Kayıtlar

Uykunuza İslami ve Bilimsel Düzen Getirmeye Ne Dersiniz?

Uykunuza İslami ve Bilimsel Düzen Getirmeye Ne Dersiniz? 1. Uyku ile ilgili hormonlar Öncelikle vücudumuzun zinde kalmasını sağlayan bazı hormonlar vardır ve bu hormonların dengelerinin belli saatleri vardır. Mesela vücudumuzu zinde tutan kortizol hormonunun kanda en yüksek olduğu seviye sabahleyindir. Bu seviye gün boyu giderek düşer ve gece saat 23:00’te en düşük seviyeye ulaşır. Bir diğer hormon  melatonin ise büyüme ve vücut sağlığını koruyucusudur. Onun da en yüksek olduğu saatleri 21:00-03:00 arasıdır. 2. Uyku saatleri ve hastalıklar Saat 22:00’de tansiyon ve kalp atım sayıları düşer, saat 04:00’ten sonra tansiyon ve kalp atışlarında yükselme başlar. 15:00 ve 18:00 saatleri arasında da en üst seviyeye ulaşır.  Dolayısıyla tansiyon ve kalp atımının yüksek olduğu ve hücrelerin en üst derecede çalıştığı ikindi vaktinde uyunmamalıdır. Aksi takdirde yüksek tansiyon ve kalp rahatsızlığına davetiye çıkarılmış olur. Aynı zamanda bu saatler kerahat vakitleridir ve dinen de u

Padişahın Abdestsiz Söylemediği İsim

Padişahın Abdestsiz Söylemediği İsim Gazneli Mahmud Rahmetullahi Aleyh'in Muhammed isminde bir hizmetçisi vardır.             Sultan onu çok sevmekte ve bir ihtiyacı olduğu zaman devamlı ismiyle hitap ederek çağırmaktadır. Fakat bir gün onu çağırırken ismini söylemeden babasının ismiyle çağırır. Hizmetçi bundan endişeye kapılarak sorar: “-   Sultanım niçin beni ismimle çağırmadınız da babamın ismiyle seslendiniz? Siz Muhammed ismini çok sever, hep o isimle hitap ederdiniz.” Bunun üzerine Gazneli Mahmud bizler içinde bir takva ölçüsü olabilecek şu müthiş ifadeleri sarf eder: “-   Evladım hergün sana Muhammed isminle hitap ediyordum. Zira abdestli bulunuyordum. Şu anda ise abdestim yok, Muhammed ismini abdestsiz söylemekten hayâ ediyorum. Onun için babanın ismiyle çağırdım.” Yüce Peygamberimiz kâinatın iftihar tablosu Hz. Muhammed Mustafa Sallallahü Aleyhi Vesellem’in sevgisinin bu ölçüler içinde kalplerimizde yer etmesi niyazı ile...

Avrupalılar yıkanmayı Müslümanlardan Öğrendiler

Avrupalılar yıkanmayı Müslümanlardan Öğrendiler Fransızların Dünya milletlerine karşı kendisiyle övündükleri “Versay” sarayında bir hamam yoktur. Orta çağda, Paris’te, oturan bir Fransız, sabahleyin kalktığı zaman, evinde bir abdesthane olmadığı için, oturağa yaptığı pislik ile içme suyu, şişesini beraberinde Sen nehrine götürür; o nehirden evvelâ içmek için su alır. Sonra pisliğini nehre dökerdi. Bu satırlar “içme Suyu” “(L’Eau Potable)” adlı bir Fransız eserinden, aynen alınmıştır. Kanunî Sultan Süleyman, zebanında İstanbul’a gelen bir Alman rahibi, tahminen 967 [m.1560] tarihinde yazdığı bir eserde; “- Buradaki temizliğe hayran, oldum. Burada herkes günde beş defa yıkanır. Bütün dükkânlar tertemizdir. Sokaklarda pislik yoktur. Satıcıların elbiseleri üzerinde ufak bir leke bile bulunmaz. Ayrıca İsmine (hamam) dedikleri ve içinde sıcak su bulunan binalar vardır ki, buraya gelenler, bütün bedenlerini yıkarlar Hâlbuki bizde insanlar pistir, yıkanmasını bilmezler!” demekte

