Kayıtlar

Recep Ayının Faziletleri

Recep Ayının Faziletleri Recep Ayının Faziletleri Hakkındadır -İkrime, İbn-i Abbas’tan (RA) naklen Rasulüllah (SAV) Efendimizin şöyle buyurduğunu anlattı: - “Receb Allah’ın Celle Celâlühü ayıdır; Şaban benim ayımdır; Ramazan ümmetinin ayıdır.” Musa b. İmran; Enes b. Malik’ten (RA) anlattığına göre; Rasulüllah (SAV) Efendimiz şöyle buyurmuştur: - “Cennette bir ırmak vardır; bu ırmağın adı: Receb’dir. Sütten daha beyaz, baldan daha tatlıdır. Bir kimse, receb ayında bir gün oruç tutar ise, Allah-ü Teâlâ, kendisine o ırmaktan içirir.” Enes b. Malik’in (RA) şöyle dediği anlatıldı: - Cennette bir köşk vardır; buna ancak receb ayında oruç tutanlar girebileceklerdir. Ebu Hüreyre (RA) şöyle anlattı: - Rasulüllah (SAV) Efendimizin ramazan ayı dışında; ancak Receb ve Şaban ayında oruç tutardı. Enes b. Malik (RA) r.a. Rasulüllah (SAV) Efendimizin şöyle buyurduğunu anlattı: - “Bir kimse, bu haram aylarda üç gün oruç tutar ise, yani: Perşembe, cuma, cumartesi gününü, Allah-ü T

Receb-i Şerif

Receb-i Şerif Recep Kelimesi Üzerine - Recep. Lâfzı, iştikak yollu çıkan isimler arasında sayılır. Kelime kökü de: - Tercip. Masdarı köküdür. Tercib ise. Araplara göre şu demeğe gelir: - Saygı. Yani: Tâzim. Bu aya saygı gösterip tâzim edildiği zaman şöyle denir: - Ben bu aya saygılı oldum. (Recebtü hâzeşşehre) Bu tâbir, Habbab b. Münzir b. Cümuh’un sözünde dahi geçmiştir. Ki, bu Sakîfe-i Beni Sâide'de olmuştu. Şöyle ki: Rasulüllah Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimiz vefat ettiği gün, tayin edilecek halife için, ansar ve muhacirin ihtilâfa düştüler. Bu arada, ansar, muhacirine şöyle dedi: - Bir emir sizden olsun; bir tane de bizden. Bu sırada, Habbab kızdı; kılıcını çekti ve şöyle dedi: - Ene cüzeylehal-Muhakkek ve uzaykuhal-mürecceb. (Kavmim arasında ulu, onların boyun eğip saygı gösterdiği biriyim.) Burada; bu cümlenin biraz lügat manâsına göre ayrıntılarına girelim: - Cüzayk. Tâbirini kullanmıştır ki; şu demeğe gelir: - Sahiplerine göre p

Recep Ayı Duası

Recep Ayı Duası Enes b. Malik (radiyallahü anh)’ın rivayet ettiğine göre Recep ayı girdiğinde Peygamber Efendimiz şöyle dua ederdi: عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ رَضِيَ اللهُ عَنْهُ قَالَ: كَانَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِذَا دَخَلَ رَجَبٌ قَالَ: اللَّهُمَّ بَارِكْ لَنَا فِي رَجَبٍ وَشَعْبَانَ وَبَلِّغْنَا رَمَضَانَ. Allah’ım! Recep ve Şaban aylarını hakkımızda mübarek eyle ve bizi Ramazan ayına ulaştır! (Mu’cemü’l-Evsat, 4/189; az farkla Müsned, 1/259)

Allah’ü Teâlâ’nın Sevmediği Üç Kişi Hangileridir?

Allah’ü Teâlâ’nın  Sevmediği Üç Kişi Hangileridir? Allah’ü Teâlâ’nın gazaplandığı üç kişi: 1- Zina eden yaşlı kişi, 2- Büyüklük taslayan fakir, 3- Ve hakka tecavüz eden zâlim zengindir.” (Nesâî, Kıyam-ül leyl: 17, Tirmizî)

