Kayıtlar

Kudüs’te Son Osmanlı Alayı…

Resim
Kudüs’te Son Osmanlı Alayı…    Birinci Dünya Savaşı’nın en şiddetli muharebelerinin gerçekleştiği cephelerden biri de Sina – Filistin Cephesi’ydi. Osmanlı, taarruz cephesi olarak açtığı Sina Filistin’de, Süveyş ve Mısır’ı alarak, İngilizlerin Hindistan ile ilişkisini kesmeye çalışıyordu. İngiltere ise Filistin’le birlikte, Arap Yarımadası’na ve böylece petrole tam hakimiyet elde etme amacı güttü. Cemal Paşa’nın, 1915′te 14 bin deveyle iki koldan Süveyş Kanalı’na yaptığı ilk harekat başarılı olamadı. 1916 yılında ikinci harekat başladı. Ama o sırada başlayan Arap isyanı için birliklerin bir kısmı Hicaz’a yönlendirilince, ordunun geri kalan kısmı, Gazze- Şeria- Birüsseba hattında savunmaya çekildi. 1917 baharında İngilizler, Gazze’ye karşı saldırıya geçti. İlk iki saldırı püskürtüldü. 24 Ekim 1917′de İngilizler, Hindistan’dan topladığı kuvvetlerle yani 138 bin askerle son taarruza başladı. Ve, Osmanlı Ordusu’ndaki Alman subaylardan albay von Kress’in hatır

Âlemlerin Rabbi olan yüce Mevla’dan istiyorum!

Âlemlerin Rabbi olan yüce Mevla’dan istiyorum!       Gencin biri Ramazan günü içer içer kürkütük sarhoş olur. İçi bulanan sarhoş genç, caminin şadırvanına gider. Yüzünü yıkar, su içmeye başlar. Yaşlı bir Hacı abdest almaktadır. Sarhoş  genç,   suyu içtikten sonra şöyle dua eder. - Allah’ım bana Firdevs Cennetini nasip et! Der. Yaşlı hacı kızar. - Evladım bu halde nasıl Cennet’e gideceksin? Deyince sarhoş kızmış: - Hacı amca sana ne oluyor? Ben Senden mi istiyorum? Âlemlerin Rabbi olan yüce Mevla’dan istiyorum! Demiş.

Kudüs'te Nöbet Tutan Son Osmanlı: Iğdırlı Hasan Onbaşı

Resim
Kudüs'te Nöbet Tutan Son Osmanlı: Iğdırlı Hasan Onbaşı Osmanlı ordusu Kudüs'ten çekilirken (9 Aralık 1917) Mescid-i Aksa'yı koruması için nöbetçi bırakılan Onbaşı Hasan'ın yürekleri titreten öyküsü... Tam 57 yıl nöbetine sâdık kalan Osmanlı askerini, merhum tarihçimiz İlhan Bardakçı 1972 yılının 12 Mayıs günü Mescid-i Aksa'nın merdivenlerinde görür ve yıllar sonra bu inanılmaz karşılaşmayı kaleme alır. Sayesinde haberdar olduğumuz canlı tarih âbidesini şöyle dile getirir rahmetli tarihçimiz: Mevki Kudüs. Mekân Mescid ül Aksa, Tarih 21 Mayıs 1972 Cuma. Ben ve gazeteci arkadaşım rahmetli Said Terzioğlu, İsrail Dışişleri rehberlerinin yardımı ile bu mübarek makamı dolaşıyoruz. Kudüs Kapalı Çarşısı'nda rüzgâr gibi dolanan entarili kahvecilerin ellerindeki askılara çarpmadan biraz yürüdünüz mü, önünüze çıkan kapı sizi Mescid ül Aksa'nın önüne kavuşturur. Miraç mucizesinin soluklanıldığı ilk Kıble'mize yani… Hemen oracıkta, ilk avlu var

