Kayıtlar

Şeker Hastalığına Karşı 13 Öneri

Şeker Hastalığına Karşı 13 Öneri Dr. Murat Kınıkoğlu'nun tavsiyeleri Şeker hastalığı, hastanın diyet ve yaşam tarzıyla büyük ölçüde önlenebilecek, geciktirilebilecek bir hastalık olduğu için aşağıdaki gerçekleri bilmemizde yarar var. Okurlarım ve hastalarım bilirler, “hastalık öcüsüyle” insanları korkutmayı doğru bulmam. Buna karşılık bazı önlemler alınarak önlenebilecek, hatta iyileştirebilecek hastalıklarda yılların boşa geçirilmesine çok üzülürüm. Şeker hastalığı, hastanın diyet ve yaşam tarzıyla büyük ölçüde önlenebilecek, geciktirilebilecek bir hastalık olduğu için aşağıdaki gerçekleri bilmemizde yarar var. Şeker hastalığının kötü tarafı, damarların içinde yağ birikimine neden olarak kalp, beyin, böbrek ve göz damarlarını bozması ve zamanla bu organlarda yetmezliklere neden olmasıdır. Böbrek yetmezliğinin ve sonradan olma körlüğün en büyük nedeni şeker hastalığıdır. Yüksek şeker, zamanla sinirleri etkileyerek el, ayak ve yüzde duyu bozuklukları gelişmesine ne

Şişmanlığı Önleyen 5 Öneri

Şişmanlığı Önleyen 5 Öneri Şişmanlık tehlikeli boyutlara ulaşmadan önlenebilir. İşte ipin ucu kaçmadan uygulamanız tavsiye edilen 5 öneri... Olgunluk çağına gelen kadın kilo almaya başlamışsa, bunun sağlık açısından tehlike oluşturacağını düşünmek yanlıştır. Ama önlem almamakta bir o kadar yanlıştır. Şişmanlık tehlikeli boyutlara ulaşmadan önlenebilir. Menopoz öncesinde başlayan şişmanlama, hormon dengesinin yeniden kurulmasıyla sona erebilir. İşte uygulamanız tavsiye edilen 5 öneri. 1- Ölçüleri Sıkı Takip Menopozda özellikle bel bölgesindeki kalınlaşma tehlike işaretidir. Karındaki yağ hücreleri metabolik bakımdan daha faaldirler ve kalçalardaki yağ hücrelerinden daha tehlikelidirler. Bu bölgelerdeki yağ hücreleri, ensüline karşı direnç oluştururlar. Bu da kandaki şekerin temizlenmesi için fazla ensülin üretimini zorunlu hale getirir. 2- Stresten Kaçının Stresin metabolizma üzerindeki etkisi asla hafife alınmamalı. Özellikle menopoz döneminde kadının strese girmesi

Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem’in Hastalara Okuduğu Şifa Duaları

Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem’in Hastalara Okuduğu Şifa Duaları   Tıbbî tedavi yanında telkin ve dua ile tedavi yöntemi (psikolojik tedavi) günümüz müspet bilimi için de büyük önemi haizdir. Hastalık, insanın maneviyatının moral gücünün yüksek olması ile daha kolay aşılabilir. Bunun için dua önemli bir manevî güç teşkil eder. Bu gibi sıkıntılı durumlarda gerek hastanın gerekse onu ziyaret edenlerin hastalıktan şifa bulması için dua etmeleri önem taşır. Ayrıca hasta ziyareti sağlığın ne kadar önemli bir nimet olduğunu hatırlamaya yardımcı olur. Hasta ziyaretinde bulunmak müminlerin birbirlerine karşı görevlerinden biridir. Hastalandığında bir mümini ziyaret ederek gönlünü almaya çalışmak dinimizde büyük değeri olan bir davranıştır. Bir hadis-i şerifte hasta ziyaretinin önemi şöyle dile getirilmiştir: Dinimizin korunmasını istediği beş esastan birisi de hayat ve sıhhattir. Onun için sağlığı korumak ve gerekli tedavi yöntemlerine başvurmak dini bir görevdir.