Allah’ü Teâlâ’ya Misafir Olmak

Allah’ü Teâlâ’ya Misafir Olmak Herkesin birbirini tanıdığı küçük bir kasabada, bir ayyaş yaşıyordu. Bütün gününü, gecelerinin çoğunu kasabanın meyhanesinde geçiriyordu. Evini, işini, çoluk-çocuğunu çoktan unutmuştu. Bu yüzden herkes kendisine soğukluk duyuyordu. Kimse kendisiyle ne doğru dürüst konuşuyor, ne de selam alıp veriyordu. Bu haldeyken günün birinde vakti saati doldu ve öldü. Kendisine yaşarken duyulan hoşnutsuzluk ölümünden sonra bile sürdürüldü. O kadar ki, namazını kılacak kimse çıkmadı. Cenazesi ortada kaldı. Adamın karısı kocasının ölüsünü bir küfeye koyup sırtına yüklendi ve gömmesi için o çevrede yaşayan ve iyilikseverliği ile tanınan bir çobana götürdü. Çoban bir çukur açıp adamı gömdü Ardından herkes "Cehennemi boylamıştır!" diye düşünüyordu. Aradan bir müddet geçti Beldenin ileri gelenlerinden biri rüyasında ayyaş adamı Cennet’te gördü "Adam canım rüyadır, rüyada her şey görülür!" diye geçiştirdi. Ama her gece aynı rüya tekrarlanıyordu. H

Hediyelerin Hazırsa; Ölümü Temenni Edebilirsin!

Hediyelerin Hazırsa; Ölümü Temenni Edebilirsin! Bir kimse, Peygamber efendimize gelerek dedi ki: -İzin ver yâ Resulallah, ölümümü temenni edeyim. Peygamber efendimiz buyurdu ki: -Ölüm öyle bir şeydir ki onun için hazırlıklı ol! Yol uzun, azık ister. Ölümü temenni edenin on hediye hazırlaması lazım. O kimse sordu: - Hediyeler kime yâ Resulallah? Peygamber efendimiz buyurdu: 1- Azrail'in hediyesi 2- Kabrin hediyesi 3- Münker ve Nekir'in hediyesi 4- Mizanın hediyesi 5- Sırat köprüsünün hediyesi 6- Malik'in hediyesi 7- Rıdvan'ın hediyesi 8- Ruhun hediyesi 9- Peygamberinin hediyesi 10- Rabbinin hediyesi. - Bu hediyeler nelerdir, ya Resulallah? Azrâil'in hediyeleri dörttür: 1- İyi huylu olmak, 2- Geçirdiğin ibadetleri kaza etmek, 3- Ölüme hazırlanmak, sefere çıkacak yolcu gibi, 4- Kalbinde Allah aşkını taşımak. Kabrin hediyeleri de dörttür: 1- Söz taşımayı terk, 2- Elbiseye idrar sıçratmamak, 3- Kur'a

Af ve Afiyet Duası

Af ve Afiyet Duası اَللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ الْعَفْوَ وَالْعَافِيَةَ فِي الدُّنْيَا وَالآخِرَةِ، اَللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ الْعَفْوَ وَالْعَافِيَةَ فِي دِينِي وَدُنْيَايَ وَأَهْلِي وَمَالِي، اَللَّهُمَّ اسْتُرْ عَوْرَاتِي، وَآمِنْ رَوْعَاتِي اَللَّهُمَّ احْفَظْنِي مِنْ بَيْنِ يَدَيَّ وَمِنْ خَلْفِي وَعَنْ يَمِينِي وَعَنْ شِمَالِي وَمِنْ فَوْقِي، وَأَعُوذُ بِعَظَمَتِكَ أَنْ أُغْتَالَ مِنْ تَحْتِي Cübeyr bin Mut’im (Radiyallahu Anh) şöyle dedi: “Ben, Abdullah ibni Ömer (Radiyallahu Anhuma)’yı şöyle derken işittim: Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) akşam ve sabah vakitlerine eriştiği zaman şu duaları okumayı asla terk etmezdi: Okunuşu: Allâhümme innî es'elükel-afve vel-âfiyete fiddünya vel-âhireti. Allâhümme inni es'elükel-afve velâfiyete fî dînî ve dünyaye ve ehli ve malî. Allahümmestûr e'vrâti ve âmin rev'ati. Allahümmehfezni min beyni yedeyye ve min halfi ve an yemînî ve an şimali ve min fevki ve euzu biazametike en egtâle min tahtî.

Sen Kendin Kurt Olmuşsun!

