Kayıtlar

bu etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Bu Dünyanın Kuralları Var:

  Bu Dünyanın Kuralları Var:   Çalışmazsan aç kalır; üşütürsen hastalanır; suç işlersen hapse düşersin; trafik kurallarına uymazsan mal ve can kayıpları yaşarsın! Ahiretin de kuralları var: Dünyada Kur’an- ı Kerim ve sünnete göre değil; şeytan ve nefsine göre yaşarsan; imansız ölebilir, Cehenneme gidebilir, yüksek Cennet makamlarını kaybedebilirsin! Ya Rabbi! Bizleri Yüce Kur’an- ı Kerim’in emirlerine ve rasûlün Muhammed Aleyhisselâm’ın sünnetine uygun yaşamayı nasip eyle!

Anladım ki Bu Dünyada Tek Hak Din İslâm!

Resim
  Anladım ki Bu Dünyada Tek Hak Din İslâm! Moldavalı Natalia internette araştırıp bilgi edindiği İslam dininden etkilenerek 3 oğluyla birlikte Müslüman oldu. Kendi adını Deniz, oğullarının İsimlerini de; Ömer, Yusuf, Mustafa olarak değiştirdi. Dördü de Bursa’nın İznik ilçesinde Müftünün huzurunda Kelime-i Şehadet getirerek Müslüman oldular. Natalia (Deniz): “Çok mutluyum, duyguluyum. İnternetten araştırdım; anladım ki bu dünyada tek hak din İslâm! Allah izin verirse bayramdan sonra çocuklarımın sünnetini de yaptıracağım. Kendimi yeniden doğmuş gibi hissediyorum!” dedi. Ya Rabbi bizleri İslâmiyet’i en iyi yaşayan, yeryüzünün her noktasına yaymak için cihad eden kullarından eyle!

Bu Millet Sizleri Asla Unutmayacak…

Resim
  Bu Millet Sizleri Asla Unutmayacak…   Rahmet ve Minnetle Anıyoruz…   30 Ocak 1932 tarihinden itibaren 18 yıl süreyle Türkçe okunan ezan, merhum Başbakan Adnan Menderes sayesinde yeniden Arapça okunmaya başlanmıştı. Menderes ve hükümeti sayesinde ülkede ezan yeniden özgürdü… Türk Milleti yeniden Ezan-ı Muhammedî’yeye kavuşmuştu…   Menderes, Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu… Bu mübarek vatan evlâtlarını içimizdeki Siyonist Haçlı zihniyetinin (İsrail, ABD ve AB’nin) uzantıları İdam ederek şehit ettiler. 1960'da idam edilerek şehit edilen demokrasi tarihimize kara bir leke olarak kazınan merhum demokrasi şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyoruz... Sizleri asla unutmadık, asla unutmayacağız…   Ya Rabbi! Vatan, Millet, Bayrak ve Ezan uğruna canlarını feda eden mübarek şehitlerimizin makamını Cennet, makamlarını âli eyle! Onları idam eden yerli hainlerin azabını bol eyle!

Misafirsin bu hanede ey gönül…

  Misafirsin bu hanede ey gönül…   Misafirsin bu hanede ey gönül, Umduğunla değil bulduğunla gül, Hane sahibi ne derse o olur, Ne kimseye sitem eyle ne de üzül. Mazlum ol zalim olma, Üzül de üzen olma, Mahşerde hesap zordur, Ezil de ezen olma.   Hz. Mevlâna Kuddise Sirrûh

Bu Çeşme Ne Güzelmiş

Bu Çeşme Ne Güzelmiş   Bu çeşme ne güzelmiş, Su içecek tası yok, Kırma insan kalbini, Yapacak ustası yok.   Çekinme bu felekten, Derdini söylemekten, Vazgeçme iyilikten, Çünkü ömrün sonu yok.   Makam: Muhayyer Kürdî Bestekâr: Ramazan Uraş

