Kayıtlar

Var etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Gururlanma İnsanoğlu

Gururlanma İnsanoğlu Gururlanma insanoğlu! Ölmemeye çaren mi var? Hazan olmuş bir gül gibi, Solmamaya çaren mi var? Güz gelince solar yaprak, Yüzün örter kara toprak, Kefen çürüyünce çıplak, Kalmamaya çaren mi var? Altımızdan taşlar batar, Üstümüzden otlar biter, Yılan, çiyan yiyip gider, Kurtulmaya çaren mi var? Altımızdan sular yürür, Üstümüzü çimen bürür, Beden çürür, et dökülür, Ölmemeye çaren mi var? Tenin çürür, et dökülür, Ölmemeye çaren mi var? Gururlanma öleceksin, Dar kabire gireceksin, Hakk’a cevap vereceksin, Vermemeye çaren mi var?

Yâ İlâhi Senden Bir Dileğim Var

Yâ İlâhi Senden Bir Dileğim Var Yâ ilâhi senden bir dileğim var, Kâpındân sürüp de, dârâ düşürme. Öter bülbüllerin, âhu cân kuşu, Mâksudu giryânâ, hârâ düşürme. Öter bülbüllerin, âhu cân kuşu, Mâksudu giryânâ, hârâ düşürme. Cemâlin nurudur, âşıkın cânı, Âşık fedâ etmiş, ezelde kânı. Ey bu cân mülkünde ruhun sultânı, Âşkındân bâşkâ bir, hârâ düşürme. Ey bu cân mülkünde ruhun sultânı, Âşkındân bâşkâ bir, hârâ düşürme. Kâdir Mevlâm, âteş âtmâ özüme, Dünyâ mâlı, görünmüyor gözüme, Yâ ilâhi sen bâk, benim yüzüme, Cehennem ateşi ile dağlama. Yâ ilâhi sen bâk, benim yüzüme, Cehennem âteşi ile dağlama. Sen sinemdeki ben, ben gibi durân, Sinemin üstünde hâtsız oturân, Ey gönlümü yâkıp, kalbimi bilen. Derdimi dermansız hâle düşürme. Ey gönlümü yâkıp, kâlbimi bilen. Derdimi dermansız hâle düşürme. Mâlumundur hâlim Ey Yüce Râhmân! Gizli sâklı neyim var, hep sânâ âyân, Ey râhmeti sonsuz, lütfu bir pâyân, Gönlümü yüzde bir

Ümidimiz Var!

Ümidimiz Var! Dağlarda kar olsa da baharımız var bizim Sahra’da çöl olsa da serâbımız var bizim Siyah bir kâbus gibi karartsa tüm âfâkı Yolumuza mihmandar hilâlimiz var bizim Gür çıksa ne olur nâdânın baykuş sesi Gök kubbeyi titreten ezanımız var bizim Terakkî sanıyor çıktım dediği fezâyı Arş’ta yüce makamda dergâhımız var bizim Aldırma serkeşin külhân-ı dünya tavrına Hadsizlere had koyan heybetimiz var bizim Bâkî kalacak bilir şu üç günlük saltanat Asırlara hükmeden tarihimiz var bizim Namert elinde top tüfek olsa ne gam Mehmetçik namıyla serdârımız var bizim Aziz millettir, ayağına vurulmaz pranga Hürriyete can veren şühedâmız var bizim Murâd etse Kerbelâ’yı bin uğursuz sırtlan Bir pençede kahreden Murtezâmız var bizim Zalimin kibrinden hâvf eylemeyin dostlarım Âlemlerin sahibi Allah’ımız var bizim Refik Tuzcuoğlu

Bil ki Bir Yolum Var Ölmeye Değer

Bil ki Bir Yolum Var Ölmeye Değer Hakkını helal et, yolum var daha, Dağlara sor beni gelmezsem eğer… Ant içtim bu aşka, döndüm Allah’a, Bayrağa sar beni gelmezsem eğer… Dert etme, üzülme gelmezsem eğer, Bil ki bir yolum var ölmeye değer… Elbet tükenecek yol gide gide, Dualar ederek hakkımı öde! Nasıl olsa kavuşmak var ötede, Beklerim yar seni gelmezsem eğer… Dert etme, üzülme gelmezsem eğer, Bil ki bir yolum var ölmeye değer… Söz, müzik: Uğur Işılak

İstanbul’da Evliya Var mı?