Sen Kendin Kurt Olmuşsun! Dımışk (Şam)’taki dostların sohbetinden bana bir bıkkınlık geldi. Başımı alıp Kudüs Çölü’ne doğru yola koyuldum ve Hristiyanlara esir oluncaya kadar çölde hayvanlarla beraber yaşadım. Hristiyanların eline düşünce beni Trablus hendeğinde Yahudilerle birlikte çamur işinde çalıştırdılar. Daha önce aramızda bulunan Halep reislerinden biri oradan geçti ve beni tanıdı. Bana seslenerek “Ey falan adam! Bu ne haldir?” Dedim: “Ne yapayım?” “Bir zamanlar Allah’la beraber olayım diye insanlardan kaçıp dağlara ve çöllere geldim. Şu anda insan olmayanlarla vakit geçiriyorum. Dolaysıyla hangi halde olduğumu kıyas et!” “Dostlarla birlikte ayağı zincirli olmak, yabancılarla gül bahçesinde olmaktan daha iyidir.” Bu halime acıdı ve on dinar verip beni bu esaretten kurtardı. Kendisiyle birlikte beni de bu Halep’e götürdü. Yüz dinar mihr karşılığında kendi kızını bana nikâhladı. Bir müddet geçti. Kızın huysuzluğu ve kavgacı kişiliği ortaya çıktı. Uzun dilliliği i

Bundan Büyük Günah Olur mu?

Bundan Büyük Günah Olur mu? Mûsâ aleyhisselâmın ümmetinden biri, otuz sene ibâdet etmiş. Bir bulut kendisine gölge yaparak, güneşten korumuştu. Bir gün bulut gelmemiş, güneş altında kalmıştı. Annesine sebebini sormuş. “Herhâlde bir günah yapmışsın!”, demişti. “Hayır, günah işlemedim!” deyince, “Göklere, çiçeklere bakmadın mı? Onları görünce, yaratanın azametini düşünmedin mi?” demiş. “Evet, baktım. Fakat, tefekkürde kusur ettim!” deyince, “Bundan büyük günah olur mu? Hemen tövbe et!”, demişti...  (Alıntı)

Daha Zahit Bir Kimseyi Ara Bul!

Daha Zahit Bir Kimseyi Ara Bul! Padişahın birinin önemli bir işi oldu. Ve kendi kendine “Eğer bu işim, istediğim gibi sonuçlanırsa şu kadar dirhem zahitlere vereceğim.” Dedi. İş istediği gibi oldu ve çok sevindi. Sıra söz verdiği nezir (adak) işine geldi. Zahitlere vermek üzere has hizmetçilerden birine bir kese altın verdi. Derler ki hizmetçisi çok akıllı ve zeki idi. Bütün gün şehri gezdi ve geceleyin geri döndü Altın kesesini öpüp padişahın önüne koydu ve şöyle dedi: “O kadar doşlaşmama rağmen bir zahit bulamadım!” Padişah sordu: Bu ne uydurma hikayedir. Benim bilgdiğim bu şehirde dört yüz zahit var. Köle; “Ey cihan efendisi! Zahit olanlar hediyeyi kabul etmedi, kabul edenler de zahit değildi.” Diye cevap verdi. Padişah güldü ve hizmetçilerine “Zahitlere karşı benim ne kadar sevgim varsa şu küstahın da o kadar düşmanlığı vardır. Fakat hak ondan yanadır.”  Dedi. Dirhem ve dinar alan bir zahid gördünse daha zahit bir kimseyi ara bul! (Alıntı)

İşlerin Düzelmesi Ve İşlerin Yolunda Gitmesi İçin Dua

İşlerin Düzelmesi Ve İşlerin Yolunda Gitmesi İçin Dua Enes bin Malik (Radiyallahu Anh) şöyle dedi: Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem kızı Fatıma Radiyallahu Anha’ya şöyle buyurdu: “Benden işittiğin ve sana tavsiye ettiğim, şu duayı sabah ve akşam okumaktan sana mani olan şey nedir?” "يَاحَيُّ يَا قَيوُّمُ! بِرَحْمَتِكَ أَسْتَغِيثُ، أَصْلِحْ لِى شَأْنِي كُلَّهُ، وَلاَ تَكِلْنِي إِلَى نَفْسِي طَرْفَةَ عَيْنٍ" Okunuşu: “Ya Hayyu ya Kayyum, bi rahmetike estağîsu, eslih li şenî küllihi ve la tekinlî ila nefsî  tarfete aynin.”(Mecmau’z-zevaid, 10/117).  Anlamı: “Ey gerçek hayatın sahibi olan Hay, ey her şeyi varlıkta durduran Kayyum! Senin rahmetine sığınıyorum/yardım diliyorum, her yönden benim durumumu düzelt ve bir an olsun beni nefsime bırakma!”. Kaynak: Hakim Müstedrek 1/730, 1875, 2000, Ebu Ya’lâ 914, Bezzar, Nesei, Tergib ve Terhib 2/87, Albânî Sahihu’l-Cami’ 4777