Çanakkale ve Kurtuluş Savaşları Bu Ruhla Kazanıldı

Çanakkale ve Kurtuluş Savaşları Bu Ruhla Kazanıldı   Yaşam koşullarının çetinliği, haram ve helal şeylerin birbirine giriftliği nedeniyle ekmek parası derdinde olan bizler “kul hakkı” meselesini ihmal edebiliyoruz. Hâlbuki Cenabı Hakkın affetmediği günahlardan olan kul hakkına girmemeye dikkat etmek lâzımdır. Çanakkale Savaşı’nda yaşanmış bir Hikâyeyi sunuyoruz… Kimi Urfalı, kimi Bosnalı, Kimi Adıyamanlı, Kimi Gürünlü, Kimi Halepli çok sayıda yaralı getiriliyor… Bunlardan biri Lâpseki’nin Beybaş Köyündendir ve yarası oldukça ağırdır. Zor nefes alıp vermektedir. Alçalıp yükselen göğsünü biraz daha tutabilmek için komutanının elbisesine yapışır. Nefes alıp vermesi oldukça zorlaşır ama tane tane kelimeler dökülür dudaklarından. “- Ölme ihtimalim çok fazla… Ben bir pusula yazdım… Arkadaşıma ulaştırın…” Tekrar derin nefes alıp, defalarca yutkunur: “- Ben… Ben köylüm Lapseki’li İbrahim Onbaşından 1 Mecit borç aldıydım… Kendisini göremedim. Belki ölürüm. Ölürsem söyleyin hakk

Bu Dervişlik Yoluna

Bu Dervişlik Yoluna   Bu dervişlik yoluna, Sıdk ile gelen gelsin! Ne varsa Haktan başka, Gönlünden silen gelsin!   Dervişlik ne biliniz! Uçsuz bucaksız deniz, Denizi isterseniz, Yüzmeyi bilen gelsin!   Derviş dolu nur doğar, Her an göklere ağar, Dervişlik onu boğar, Canına kıyan gelsin!   Olmaz Hakka uymadan, Derviş anlar duymadan, Dil dudak oynamadan, Sözümü duyan gelsin!   Dervişin kulağı sak, Hak’tan alır ol sebak, Deprenmeden dil dudak, Sözü işiten gelsin!   Dervişler Hakk’ın dostu, Canları ezel mesti, Aşk şem’ini yaktılar, Pervane olan gelsin!   Dervişin kolu uzun, Çıkarır münkir gözün, Şarktan garba düpdüzün, Sonmadık iren gelsin!   Bu Eşrefoğlu Rumi, Dervişliğe geleli, Nefsindendir çektiği, Nefsini boğan gelsin!   (Eşrefoğlu Rumi Kuddise Sirrûh)

Uyan, Uyan Bu Gafletten; Ölüm Geliyor…

  Uyan, Uyan Bu Gafletten; Ölüm Geliyor…   Gel kardeşim sözüm sen iyi dinle; Fırsat elde iken hayrın yap kendi elinle; Ne yaparsan kabre gider seninle; Uyan uyan bu gafletten ölüm geliyor…   Dünyaya gelen gidiyorlar hep katar katar; Bir gün olur senin de güneşin batar; Rızayı kazananlar kabrine varır rahat yatar; Uyan uyan bu gafletten ölüm geliyor…   Uyup da nefsine yapma ha günahı; Çekersin cezasın mahşer sabahı; Cehdü gayret et kazan rızaullahı; Uyan uyan bu gafletten ölüm geliyor…   Bir ders-i ibrettir bütün bu dünya; Gönül verip aldanmayın yalancı dünyaya; Beğendiriniz kendinizi güzel Mevla’ya; Uyanalım bu gafletten ölüm geliyor…   Şu çıkan soluklar çıkmaz olunca; Kabirde bu gözlere toprak dolunca; Cevabın hazırladın mı Mevla sorunca; Uyanalım bu gafletten ölüm geliyor…   Hacı Mustafa Güneş Kuddise Sirrûh

Senin Bu Yaptığını Allah’ü Teâlâ Görüyor!

  Feth bin Şuhruf Rahmetullahi Aleyh anlatır: “Adamın biri elinde bıçak ile bir kadına musallat oldu. Güçlü olduğu için kimse adama engel olamıyordu. Kadın çırpınıp duruyordu. Bu esnada Bişr-i Hafî Rahmetullahi Aleyh oradan geçmekte idi. Adama iyice yaklaşıp bir şey söyledi. Adam birden yere düştü. Kadın kurtuldu. Etrafındakiler adamın yanına gittiler. Gördüler ki adam zor nefes alıyordu. “- Sana ne oldu?” diye sorulunca: Adam: “- Bilmiyorum, ihtiyâr zât bana!”: “- Senin bu yaptığını Allah’ü Teâlâ görüyor!” deyince ayaklarımın bağı çözüldü ve gördüğünüz gibi yere düştüm.” “- Bu zât kimdir?” dedi. “- Bişr-i Hafî’dir!” dediler. Bunun üzerine adam “- Eyvah ben onu bir daha nasıl göreceğim?” dedi Ve kuvvetli bir sıtma hastalığına yakalanarak kısa bir zaman içinde öldü.