İsveçli papazın Müslüman Paylaşımı Rekoru Kırdı

Resim
İsveçli papazın Müslüman Paylaşımı Rekoru Kırdı İsveç Kilise Birliği Sol Bölge Başkanı Stefan Lindquist'in Müslümanlar hakkında yazdığı yazı sosyal medyada beğeni ve paylaşım rekoru kırdı. İsveç Kilise Birliği Sol Bölge Başkanı Stefan Lindquist'in sosyal medyada Müslümanlar hakkında yazdığı makale, hem beğeni ve paylaşım rekoru kırdı hem de ülkenin önde gelen gazetelerinde yer buldu. Lindquist, sosyal medya hesabından paylaştığı; "Müslümanlar ne kadar tehlikeli" başlıklı makalesinde, "Bir Müslüman, bana taze yumurta getirdi." Bir diğeri hatırımı sordu." Bir başkasıysa arabam tamirde olduğu için istediğim yere aracıyla bırakmayı teklif etti." Parası olmayan arkadaşının evine sürekli yemek götüren bir Müslüman tanıyorum." Müslümanlar, gerçekten de ne kadar tehlikeli ve itici insanlar" İfadelerini kullandı. Makalesinde Müslümanlar ile İsveçlileri karşılaştıran Lindquist, "Bir İsveçlinin para almad

Emperyalizm Geri Kalmış Ülkeleri Nasıl Ele Geçiriyor…

Emperyalizm Geri Kalmış Ülkeleri Nasıl Ele Geçiriyor… John Perkins (2006). “Bir Ekonomik Tetikçinin Kitabı” adlı kitabında ABD’nin geri kalmış ülkeleri kazanma, ele geçirme mekanizmasını şöyle anlatıyor. Aslında bu John Perkins’in Türkiye ile bir ilişkisi yok, fakat kitabında öyle şeyler söylüyor ki, siz, bu söylenenleri bir yerlerden tanıyorsunuz. Tanıyorsunuz elbette… Şu yazılanları şöyle bir okuyun bakalım.  “Kendi otomobilini üretemeyen ülkeye borç para verip otobanlar, yollar yaptırırız. Sonra onlara arabalarımızı satarız. Sonra bankalarını satın alırız. O bankalardan halka ucuz krediler verip daha çok araba almalarını sağlarız. Böylece verdiğimiz o krediyi arabamızı satarak geri alırız, hem de faiziyle. O ülkeye Dünya Bankası ya da kardeş kurumlardan bir kredi ayarlarız. Ayarlanan kredi asla o ülkenin hazinesine gitmez. O ülkede ‘proje’ yapan bizim şirketlerimizin kasasına girer. Enerji santralleri, sanayi alanları, limanlar, dev havayolları yapılır... Aslında insa

Ramazan Ayı Öyle Bir Aydır ki...

Ramazan Ayı Öyle Bir Aydır ki... Resûlullah Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem), şabân ayının son günü hutbede buyurdu ki: “Ey Müslümanlar! Üzerinize öyle büyük bir ay gölge vermek üzeredir ki, bu aydaki bir gece (Kadir gecesi) bin aydan daha fâidelidir. Allahü teâlâ bu ayda, her gün oruç tutulmasını emretti. Bu ayda geceleri teravih namazı kılmak sünnettir. Bu ayda, Allah için ufak bir iyilik yapmak, başka aylarda farz yapmış gibidir. Bu ayda, bir farz yapmak başka ayda yetmiş farz yapmak gibidir. Bu ay sabır ayıdır. Sabredenin gideceği yer Cennettir. Bu ay iyi geçinmek ayıdır. Bu ayda müminlerin rızkı artar. Bir kimse, bu ayda bir oruçluya iftar verirse, günahları affolur. Hak teâlâ, onu Cehennem ateşinden azâd eder. O oruçlunun sevâbı kadar, ona sevap verilir.” Eshâb-ı Kirâm; “Yâ Resûlallah! Her birimiz, bir oruçluya iftar ettirecek, onu doyuracak kadar zengin değiliz” dediler. Resûl-i ekrem Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Bir