Hasan Basri Hazretleri Ve Papaz

Hasan Basri Hazretleri Ve Papaz Hasan-ı Basrî Hazretleri ile bir papaz münazaraya tutuşurlar. Hasan-ı Basrî Hazretleri hak dinin ancak İslâmiyet olduğunu ve o gelmekle diğer dinlerin hükümlerinin Allah tarafından iptal edildiğini, her ne kadar delilleri ile ortaya koydu ise de papaz bir türlü kabul etmez. En sonunda Hasan-ı Basrî Hazretleri, papaza: — İkimiz de elimizi ateşe sokalım, hangisi yanmazsa onun dediği doğrudur, der. Tabii papaz korkar ve elini ateşe sokmağa yanaşmak istemez. Bu sefer Hasan-ı Basrî Hazretleri ateşin başında münakaşa yaparlarken tutar papazın elini zorla ateşe sokar. Fakat hayret! Bu sefer papazın eli de yanmaz. Papaz hayretler içinde Hasan-ı Basrî Hazretlerinin yüzüne bakarken içine: — Senin elin Kur'an okuyan bir ele değdi. Ondan dolayı ateş onu yakmaz oldu, Diye ilham gelir. Hasan-ı Basrî'nin açık kerametini ve îslâmın mucizesini gözleriyle gören papaz “Eşhedü enla ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden Abdühü ve Resûlüh”

Sağırın Hasta Ziyareti

Sağırın Hasta Ziyareti İyi kalbli sağır bir adam, komşusunun hasta olduğunu duyup ziyaretine gitmek istemiş ve kendi kendine: — Ben sağırım, o ise hasta... Adamın sesi zaten zor çıktığı için fazla zorlamaya gerek yok. Hastaya sorulan şeyler ve alınan cevaplar zaten bellidir. Ben nasılsınız derim, o iyiyim, der. Ben de ne yiyorsunuz derim, o bir yemek ismi söyler, ben de afiyet olsun, derim... Doktorlardan tedaviye kim geliyor, derim, o bir doktor ismi söyler. Ben de iyi bir doktor derim, olur biter, Diye düşünür ve hastayı ziyarete varıp başucuna oturur. — Nasılsınız? Dîye hâl-hatır sormaya başlar. Hasta inleyerek: — ölüyorum, Diye cevap verince, sağır hazırlandığı gibi: — Oh, oh çok güzel çok güzel... Memnun oldum, Diye mukabele eder. Hasta sinirlenir: — Bu ne demek, adam ölmemi istiyor galiba? Der. Adam tekrar sorar: — Ne yiyebiliyorsunuz? Hasta sinirli sinirli: — Zehir yiyorum! Der. Sağır onun bir yemek ismi söylediğini sanıp:

Zekât, Malı Korur

Zekât, Malı Korur Hazreti Peygamber Efendimiz, bir gün ashabına zekâtın faydalarından bahsediyor: — Zekât malınızı manevî bir kal'a ile kal'alar ve muhafaza altına alır, buyuruyordu. Yoldan geçmekte olan bir Nasranî, bu sözleri duydu ve denemeye karar verdi; eve gitti nesi varsa zekâtını ve sadakasını ayırdı; fakir-fukaraya taksim etti. Bu sıralarda onun bir ortağı ticaret maksadıyla sefere çıkmıştı. Hristiyan: — Eğer diyordu, Muhammed'in dediği doğru çıkarsa onun hak peygamber olduğuna karar verir dinini kabul ederim, yok eğer bu kadar malı taksim ettiğim halde bir aidesi olmazsa, kılıcımı alır onunla har-bederim, diyordu. Hristiyan, verdiği sadakanın neticesini beklerken ortağından bir mektup aldı. Mektupta: — Maalesef yolumuzu eşkiyalar kesti ve kervanda ne varsa herşeyi aldılar, deniyordu. Hristiyan beyninden vurulmuşa döndü. Kılıcı aldığı gibi Hazreti Muhammed'i öldürmek üzere yola çıktı. Pür - hiddet yoluna devam ederken ikinci bir me