İmamın Muhteşem ölümü

İmamın Muhteşem ölümü Bir imam efendi varmış, namazını tadil-i erkâna uyarak kılmaya çok dikkat edermiş, cemaati hayranmış imam efendiye. İmam efendi, bir gün cemaate öğle namazı kıldırırken, öğlenin sünnetinde sağına selam verirken, aksakallı bir ihtiyar görür. Sola selam verir, hemen sağına döner, bakar ki ihtiyar yok. Farza geçer, farz namazda da aynısı olur. İmam efendi, şaşkındır. Son sünnete durur, tam sağa selam verecek, ihtiyar yine orada. Sola selam vermeden, sorar: Amca sen kimsin, necisin? Namazda sağa selam verirken varsın, sola selam verip, geri baktığımda yoksun? İhtiyar adam: Eğer beni merak ediyorsan, peşine cemaatini de al bir karanlık sokak var, orayı geç. Orada korkunç mu korkunç bir sokak var, orayı da geç. Ondan sonra, yeşil bir kapı çıkacak önüne. O kapının üzerinde ”LAİLAHE İLLALLAH MUHAMMEDÜN RESULALLAH” yazıyor. O kapıdan gir beni orada bulacaksın, kim olduğumu ancak o zaman söylerim. İmam efendi, hemen cemaate dönüp: Benim

Hz. Ali Bir Hristiyan’a Misafir Oldu

Hz. Ali Bir Hristiyan’a Misafir Oldu Adam üzüm getirdi. Hz. Ali üzümü yedi. Sonra üzümden yapılmış şarap getirdi. Hz. Ali buyurdu ki: Haramdır. Hristiyan dedi ki: Siz Müslümanlara şaşarım. Üzüm helâl, içki haram. Hâlbuki bu, bundan yapılıyor. Hz. Ali buyurdu ki:  Eşin var mı? Dedi var. Kızın var mı? Dedi o da var. İkisi de gelsin buraya. Eşi ve Kızı gelince; Hz. Ali buyurdu ki: Bu Kız bu Annedendir, Ama görüyorsun ki ALLAH Annesini sana helâl, Kızını ise haram kılmıştır. Hristiyan biran için duraksadı, şok olmuştu. Bütün bildiklerini sorgulamaya ve halifeye doğru ağlamaklı bakmaya başladı. Elinden öpüp Müslümanlığını ilan etti!

İffetli Evler-Çıplak Evler

İffetli Evler-Çıplak Evler Sonuna kadar okumanızı rica ediyorum. Yaşlı kadın, usulca odasından çıktı. Salondan torunu ile gelinin sesleri geliyordu: “-Oğlum, sofra hazır, çorbanı koydum; haydi gel de soğutmadan ye!..” Salonun en kuytu yerine geçti, yerde kendine ait köyden getirdiği minderin üzerine oturdu. Çocuk, babaannesini görünce: “-Babaanneciğim, gel beraber yiyelim!” dedi. Yaşlı kadın mânidâr bir şekilde iç çektikten sonra: “-Evin erkeği gelmeden akşam sofrasına oturulmaz. Hele babanız gelsin, beraberce yeriz inşaâllah!” dedi. Evin gelini: “-Aman anneciğim, eskidenmiş onlar!.. Şimdi acıkan yemek sofrasına oturur, o da gelince yer.” dedi. Yaşlı kadın: “-Kızım, nasıl insanların bir edebi, hayâsı, iffeti varsa, evlerin de iffeti ve edebi vardır.” Torunu dayanamayarak alaycı bir tavırla söze karıştı: “-Yaa babaanne, neymiş bu evlerin iffeti… Anlat bakalım, merak ettim!..” dedi. Yaşlı kadın söze başladı: “-Biz küçükken annelerimizden önce babalarımızın

Ben Onun Kim Olduğunu Biliyorum

Ben Onun Kim Olduğunu Biliyorum Yaşlı bir adama sokakta yürürken bisikletli çarpmış ve hafif yaralanmış. Etraftakiler hastaneye götürmüşler. Hemşireler, röntgen çekerek her hangi bir kırık veya çatlak olup olmadığını inceleyeceklerini söylemişler. Yaşlı adam huzursuzlanmış ; “Acelesi olduğunu, röntgen istemediğini” söylemiş. …Hemşireler merakla acelesinin nedenini sormuşlar. “Eşim huzur evinde kalıyor. Her sabah birlikte kahvaltı etmeye giderim, gecikmek istemiyorum!” demiş. Hemşire “Eşinize haber iletir gecikeceğinizi söyleriz!” deyince; Yaşlı adam üzgün bir ifade ile: “Ne yazık ki karım Alzheimer hastası hiç bir şey anlamıyor, hatta benim kim olduğumu dahi bilmiyor!” demiş. Hemşireler hayretle: “Madem sizin kim olduğunuzu bilmiyor neden her gün onunla kahvaltı yapmak için koşuşturuyorsunuz?” diye sormuşlar. Adam cevaplamış: “Ama ben onun kim olduğunu biliyorum”.

