Kayıtlar

Ben Bütün Malımın Gitmesine Razıyım Ama…

              Ben Bütün Malımın Gitmesine Razıyım Ama…               Adamın biri anlatıyor. Ben lokantada oturmuşken telefonla konuşan bir adam birden sevinç çığlıkları atmaya başladı. Konuşmasını bitirdikten sonra garsona:             “- Burada olanlara hepsine benden pilav üstü kebap ver! 18 yıl aradan sonra baba olacağım!”             Bir kaç gün sonra aynı adamı sinemaya giderken elinde 3-4 yaşında bir çocukla bilet kuyruğunda gördüm.             Çocuk ona “Baba!” diyordu.             Adamın yanına gidip o günkü işinin hikmetini sordum.             Adam utana sıkıla olayı anlattı.             “- O gün yan masada yaşlı bir çift vardı. Yaşlı kadın menüye baktıktan sonra eşine: 'Keşke bu gün pilav üstü kebap yiyebilsek!' dedi. Kocası da hanımının yanında utanarak ancak çorba alacak paralarının olduğunu söyledi. Bunu duyunca üstüme kaynar su dökülür gibi oldu. Bende o yapmacık telefon konuşmasıyla onlara pilav üstü kebap almak istedim.”                   Ben a

Ey Ya Gafil Aç Gözünü

  Ey Ya Gafil Aç Gözünü   Ey ya gafil aç gözünü, gönlünü yavlak uzatma, Bak sen kendi dirliğine, kimsenin aybın gözetme.   Şöyle dirilip halk ile, öleceğiz söyleşeler, Baki dirlik budur canım, kötü bir ad ile gitme.   Bir gün ola bu dünyayı ahirete değşiresin, Gece gündüz kıl taatı, ayak uzatıp da yatma.   Gördün ki bir derviş gelir, yüz vur onun kademine, Senden şeyullah edecek, kaşların karartıp çatma.   Nefse uyup beş parmağın bir kezden iltme ağzına, Kes birisin ver miskine, gerek olur hiç unutma.   Söylediğin keleciyi işittiğin gibi söyle, Kendözünden zeyreklenip birkaç sözü dahi katma.   Dünya çerb ve şirin olur, adem gerektir yiyesi, Kem nesneye tamah edip, asla haram lokma yutma.   Yunus kim öldürür seni, veren alır yine canı, Yarın göresin sen onu, onun nazarından gitme.   Yunus Emre Kuddise Sirrûh

Ey Gâfil Uyan!

  Ey Gâfil Uyan!   Ey gâfil uyan rıhlet-i nâgâhı unutma Yol korkuludur korkusu çok râhı unutma   Hâlık'dan utan rızkını halkdan sakın umma Bil rabbini "er-rızku 'alallah"ı unutma   Göğsün gerüben câh-ı cihân ile salınma Âhir yıkılıp düşeceğin çâhı unutma   Mağrûr oluben devlet-i dünyâya dayanma Sakın yitirüp dînini Allah'ı unutma   Bir oh demesine bugün aldanma cihânın Sonunda anın derd ile bin âhı unutma   Ey çeşm-i hakâretle bakan merd-i fakîre Ol fakr ile fahr eden ulu şâhı unutma   Güç etme gücün yettiğine hâ gece gündüz Nâgâh erişen âh-ı sehergâhı unutma   Bu dâr-ı gurur içre bugün n’itsen elinde Yarın varacağın ulu dergâhı unutma   Derbendine mevtin yolun uğrar er eğer geç Ol geçmesi düşvâr güzergâhı unutma   Bu dâr-ı fenâ içre hevâ yolları çokdur ŞEMSÎ yürü sen Hakk'a giden râhı unutma   Şemseddîn Sıvâsî Kuddise Sırruh

Melek

    Melek   Annesi dün Zeyneb’e: “- Melek yavrum!” diyordu. İşitince bu sözü; Kız merak etti, sordu:   “- Melek yavrum ne demek? Doğrusu anlamadım! Melek kanatlı olur; Hani benim kanadım?”   Cevap verdi annesi: “- Üç yavrum daha vardı, Onlar kanatlanarak; Elimden uçmuşlardı…”   “- Hepsi yalnız bıraktı, Bu talihsiz kadını… Bari sen uçma diye; Kopardım kanadını!”   Faruk Nafiz Çamlıbel

Allah'ü Teâlâ ‘Gafuru Rahim’dir!’ Ama Aynı Zamanda; ‘Allah Azîzün Züntikam’dır…

  Allah'ü Teâlâ ‘Gafuru Rahim’dir!’ Ama Aynı Zamanda; ‘Allah Azîzün Züntikam’dır… İki arkadaş medresede okuyup hoca olmuş. Biri başka şehre diğeri başka şehre gitmiş. Birisi hocalığa devam ediyor sürekli kendini geliştiriyormuş. Diğeri ise hocalığı bırakıp ticarete başlamış. Tüccar olan içkiye de başlamış. Her akşam kafayı çekiyormuş. Hocalığa devam eden, bir gün; arkadaşını ziyaret etmeye karar vermiş. Hocalığı bıraktığından haberi de yokmuş. O şehre gelip; arkadaşını sormuş. “- O şimdi meyhanede kafa çekiyor, sen hocasın galiba, O’nu ne yapacaksın?” Demişler. “- Ben O’nun eski arkadaşıyım; görmek istiyorum!” demiş. Etrafındakilerin şaşkın bakışları arasında, meyhaneye girmiş. Bir de ne görsün, arkadaşı durmadan içiyor. Eski hoca arkadaşının geldiğini görünce şaşırmış ama bozuntuya vermemiş. “- Hoş geldin arkadaşım! Sen buralara gelir miydin?” demiş. Hoca olan: “- Buralara gelmem ama senin burada olduğunu duyunca geldim! Sen hoca olmuştun, neden içki içiyorsun? A

Acılarınızı Kuma Ve İyilikleri Taşa Yazmayı Öğrenin!