İstanbul’da Evliya Var mı? Bir gün Padişah, vezire sorar; – Vezir İstanbul’da evliya var mı? – Aman padişahım, İstanbul evliya yatağı olarak bilinir, evliya olmaz mı hiç! – Öyleyse bir kaç tanesini ziyaret edelim. – Sultanım, arzu ederseniz tebdil- i kıyafet ile şehri dolaşalım. Vezir ve padişah köylü kıyafetine girip, yola çıkarlar. Önce Mısır çarşısına girerler. Orada bir kumaşçı dükkânına girip selam verirler. Dükkân sahibi büyük bir edeple selamı alır ve müşterilerine iltifatta bulunarak; – Hoş geldiniz, safa geldiniz, maşallah Allah’ın ne güzel kulları var, buyurun efendim der. Vezir, biraz kumaş lazım olduğunu ve kumaş almaya geldiklerini söyler. Kumaşçı, hangisinden alacaklarını sorar. Vezir; – Şu topu, şu topu, şu topu indir. Diyerek topların yarısından fazlasını indirir. Sonra da: – Şundan yarım metre, şundan bir metre, şundan iki metre kes. Diyerek indirttiği bütün toplardan kestirir. Kumaşçı: – Allah’ın ne güzel kulları var, ya Rabbi! Sana şükür d

Allah’ü Teâlâ’nın Bir Kulunu Sevdiğinin Beş İşareti Var, Sizde Hangisi Var?

Allah’ü Teâlâ’nın Bir Kulunu Sevdiğinin Beş İşareti Var, Sizde Hangisi Var? Allah’ü Teâlâ’nın Kulunu Sevdiğinin beş İşareti var. Bunların kaç tanesinin sizde olduğunu merak ediyorsunuzdur. Dünyanın en güzel şeyi Allah'ın bir kulunu sevmesi…    Kim istemez ki beş kendisini sevdiğini bilmeyi. Peki, nasıl anlarız sevildiğimizi. İşte o işaretler: 1- İşittiği kulağı olurum; Allah’ü Teâlâ’nın sevmediği hiçbir şeyi dinlemez. 2- Gördüğü gözü olurum; Allah’ü Teâlâ’nın sevmediği hiçbir şeye bakmaz. 3- Tuttuğu eli olurum; Allah’ü Teâlâ’nın sevmediği hiçbir şeyi eliyle yapmaz. 4- Yürüdüğü ayağı olurum; Allah’ü Teâlâ’nın sevmediği hiçbir yere gitmez. 5- Benden bir şey isteyince ona veririm; dua etse duaları duyulur ve istekleri kabul olunur. 6- Benden sığınma talep etti mi; onu himayeme alır, korurum.    Her şeyden Allah tarafından korunur. İşte sevildiğinin 5 işareti; 1-Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem’i kılavuz edinmek “De ki: ‘Allah’ı seviyorsanız

Ölüm Var, Ölüm…

Hz. İsa Aleyhisselâm bir gün yolculuk sırasında bir sürünün yanından geçerken orada bulunan bir koyunun kulağına bir şeyler fısıldar, gider. Daha sonraları bir gün tekrar tanınmamak için kıyafetlerini değiştirerek tekrar bu sürünün yanından geçmektedir. Bakar ki; bir koyun sürüden ayrılmış, ne yer ne içer, mahzun ve çok düşünceli bir şekilde durmakta. Gider çobana sorar bu koyun neden diğerleriyle birlikte sürüde durmaz, yemez içmez, gezmez. Çoban şu cevabı verir: “- Geçenlerde buradan bir yolcu geçti bu koyunun kulağına eğilip bir şeyler fısıldadı. O günden beri bu koyun sürüden ayrıldı; ne yemek yemekte, ne içmekte, ne de gezmekte, bu şekilde derin düşüncelere dalıp gitmektedir.” dedi. Hz. İsa Aleyhisselâm o koyununun kulağına sadece şunları fısıldamıştı... “Ölüm var, ölüm…”

