Kayıtlar

Verme etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Sadaka Vermenin Fazileti

  Sadaka Vermenin Fazileti;   Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) buyurdu ki; -“Bir hurma bile olsa sadaka veriniz. Çünkü fakiri canlandırır ve suyun ateşi söndürüp yok ettiği gibi günahları yok eder.” İsa Aleyhisselam buyurdu; -“Dilenciyi ümitsiz eden yahut kapısından kovanın evine, melekler yedi gün uğramaz. Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) iki işe kimseye bırakmaz, kendi eliyle yapardı. Fakire sadakayı kendi eliyle verirdi. Gece abdest suyunu kendi koyardı ve üzerini örterdi. Peygamberimiz Sallallahu aleyhi ve selem Buyurdu ki; -“Bir müslümana elbise yapan, o elbise onun sırtında durduğu müddetçe, Allah-u Tâlâ’nın hıfzında (korumasında) olur. Hazreti Aişe anamız (radiyallahu anha) elli bin altın sadaka verdi ve eski gömleği yamalayıp giydi. İbni Mesud Radiyallahü Anh buyuruyor ki; -“Bir kimse yetmiş sene ibadet etti. Sonra öyle bir günah işledi ki, ibadetleri yok oldu. Sonra bir fakire uğradı ve ona bir dilim ekmek verdi. Onun o günah

Ey Müslüman Dini Yaşantından Taviz Verme!

Ey Müslüman Dini Yaşantından Taviz Verme!             Her sabah ezan okuyormuş, sahibi demiş ki: "- Tekrar tekrar ezan okuma yoksa tüylerini yollarım!" demiş. Bu tehdit karşısında horoz korkmuş ve kendi kendisine demiş ki: "- Zaruretler harami helal kılar. Canımı kurtarmak için ezan okumaktan vazgeçmeliyim, nasıl olsa benden başka horozlar var her halükarda onlar ezan okur." Horoz ezan okumayı bırakmıştır artık. Bir hafta sonra sahibi tekrar gelir ve der ki; "- Eğer tavuklar gibi gıdaklamazsan senin tüylerini yollarım!" Horoz bu tehdit üzerine horozluktan da vazgeçer ve tavuklar gibi gıdaklamaya başlar... Horoz tam bir ay gıdaklamaya başladıktan sonra sahibi tekrar gelir ve bu kez şöyle der; "- Şimdi de tavuklar gibi yumurtlamazsan eğer yarın seni keserim!" Der. Bunun üzerine horoz ağlamaya başlar ve der ki; "- Keşke ezan okurken ölseydim!" İşte günümüz Müslümanların da hali bu… Zalim ve zorbaların gayri

‘Oy Verme’nin Dindeki Yeri Nedir?

‘Oy Verme’nin Dindeki Yeri Nedir? Hazırlayan: Seyda Şerif Aslan Hocaefendi Soru 1: ‘Oy Verme’nin Dindeki Yeri Nedir? Cevap: "Ben seni seçtim ve senin emrin altındayım ve sana biat ediyorum" manasına gelen oy'un, ırki ve dünyevi amaçlarla değil, dini ve adaleti tercih ederek kullanılması farzdır. 01-   Ehl-i Sünnet i'tikadına göre devlet, reissiz olmaz. Reisin olması şarttır ve farzdır. İslam dinimizi koruyacak ve zulüm edilenin hakkını savunacak bir devlet reisi seçmek farzdır. 02-   Oyunu mazeretsiz kullanmayan veya dine karşı gelen birinin başa gelmesine sebeb olan Allah katında mesuldür. Nitekim Seyda-i Molla Halil Rahmetullahi aleyh Nehcu'l-Enam adlı kitabında şöyle buyuruyor;     ژِ فَرْضانَه نَصْبا إمامِ كُو دٖينْ* حِفِظْ كَتْ ژِ مَظْلُومِ رَا بِتْ مُعٖینْ 03-   "Allah'ın Dinine sahip çıkması için ve mazluma yardımcı olması için bir başkanı seçmek bizim üzerimize farzdır." Soru 2): Padişaha (devlet reisine), dil uzatmak

Acele Karar Vermeyin!

