Kayıtlar

‘Oy Verme’nin Dindeki Yeri Nedir?

‘Oy Verme’nin Dindeki Yeri Nedir? Hazırlayan: Seyda Şerif Aslan Hocaefendi Soru 1: ‘Oy Verme’nin Dindeki Yeri Nedir? Cevap: "Ben seni seçtim ve senin emrin altındayım ve sana biat ediyorum" manasına gelen oy'un, ırki ve dünyevi amaçlarla değil, dini ve adaleti tercih ederek kullanılması farzdır. 01-   Ehl-i Sünnet i'tikadına göre devlet, reissiz olmaz. Reisin olması şarttır ve farzdır. İslam dinimizi koruyacak ve zulüm edilenin hakkını savunacak bir devlet reisi seçmek farzdır. 02-   Oyunu mazeretsiz kullanmayan veya dine karşı gelen birinin başa gelmesine sebeb olan Allah katında mesuldür. Nitekim Seyda-i Molla Halil Rahmetullahi aleyh Nehcu'l-Enam adlı kitabında şöyle buyuruyor;     ژِ فَرْضانَه نَصْبا إمامِ كُو دٖينْ* حِفِظْ كَتْ ژِ مَظْلُومِ رَا بِتْ مُعٖینْ 03-   "Allah'ın Dinine sahip çıkması için ve mazluma yardımcı olması için bir başkanı seçmek bizim üzerimize farzdır." Soru 2): Padişaha (devlet reisine), dil uzatmak

Ey Yolcular

Ey Yolcular Hani eben, hani deden? Aynı yere sen de giden? Hakk yolunu tarif eden; Yol efendimin yoludur… Ey yolcular, ey yolcular! Yol Muhammed’in yoludur… Her bahçenin gülü kokmaz; Gül efendimin gülüdür… Bağla nefsin, olsun kölen! Böylelikle kalbîn silen! Medine şehrinden gelen! Yel efendimin yelidir… Ey yolcular, ey yolcular! Yol Muhammed’in yoludur… Her bahçenin gülü kokmaz; Gül efendimin gülüdür... En üstüne toprak yağar, Başın kaldırınca değer, Sarılmak istersen eğer, Dal efendimin dalıdır… Ey yolcular, ey yolcular! Yol Muhammed’in yoludur… Her bahçenin gülü kokmaz; Gül efendimin gülüdür... Bir gün olur sen de yanan, Malın mülkün olur talan, Cehennemden çekip alan, El efendimin elidir… Ey yolcular, ey yolcular! Yol Muhammed’in yoludur… Her bahçenin gülü kokmaz; Gül efendimin gülüdür...

Muhteşem Bir Şükür Ve Tefekkür Örneği

Muhteşem Bir Şükür Ve Tefekkür Örneği           İsa Aleyhisselâm bir ağacın altında kendinden geçmiş bir halde dua eden birini görür. Dikkatlice baktığında adamın ayakları tutmayan bir kötürüm olduğunu anlar. Sonra iki gözünün de görmediğini fark eder. Vücuduna dikkatlice baktığında ise cildinde Baras hastalığı olduğunu görür.           Ama adam bütün bunlara rağmen ellerini kaldırmış mutluluktan uçacakmış gibi dua etmektedir:           "- Ey nice zenginlere vermediği nimeti bana ikram eden Rabbim! Sana ağaçların yaprakları sayısınca şükürler olsun!" Hazret-i İsa Aleyhisselâm kötürüm adama yaklaşır:           "- Ayağın yürümüyor, gözün görmüyor; bedenin de sağlıklı görünmüyor? Buna rağmen çoğu zenginlere verilmeyen nimetlerin sana verildiğini düşünmekte, bunun için de büyük bir mutlulukla şükretmektesin. Hangi nimettir nice zenginlere verilmediği halde sana verilen?           Kapalı gözleriyle sesin geldiği yana yönelen kötürüm adam şöyle der:          

