Sen Kendin Kurt Olmuşsun!
Sen Kendin Kurt Olmuşsun!
Dımışk (Şam)’taki dostların sohbetinden bana bir
bıkkınlık geldi. Başımı alıp Kudüs Çölü’ne doğru yola koyuldum ve Hristiyanlara
esir oluncaya kadar çölde hayvanlarla beraber yaşadım.
Hristiyanların eline düşünce beni Trablus hendeğinde
Yahudilerle birlikte çamur işinde çalıştırdılar.
Daha önce aramızda bulunan Halep reislerinden biri
oradan geçti ve beni tanıdı. Bana seslenerek “Ey falan adam! Bu ne haldir?”
Dedim: “Ne yapayım?”
“Bir zamanlar Allah’la beraber olayım diye insanlardan
kaçıp dağlara ve çöllere geldim. Şu anda insan olmayanlarla vakit geçiriyorum. Dolaysıyla
hangi halde olduğumu kıyas et!”
“Dostlarla birlikte ayağı zincirli olmak,
yabancılarla gül bahçesinde olmaktan daha iyidir.”
Bu halime acıdı ve on dinar verip beni bu esaretten
kurtardı. Kendisiyle birlikte beni de bu Halep’e götürdü. Yüz dinar mihr karşılığında
kendi kızını bana nikâhladı. Bir müddet geçti. Kızın huysuzluğu ve kavgacı
kişiliği ortaya çıktı. Uzun dilliliği ise gittikçe artıyor ve huzurumuzu
bozuyordu.
İyi bir adaman sarayında kötü bir kadının bulunması
(O adamanın sarayı), bu dünyada Cehennemdir. Sakın kötü arkadaştan (hanımdan)
sakın, ey Allah’ım! Bizi Cehennem ateşinden muhafaza et!
Bir gün hakarette hayli ileri gitti ve bana şöyle
dedi: “Sen babamın on dinar karşılığında satın aldığı kimse değil misin?”
Ben de dedim:
“Evet… Babanın on dinar vererek Frenklerden kurtarıp
da yüz dinarla sana esir ettiği kimseyim!”
“İşittim ki: İleri gelenlerden bir koyunu bir kurdun
pençesinden ve ağzından kurtarmış. Gece olunca da bıçağı boynuna dayamış.
Kesileceğini anlayan zavallı koyun şöyle demiş: “Kurdun pençesinden kurtardın
fakat görüyorum ki sen kendin kurt olmuşsun!” (Alıntı)
Yorumlar
Yorum Gönder