Benim Sırrım
Benim Sırrım
Gönenli Mehmet Efendi, Sultan Ahmet
Camii’ne tayin edilince çevreyi incelemiş. Fakir ve düşkün kimseleri bulup
ilgilenmek istemiş.
O civarda oturan âmâ (kör) bir kimseyi
tespit edip ziyaretine gitmiş. Selâmdan sonra:
– Efendim ben Sultan Ahmet Camii’ne imam
geldim. Hem sizi ziyaret etmek hem de üzerime düşen bir görev varsa onu ifa
etmek isterim, demiş.
Âmâ adam:
– Allah razı olsun, hoş geldiniz, demiş.
Hoca Efendi:
– Maaşınız falan var mı? Diye sormuş.
– Hayır, yok, cevabını vermiş adam.
Hoca Efendi:
– Peki, başka yerden geliriniz falan? Demiş.
Âmâ adam:
– Hayır, herhangi bir gelirim yok! Demiş.
– Peki, neyle geçiniyorsunuz, diye
sorunca; âmâ öfkelenmiş:
– Bundan size ne efendi? Bir de
imamsınız, rızık haa! Rızık kimden hoca?
– Gidebilirsiniz! Diye konuşmuş.
Hoca Efendi çıkmak zorunda kalmış. Lâkin
o gece gözüne uyku girmemiş. Ertesi gün sabah yine gitmiş ve kapıyı çalmış. Âmâ
adam içeriden:
– Kimsin? Diye seslenmiş.
Hoca Efendi:
– Dün kovduğun yüzsüz imam, cevabını
vermiş. Âmâ adam kapıyı açmış:
– Gene neye geldin? Diye söylenmiş.
Hoca Efendi:
– Hiç efendim, ziyaretinize geldim. Beni
bin defa kovsanız da yine geleceğim. Yine geleceğim, demiş.
Âmâ adam:
– Adın ne senin, ne derler sana? Demiş.
Hoca Efendi:
– Adım Mehmet Öğütçü, efendim. Gönenli
Hoca diye tanırlar beni, diye karşılık vermiş. Âmâ adam bunu duyunca:
– Buyur gir içeri, konuşalım, diyerek
içeriye buyur etmiş.
Hoca Efendi içeri girince âmâ adam:
– Kusura bakma hoca, dün kalbini kırdım.
Hakkını helâl et, demiş. Hoca Efendi:
– Estağfirullah efendim. Sizi dinliyorum,
demiş. Âmâ adam şöyle anlatmış:
– Benim sırrım şu hoca. Ben her gün kuşluk
namazını kıldıktan sonra,
“– Ya Rabbi! Kuşluk senindir, güzellik
senindir, nimet ve her şey senindir. Eğer rızkım gökte ise, yere indir. Yerde
ise, çıkar. Uzakta ise, yaklaştır. Haram ise, helâl et. Dar ise, genişlet ve
elime ilet.” diye dua ederim. Sonra ellerimi yüzüme sürer sürmez, biri gelir
sağ dizime vurur.
“– Aç elini!” der. O günkü ihtiyacımı
verir gider.
Bu her gün böyle devam eder.
Hoca Efendi onu hayretle dinlerken âmâ adam sözlerine devam etmiş:
– Aynı zat bugün de geldi ve sağ dizime
vurarak benim kısmetimi verdikten sonra, sol dizime vurarak,
“– Bunu da Gönenli Mehmet Efendi’ye
ver.” dedi. Al kısmetini!
Büyük âlim, fakirlerin ve talebelerin mânevî babası Gönenli Hoca Efendi içli
içli ağlamaya başlamış ve:
“– İlâhî ya Rabbi! Hikmetinden sual
olunmaz.” diyormuş.
Hoca Efendi şunu kendisi söylemiştir:
“– O âmâ adamdan bu mübarek kısmeti
aldıktan sonra ömrü hayatımda hiç darlık çekmedim.
Rızkını Allah’tan
bilmeyip de onun mahlûkundan beklemek, insanı Cenâb-ı Hak’tan uzaklaştırıp,
halka muhtaç eder. Rabbim, rızkını Allah'tan bilen kullardan eylesin cümlemizi İnşeallah.
(Âmin!)
Yorumlar
Yorum Gönder