Kayıtlar

Bir Bebeğin Duası

Bir Bebeğin Duası Seherde açılan güller hürmetine Zikrinle dönen diller hürmetine Rükûya bükülen beller hürmetine Cehennem nârına yakma ya Rabbî! Yolunda kaim kullara bağışla Rızana giden yollara bağışla Arşına açılan ellere bağışla Cahîm'in içine sokma ya Rabbi! Secdeye kapanan başlar hürmetine Aşkınla sızlayan kalpler hürmetine Gecelerde dökülen yaşlar hürmetine Gazabınla bize bakma ya Rabbi! Uhud'da yarılan yüze bağışla Mi'rac'da gören göze bağışla O anda geçen söze bağışla Sırattan aşağı dökme ya Rabbi! Cemi peygamberlerin canı hürmetine Cihar-ı Yar-ı Güzin'in dini hürmetine Uhud şehitlerinin kanı hürmetine Suçlarımızı başa kakma ya Rabbi! Muhammed Mustafa (Aleyhisselâm)'ın özüne bağışla Fatıma-tüz-Zehra adlı kızına bağışla Yetim yetemanın yüzüne bağışla Huzurunda boynumuzu bükme ya Rabbi! Kur'an'ı Kerim'de geçen kelam hürmetine Mekke, Medine'deki âlem hürmetine Arş, Kürs, L

Neme Lâzım Be Sultânım!

Neme Lâzım Be Sultânım! Kanuni Sultan Süleyman, en yüksek duruma getirmiş olduğu devletin akıbetini hayâl eder, günün birinde “Osmanoğulları da inişe geçer çökmeye yüz tutar mı?” diye derin derin düşünmeye başlar... Bu gibi soruları çoğu zaman süt kardeşi meşhur âlim Yahyâ Efendi’ye sorduğundan bunu da sormaya niyet eder. Güzel bir hatla yazdığı mektubu keşfine inandığı Yahyâ Efendi’ye gönderir... “Sen ilahî sırlara vâkıfsın. Kerem eyle de bizi aydınlat. Bir devlet hangi halde çöker? Osmanoğulları’nın âkıbeti nasıl olur? Bir gün olur da izmihlâle uğrar mı?” şeklinde mektubunu gönderir. Güzel bir hatla yazılmış mektubu okuyan Yahyâ Efendi’nin cevabı bir bakıma çok kısa, bir bakıma içinden çıkılmaz bir hâl alır: “Neme lâzım be Sultânım!” Topkapı Sarayı’nda bu cevabı hayretle okuyan Sultân, bir mânâ veremez. Yahyâ Efendi gibi bir zâtın böylesine basit bir cevapla işi geçiştireceğini pek düşünmez. Söylenmeye başlar: “Acaba bilmediğimiz bir mânâ mı vardır bu cevapta?”

Yumuşak Ve Cömert Ol

Yumu ş ak Ve Cömert Ol “Allahü teâlâyı an. Allahü teâlâyı anmaktan gâfil olan ölü ve âmâdır, kördür. Allahü teâlâyı anmak kalbin cilâsıdır. Günahları temizler. Günahlarından tövbe et. İ lmihâl bilgilerini ihlâs ile ö ğ ren. Din büyüklerinin yolunda ol. Kalbini dalâletten, yanlı ş ve bozuk inanı ş lardan temizle. Ehl-i sünnet vel-cemâat îtikâdına yapı ş . Her zaman abdestli bulun. Farzları ve vâcipleri yerine getir. Resûlullah efendimizin sünnetlerine yapı ş makta çok gayretli ol. Dinde azîmetlere yapı ş , ruhsatlardan, zaruret sebebiyle izin verilen ş eylerle amel etmekten uzak dur. Bid’atleri, dinde olmayıp, dîne sonradan ibâdet ve îtikâd olarak giren hurafeleri terk et. Bozuk kimselerin yanına gitme. Kötü huylarını at. İ yi, be ğ enilen huylarla bezen. Yumu ş ak ve cömert ol. Cahillerle mücadeleden yüz çevir. İ nsanların faydası için yeryüzü gibi ol. İ nsanlardan gelen eziyet ve sıkıntılara sabret. Beyzâde Hacı Mehmed Nûri Efendi

Endüstriyel Terör

Endüstriyel Terör Bizdeki “tedhiş”’in karşılığı olarak, Fransızca ‘terreur’ kelimesinden lisânımıza “terör” kelimesi geçmiş. Yıldırmak ve korkutmak maksadıyla kanunlara karşı gelerek sistemli bir şekilde şiddet ve cinâyetlere başvurma hareketine terör deniliyormuş. Tedhiş ise korku salma, ürkütme ve dehşete düşürücü fillere verilen bir isim. Tuttuğu siyâsî dâvâyı zorla kabûl ettirmek için karşı tarafa dehşete düşürücü davranışlarda bulunan yâni haklı ya da haksız olmasından bağımsız olarak, suçlu veya mâsum ayırımı yapmaksızın çeşitli araçlar kullanarak cebir, şiddet uygulayan, cana, mala, nesle, inanca, geleceğe zarar veren kimseler ‘ terörist ’ yâhut ‘ tedhişç i’ olarak adlandırılıyor. Burada durup hep birden derin ama çok derin bir nefes almak zorundayız. Zîrâ birileri alıcılarımızla oynadığı için terörü sâdece şehrin ortasında bomba patlatmak, eline silah alıp toplu katliâm yapmak olarak anlıyoruz. Oysa bu terörün sâdece bir yönü ve terörden söz ediyorsak bu hususta ciddî