Ahidname Duası

Ahidname Duası بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ اَللَّهُمَّ فَاطِرَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ٬ عَالِمَ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ. إِنِّي أَعْهَدُ إِلَيْكَ فِي هَذِهِ الحَيَاةِ الدُّنْيَا. أَنِّي أَشْهَدُ أَنْ لَا إِلَهَ إِلَّا أَنْتَ وَحْدكَ٬ لَا شَرِيكَ لَكَ. وَأَنَّ مُحَمَّدًا عَبْدُكَ وَرَسُولُكَ. فَإِنَّكَ إِنْ تَكِلْنِي إِلَى نَفْسِي تُقَرِّبْنِي مِنْ الشَّرِّ٬ وَتُبَاعِدْنِي مِنْ الْخَيْرِ٬ وَإِنِّي لَا أَثِقُ إِلَّا بِرَحْمَتِكَ. فَاجْعَلْ لِي عِنْدَكَ عَهْدًا تُوَفِّينِيهِ يَوْمَ الْقِيَامَة. إِنَّكَ لَا تُخْلِفُ الْمِيعَادَ. آمين Okunuşu: Allahümme fatıres semavati vel erdı alimel ğaybi veş şehadeh. İnni a’hedü ileyke fi hazihil hayatid dünya. İnni eşhedü la ilahe illa ente vahdeke la şerike lek. Ve enne muhammeden abdüke ve rasulük. Fe inneke in tekilni ila nefsi tükarribni mineş şerri ve tübaıdni minel hayri ve inni la esiku illa bi rahmetik. Fec’al li ındeke ahden tüveffinihi yevmel kıyameh. İnneke la tuhliful miâd. Âmin!” Anlamı: “Ey semavâtı ve ye

Seni Kanuna Şikâyet Ederiz...

Seni Kanuna Şikâyet Ederiz... Kul hakkına özen gösteren Sultan Süleyman, bu konuya duyduğu titizlik nedeniyle "Kanuni" lakabını almıştır. Budin Seferinden dönen ordu, yolların darlığı sebebiyle tarlalardan geçmek zorunda kalmıştı. Bu sırada bir köylü, elindekini padişahın atının geçtiği yere fırlatınca at ürkmüş, köylü de yakalanarak padişahın huzuruna getirilmişti. Sultan Süleyman köylüye: -Derdin nedir de böyle yaptın? Diye sorunca, köylü: -Biz fakir köylüleriz. Askerlerinizden bazıları, bizim yeni ektiğimiz tarlalardan geçtiler. Ya bu zararı ödersiniz, ya da sizi şikâyet ederim. Demiş. Bunun üzerine Kanuni köylüye: -Peki, bizi kime şikâyet edeceksiniz? Diye sormuş. Köylü: -Siz Kanuni değil misiniz? Sizi kanuna şikâyet ederiz. Deyince Sultan Süleyman çok memnun olmuş ve hemen köylülerin zararlarını hesaplattırıp zararı ödemiş.

Allah’ım Onu Koru

Allah’ım Onu Koru Genç adam, evinin alt katında marangozluk yapıyordu. Kapı ve pencere konusunda uzmandı. Fakat plâstik pencereler yaygınlaşınca, ahşap olanlara rağbet azaldı. Bu yüzden işler iyi gitmiyordu. Üstelik de çocukları büyümüş, biri hariç okula başlamıştı. Masrafları artınca, yanındaki kalfasına yol verdi. İşe biraz daha erken koyulur, yardımcıya ayırdığı parayı, çocukların harçlığına katardı. Adam, bir gün çalışırken, elektrik kesildi. Ve uzun süre beklediği halde gelmedi. Aksi gibi, o akşamüzeri teslim etmesi gereken birkaç pencere vardı. Boş kalmayı sevmezdi. Planyayı yağladı, talaşları süpürdü. Biraz dinlenmek için eve çıkarken, sigortaya göz attı. Eğer yanılmıyorsa, bu iş normal değildi. Biri gelip sigortayı kapatmış olmalıydı. Şalteri kaldırınca, atölye aydınlandı. Tahminleri doğru çıkmıştı ama bu işe bir anlam veremiyordu. Şaka dese, böyle bir şaka yapılmazdı. Kendisini kıskanacak bir düşmanı da yoktu. İşe koyulduğunda, yine aynı şey oldu. Ama bu sefer suçl

Uzaklaşan Kalpler

Uzaklaşan Kalpler Hintli bir düşünür öğrencileri ile gezinirken Ganj nehri kenarında birbirlerine öfke içinde bağıran bir aile görmüş. Öğrencilerine dönüp:  “insanlar neden birbirlerine öfke ile bağırırlar?” diye sormuş. Öğrencilerden biri “çünkü sükûnetimizi kaybederiz” deyince ermiş “ama öfkelendiğimiz insan yanı başımızdayken neden bağırırız? O kişiye söylemek istediklerimizi daha alçak bir ses tonu ile de aktarabilecekken niye bağırırız?” diye tekrar sormuş. Öğrencilerden ses çıkmayınca anlatmaya başlamış: “İki insan birbirine öfkelendiği zaman, kalpleri birbirinden uzaklaşır. Bu uzak mesafeden birbirlerinin kalplerine seslerini duyurabilmek için bağırmak zorunda kalırlar. Ne kadar çok öfkelenirlerse, arada açılan mesafeyi kapatabilmek için o kadar çok bağırmaları gerekir.” “Peki, iki insan birbirini sevdiğinde ne olur? Birbirlerine bağırmak yerine sakince konuşurlar, çünkü kalpleri birbirine yakındır, arada mesafe ya yoktur ya da çok azdır. Peki, iki insan b