  Acılarınızı Kuma Ve İyilikleri Taşa Yazmayı Öğrenin!   İki arkadaşın çölde yürürken bir münakasa olur ve biri diğerine tokat atar. Tokadı yiyenin canı acır ama bir şey söylemeden kuma söyle yazar:   “Bugün en iyi arkadaşım beni tokatladı!”.   Bir vahaya gelene kadar yürümeye devam ederler ve suya girmeye karar verirler. Tokadı yiyen bataklığa saplanır ve boğulmaya başlar ama arkadaşı kurtarır. Tokadı yiyen boğulmadan kurtulduktan sonra bir taşa şöyle yazar: “Bugün en iyi arkadaşım hayatımı kurtardı!”.   Tokadı atan, hayret ederek sorar: “Canını acıttığımda kuma yazdın, neden şimdi taşa?”   Tokadı yiyen cevaplar: “Birisi canımızı yaktığında kuma yazmalıyız ki; bağışlama rüzgârı silebilsin! Ama biri bizim için iyi bir şey yaparsa taşa kazımalıyız ki hiç bir rüzgâr silemesin...   “Acılarınızı kuma ve iyilikleri taşa yazmayı öğrenin…”.

Bayramlar Hürmetine…

  Bayramlar Hürmetine…   Çifte bayram tanırız, ışıktan, nurdan; Birisi ramazan, birisi kurban. Ya Rab bayram eyle bayramımızı! Yıka gönülleri; kirden, çamurdan…   (Abdurrahim Karakoç Kuddise Sirrûh, 1990)

İllallah Diyenler

  İllallah Diyenler   Görerek Dost cemâlini, Göçer illallah diyenler... Kalbine tevhid nûrunu, Saçar illallah diyenler...   Hakk kulların hepisin, Fazl ile yapmış yapısın, Sekiz cennetin kapısın, Açar illallah diyenler...   Günahı çirkinden yuyup, Yüzü bedir aya dönüp, Kanatlı Burak’a binip, Uçar illallah diyenler…   Gündüzü döndürür şebi, Ümmetim der ona Nebi. Sırat’ı yıldırım gibi, Geçer illallah diyenler…   Düzelt gönül harabını, Ko dünyanın serabını. Dosttan aşkın şarabını, İçer illallah diyenler…   YÛNUS cihan değil bâkî, Mağrûr olup olma şâkî. Bâtılın içinden Hakk'ı, Seçer illallah diyenler...   Yunus Emre Kuddise Sirrûh

Düşte Gör

Düşte Gör   Eşin sana yabancıdır, Ömrünü yedikten sonra… Tatlı yesen de acıdır, İhtiyar olduktan sonra…   Oğullar yüzüne bakmaz, Kızların ocağı yakmaz, Gelin varsa seni takmaz, İhtiyar olduktan sonra…   Giyemezsin fistanını, Bulamazsın bastonunu, Yükseltirler ses tonunu, İhtiyar olduktan sonra…   Kapılarda kalır gözün, Yüzüne de vurur hüzün, Kime geçer senin sözün, İhtiyar olduktan sonra…   (Alıntı)

İbadetlerdeki Vaciblerden Bazıları Şunlardır

  İbadetlerdeki Vaciblerden Bazıları Şunlardır   Vacib Nedir? Vacib, yapılması farz gibi kesin olan, fakat Kur’an-ı kerimdeki delili farz kadar açık olmayan emirlere denir. Vacibin hükmü farz gibidir. Vacibi terk etmek, tahrimen mekruhtur. 01- Adağı yerine getirmek, 02- Başlanan nafile namazı tamamlamak, 03- Vitri kılmak ve kunut duasını okumak, 04- Namazda bir farzdan bir farza geçmek, mesela kıyamdan rükûa giderken ve secdeden kıyama kalkarken geçişi geciktirmemek, 05- Esselamü aleyküm ve rahmetullah diyerek namazdan çıkmak, 06- Farzların iki rekâtında ve diğer namazların her rekâtında Fatiha okumak, 07- Fâsid olan yani bozulan sünnet ve nafile namazları iade etmek, 08- İlk iki rekâtta Fatiha okumak, 09- Fatiha’yı zamm-ı sureden önce okumak, 10- Namazda son oturuşta Ettehıyyatü’yü okumak, 11- Namazda birinci oturuşta oturmak ve Ettehıyyatü’yü okuyunca beklemeyip kalkmak, 12- Bayram namazlarını kılmak ve kurban bayramında, Arefe günü sabah namaz