Kayıtlar

Başımıza Bir Musibet Gelince

Başımıza Bir Musibet Gelince “Nereden geldi?” diye sorduğumuz gibi “Biz ne kusur işledik?” diye de kendimize sormalı ve özeleştiri yapmalıyız… Alınacak dersleri almalı, aynı hatalara tekrar düşmemeliyiz. Allah’ü Teâlâ korusun; musibetler bitmez, katlanır gider… وَمَٓا اَصَابَكُمْ مِنْ مُص۪يبَةٍ فَبِمَا كَسَبَتْ اَيْد۪يكُمْ وَيَعْفُوا عَنْ كَث۪يرٍۜ Başınıza gelen her musîbet, kendi ellerinizin kazandığı günahlar, ihmal ve kusurlar yüzündendir. Bununla beraber Allah, o günah ve kusurların pek çoğunu da affediyor. (Şûrâ Sûresi, 30) Rabbimiz görünür görünmez kaza, belâ ve musibetlerden hepimizi korusun!

Üzüntüsüz Geçen Vakitler, Bulunmaz Ganimettir…

  "Ey oğlum! Bu zamanınız fırsattır. Fırsat da, büyük nimettir. Sıhhat ile ve üzüntüsüz geçen vakitler, bulunmaz ganimettir. Her saati Allah’ü Teâlâ’yı zikretmek ile [anmakla] geçirmelidir. Resûlullahın “Sallallahu Teâlâ Aleyhi Ve Sellem” sünnet-i seniyyesine uygun olan her iş, hattâ alışveriş bile zikir olur. O hâlde, her hareketin, her duruşun, Resûlullaha uygun olması lazımdır. Böylece, hepsi zikir olur. (Zikir) demek, gafleti tard etmektir, atmak ve kovmaktır. Yani, Allahü teâlâyı hatırlamaktır. İnsan her hareketinde, her işinde, Allahü teâlânın emrini ve yasağını gözetince, emir ve yasakların sahibini unutmaktan kurtulur ve dâim zikretmiş olur." İmam-ı Rabbânî hazretleri “Rahmetullahi Teâlâ Aleyh

Hiç Ölmeyecekmiş Gibi Dünyaya Sarılırlar…

Şakik-i Belhi hazretleri buyuruyor ki: “İnsanlar üç şey söylerler. Fiilleriyle ona muhalefet ederler.  1- Biz kuluz derler, fakat şef gibi yaşarlar.  2- Allah bizim rızkımıza kefildir derler. Fakat kalblerini rızık kazanmakla meşgul ederler.  3- Elbet biz de öleceğiz derler. Fakat hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya sarılırlar.”

Gaflet Uykusuna Dalmamalı…

Seyyid Abdülhakim Arvasi Kuddise Sirrûh hazretleri buyuruyor ki:   ·      Fırsat ganimettir. ·      Ömrün tamamını faydasız işlerle telef etmemeli, Hak teâlânın rızasına uygun şeylere harcamalı! ·      Beş vakit namazı, tadil-i erkan ile ve cemaat ile kılmalı, ·      Teheccüd namazını elden kaçırmamalı, ·      Seher vakitlerini istiğfarsız geçirmemeli, ·      Gaflet uykusuna dalmamalı, ·      Ölümü düşünmeli, ·      Ahiret hallerini gözetmeli, ·      Fani dünyanın haram olan işlerinden yüz çevirip, baki olan ahiret işlerine dönmeli. ·      Dünya işleri ile zaruret miktarı uğraşmalı, ·      Diğer vakitlerde, ahireti imar etmekle meşgul olmalıdır, ·      Sözün kısası, allah’tan gayrı şeylerin sevgisinden korunmalı, ·      Ve bedeni dinin hükümlerine uymakla süslemeli, onunla meşgul olmalıdır…   İş budur, bundan gayrısı hiçtir.

Gece Gündüz İlim Öğrenmeye Çalış!