Dinle Kardaş Bu Bir Ulu Nasihat

  Dinle kardaş bu bir ulu nasihat, Kulak vermezsen duyamazsın ha... Nefsine aldanıp kaçırma fırsat, Arasan bir dahi bulamazsın ha...   İyilik edersen hem başa kakma, Sakın bir kimsenin gönlünü yıkma, Bu dünya fanidir tümüne bakma, Zevkü sefasına doyamazsın ha...   Sahipsiz bahçenin derme gülünden, Sakın sapma kardaş Hakk’ın yolundan, Şöyle bil ki Azrail’in elinden, Cıva olsan dahi kayamazsın ha...   Yalan dünya olsa tapulu malın, Alırsan içinden bir top bez alın, Kovanlarda dolu olsa da balın, Bir katresin dahi yiyemezsin ha...   Akıbet başa bu gelecek inan, Sakın bu söze eyleme güman, Azrail gelince hiç vermez aman, Taşı taş üstüne koyamazsın ha...   Kırılır kanadın belin bükülür, Gözlerinde cevher kalmaz dökülür, Bütün damarlarından kanın çekilir, Eğninden libasın soyamazsın ha...   İletip te teneşire koyunca, Biri gelir cesedini yuyunca, Yakasız ak gömlek ister boyunca, Hem onu da bulup giyemezsin ha...   Ölüm a

Bu Yüksek Makamlara Nasıl Kavuştunuz?

               Bâyezîd-i Bistâmî’ye; “Bu yüksek makamlara nasıl kavuştunuz?” diye sordular. Cevâbında şöyle anlattı: “- Bir gece herkesin uyuduğu bir sırada, Bistâm’dan çıktım. Ay her tarafı aydınlatıyordu. Giderken âniden karşımda çok heybetli bir makam gördüm. On sekiz bin âlem onun heybeti yanında bir zerre gibi kalıyordu. Aklım başımdan gitti. Beni fevkalâde bir hâl kapladı. O halde iken; “- Yâ Rabbî! Bu kadar büyük, bu kadar güzel bir dergâh acabâ niçin böyle boş?” dedim. Hemen: “Bu dergâhın boşluğu, kimse gelmediği için değil, belki gelenlerin lâyık olmadığı ve uygunsuzluğu sebebiyle gelenleri bizim kabûl etmeyişimizdendir.” diyen bir ses duydum. Bir an, herkesin bu huzûra kavuşması için şefâatçi olayım diye kalbime geldi. Fakat, bu şefâat makâmının Sultân-ül-Enbiyâ Muhammed Mustafâ efendimize mahsus olduğunu hatırlayıp, benim öyle düşünmemin, bu şefâat makâmına karşı edebe riâyetsizlik olacağını anlayıp, o düşüncemden vazgeçtim. Bir ses duydum ki; “- Ey Bâyezîd

Aldanma Bu Dünyaya

Aldanma Bu Dünyaya   Hep hayırlar işle benlikten sakın, Düşmekten harama koru kendini… Aldanma dünyaya o da gelir geçer, Rasûlüllah aşkıyla dağla kalbini…   Âşık’ın rehberi aşktır bu yolda, Ne varsa terk eder sağ ile solda, Hiç benlik olur mu hakiki kulda, Rasullah aşkıyla dağla kalbini…   Her nefeste Hakkı anmak istersen, Narı aşka düşüp yanmak istersen, Aşkın şerbetine kanmak istersen, Rasûlüllah aşkıyla dağla kalbini…   Şeyhin sözlerini yabana atma, Mürşitlerle otur gafletle yatma, Kıymetli zamanı boşa dağıtma, Rasûlüllah aşkıyla dağla kalbini…    (Kadiriler İlâhi Sözleri)

Bu Manzaralara Ağlamayana, İnsan Denir mi?