Acele Karar Vermeyin! Bir köyde ihtiyar bir adam varmış… Çok fakirmiş ama dillere destan bir beyaz atı yüzünden kral bile onu kıskanırmış… Kral at için ihtiyara nerdeyse hazinesinin tamamını teklif etmiş ama adam satmaya yanaşmamış… “- Bu at, sadece at değil benim için, bir dost... İnsan dostunu satar mı?” Dermiş hep... Bir sabah kalkmışlar ki, at yok… Köylü ihtiyarın başına toplanmış: “- Seni ihtiyar bunak... Bu atı sana bırakmayacakları, çalacakları belliydi. Krala satsaydın, ömrünün sonuna kadar beyler gibi yaşardın. Şimdi ne paran var, ne de atın...” İhtiyar: “- Karar vermek için acele etmeyin. Sadece “at kayıp” deyin. Çünkü gerçek olan bu… Ondan ötesi sizin yorumunuz ve verdiğiniz karardır. Atımın kaybolması, bir talihsizlik mi, yoksa bir şans mı, bunu henüz bilmiyoruz. Çünkü bu olay henüz bir başlangıç! Arkasının nasıl geleceğini kimse bilemez!” demiş. Köylüler ihtiyar adama kahkahalarla gülmüşler. Ama aradan 15 gün geçmeden, at bir gece ansızın dönmüş. At

Firavun'un Kendi Ölüm Fermanını Vermesi

Firavun'un Kendi Ölüm Fermanını Vermesi Bir gün Hz. Cebrail Aleyhisselâm, insan kıyafetinde Firavuna gelip şöyle dedi: Benim bir kölem vardır. Ben ona ne kadar iyilik yaptımsa o bunun karşılığında bana zulmetti. Hatta sonunda bana isyan edip benim adımı kendine ad yaptı ve bütün kölelerimi kendine kul eyleyip taptırdı. Firavun, “O ne kötü bir kuldur” dedi. Hz. Cebrail Aleyhisselâm, “- Evet çok kötü bir kuldur, onun cezası nedir?” diye sordu. Firavun, “- Suda boğmak gerekir” dedi. Hz. Cebrail Aleyhisselâm, “- Bunu bana yazılı olarak ver de elimde delil olsun!” dedi. Firavun yazıp mühürleyerek Cebrail Aleyhisselâm’e verdi. O da alıp gitti. Nakledildiğine göre Allah Teâlâ, Musa Aleyhisselâm ve Harun Aleyhisselâm ’a şöyle buyurdu: Gidin ve Firavun’a şöyle söyleyin: “- Ey Firavun! Bunca ömür sürdün. Şimdi de kalkmış, “- Ben sizin en büyük rabbinizim’ diyorsun. Oysa senden önceki hiçbir kâfir, böyle bir iddiada bulunmadı. Şunun şurasında kırk yıl ömrün kaldı. Eğer

Resûl-i Ekrem Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimizin Kendisine Hediye Edilen Hurmaları Üç Defa Aynı Kişiye Vermesi

Resûl-i Ekrem Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimizin Kendisine Hediye Edilen Hurmaları Üç Defa Aynı Kişiye Vermesi Bir gün Resûl-i Ekrem Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimiz ashâbıyla birlikte otururlarken, Seyyidinâ Ebâbekir, Peygamberimizin tâze hurmayı çok sevdiğini bildiği için, bir miktar hurma alıp hediye olarak getirdi ve "Yâ Resûlallah Sallallahü Aleyhi Vesellem, tâze hurma gördüm, satıyorlardı, sizin tâze hurmayı sevdiğinizi bildiğim için alıp size getirdim, buyrun" dedi ve hurmaları Efendimizin önüne koydu. Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem daha elini hurmalara uzatmadan, ortaya çıkan bir adam: "Yâ Resûlallah, o hurmaları bana versene" dedi. Dikkat edin, "Hurma ver!" demedi "hurmaları ver!" dedi yani hepsini istedi. Resûl-i Ekrem Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem, hurmalara hiç elini sürmeden hepsini birden o adama verdi. Bunu görenler, Efendimizin sevdiği ve istediği halde o tâze hurmalardan yiyemediğine üzüle