Abdül Kuddüs Kuddise Sirrûh hazretleri de buyuruyor ki:  ·      Vaktin kıymetini bil! ·      Gece gündüz ilim öğrenmeye çalış! ·      Her zaman abdestli bulun! ·      Beş vakit namazı, sünnetleri ile ve tadil-i erkan ile, huzur ve huşu ile kılmaya çalış! ·      Bunları yapınca, dünyada ve ahirette, sayısız nimetlere kavuşursun. ·      İlim öğrenmek, ibadet içindir. ·      Kıyamette, işten sorulacak, çok ilim öğrendin mi diye sorulmayacaktır. ·      İş ve ibadet de, ihlas elde etmek içindir. ·      İhlas da, hakiki mabud ve kayıtsız, şartsız var olan sevgiliyi (Allahü Teâlâ’yı) sevmek içindir.

Günah İşleyeceğin Zaman

İbrahim-i Edhem Kuddise Sirrûh hazretleri buyuruyor ki:  1- Günah işleyeceksen, Allah’ü Teâlâ’nın verdiği rızkı yeme! Rızkını yiyip de, Ona isyan edilir mi?  2- Günah işleyeceğin zaman, mülkünden çık! Onun mülkünde Ona isyan edilir mi?  3- Günah işlerken Onun görmediği bir yerde işle! Onun mülkünde, rızkını yiyip, gördüğü yerde günah işlenir mi?  4- Can alıcı melek, ruhunu almaya gelince, bir müddet izin isteyebilir veya o meleği kovabilir misin? O zaman hemen tevbe et! Çünkü o melek ani gelir.  5- Mezarda, melekler, sual sorunca, (Beni imtihan etmeyin!) diyerek onları kovabilir misin? Öyle ise, şimdiden onlara cevap hazırla!  6- Kıyamette (Günahkârlar Cehenneme…) dendiği zaman: “Ben gitmem!” diyebilir misin? 

Zamanınız Fırsattır…

  Zamanınız Fırsattır… •      Bu zamanınız fırsattır. Fırsat da, büyük nimettir. •      Sıhhat ile ve üzüntüsüz geçen vakitler, bulunmaz ganimettir. •      Her saati Allah’ü Teâlâ’yı zikretmek ile geçirmelidir. •      Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem’in bildirdiğine uygun olan her iş, hatta alış-veriş bile zikir olur. •      O halde, her hareketin, her duruşun, Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem’in bildirdiğine uygun olması gerekir. Böylece, hepsi zikir olur. •      Zikir demek, gafletten uzaklaşmak, yani, Allahü Teâlâ’yı hatırlamaktır. •      İnsan her hareketinde, her işinde, Allahü teâlanın emrini ve yasağını gözetince, emir ve yasakların sahibini unutmaktan kurtulur ve daima zikretmiş olur.

Nakşibendîlik Tarikatının Esasları Şunlardır

1- Daima mütebessim olmalısınız. Gülümsemelisiniz. 2- Şefkatte güneş gibi olmalısınız. 3- Cömertlikte sular gibi olmalısınız. 4- Tevazuda toprak gibi olmalısınız. 5- Ayıpları örtmekte geceler gibi olmalısınız. 6- Sabırlı ve terbiyeli olmalısınız. 7- Allah’ü Teâlâ’ya teslimiyette ölüler gibi olmalısınız. 8- Allah’ü Teâlâ’yı aklınızdan çıkarmamalı onu anmalısınız. 9- Temizlikte çiçekler gibi, çalışkanlıkta arılar gibi olmalısınız. 10- Ya olduğunuz gibi görünmeli, ya göründüğünüz gibi olmalısınız.   Yunus Emre'yi büyük ve güzel yapan işte bu İslamî inceliklerdir! Dedim. Bu öğütlerden hangisi ilme, akla, mantığa, medeniyete aykırı? Toplantıya katılan Hollandalılar bu esasları tekrar ettirerek yazdılar. Son sözü, orada hazır bulunan papaz söyledi: "Medenî olmak isteyen, dünyada sulh ve sükûn arayan her insan böyle düşünmeli, böyle yaşamalıdır. Bunlar harika öğütlerdir!" dedi. Yunus Emre'yi, Mareşal Fevzi Çakmak'ı, Üzeyir Garih'i ve milyo

