Kayıtlar

Seyyid Abdülhâkim Arvasi Kuddise Sirrûh'tan Hikmetli Sözler -2-

001- Edeb hududa, sınırlara riayet etmek onu taşmamaktır. En büyük edeb ise ilahi hududu muhafazadır, gözetmektir. 002- Allah’ü Teâlâ bir kuluna iman vermişse ona daha ne vermemiştir. İman vermemişse ona daha ne vermiştir! 003- Bizim meclisimizde bulunanlar, sükût içinde otursalar ve sükûttan başka bir şey görmeseler bile, din bahsinde âlim geçinenlerin hatalarını keşfederler, bir bir çıkarırlar. 004- Kur’an-ı kerim şifadır. Fakat şifa, suyun geldiği boruya tâbidir. Pis borudan şifa gelmez. 005- Gerçek keramet, kerametin gizlenmesidir. Bunun dışında görünenler, velinin irade ve ihtiyarı ile değildir. İlahi hikmet öyle gerektiriyor demektir. 006- İlim cehli izale eder, yok eder, ahmaklığı değil. 007- Cemiyetteki ruh hastalıklarının sebebi, iman eksikliğidir. 008- Dünyada haram işleyen kimse, ahirette ondan mahrum kalır. Burada helal şeyleri kullananlar, orada, o şeylerin hakikatine kavuşur. Meselâ, bir erkek, dünyada haram olan ipeği giyerse, ahirette ipek giymekte

Seyyid Abdülhâkim Arvasi Kuddise Sirrûh'tan Hikmetli Sözler -1-

001- Abdülhakîm Arvâsî hazretleri siyasete hiç karışmamış, siyasi fırkalara bağlanmamıştır... Müridleri kendisine tekkelerin kapatılması ile ilgili olarak soru sorduklarında: Cumhuriyet, tekkeleri değil, boş mekânları kapattı. Onlar kendi kendilerini çoktan kapatmışlardı. Demiştir. Bu çarpıcı görüş, genel olarak o günlerin tekke ve dergâh tipine ait teşhislerin en güzelidir. Yasalara uymakta çok titiz davranır, konuşmalarında da bunu tavsiye ederdi. 002- Çok mütevazı, pek alçak gönüllü idi. Ben dediği hiç işitilmemişti. İslâm âlimlerinin adı geçtiği zaman: Bizler o büyüklerin yanında hazır olsak sorulmayız, gaip olsak aranmayız. Ve bizler o büyüklerin yazılarını anlayamayız. Ancak bereketlenmek için okuruz. Buyururdu. 003- Abdülhâkim Efendinin yemesi, içmesi, yatması, kalkması, konuşması, susması, gülmesi, ağlaması hep İslâmiyet’e ve Resulullah Efendimizin haline uygundu. Onun yemesini gören sanki adet yerini bulsun diye yiyor zannederdi. Az yer, lokmaları küçük alır ve yavaş ye

Şehit Ömer Halisdemir'in Ağlatan Bir Hatırası

Resim
            “Liseden ağabeyim servisle geliyordu. Bir sabah, bir de akşam servis vardı kasabamızda. Belli bir şey vardı her gün servise para veriyorlardı. Ben okuldan çıktım. 3-4 civarında falan eve geldim. Evde bir şey yiyeceğim, sadece yufka ekmek bir de kuru soğan var. Yani kuru soğan, soğan çuvalla çok. Sofrayı düzenledim, ekmeği koydum. Soğana vurdum yiyorum o ara ağabeyim geldi. Şöyle baktı 'Ne yapıyorsun?' dedi. 'Yemek yiyorum gel sen de ye' dedim. Bana cebinden çok da büyük bir meblağ değildi. Para verdi. 'Git şu parayla bir şeyler al' dedi. Beraber yiyelim diye gittim, bakkaldan bir şeyler aldım. O gün bana verdiği para ertesi gün ki yol parasıymış ağabeyimin. Ertesi gün bekliyorum ağabeyim gelmiyor. Bekliyorum gelmiyor. Çok zaman geçti. Merak ettim, aynı dönem komşumuzun oğlu vardı. Ona sordum 'Ağabey, ağabeyim gelmedi bir sıkıntı mı var?' dedim. 'Yok o servise binmedi bizden ayrıldı' dedi. 40 km'lik yolu yürüyerek g

Elbâki Hüve’l-Bâki; "Bâki olan sadece O’dur

  اَلْبَاقٖى هُوَ الْبَاقٖى   Elbâki Hüve’l-Bâki:  Allah’ü Teâlâ beka sahibidir. Bâki olan sadece Allah’ü Teâlâ’dır. يَا بَاقِى أَنْتَ الْبَاقِى   Ya Bâki Entel Bâki:  Ey Bâkî olan, ey ebedî olan, ey sonsuz olan, ey hiç ölmeyen Allah’ım! Bâkî kalan ancak Sensin! هُوَ الْبَاقٖى   Hüvel Bâki : Bâki kalacak, ebedi kalacak yalnız Allah’ü Teâlâ’dır. يَا بَاقِى   Ya Bâki  “Ey bekâ sahibi olan Allah’ım!  Her şey son bulacak, son bulmayan ancak sensin! يَا بَاقِى أَنْتَ الْبَاقِى، يَا بَاقِى أَنْتَ الْبَاقِى   “Ya Bâkî Ente'l-Bâkî, Ya Bâkî Ente'l-Bâkî": İslâmiyet’in emir ve yasaklarına riayet etmek ve bunu sürekli bir hayat arkadaşı olarak görmek; fani dünya hayatından yüz çevirmek için bu zikir iki defa söylenir. Birincide:  Önce geçici sevgili olan dünyanın fani yüzünü görmek ve ondan yüz çevirmek; İkincide:  Hakiki sevgili olan Allah’ü Teâlâ’nın sonsuz rahmetine sığınmak ve yüzünü o bâki dergâha çevirmektir.