Yetiş Ey Keştibânım Büsbütün Deryada Yangın Var

Yetiş Ey Keştibânım Büsbütün Deryada Yangın Var Yetiş ey keştibânım büsbütün deryada yangın var Değil derya yalınız cümle hep sahrada yangın var Açıldı bağ-ı vahdet gülleri mest oldu bülbüller Zemîn ü âsumân dünyâ ve mâfîhâda yangın var Erişti nev-bahâr vakti figâna başladı bülbül Değil bülbül yalınız ol gül-i ranâda yangın var Kaşınla kirpiğin zülfün beni mest etti ey dilber Değil mestane gözler kâmet-i zîbâda yangın var Muhabbetden yarattı Ol Habîb'i Hazret-i Mennân Değil kim Ol Muhammed Hazret-i Mevlâ'da yangın var Hitab-ı "kün fekân" erdi zuhura geldi akl-ı küll Felekler gulgule düştü kamu esmada yangın var Zemîne indi me'vâdan nice yıllar döküp kan yaş Yalınız ağlayan Âdem değil Havva'da yangın var Nice yıl hasret-i hicran oduyla yaktı Kenan'ı Yanan Yakûb değil gör Yûsuf u Zelha'da yangın var Cihan halk olalı göster bana âsûde ahvâlin Ki yok bir istirahat esfel ü âlâda yangın var Erişti S

Kandil Duası

Kandil Duası Ey! Bu sonsuz âlemleri, bir zerreden var eden, Ey! Bu sonsuz nimetleri, kullarına yâr eden, Bizleri cennetlere, sonsuz hissedâr eden, Rahmân olan, Rahim olan, bağışlayan RABB'İMİZ. Bu gece biz, ruhumuzun kirlerinden arındık. Bu gece biz, beden beden imân ile sarındık. Bu gece biz, ümitlerin mâbedinde barındık, Açtığımız bu elleri, boş çevirme YÂ RABBİ! Bu gece biz, tövbe ettik, nice gurur kibirden, Husûmetten, dargınlıktan, zorbalık ve cebirden, Er geç, Sana gelmek için, geçeceğiz kabirden. Bize kabir azabını gösterme hiç YÂ RABBİ! Bu gece af yağmurunu, sağnak sağnak ver bize, Bu gece cennet yolunu, adım adım ser bize, Bu gece nûr perdelerin, kanat kanat ger bize, Mahşer günü, biz kulları, utandırma YÂ RABBİ! Ataların emaneti, bu mübarek vatanı, Vatan için şehit düşüp, kucağında yatanı, O mukaddes kışlalarda eli silah tutanı, Düşmanların şerlerinden, emin eyle YÂ RABBİ! Muhammed ümmetini, türlü iftiralardan, Hür

Bir Mü'minde Bulunması Gereken Üç Önemli Özellik Vardır.

Bir Mü'minde Bulunması Gereken Üç Önemli Özellik Vardır. 1- Kimseden bir şey istememelidir. "Sizden ücret istemeyenlere uyun. Onlar hidayete ermiş kişilerdir" (Yasin suresi, 21) 2- Verilen hediyeyi kabul etmelidir. "Hediye, Allah’ü Teâlâ’nın gönderdiği güzel bir rızıktır. Kabul eden, Allah’ü Teâlâ’nın gönderdiğini kabul etmiş olur. Reddeden de Onun gönderdiğini reddetmiş olur" (Ramuz El ahadis) 3- Dünya malı yığmamalıdır. "Altın gümüş biriktirip Allah yolunda harcamayanları elem veren bir azapla müjdele! O gün bunlar Cehennem ateşinde kızdırılıp onların alınları, böğürleri ve sırtları dağlanacak: İşte yalnız kendiniz için toplayıp sakladıklarınız; tadın şimdi biriktirip sakladıklarınızı!" (Tevbe suresi, 34-35)

