Kayıtlar

mektup etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Çanakkale Şehitlerinden Muallim Hasan Ethem Merhumun Annesine Yazdığı Mektup...

Çanakkale Şehitlerinden Muallim Hasan Ethem Merhumun Annesine Yazdığı Mektup... Valideciğim, Dört asker doğurmakla müftehir şanlı Türk annesi, Nasihatamiz mektubunu Divrin Ovası (Niğde) gibi, güzel,  yeşillik bir ovacığın ortasından geçen derenin kenarındaki armut ağacının sayesinde otururken aldım. Tabiatın yeşillikleri içinde mest olmuş ruhumu bir kat daha takviye etti. Okudum,  okudukça büyük dersler aldım. Tekrar okudum. Şöyle güzel ve mukaddes bir vazifenin içinde bulunduğumdan sevindim. Gözlerimi açtım,  uzaklara doğru baktım. Yeşil yeşil ekinlerin rüzgâra mukavemet edemeyerek eğilmesi,  bana, annemden gelen mektubu selamlıyor gibi geldi. Hepsi benden tarafa doğru eğilip kalkıyordu ve beni annenden mektup geldi diyerek tebrik ediyorlardı. Gözlerimi biraz sağa çevirdim güzel bir yamacın eteklerindeki muhteşem çam ağaçları kendilerine mahsus bir seda ile beni tebşir ediyorlardı. Nazarlarımı sola çevirdim çağıl çağıl akan dere,  bana validemden gelen mektuptan dolayı gülü

Evlada Bırakılan İki Mektup

Evlada Bırakılan İki Mektup Yaşlı adam kaçınılmaz sonun yakın olduğunu anlayınca oğlunu yanına çağırmış ve ona zarfları kapalı iki mektup vermiş. Sonra da "Bu mektuplardan ilkini ben öldüğüm sırada, ikincisini ise gasil hanede yıkanırken aç" demiş. Adam ölmüş. Oğlu vasiyeti yerine getirmek için ilk mektubu açmış. Mektupta şu yazıyormuş: "Beni çoraplarımla yıkayıp göm.” Adamı gasil haneye getirmişler. Oğlu imama vasiyetini söylemiş. İmam kaşlarını çatmış: "Bu mümkün değil. Dinen günah olur. Her ölenin bedeni çıplak olarak yıkanır, kefene konur ve toprağa verilir. Aksini ben yapamam, ayrıca baban da günaha girer ve cennete gidemez.” demiş. Oğlu çaresiz karara boyun eğmiş ve ikinci mektubu açmış. Orada da şöyle yazıyormuş. “Bak gördün mü, yanımda çoraplarımı bile götüremiyorum.” (Alıntı)

Abraham Lincoln'un Oğlunun Öğretmenine Yazdığı Mektup

Abraham Lincoln'un Oğlunun Öğretmenine Yazdığı Mektup Öğrenmesi gerekli biliyorum; tüm insanların dürüst ve adil olmadığını, fakat şunu da öğret ona, her alçağa karşılık bir kahraman, her bencil politikacıya karşılık kendini adamış bir lider vardır. Zaman alacak biliyorum fakat eğer öğretebilirsen ona kazanılan bir doların bulunan beş dolardan daha değerli olduğunu öğret. Okulda hata yapmanın hile yapmaktan çok daha onurlu olduğunu öğret ona... Kaybetmeyi öğrenmesini öğret ona ve hem de kazanmaktan neşe duymayı. Ona kendi fikirlerine inanmasını öğret, herkes ona yanlış olduğunu söylediğinde dahi... Eğer yapabilirsen, üzüldüğünde bile nasıl gülümseyeceğini öğret ona... Ona kuvvetini ve beynini en yüksek fiyatı verene satmasını, fakat hiçbir zaman kalbi ve ruhuna fiyat etiketi koymamasını öğret. Nazik insanlara karşı nazik, sert olanlara karşı da sert olmasını öğret ona. Herkes birbirine takılmış bir yöne giderken kitleleri izleyemeyecek gücü verm

Tavsiye Mektubu

Tavsiye Mektubu Tüccarın biri, yazıhanesinde çalışacak bir genç arıyordu. Bunun için gazetelere ilan vermişti. İlanı okuyan gençler, belli bir günde yazıhaneye geldiler. Tüccar, onlarla uzun uzun konuştu. Sonra, aralarından birini seçti. O sırada yanında bulunan bir arkadaşı: - Bu genci önceden tanıyor muydunuz, diye tüccara sordu. - Hayır. - Size bir dostunuzdan mektup getirmiş miydi? - Getirmemişti. - Öyleyse niçin onu seçtiniz? Tüccar gülümsedi: - Gelenlere, dedi, ayrı ayrı dikkat ettim. Bu genç, kapıdan girerken ayaklarını paspasta iyice temizledi. Yere özel olarak bir kitap bırakmıştım. Öbürleri çiğneyip geçtiler. Ama o, hemen bunu aldı, masanın kenarına koydu. Sonra, ayağı sakat bir gence yerini verdi. Konuşma sırası gelinceye kadar, atılmadan, kimseyi itmeden bekledi. Benimle konuşurken baktım, üstü başı fırçalanmış, saçları iyice taranmıştı. Dişleri süt gibi beyazdı. Konuşması da kibar ve düzgündü. Adını, adresini yazarken, tırnaklarının da temiz olduğunu gördüm. Bu