Artık Kendimize Gelmemiz Lazım

Resim
Artık Kendimize Gelmemiz Lazım Yaklaşık yüzyıldır Kan ve gözyaşı Müslümanların kaderi oldu. Birileri İslam dininin yüksek hakikatlerini ve Müslümanları planlı bir propaganda ile kötüleyip onları sömürmek için elinden geleni yaptı ve şimdide yapıyor. Bin üç yüz sene dünyaya huzur ve refahın en güzel örneklerini göstermiş İslam Ümmeti yaklaşık yüzyıldır kan, gözyaşı ve hüzün yaşamaktadır. Genel manasıyla dünyaya baksanız. Bütün huzursuzluklar, ölümler ve zulümler hep İslam coğrafyalarında   yaşanmaktadır. Filistin’de, Suriye, Irak, Afganistan, Arakan ve diğerleri… Birileri Müslümanların rahat ve huzur içinde olmalarını istemiyor. Niçin istesin ki? Çünkü Müslümanların huzurlu bir yaşam sürmeleri onların iktidarlarının ellerinden gitmesi demektir. Düşünebiliyor musunuz? Mısır gibi yeraltı ve yerüstü zenginlikleriyle zengin bir ülkenin halkının yüzde yetmişi sefalet içinde yaşıyor. Peki, bu zenginlikleri kim sömürüyor. Tabii ki özelde (içeride) sömürgeci güçlerin uşağı p

İmamı Azam Ebu Hanife Rahmetullahi Aleyh’in Vasiyeti

İmamı Azam Ebu Hanife Rahmetullahi Aleyh’in Vasiyeti Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla İman; lisan ile ikrar, kalb ile tasdiktir. Sadece ikrar iman olmaz. Çünkü sadece ikrar iman olsaydı, bütün münafıkların mü'min olmaları gerekirdi. Keza sadece tasdik de iman olmaz. Eğer sadece tasdik iman olsaydı, bütün kitap ehlinin mü’min olması gerekirdi. Hâlbuki Allah; "Allah şahitlik eder ki, münafıklar yalancıdırlar. "(el- Munafikun,1) ve "Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler Peygamberi oğullarını tanır gibi tanırlar. "(el-Bakara,146.) buyurmaktadır. İman artmaz ve eksilmez. Çünkü imanın artması ancak küfrün azalmasıyla; eksilmesi de küfrün artmasıyla tasavvur olunabilir. Bir sahsın aynı durumda mü’min ve kâfir olması nasıl mümkün olur? Mü’min gerçekten iman eden, kâfir de gerçekten inkâr eden kimsedir. İmanda şüphe olmaz. Zira Yüce Allah "Onlar gerçekten mü'minlerdir. "(el-Enfal,4.) ve "Onlar gerçekten kâfirlerdir. "(en-Nisa,151.

İmam Azam Ebu Hanife Rahmetullahi Aleyh Kimdir

İmam Azam Ebu Hanife Rahmetullahi Aleyh Kimdir?  İmam Azam Ebu Hanife, Zuta b. Mah oğlu Sabit oğlu Numan`dır. Irak fakihi  ve Rey ehlinin öncüsüdür. Bugün islâm ülkelerinin ekserisinde hüküm süren Hanefi mezhebinin sahibidir. İlk defa o fıkhı parçalamış ve onu fasıllara, kısımlara ayırmış, meselelerini birbirine karışmaktan kurtarmış ve fıkıhta ki kıyasları da düzene sokmuştur. Meşhur olan görüşe göre dedesi Zatu Kabil Fürslerindendir. Hicri 80 yılında doğmuş ve Küfe’de yetişmiştir. Âsım kıraati üzere Kur`an-ı Kerim’i ezberledi. Hadis, edebiyat, şiir, nahiv öğrendi. Kıymetli Öğütlerinden Bazıları ·         Her ay oruç tutacağın belirli günlerin bulunsun. Bu konuda başkaları seni örnek alsın. ·         Mecbur kalmadıkça alış-veriş işleriyle uğraşma! Bu islerini güvendiğin kişilere gördür! ·         Kendini kontrol et, başkalarını gözet ki ilmin ile hem dünyan hem de ahiretinden yararlanılsın. ·         Dünyalıklarına ve bulunduğun hâline güvenme! Çünkü Allah tüm bunlard