Müminin Başına Gelen Her Musibette Bir Kefaret Vardır

Müminin Başına Gelen Her Musibette Bir Kefaret Vardır “Müminler bir kötülük yaparlarsa onun sebebiyle eza görürler.” ayet-i kerimesi inince bu, müminlere çok ağır geldi. Bunun üzerine Peygamber (Sallallâhu aleyhi ve sellem) efendimiz buyurdu ki: “Siz orta yolu, doğruyu arayın. Müminin başına gelen her musibette bir kefaret vardır. Hatta vücudunda bir sıyrık olsa veya ona bir diken batsa, onun derecesini yükseltir. Kim hayır bulursa Hz. Allah’a hamd etsin. Hayırdan başkasına yolu uğrarsa kendisini hesaba çeksin.” Azizim! “Sana gelen iyilik Allah’tandır. Başına gelen kötülük ise nefsindendir. Seni insanlara elçi gönderdik; şahit olarak da Allah yeter.” (Nisa Sûresi, ayet 79) Unutmayalım ki, mümine bir hastalık, bir üzüntü erişirse veya ayağına bir diken batarsa Allah (Celle celâlühû) onu günahlarına kefaret yapar. Allahu Teâlâ, yazıcı meleklerine şunu vahyeder” “Izdırap içinde bulunan kulumun aleyhine hiçbir şey yazmayınız.” (Ramuzu’l-Ehadis, s.518, h.6398) Kaynak Nübüv

Ölüm var! Âhiret var!

Ölüm var! Âhiret var! Ebû Alî Dekkak hazretleri, vefat edince, sevdiklerinden biri, rüyâda gördü kendisini. Baktı ki çok üzgün, devamlı ağlıyor. - Efendim, niçin ağlıyorsunuz, dünyaya geri dönmeyi mi istiyorsunuz? Diye sordu. Cevabında; - Dünya’ya bir şey için dönerim, buyurdu. - O nedir ki efendim? Deyince; - Elime demirden bir baston alır, ayağıma demirden bir ayakkabı giyer, bütün dünyayı kapı kapı dolaşırım. Kapıya çıkanlara; Ey insanlar! Ölüm var, âhiret var! Gafletle yaşamayın. Cehennemde azaplar çok şiddetli, dayanamazsınız! Derim, buyurdu. Bu zat bir gün sohbetinde; - İyi dost ve arkadaş, insanı doğru yola getirir. Ben iyi biri miyim, diye merak ederseniz, kiminle arkadaşlık ettiğinize bakın. İyilerle beraberseniz, siz de iyisiniz demektir. Bozuklarla olursanız, siz de bozulursunuz, buyurdu. Hikmetini sordular. - Çünkü ahlâk bulaşıcıdır. Kalb, karşısında kim varsa ona kayar. Yâhut da onun kalbi meyledip sana akar. Velhâsıl bugün kurtulmanın, bir tek çâ

“Senden büyük Allah var!”

“Senden büyük Allah var!” Padişahım çok yaşa!!! Osmanlı devlet geleneğinde hemen her padişaha uygulanan ve devlet törenlerinde dönemin padişahına dua niyetinde söylenen “Padişahım Çok Yaşa” sözü, asli manası incelenmediğinden, belki de yeterince önemsenmediğinden dolayı genç nesillere yanlış aktarılmış, akıllara yanlış kazınmıştır. Osmanlı devlet törenlerinde uygulanan ve teşrifat geleneklerinden biri sayılan padişah ve vezirler için söylenen güzel söz ve “Padişahım Çok Yaşa” nidaları, şimdilerde ise yerini el çırpmaya yani alkışa bırakmıştır. Uygulandığı dönemlerde ise hükümdara bir dalkavukluk, yalakalık değil halk tarafından: “Sen yaşa, sen yaşa ki devlet yaşasın, ülke yaşasın, millet yaşasın!” anlamına gelmekteydi. Devletin sağ olması milletin sağ olması, refah içinde yaşamak demekti. Bu sebeple padişahın bizzat iştirak ettiği törenlerde hep bir ağızdan söylenir, dualar ile devletin, milletin sağ olması niyaz edilirdi. Şimdilerde Sultan Abdülhamid Han’ın bazı m

Sevgi Var Oldukça...