Miftahu’l Cennet Duası

Miftahu’l Cennet Duası   بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ وَإِلَهُكُمْ إِلَهٌ وَاحِدٌ لاَّ إِلَهَ إِلاَّ هُوَ الرَّحْمَنُ الرَّحِيمُ اَللَّهُمَّ اَدْخِلِ اَلجَنَةَ لَا إِلَهَ إِلاَّ اَللهُ مُحَمَّدً رَسُولُ اَلله رَّبِّ أَعُوذُ بِكَ مِنْ هَمَزَاتِ الشَّيَاطِينِ وَأَعُوذُ بِكَ رَبِّ أَن يَحْضُرُونِ اَللَّهُمَّ اَدْخِلِ اَلجَنَةَ لَا إِلَهَ إِلاَّ اَللهُ مُحَمَّدً رَسُولُ اَلله وَقُل رَّبِّ أَنزِلْنِي مُنزَلًا مُّبَارَكًا وَأَنتَ خَيْرُ الْمُنزِلِينَ اَللَّهُمَّ اَدْخِلِ اَلجَنَةَ لَا إِلَهَ إِلاَّ اَللهُ مُحَمَّدً رَسُولُ اَلله رَبِّ اجْعَلْنِي مُقِيمَ الصَّلاَةِ وَمِن ذُرِّيَّتِي رَبَّنَا وَتَقَبَّلْ دُعَاء اَللَّهُمَّ اَدْخِلِ اَلجَنَةَ لَا إِلَهَ إِلاَّ اَللهُ مُحَمَّدً رَسُولُ اَلله رَبَّنَا تَقَبَّلْ مِنَّا إِنَّكَ أَنتَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ اَللَّهُمَّ اَدْخِلِ اَلجَنَةَ لَا إِلَهَ إِلاَّ اَللهُ مُحَمَّدً رَسُولُ اَلله رَبَّنَا هَبْ لَنَا مِنْ أَزْوَاجِنَا وَذُرِّيَّاتِنَا قُرَّةَ أَعْيُنٍ وَاجْعَلْنَا لِلْمُتَّقِينَ إِمَامًا اَللَّهُمَّ اَدْخِ

Likaullah (Allah’ü Teâlâ’ya Kavuşma)

Resim
Likaullah (Allah’ü Teâlâ’ya Kavuşma) “Likâ”: Kavuşmak, buluşmak ve görüşmek manalarına gelen Arapça bir kelimedir. Özellikle tasavvuf ıstılahı olarak çokça zikredilen “likâullah” tabiri ise; Allah’ü Teâlâ’ya kavuşmak, Cenâb-ı Hakk’ın vuslatına ermek ve Cennet’te “Cuma Yamaçları”ndan Mevlâ-yı Müteâl’in o güzellerden güzel cemaliyle şereflenmek demektir. Belki de en büyük sabır; likâullaha aşk-u iştiyak ile yanıp tutuşan ama henüz “gelebilirsin” davetini almadığından dünya zindanına katlanan hakikat âşıklarının vuslata karşı dişini sıkıp dayanma sabrıdır. Sürekli öteler iştiyakıyla nefes alıp veren Hak dostlarının, vazifelerini tamamlayana kadar dünya hayatına katlanmaları ve gönüllerindeki vuslat arzusunu mesuliyet duygusuyla bastırmaları en zor sabırdır… (Alıntı)

Uzun ve Sağlıklı Bir Hayatın 40 Maddelik Anayasası

Resim
Uzun ve Sağlıklı Bir Hayatın 40 Maddelik Anayasası Prof. Dr. Osman Müftüoğlu   1- Yaşı 50’yi geçen herkes şu soruya net ve açık bir yanıt arar: “Daha huzurlu, keyifli, sağlıklı ve uzun nasıl yaşayabilirim?” Belki de bu nedenle iki haftadır ‘havanda telomer dövüp’, ottan çöpten imal haplarla ömrümüzü uzatıp uzatmayacağımızı konuşuyoruz. Lafı sündürmeden noktayı koyalım: Yok öyle bir şey! Öyle günde bir-iki hap yutarak telomeri törpülenmekten kurtarmak en azından şimdilik imkânsız. O hap da diğerleri de palavra. Palavra zira beş metre uzunluğunda telomeriniz de olsa eğer hayatınızda huzur ve sağlık yoksa o uzun hayatın size hiçbir hayrı olmaz. Peki, ne mi yapacağız? Ben bu konuda yapılmış çalışmalar ve yaşanmış tecrübelerden alınmış bazı bilgileri özetlemeye çalışacağım. Buyurun size sağlıklı ve uzun bir ömrün olmazsa olmaz 40 şartı. 2- Az ve öz yiyin Sağlıklı beslenmek bu işin olmazsa olmazlarından. Ne ki 50’li yaşların sonrasında önemi azalıyor, yaş ilerledikçe can boğa

Gezgin Genç İle Bilge Derviş

Resim
Gezgin Genç İle Bilge Derviş Bir gezgin genç “Hayatın anlamını öğrenmek için” dünyayı gezmeye çıkar. Yolu üzerindeki bir bilgin dervişi evinde ziyaret eder… Bilgin Dervişin evinde birkaç zaruri şey hariç hiç eşya yoktur. Sadece; kitaplar, minder, sehpa seccade ve bir ibrik vardır. Gezgin genç: “- Sizin başka eşyanız yok mu?” Derviş: “- Hayır!” Dedikten sonra: O da gezgin gence, bir soru sorar. “- Peki, senin eşyaların nerede? Sırtındaki çantadan başka hiç eşyan yok mu?” Der. Gezgin genç, şaşırmıştır… “- Görüyorsun! Ben yolcuyum ama…” Derviş: “- Ben de yolcuyum, yavrum! Ben de yolcuyum! Bu dünyadan ahirete gidiyorum!”