Leyle-i Kadir Tebriği

  Aziz ve Muhterem Kardeşlerim; ·      Allah'ü Teâlâ’ya hamdolsun. O'nun sevdiği, seçtiği kulu ve rasülü Muhammed Aleyhisselâma âline ve ashabına salâtü selâm olsun.   Yarabbi ! ·      Ümmet-i Muhammed'i yok etmek için; Haçlı'sı, Siyonist'i, Mason’u, Teröristi, Komünisti, Ateist'i, Budist'i, Putperest'i; içimizdeki hain ve gafil işbirlikçileri de kandırarak; şeytanın bile aklına gelmeyecek kalleş ve alçak metotlarla kutsal dinimize, vatanımıza ve namusumuza saldırıyorlar...   Ya Rabbi! ·      Kâfir, müşrik, münafık, facir, fasık, hain, gafil güruhunu ıslâh olacaksa ıslâh eyle! Islâh olmayacaksa “El KAHHAR” ismi şerifin hürmetine kahr-u perişan eyle!   Ya Rabbi! ·      Avrupa'da, Amerika'da Asya'da, Rusya'da, Çin’de Afrika'da, özellikle: Filistin’de, Suriye'de, Myanmar'da, Çeçenistan'da, Hindistan’da, Keşmir'de, Filipinler'de, Bosna'da, Kosova'da, dünyanın her yerinde Müslümanlar’a sal

Allah’ü Teâlâ’nın Kulunu Sevdiğinin 5 İşareti

Aşağıdakiler bunlardan birkaçıdır. 1-    Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)’i kılavuz edinmek “De ki: ‘ Allah’ü Teâlâ’yı seviyorsanız bana uyun.  Allah’ü Teâlâ da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın.  Allah’ü Teâlâ affeder ve merhamet eder’.” (3,31) 2-    İnananlara karşı alçakgönüllü, kâfirlere karşı sert olmak,  Allah’ü Teâlâ rızası için cihada devam etmek ve O’nun haricinde hiçbir şeyden korkmamak  Allah’ü Teâlâ bu özelliklerden tek bir ayette bahsediyor “Ey iman edenler, içinizden kim dininden dönerse, duysun:  Allah’ü Teâlâ onların yerine, kendisinin sevdiği, onların da kendisini seveceği, mü’minlere karşı boyunları aşağıda, kafirlere karşı başları yukarıda,  Allah’ü Teâlâ yolunda savaşan, dil uzatanın kınamasından korkmayan bir kavim getirir. İşte o,  Allah’ü Teâlâ’yın bir lütfudur ki, onu dilediğine verir.  Allah’ü Teâlâ, ihsanı bol, herşeyi bilendir.”(5,54) Bu ayette  Allah’ü Teâlâ sevdiği kullarının özelliklerini tanımlıyor. İlki, alçak gönüllülük ve Müslüma

Kelime-i Şehadet Söylemek (Islamic confession of faith)

  Kelime-i Şehadet Söylemek ( Islamic confession of faith)   Gözümle görmüş gibi inanırım ki; Allah'ü Teâlâ vardır, birdir; eşi, benzeri ve ortağı yoktur. Yine inanırım ki; Muhammed Aleyhisselâm Allah'ü Teâlâ'nın kulu ve peygamberidir.   Bir kimsenin Müslüman olabilmesi için; dili ile Kelime-i Şehadet söylemeli, kalbi ile de tasdik etmelidir. Bunu söyleyen kişi Müslüman olur. Müslüman olan kişi önce haramları (içki içmek, zina etmek, insan öldürmek, yalan söylemek gibi…) terk etmeli; sonra da Allah’ü Teâlâ’nın emrettiği farzları (Namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek, Hacca gitmek, kul hakları yememek gibi…) yapmaya başlamalıdır. İşte o kişi Müslüman olmuş olur.   Islamic confession of faith I believe as if I saw it with my own eyes; There is Allah Almighty, He is one; He has no spouse, peer or partner. I still believe that; Muhammad (pbuh) is the servant and prophet of Allah.   For a person to become a Muslim; He should say the Word of Shahada wit

Kalplerin Güzel Olması...

  Âlemlerin Rabbi Allah’ü Teâlâ Buyuruyor ki:   Şüphe yok ki Allah göklerdeki gizli şeyleri de bilir, yeryüzündeki gizli şeyleri de; şüphe yok ki o, gönüllerde olanları da bilir. (Fâtır Sûresi, 38)   Allah’ü Teâlâ sizin dış görünüşünüze ve mallarınıza bakmaz. Ama o sizin kalplerinize ve işlerinize bakar." (Müslim, Birr, 33; İbn Mâce, Zühd, 9; Ahmed b. Hanbel, 2/285, 539)   Hazret-i Ali Radiyallahü Anh Buyuruyor ki:   "Elbise ve süslenmelerle elde edilen dış güzellik kalıcı güzellik değildir. Asıl güzellik ahlak ve davranış güzelliğidir ki, onun sahibini hem îmânlı çevresi hem de Yaratan'ı sever."