Zorla Müslüman Yapılmak İstenen Yahudi

Zorla Müslüman Yapılmak İstenen Yahudi Yeniçerilerden[1] biri çoktandır kızdığı bir Yahudi'yi; “-Niçin bana çarptın?”  bahanesiyle yere yatırmış ve başlamış bağırmaya; “- Tez Müslüman ol! Yoksa sen bilirsin!” Yerde sırtüstü yatan Yahudi, başının üstünde parıldayan kılıcı görünce, işin vahametini anlamış ve hemen, “- Peki, demiş, Ne diyeyim de Müslüman olayım kuzum!” Yeniçeri başlamış düşünmeye... Ama ne denilip de Müslüman olunacağını bir türlü çıkaramamış! “- Onu ben de bilmiyorum!”  Demek zorunda kalmış Kıssadan Hisse:  Bir Yeniçeri ilk bakışta dindar bir insan gibi görünebilir ama… Her ne kadar din gayretiyle harekete geçiyorsa da yaptıkları ve yaptırmak istedikleri itibariyle Müslümanlık değildir. Zira iyi bir Müslüman, inancını zorla ve baskıyla kabul ettirmez. İslâmiyet’i önce kendisi doğru bir şekilde öğrenir. Sonra hayatına tatbik ederek öyle güzel davranışlar gösterir ki onu izleyen kim olursa olsun çok etkilenir. “Gerç

Cebrail Aleyhisselâm'n Yeryüzüne En Hızlı İndiği 3 Hadise…

Cebrail  Aleyhisselâm 'n Yeryüzüne En Hızlı İndiği 3 Hadise… Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem Cebrail Aleyhisselâma sordu: “-Ey Cebrail! Hiç 7 kat semadan yeryüzüne korku ve dehşet içinde hızlıca indin mi?” Cebrail: “Evet, Ya Muhammed 3 kez dediğin şekilde indiğim oldu. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz(sav) sordu: Nasıl oldu anlat? “Birincisi dedi Cebrail Aleyhisselâm; Hz. İbrahim Aleyhisselâm ateşe atılırken Allah Celle Celâlühü bana dedi ki: Sor bakalım İbrahim’in bizden bir dileği var mıdır? O sırada İbrahim ateşe atılmış şekilde havada ilerliyordu. (O zaman mancınık yöntemiyle ateşe atmışlardı, İbrahim Peygamberi)… Cebrail Aleyhisselâm; hemen süratle indim yeryüzüne ve İbrahim Aleyhisselâma sordum: “- Var mıdır Rabbinden istediğin bir şey?” İbrahim Aleyhisselâm cevapladı: “- Çekil çekil! Rabbim’den geldiysen başım üstüne.” Bunun üzerine, Yaradan emretti, ateşe: “Serin ol! Yere yumuşak ol!” Dedi. Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi

Şehitlerin Âhiretteki Sevabı

Şehitlerin Âhiretteki Sevabı Hadisler: Ebû Hüreyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre, Resûlullah Sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Şehitler beş kısımdır: Bulaşıcı hastalığa yakalanan, ishale tutulan, suda boğulan, göçük altında kalan ve Allah yolunda savaşırken şehit olanlar." Buhârî, Cihâd 30; Müslim, İmâre 164. Ayrıca bk. Buhârî, Ezân 32; Tirmizî, Cenâiz 65 Yine Ebû Hüreyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre,   Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: – "Siz kimleri şehit sayıyorsunuz?" diye sordu. Sahâbîler: – Yâ Resûlallah! Kim Allah yolunda öldürülürse o şehittir, dediler. Peygamber Efendimiz: – "Öyleyse ümmetimin şehitleri oldukça azdır!" buyurdu. Ashâb: – O halde kimler şehittir, yâ Resûlallah! Dediler. Resûl-i Ekrem: – "Allah yolunda öldürülen şehittir; Allah yolunda ölen şehittir; bulaşıcı hastalıktan ölen şehittir; ishalden ölen şehittir; boğularak ölen şehittir" buyurdu.