İnsanın İbâdete Olan İhtiyacı

İnsanın İbâdete Olan İhtiyacı İnsan yaşayabilmesi için birçok nimetlerden yararlanmak zorundadır. Allah’ü Teâlâ’nın nimetlerinden faydalanmadan hayatiyetini sürdüren hiçbir varlık yoktur. Bu sebeple her nimete bir teşekkür gerekir. Nimete teşekkür etmemek nankörlüktür. İbâdetlerin şâhı olan ve Peygamberimizin Aleyhisselâm “Gözümün nûru” 1 dediği namaz, kulun Allah’ü Teâlâ karşısındaki “esas duruşu” demek olup insanın çok yönlü ifâde imkân ve vâsıtalarını bir bütün hâlinde ve sistematik olarak işleme koyan bir fihrist mesabesindedir. Güzel bir usûl ve uygun sözlü formüllerle Allah’ü Teâlâ’nın büyüklüğünü ve yüceliğini belirten; kulun zayıflığını ve güçsüzlüğünü, Allah’ü Teâlâ’ya olan bağımlılığını, şükrân ve minnettârlığını simgeleyen bir ibâdettir.2 Bütün bunlar, namaz merkezli ibâdetin lüzum ve önemini ortaya koymaktadır. Namaz kılanın, diğer mubah dünyevî amelleri, güzel bir niyet ile ibâdet hükmünü alır. Böylece bütün ömür sermâyesini âhirete mal edebilir. Fâni ömrünü tek

Ne Garip Değil mi?

Ne Garip Değil mi? -Dünyaya çıplak geliyorsun... -Makam-mevki, mal-mülk, çoluk-çocuk, eş, arkadaş, dost sahibi oluyorsun... -Gençlik, güzellik, dinçlik, azim, güç- kuvvet veriliyor... -Akıl-zekâ, irade sahibi oluyorsun... -Sonra birer birer bu nimetler elinden alınıyor. -Yaşlanıyorsun gençliğin, güzelliğin, gücün, kuvvetin gidiyor. -Azmin, iraden aklın, zekân da yavaş yavaş tükeniyor... -En sonunda ölüm geliyor. Her şeye "Elveda!" diyorsun. -Bütün bu nimetler sana emanet verilmişti. Emaneti Gerçek sahibine teslim ediyorsun. -Tekrar çıplak olarak dönüyorsun. Bir kefen alırsın o da kabirde çürür. Mahşerde çıplak diriltilirsin. Şimdi düşüncen nedir? Yarın için hazırlığın nedir? Allah hepimizi yarın için hazırlananlardan eylesin... -Öyleyse ey insanoğlu sen çok fakirsin... Hiçbir şeyin yok... Neyin var söyler misin? Neyine güveniyorsun? Bak hepsi emanetti... Hepsi geri alındı. Dünyaya çıplak geldin geriye çıplak gidiyorsun...

Deniz Feneri!

Deniz Feneri! Karanlık ve sisli bir gecede açık denizde yol almakta olan ufak bir savaş gemisinin kaptan köşkünde vardiya nöbeti tutan genç serdümen Temel, tam karşıdan üzerlerine gelmekte olan bir ışık fark etti... Hemen karşı tarafa sinyal göndererek; “Derhal rotanızı 30 derece doğuya çeviriniz!” mesajını geçti... Anında karşıdan gelen cevapta;      “- Sen rotanı 30 derece batıya çevir!” cevabı gelmesin mi? Şaşırıp sinirlenen Temel kaptan bir mesaj daha gönderdi, karşıdan gelen gemiye: “Ben bir savaş gemisiyim! Seyirde önceliğe sahibim! Rotayı senin değiştirmen lazım... Ben aynı rotada seyredeceğim! Rotanı değiştirmezsen ateş açacağımı da unutma!” Karşıdan cevap anında geldi: “- Sen rotanı hemen 30 dereye doğuya çevirmezsen, birazdan kayalara bindireceksin!   Çünkü burası Deniz feneri!”