Türkiye’mizin Hızla Gelişebilmesi ve Süper Güç Olabilmesi İçin…

01- Gençlik imanlı, güzel ahlâklı, Allah’ü Teâlâ korkusu ve vatan sevgisiyle dolu olarak yetiştirilmeli; 02- Bütün gençler yeteneklerinin son sınırına kadar okutulmalı, gelecek çağın bilgi ve teknolojisiyle donatılmalı… 03- Tüm okullar ve üniversitelerde; son sistem eğitim ve öğretim yapılmalı, bütün bilim dallarına gereken önemi vermeli, 04- Araştırma yapan bilim adamları ve gençlere devlet desteği verilmeli, 05- Üstin zekâlı gençler özenle seçilerek; seçkin okullarda en iyi bir şekilde son sistem ve kaliteli bir eğitimle yetiştirilmeli, 06- Tarihimiz ve dilimizde millieşme yapılmalı, yabancı etkilerden kurtarılmalı; tarihimiz gerçek ve doğru olarak yeniden yazılmalı, Türkçe’miz milli yapısına kavuşturulmalı, 07- Devlet, yerli, milli ve kaliteli ürün geliştirenleri, üretim yapanları; yeni teknolojilerde başarı gösterenleri desteklemeli teşvik edici ödüller verilmeli, 08- Cehalet ve tembellik yenilmeli, 09- Kültür ve sanat alanlarında maddecilik ve cinselliği ö

Müminin Ölümü 1

  Müminin Ölümü 1   Hz. Azrail Aleyhisselâm müminin ruhunu, onu huzur ve hoşnutluk vererek alır, Azrail o ruhu rahmet meleklerinden birine teslim eder. Rahmet melekleri, yeni doğan çocuğa gösterilen itina gibi, ruhu cennet ipeklerine sarmalarlar adeta kundaklanmış gibi çünkü bu da bir doğumdur. Mü’min için süresiz huzura, sıkıntısız hayata, Allah’ü Teâlâ’nın cemalinin seyri bulunan ölümsüz bir hayatın doğumudur. Ruh yedi kat sema boyunca bir yolculuğa çıkar. Daha önce vefat etmiş mümin yakınlarının ruhları tarafından karşılanır ve hoş geldin denilir. En sonunda sitretül münteha denilen yere varılır. Buraya kadar istisnasız olarak bütün müminler gelemez. Dünya hayatındayken yaratılış gayelerine uygun olarak, Allah’ı en iyi tanımış tanınması için en fazla hizmet gayret göstermiş ve kulluğunu en samimi biçimde yapmış olanlardır. Manevi düzeyi bu dereceyi bulamamış müminler daha alt sema katlarında kalacaklardır. Sitretül müntehanın kapısını açtıran ihlastır. Allah’ü Teâlâ’nın ar

Fudayl bin Iyad Kuddise Sirrûh’tan Harun Reşid’e Öğütler

  “İslam ülkesi, senin evin gibidir. İnsanları ev halkın gibidir. Babalarına, kardeşlerine ve çocuklarına iyilikle muamele eyle. Korkarım şu güzel yüzün ateşle yanar ve çirkinleşir. Güzel yüzlerden niceleri Cehennemde çirkinleşir ve emirlerden niceleri orada esir olur.”   Allahü Teâlâ’dan kork ve Ona ne cevap vereceğini düşün. Cevaplarını şimdiden hazırla! Çünkü Kıyamet günü, Allahü Teâlâ sana Müslümanların hepsinden tek tek soracaktır. Hepsi için adalet isteyecektir. Eğer bir gece bir ihtiyar kadın, evinde bir şey yemeden yatarsa, yarın senin eteğine yapışır ve sana hasım [düşman] olur.   Yâ Rabbi! Fudayl ve diğer dostlarına gani gani rahmet eyle!   ''Silahınız paslanıyorsa bilin ki imanımız da paslanıyor demektir. İman sahibi kişi asla haksızlığa sabredemez.'' Sultan Selahaddin Eyyubi Rahmetullahi Aleyh   “İmandır o cevher ki ilâhi ne büyüktür, İmansız olan paslı yürek sinede yüktür.” Mehmet Akif Ersoy Rahmetullahi Aleyh

