Kayıtlar

adalet etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Allah’ın Adaleti de Ahireti Gerektirir

Allah’ın Adaleti de Ahireti Gerektirir Şu kâinata baktığımızda, her şeyde çok hassas bir ölçü görürüz. Bu ölçü büyük şeyler de kendini gösterdiği gibi, küçük şeylerde de kendini göstermektedir. Bu kâinatın hâkimi olabildiğine adaletli olduğunu kâinattaki icraatı ile bizlere gösteriyor. Eğer bu kâinatın sahibi son derece adaletli birisi ise böyle bir adaletin gereği olarak onun mülkünde adaletsizliğin olmaması lazım, Yani zalimin zulmü yanına kar kalmamalı, mazlumunda ahı... Oysa kâinatta ki gidişata baktığımızda zalim zulmü ile gidiyor. Mazlumda ahı ile gidiyor. Adeta zalimin zulmü yanına kalıyor, mazlumunda ahı yanına kalıyor gibi bir manzara var. Oysaki insan adalet ister, adaletsizlik gördüğünde hemen tepkisini gösterir. “Olmaz, olamaz der” Eğer adaletsizlik bir insan tarafından yapılıyorsa onun adı zalimdir. Zülüm ise insanlık tarafından çirkin görülen bir haslettir. İnsanlar arasında bile çirkin görülen bu hasletin Allah’ta görülmesi mümkün değildir. Öyle ise bu dünyada zulm

Zulüm

Zulüm Hayatımızın her anında adaleti ikame etmekle mükellefiz. Her işimizde adaletli olmak neticesinde iyiliklere ulaşabilmekteyiz. Aile hayatımızda, çocuklarımız arasında, ana-babamıza karşı, arkadaşlarımıza, komşularımıza, mesai arkadaşlarımıza sonuç itibariyle yaşam bulduğumuz bütün insanlara karşı adaletli davranmak neticesinde hem Rabbimizin hem de İnsanların rızasını kazanmış olacağız. Bu rıza ise bizi dünya ve ahiret mutluluğuna götürecektir. Adaletin hayatımızdan çıkarılması sonucunda ise karşılaşacağımız sonuç zulümdür. Adaletli davranmamız gereken her alanda adaleti bırakarak kendi menfaatimiz veya güç- kudret sahiplerinin menfaati için adaletten ayrılmamız bizi zulüm’e, zulüm ise dünyamızı perişan etmemizle kalmayıp ahiret hayatımızı perişan etmemize sebebiyet verecektir. Bu sebeple ne iş yaparsak yapalım, kiminle olursak olalım adaleti yaşam haline getirip zulümden öylece kaçınmalıyız. Zulüm Sözlükte "bir şeyi kendine mahsus yerinden başka bir yere koymak, no

Nuşirevan'ın Adaleti

Nuşirevan'ın Adaleti Hazreti Ömer Radiyallahü Anh ve Sa'd İbni Ebî Vakkas Hazretleri, İran'a at satmaya gitmişlerdi. İran'a vardıkları zaman şehrin girişinde cirit oynayan bir kısım genç görüp seyre daldılar. Bir ara yabancıların kendilerini seyretmekte olduğunun farkına varan gençlerden birisi yanlarına gelip “Bedeviler” gibi sözlerle hakaret ettikten sonra, satmak için getirdikleri ve üzerine bindikleri Arap atlarını zorla ellerinden aldılar. Hazreti Ömer Radiyallahü Anh ve Sa'd İbni Ebî Vakkas Hazretleri ticaret maksadıyla geldikleri şehre meyus ve mükedder vaziyette girdiler. Yanlarında yiyecek bir şeyleri olmadığı gibi paraları da kalmamıştı. Aç - susuz akşam olmasını beklediler. Akşam olunca da bir hana vardılar. Kapıdan girer girmez hancı, misafirlerinin yabancı olduğunu ve üzüntülü olduklarını anladı. Neden üzüntülü olduklarını sordu. Hazreti Ömer Radiyallahü Anh daha üzüntülü görünüyordu. O hiç konuşmadı. İbni Vakkas Hazretleri ise başından geçenl

Adaletin Tecellisi

Adaletin Tecellisi İslâm’ın meşhur kadılarından İyas'ın huzuruna iki kişi geldi. Bunlardan biri, hacca giderken arkadaşına emânet olarak bin altın bıraktığını, fakat hacdan gelince vermeyip inkâr ettiğini söyleyerek hakkının alınmasını istedi. Kadı Eyas, parayı aldığı iddia olunan adama: — Aldınsa ver. Adamın hakki' kalmasın, dediğinde adam kadının huzurunda da almadığını tekrarladı. Bu sefer kadı bir plân düşündü. Parayı veren adama: — Git parayı nerde verdiysen, orada ağaç varsa bir yaprak, yoksa verdiğin yerden bir miktar toprak al gel, dedi. Adam parayı bir ağacın altında vermişti. O ağacın yaprağından almak için gittikten bir müddet sonra, kitap okumakla meşgul olan kadı kafasını kaldırıp: — Amma da bekletti bizi. Nereye gitti bu adam? Diye söylendi. Kadının yanında oturan ve parayı almadığını iddia eden adam dalgınlığa gelerek: — Efendim daha çok bekleriz. Çünkü bana parayı verdiği ağaç çok uzakta, deyiverdi. Mesele anlaşılmıştı. Kadı

Süleyman Aleyhisselâm'ın Adaletli Kararı

Süleyman Aleyhisselâm'ın Adaletli Kararı Allah Davut Peygamber'e oğlu Süleyman'ı ihsan edince, Allah'ın bu lutfundan dolayı Davud Aleyhisselâm pek sevindi ve memnun oldu, onun terbiyesine tahsiline çok dikkat etti ve itina gösterdi. Süleyman, böyle bir itina ile büyüdü, olgunluk çağına geldi, her bakımdan üstün bir delikanlı oldu. Süleyman, babasıyla beraber bulunuyor, bilhassa babasına halk tarafından arz olunan davaları izler, babasının hak ve adalete uygun olarak verdiği hükümleri dikkatle takip ederdi. Yine bir gün Davud Aleyhisselâm oğlu Süleymanla beraber otururken, birbirlerinden davacı iki adam içeri girdiler. Davacılardan biri hasmını göstererek: - Bu adamın koyunları benim ekili tarlama girdiler, harap ettiler, bütün ekinlerimi yiyip tükettiler, dedi. Davut Aleyhisselâm koyunların sahibine: -Bu adamın dediği gibi senin koyunların onun ekinlerini tahrip ettimi? Dedi. -Evet. Ey adil hükümdarımız. Malesef öyle olmuş dedi. Davud Aleyhisselâm