Kayıtlar

Kullar etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Peygamberimizin Emri: "Allah’ü Teâlâ’nın Kullarını Üzmeyin"

Peygamberimizin Emri: "Allah’ü Teâlâ’nın Kullarını Üzmeyin"    Sadece sahabeler açısından değil, İslam’ın genel kuralı bize bütün Müslümanların ayıplarının araştırılmamasını yayılmamasını emreder. İslam’da genel prensip kötülüğün tecessüsü hoş karşılanmamasıdır. Bir hadis-i şerifte Rasulüllah Sallallahü Aleyhi Vesellem:   “Allah’ü Teâlâ’nın kullarını üzmeyin, onları ayıplı duruma sokmayın, avretlerini (hoşa gitmeyecek gizliliklerini) araştırmayın. Kim Müslüman kardeşinin avretini araştırırsa Allah’ü Teâlâ da onun kusurunu arar, hatta evinin içinde onu halka rüsvay eder.” (Ahmed b. Hanbel, ve Zıya el-Makdisi, Sevban Radiyallahü Anh’dan buyurur (Râmûzul-Ehâdîs, s. 465, (no: 5777); Konuyla ilgisi açısından bk. Cevâhirul-Buhârî s. 70 (no: 91) Müslümanlar bunyan-ı Mersûs gibidirler, birbirlerini sımsıkı tutarlar, s. 190 (no: 310) Müslümanların Müslümanlara faydalı olması, zarar değil fayda vermesi tavsiye edilir) s. 217 (no: 351) Hataların gizli kalması avretlerin araştı

Evliyanın Duası

  Evliyanın Duası   Dürüstlüğün senet olduğu bir dönemde sözü ilahi aşkın kudretiyle mayalanmış, sözü ve özü bir olan Allah’ın rızasını, sevgisini her şeyden üstün tutan. Yaratılanı sadece yaratandan ötürü seven bir Allah dostu vardı.        Bu veliyullah sabırlı, hoşgörülü, mütevazı, güzel huylu ve iyilik sever biriydi.        Öte yandan bu velinin huysuz, Şükürsüz, çirkin ve bencil bir karısı vardı.        Eşi sürekli kendisine hakaret eder, sen bana layık değilsin. Ben krallara layıkım deyip, adamı   azarlayıp dururdu. Allah’ın bu sadık ve sıddık kulu ise yaratanına şükür eder, sabırla hanımının düzelmesi için dualarda bulunur ona nasihatler ederdi.        Bir gün Allah’ın sadık kulu düşünceli bir şekilde eve gelir. Eşi olup biteni anlamaya çalışsa da evliyanın ağzını bıçak açmaz. Bu durum günlerce, haftalarca devam eder. Karısı artık onun deli olduğunu düşünmüş ve onun için endişelenmeye başlamıştır.        Karısı Allah dostunun karşısına geçmiş ve kendisine

Allah’ım Kulların Cehennem’de Yanmasın!

Allah’ım Kulların Cehennem’de Yanmasın! Eski büyüklerimizden bir kutub varmış. Kutbun kendisi demirciymiş. Bayezid-i Bestâmî'nin devrinde. Bayezid-i Bestâmî Cenâb-ı Hakk'a dua etmiş: "– Yâ Rabbi, bu zamanın kutbunu bana bildirir misin?" demiş. "– Filân yerde bir demircidir." demiş. Gitmiş. Bakmış, adam demir dövüyor. "– Selâmün aleyküm!" "– Ve aleyküm selâm..." Adama sormuş; Kur'an okumasını bilmiyor adam, cahil. "Yâ Rabbi, bu adam nasıl kutup oldu böyle?.." Bu ona zor gelmiş. Meğer adam, çekici kaldırıp indirirken; "Yâ Rabbi şu ümmet-i Muhammed'i, insanları cehenneminden koru, yanmasınlar!" dermiş. Bu demirdeki yanıklık acısını görüyor da, "Bu senin kulların yanmasın cehennemde..." diye vururmuş. Ezan okunurken, müezzin "Allâhüekber!" dediği vakitte, eli havada bile olsa, öyle dururmuş ezan bitinceye kadar. Allah'ü Teâlâ’nın da hoşuna gitmiş t

Allah'ın Rızasına Mazhar Olan Kullar

Allah'ın Rızasına Mazhar Olan Kullar Kur’an birinci derecede insanları Allah’a (c.c) imana davet eder. Bu daveti kabul edenlere “mümin” adını verir. Bu kulluğun olmazsa olmaz vasıflarından olup, ilk ve temel adımı olarak yer alır. Bir insan bu kapıdan içeriye girerse, İlahi dostluğa adım atmış olur. İman eden her bir kul Allah’(Celle Celâlüh)ün dostu olarak kabul edilir. Bir ayette: “Allah, inananların dostudur, onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. İnkâr edenlere gelince, onların dostları da tâğuttur, onları aydınlıktan alıp karanlığa götürürler. İşte bunlar cehennemliklerdir. Onlar orada devamlı kalırlar.” 1 Buyrularak mutlak manada, her iman edenin Allah’ın sevdiği bir kul olduğu ifade edilmektedir. Kur’an, Müminlerden bahsederken “muttakiler”, “Muhsinler”, “sıddıklar”, “Salihler” gibi sıfatlarla onları anar. Bu gibi vasıflar müminin Allah katında manen belli bir mesafe kat ettiğini göstermektedir. Bu vasıflardan biri de “veli”lik makamıdır. Bunun çoğulu “evliya”