Sâliha Zevceden Görülen Hayır

Cenâb-ı Hak buyuruyor:   “Kaynaşmanız için size kendi (cinsi)’nizden eşler yaratıp aranızda muhabbet ve merhamet te’sîs etmesi O’nun âyetlerindendir. Doğrusu bunda, iyi düşünen zümre için muhakkak ki ibretler vardır.”(Rûm, 21)   Rasûlullah Sallâllâhu Aleyhi Vesellem buyurdular:   “Mü’min, Allâh’a takvâdan sonra en çok sâliha bir zevceden hayır görür. Böyle bir kadına emretse itaat eder, ona baksa sürûr duyar, bir şeyi yapıp yapmaması husûsunda yemin etse, kadın bunu yerine getirerek yeminini bozmaktan onu kurtarır, ayrılıp uzak bir yere gitse, kadın hem kendi namusu ve hem de adamın malı husûsunda hayırhah ve dürüst olur.” (İbn-i Mâce, Nikâh, 5/1857)   Sevbân Radiyallahü Anh şöyle anlatır:   “…Altın ve gümüşü biriktirip de bunları Allâh yolunda sarf etmeyenlere acıklı bir azâbı müjdele!” (Tevbe, 34) âyeti nâzil olduğu zaman biz, Efendimiz Sallâllâhu Aleyhi Vesellem ile birlikte seferde bulunuyorduk. Sahâbeden bâzıları:   “– Altın ve gümüş hakkında inecek olan in

Çok Komik Bir Temel Fıkrası

Öğretmen öğrencilere sormuş: “- Söyleyin bakalım İslâm düşmanları kimlerdir? Öğrenciler bir bir saymaya başlamış… “- Yahudiler, Hristiyanlar, masonlar, komünistler, ateistler, laikler, putperestler, teröristler, bir de bunların yerli işbirlikçileri… Öğrenciler saydıkça Temel yerinde kızarıp bozarıyor, renkten renge giriyormuş. Öğretmen Temel’e dönerek; “- Hayrola Temel biz seni Müslüman biliyoruz. Öğrenciler saydıkça sana da ne oluyor? Temel: “- Hocam, demiş. Haklısınız, öğrenciler çok güzel cevaplar veriyor. Ama saydıkları hep benim işbirliği yaptığım kişiler, beni de sayacaklar diye ödüm koptu. Oylarım zaten yüzde birin altında… Eğer beni de sayarlarsa tamamen sıfır çekerim! Diye çok korktum! Bütün sınıf kahkahaya boğulmuş…

Bu Yüksek Makamlara Nasıl Kavuştunuz?

               Bâyezîd-i Bistâmî’ye; “Bu yüksek makamlara nasıl kavuştunuz?” diye sordular. Cevâbında şöyle anlattı: “- Bir gece herkesin uyuduğu bir sırada, Bistâm’dan çıktım. Ay her tarafı aydınlatıyordu. Giderken âniden karşımda çok heybetli bir makam gördüm. On sekiz bin âlem onun heybeti yanında bir zerre gibi kalıyordu. Aklım başımdan gitti. Beni fevkalâde bir hâl kapladı. O halde iken; “- Yâ Rabbî! Bu kadar büyük, bu kadar güzel bir dergâh acabâ niçin böyle boş?” dedim. Hemen: “Bu dergâhın boşluğu, kimse gelmediği için değil, belki gelenlerin lâyık olmadığı ve uygunsuzluğu sebebiyle gelenleri bizim kabûl etmeyişimizdendir.” diyen bir ses duydum. Bir an, herkesin bu huzûra kavuşması için şefâatçi olayım diye kalbime geldi. Fakat, bu şefâat makâmının Sultân-ül-Enbiyâ Muhammed Mustafâ efendimize mahsus olduğunu hatırlayıp, benim öyle düşünmemin, bu şefâat makâmına karşı edebe riâyetsizlik olacağını anlayıp, o düşüncemden vazgeçtim. Bir ses duydum ki; “- Ey Bâyezîd