Sevgi Var Oldukça... Yaşlı kadın, usulca odasından çıktı. Salondan torunu ile gelinin sesleri geliyordu: "-Oğlum, sofra hazır, çorbanı koydum; haydi gel de soğutmadan ye!" Salonun en kuytu yerine geçti, yerde kendine ait köyden getirdiği minderin üzerine oturdu. Çocuk, babaannesini görünce: "-Baba anneciğim, gel beraber yiyelim!" dedi. Yaşlı kadın manidar bir şekilde iç çektikten sonra: "-Evin erkeği gelmeden akşam sofrasına oturulmaz. Hele babanız gelsin, beraberce yeriz inşallah!" dedi. Evin gelini: "-Aman anneciğim, eskidenmiş onlar! Şimdi acıkan yemek sofrasına oturur, o da gelince yer." dedi. Yaşlı kadın: "-Kızım, nasıl insanların bir edebi, hayâsı, iffeti varsa, evlerin de iffeti ve edebi vardır." Torunu dayanamayarak alaycı bir tavırla söze karıştı: "-Yaa babaanne, neymiş bu evlerin iffeti... Anlat bakalım, merak ettim!" dedi. Yaşlı kadın söze başladı: "-Biz küçükke

Toprağın altında ne var?

Toprağın altında ne var? Behlül Dânâ hazretleri, Halife Harun Reşid’e: “- Bil bakalım! Toprağın altında en çok ne var?” diye sorunca, “- Ölüler var!” der. “- Bilemedin!” deyince; “- Böcekler var!” der. “- Yine bilemedin!” deyince; “- Peki, ne var?” diye sorar. O da şöyle der: “- Gelen sesleri duymuyor musun? Salihler: “- Keşke biraz daha ibadet etseydik, şu yüksek makamlara biz de sahip olsaydık!” diyorlar. Günahkârlar; azap içinde: “- Keşke şu günahları işlemeseydik! Diye feryat ediyorlar. “- Kâfirlerin feryatları ise dayanılacak gibi değil, çok şiddetli azap içindeler. ‘Keşke bir kelime-i şehadet getirseydik, Rabbimize iman etseydik!’ diye feryat ediyorlar.”

Trans yağ ne demek, hangi yiyeceklerde var?

Resim
Trans yağ ne demek, hangi yiyeceklerde var? Doç. Dr. Neva Çiftçioğlu Banes hep duyup detayını bilmediğimiz trans yağın detaylarını açıklıyor. Trans yağ, et ve tereyağı gibi hayvansal ürünlerde doğal olarak bulunan bir tür yağ çeşididir. Trans yağların zararı anlatılmaya çalışılırken bu doğal yağlardan söz edilmiyor. Sözü edilen, zararlı trans yağlar, yani doğal olmayanlar, laboratuvarda üretilenler. Doğal sıvı bitki yağlarının, hidrojenasyon (hidrojen gazıyla muamele) yöntemiyle kimyasal yapısının değiştirilmesi olayıdır. Bu doğallıktan uzaklaştırılan yağların kullanılma sebebi, genelde yiyeceklerin bozulmadan uzun süre kalmasıdır. Anlayacağınız, mikroplar bile bu yağdan kaçmakta, bulunduğu yerde kolay kolay üreyememekte. En çok patlamış mısır, cips, kızarmış patates, bisküvi, çikolata, sütsüz krema, meyveli kek, börek, donmuş yemekler, dondurma ve hazır soslarda kullanılıyor. Bu saydıklarımı “Ben bunları evde yapamam. İçinde ne tür yağ olursa olsun (sorgulamadan, d