Resim
Savaştan, ölümden, kandan, gözyaşından kaçanlar; yeni acılara sebep oluyorlar… O acıları gören vicdanlı insanlar da acılara gark oluyorlar, insanlık ağlıyor... Kucağında bebeğiyle bir anne ağlıyor. Bebek elleriyle annenin gözyaşlarını siliyor... Çıkışamıyor, gözyaşlarını yalıyor; “- Annem üzülmesin!” diye… Bir polis bebeğini kucağına almış; Bebek, polis babasının kaskına vuruyor: “- Sen polissin, bu savaşı neden önlemiyorsun?” der gibi… Ekranlardan bize yansımayan daha bunun gibi; sayısız manzara vardır… Utanın ey insanlar! “İnsanım!” diyen herkes utansın… “Bu iki manzara karşısında ağlamayan, bir şeyler yapmak istemeyen insana insan denir mi?” Muhakkak bir şeyler yapılmalı… Bu savaş sonlandırılmalı… 3. Dünya savaşına mal olsa bile… Saldırgan ülke Rusya durdurulmalı,  Savaşın zararları tazmin edilmeli,  Sorumlular insan hakları mahkemesinde yargılanmalı, Herkes yaptıklarının bedelini ödemelidir… Aksi takdirde; saldırganların yaptıkları yanına kâr kalırsa; insanl

Bütün Dünya Benim Olsa Gamım Gitmez Nedendir Bu?

Yavuz Sultan Selim Han Rahmetullahi Aleyh, Şair Vehbi Rahmetullahi Aleyh’i yanlışlıkla üzüp, yanından uzaklaştırır. Şair de kendisine epey müddet uygun bir yer aradıktan sonra, nihayet Van Müftüsü’nün kâtipliğini yapmaya başlar. Bir süre sonra Sultan Selim Rahmetullahi Aleyh şairi bulmak ister, fakat bulamaz ve şöyle bir çözüm düşünür: “Ben bir mısra yazayım ve bir yarışma düzenlensin. Benim mısramı beyte tamamlayan en güzel mısrayı yazana mükâfat vereceğimi ilan edeyim. Şüphesiz ki Şair Vehbi de dayanamayıp katılacaktır. O vakit, onu üslubundan tanırım…”   Ve Sultan Selim Rahmetullahi Aleyh şu mısrayı yazar:   “Bütün dünya benim olsa, gamım gitmez nedendir bu?” Sultan Selim’in düşündüğü yarışma ilan edilir. Yarışmaya katılan çok olur. Fakat padişah aradığını bulamaz.   O sırada Van Müftüsü Rahmetullahi Aleyh de: “Bir de ben deneyeyim, nasib ise olur” deyip, bir mısra yazmaya çalışır. Kendince bir şeyler yazdıktan sonra, bir de kâtibine gösterir. Şair Vehbi de şurası şöyle

Bütün Dünya Benim Olsa Gamım Gitmez Nedendir Bu?

  Yavuz Sultan Selim Han Rahmetullahi Aleyh, Şair Vehbi Rahmetullahi Aleyh’i yanlışlıkla üzüp, yanından uzaklaştırır. Şair de kendisine epey müddet uygun bir yer aradıktan sonra, nihayet Van Müftüsü’nün kâtipliğini yapmaya başlar. Bir süre sonra Sultan Selim Rahmetullahi Aleyh şairi bulmak ister, fakat bulamaz ve şöyle bir çözüm düşünür:   “Ben bir mısra yazayım ve bir yarışma düzenlensin. Benim mısramı beyte tamamlayan en güzel mısrayı yazana mükâfat vereceğimi ilan edeyim. Şüphesiz ki Şair Vehbi de dayanamayıp katılacaktır. O vakit, onu üslubundan tanırım…”   Ve Sultan Selim Rahmetullahi Aleyh şu mısrayı yazar:   “Bütün dünya benim olsa, gamım gitmez nedendir bu?”   Sultan Selim’in düşündüğü yarışma ilan edilir. Yarışmaya katılan çok olur. Fakat padişah aradığını bulamaz.   O sırada Van Müftüsü Rahmetullahi Aleyh de: “Bir de ben deneyeyim, nasib ise olur” deyip, bir mısra yazmaya çalışır. Kendince bir şeyler yazdıktan sonra, bir de kâtibine gösterir. Şair Vehbi de şuras

Bu Dünyada Ne Öğrendin?

             Lokman Aleyhisselâm Hazretlerine sormuşlar: Bu dünyada ne öğrendin? Demiş ki. ·         Namazda kalbime sahip olmayı öğrendim! ·         Cemiyette dilime sahip olmayı öğrendim! ·         Yaptığım iyiliği unutmayı öğrendim! ·         Bana yapılan kötülüğü unutmayı öğrendim! ·         Misafirlikte gözüme sahip olmayı öğrendim! ·         Yemekte elime sahip olmayı öğrendim! ·         Cenabı Allah’ın kudret ve kuvvet sahibi olduğunu öğrendim! ·         Ölümün hak olduğunu öğrendim! ·         Rabbim bu güzel hasletleri anlayıp hayatımıza tatbik edebilmeyi nasip eylesin. Âmîn!