenli Mehmet Efendi, Sultan Ahmet Camii’ne tayin edilince çevreyi incelemiş. Fakir ve düşkün kimseleri bulup ilgilenmek istemiş. O civarda oturan âmâ (kör) bir kimseyi tespit edip ziyaretine gitmiş. Selâmdan sonra: – Efendim ben Sultan Ahmet Camii’ne imam geldim. Hem sizi ziyaret etmek hem de üzerime düşen bir görev varsa onu ifa etmek isterim, demiş. Âmâ adam: – Allah razı olsun, hoş geldiniz, demiş. Hoca Efendi: – Maaşınız falan var mı? Diye sormuş. – Hayır, yok, cevabını vermiş adam. Hoca Efendi: –   Peki, başka yerden geliriniz falan? Demiş. Âmâ adam: – Hayır, herhangi bir gelirim yok! Demiş. – Peki, neyle geçiniyorsunuz, diye sorunca; âmâ öfkelenmiş: – Bundan size ne efendi? Bir de imamsınız, rızık haa! Rızık kimden hoca? – Gidebilirsiniz! Diye konuşmuş. Hoca Efendi çıkmak zorunda kalmış. Lâkin o gece gözüne uyku girmemiş. Ertesi gün sabah yine gitmiş ve kapıyı çalmış. Âmâ adam içeriden: – Kimsin? Diye seslenmiş. Hoca Efendi:

Ben de Bir Yosmanın Müptelasıyım

Ben de Bir Yosmanın Müptelasıyım Ben de bir yosmanın müptelasıyım, Benim de yolumu bekleyen vardır. Ben de bir babanın güz cilasıyım, Benim içinde bir inleyen vardır… Benim de annem var kandaşlarım var, Benim de eş­im var yoldaş­lar­ım var. Benim de halı­mla haldaş­ları­m var, Beni de gö­nü­lden ö­zleyen vardı­r. Hasretlik d­­­üşürü­r merdi ayaktan, Hazin feryat gelir evden ocaktan. Baş­ koyup secdeye seherde Hakk’dan, Benim de asl­ımı­ dileyen vardı­r… Gizlice derdim var elemim gizli, Yazamaz derdimi kalemim gizli. Yârim içün derd-ü ­ gamı­m gizli, Gizli ferya­dı­mı­ dinleyen vardı­r… Hulusi sabr edü­p eyleme keder, ­insafsı­z­ın gö­nlü­ anlamaz haber. Bir gü­n o da olur elbet derbeder, Çünkü Hakk’dan bö­yle dileyen vardı­r… Darendevî Hulûsi Efendi

Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem'in Örnek Alınması Gereken Davranışları

Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem'in Örnek Alınması Gereken Davranışları 01-        Yeni kıyafet giyeceği zaman, Cuma günü giyinirdi. 02-        Su içerken önce sağındakine ikram ederdi. 03-        Rahatsızlanınca kendine “Muavvizeteyn” i (Nas ve Felak) okur ve eliyle üzerini mesh ederdi. 04-        Unutmasından korktuğu bir iş için küçük parmağına yahut yüzüğüne bir iplik bağlardı. (Not alırdı.) 05-        Rahatsızlanınca bir avuç çörek otunu bal şerbeti ile birlikte içerdi. 06-        Sarık giydiği zaman omzundan sarkıtırdı. 07-        Ashabından bir tavsiye veya davet haberi gönderirken önce şöyle buyururdu: “Müjdeleyin, nefret ettirmeyin, kolaylaştırın güçleştirmeyin.” 08-        Bir söz söylediğinde yavaş yavaş konuşurdu. 3ten fazla tekrarlamazdı. 09-        Birisinden örnek verirken isim vermez, arkadan konuşmazdı. "İnsanlar neden böyle yapar derdi". 10-        Abdest alırken yüzüğünü oynatırdı. 11-        Yeni elbise giydiği zam

Gönenli Mehmet Efendi Kuddise Sirrûh Hazretlerinin Tavsiyeleri ve Sözleri

Resim
Gönenli Mehmet Efendi Kuddise Sirrûh Hazretlerinin Tavsiyeleri ve Sözleri ·      Âhireti kaybetmekten korkmalıyız. İnsanlar hastanelere acılardan, belâlardan kurtulmak için varını yoğunu veriyor. Asıl, âhiret için varımızı yoğumuzu vermeliyiz. ·      İnsanlara iyilik yaptınız mı, kaçın yanından, utanmasın. Sana teşekkür etmesin. Yaptığın iyilikten dolayı, senin yanında küçülmesin. ·      Hürmetle Kur’an dinleyen bir insana, cehennemlik dahi olsa, Kur’ân şefaat edecek. ·      Senin etrafında, sana çile çektirenleri, Allah Celle Celâlüh sana dünyada çile çeksin de âhirette azap görmesin diye veriyor. ·       İnsanın Hak katında derecesi arttıkça, insanlara merhameti artar. ·      Dinimizde ölçü: Kendin için istediğini başkasına da isteyeceksin. Kendin için istemediğini başkasına da istemeyeceksin. ·       Nasıl ki, boş vakit bulunca, telefonla oğlunu, kızını, ahbabını ararsın. Rabbini de her vakit ara. ·       Bir insan, yaptığı kötülüğü bile saklayacak, söylemeyecek. Kötü