Miras Vasiyeti

Miras Vasiyeti Zengin bir köy ağası vefat eder. Vasiyeti açılır. Mallarının yarısını (1/2) büyük oğluna, dörtte birini (1/4) ortanca oğluna ve beşte birini (1/5) küçük oğluna bırakmıştır. Bütün mallar paylaşılır ancak Ortada 19 tane de “at” vardır. 19’u ne ikiye, ne dörde, ne de beşe bölmek mümkündür. Köyün en akıllı adamına gidip akıl danışırlar. Adam da onlara yardımcı olabileceğini söyler. Der ki: -“Benim de bir atım var. Alın bunu size veriyorum. Oldu mu 20 at? Yarısını sen al bakalım (10). Dörtte birini de (5) ortanca kardeşin alsın. Beşte birini de (4) en küçüğünüze verelim. On, beş daha on beş. Dört daha on dokuz. Verin bakalım şu bizim geriye kalan düldülü…

Ana Sütünün Üstünlüğü

Ana Sütünün Üstünlüğü Öğretmen, öğrenciye sormuş: -Yeni doğan çocuklar için ana sütü niçin inek sütünden daha yararlıdır? Öğrenci hiç duraksamadan cevabı yapıştırmış: -Ana sütü bir kere çok daha lezzetlidir. Ekşime mekşime yapmaz. Kedi içmez. Taşınması daha kolaydır. Üstelik ambalajı da çok nefistir!

Gülücükleriniz Daim Olsun!

Gülücükleriniz Daim Olsun! Bir gün Ali, öğretmeni Ayşe Hanım’a giderek dersten sonra kendisiyle görüşmek istediğini söyledi. Öğretmen kabul etti ve sordu: – Sorun nedir Ali? – Ben bu sınıfın düzeyine göre fazla zekiyim. Bir üst sınıfa geçmek istiyorum. İstek konusunda bilgi verilen müdür, Ali’ye bunun için bir testten geçmeyi isteyip istemediğini sordu. Ali tereddütsüz kabul etti ve test başladı. – Söyle bakalım ali: 3×4? – On iki – Peki 6×6? – Otuz altı müdür bey! – Japonya’nın başkenti? – Tokyo. Ve test bir saat sürdü, Ali hiç hata yapmadı. Test sonunda Ali’nin öğretmeni de soru sormak istedi. Ali ve müdür bu isteği kabul ettiler. Öğretmen sorulara başladı: – İneklerde dört tane, bende iki tane olan nedir? – Bacaklar öğretmenim! – Doğru! Peki; senin pantolonunun içinde olup, benim pantolonumun içinde olmayan nedir? Müdür bu soruya çok şaşırdı. – Cepler öğretmenim. – Kadınların tüylerinin en kıvırcık olduğu yer ne

Ön Yargılarımız ve Paradigma Değiştirme

Ön Yargılarımız ve Paradigma Değiştirme Önemli bir toplantıda cep telefonuyla bağıra bağıra konuşan bir kişi garibinize gidiyorsa, paradigmanızı değiştirmeden onu değerlendirdiğiniz için, siz yanılıyorsunuzdur. Örneğin trende giderken, bir baba, 3 evladıyla oturup, sürekli ağlayan çocuklarına hiç “Susun!” demeden yolculuğa devam ettiğinde; siz ona ‘ne gamsız adam!’ diyebilirsiniz. Ama sorsanız, onlar hastaneden geliyorlardır; bir saat önce çocukların anneleri ölmüştür ve eve dönüyorlardır. Prof. Covey’in konuşmasını dinlemeye gelen annesi, arka sırada oturan 2 kişinin toplantı boyunca sürekli konuştuklarını görerek, çok öfkelenmiş ve oğlumu küçümsüyorlar diyerek çok üzülmüş. Yemek molasında oğluna; “Şunların kafasına çantamı indiresim geliyor” , demiş. Oğlu, “Anne o adam Finlandiyalı, burada simültane tercüme yok, mecburen tercümanı yanına oturttuk”, demiş. Havaalanında aktarma yapmak isteyen yaşlı bir hanım, uçağının 2 saat gecikmeli olduğunu öğrenince, dergil