Kayıtlar

Kâmil İman

Kâmil İman   Enes İbni Mâlik Radıyallahu Anh’den rivayet edildiğine göre Peygamber Sallallahu Aleyhi Vesellem şöyle buyurdu: ثلاثٌ مَنْ كُنَّ فيه وجَدَ حلاوَةَ الإيمانِ: أنْ يكونَ اللهُ و رسولُهُ أحبُّ إليه مِمَّا سِواهُما، و أنْ يُحِبَّ المرْءَ لا يُحبُّهُ إلَّا للهِ، و أنْ يَكْرَهَ أنْ يَعودَ في الكُفرِ بعدَ إذْ أنقذَهُ اللهُ مِنْهُ؛ كَما يَكرَهُ أنْ يُلْقى في النارِ الراوي: أنس بن مالك| المحدث : الألباني| المصدر: صحيح الجامع| الصفحة أو الرقم: 3044| خلاصة حكم المحدث : صحيح| التخريج: أخرجه البخاري (16)، ومسلم (43)، والترمذي (2624) واللفظ له، والنسائي (4987)، وابن ماجه “Üç özellik vardır; bunlar kimde bulunursa o, imanın tadını tadar: 1- Allah ve Rasûlünü, (Bu ikisinden başka) herkesten fazla sevmek. 2- Sevdiğini Allah için sevmek. 3- Allah kendisini küfür bataklığından kurtardıktan sonra tekrar küfre dönmeyi, ateşe atılmak gibi çirkin ve tehlikeli görmek.”   (Buhârî, Îmân 9, 14, İkrah 1, Edeb 42; Müslim, Îmân 67.Ayrıca bk. Tirmizî, Îmân 10) Allah’ü Teâlâ Buyurdu ki

Dünya ve Ahirette En Büyük ve Zor Olan Şey Nedir?

Dünya ve Ahirette En Büyük ve Zor Olan Şey Nedir?   İsa Aleyhisselâma sordular: "- Ey Allah'ın nebisi, bu dünyada da ve öte dünyada da en büyük ve zor olan şey nedir?" Şu cevabı verdi: "- Allah'ın Celle Celâlûhu’n gazabıdır." Sordular: "- Ondan kurtulmanın çaresi nedir?" Buyurdu ki: "- Öfkeni yenmen ve kinini söndürmen!"   (Hz. Mevlâna Kuddise Sirrûh)

Ali İmran Sûresi Okumanın Fazileti

Ali İmran Sûresi Okumanın Fazileti   Al-i İmran Sûresinin Fazileti ile İlgili Hadisi Şerifler   01- Rasulullah Sallallahü Aleyhi ve Sellem buyurdu ki: "Kim Âl-i İmran Sûresini Cuma günü güneş batıncaya kadar okursa melekler onun için geceye kadar Allah’tan bağış dilerler."(1) 02- Resulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdu ki: "Her kim Al-i İmran Sûresini okur da o Sûreler içinde onları tefekkür ermeyen kişilere yazıklar olsun."(2) 03- Resulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdu ki: "Kim Bakara ve Al-i İmran’ı okursa, onlar Kıyamet günü gelir, şöyle derler:"Ya Rabbi, ona hiçbir azarlama yapılmasın." (3) 04- Resulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdu ki: "Her kim Cuma gecesi, Bakara ve Al-i İmran Sûrelerini okursa Kıyamet gününde o Sûreler kanatlara dönüşür ve o kanatlarla sırat köprüsünün üzerinden (Cennete) uçar."(4) 05- Resulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdu ki: "Al-i İmran’ı okuyan kimseye kıyamet g

Nasuh Tevbe

  Nasuh Tevbe   İnsan hem iyilik hem de kötülük yapmaya uygun yaratılmıştır. Onun için zaman zaman isteyerek veya istemeyerek günahlara girebiliyor. Bu konuda Kur’an-ı Kerim'de,   “Allah, kendisine şirk koşulmasının dışındaki, istediği kimselerin bütün günahlarını bağışlar." (Nisa, 4/48, 116)   Buyurarak, hangi günah olursa olsun affedebileceğini bildirmektedir.   Kitaplarımız da canı gönülden yapılan tövbenin Allah Teâlâ tarafından kabul edileceği ifade edilir. Nitekim Allah Teâlâ,   “Ey iman edenler, nasuh tövbe ile tövbe edin ki Allah da sizin kabahatlerinizi affetsin ve altlarından ırmaklar akan cennetlerine koysun.” (Tahrim, 66/8)   Buyurarak, yapılan tövbelerin kabul edileceğini beyan eder. Ayette geçen nasuh tövbe ise şöyledir:   1. Allah Teâlâ’ya karşı günah işlediğini bilerek, bu günahtan dolayı Allah Teâlâ’ya sığınmak ve pişman olmak. 2. Bu suçu işlediği için üzülmek, Yaratıcıya karşı böyle bir günah işlediğinden dolayı vicdanen rahatsız

Ameliyata Girerken Okunacak Hızır Aleyhisselâm’ın Şifa Duası

Ameliyata Girerken Okunacak Hızır Aleyhisselâm’ın Şifa  Duası                   اَقْسَمْتُ عَلَيْكِ اَيَّتُهَا الْعِلَّةُ بِعِزَّةِ عِزَّةِ اللّٰهِ وَبِعَظَمَةِ عَظَمَةِ اللّٰهِ وَبِجَلَالِ جَلَالِ اللّٰهِ وَبِقُدْرَةِ قُدْرَةِ اللّٰهِ وَبِسُلْطَانِ سُلْطَانِ اللّٰهِ وَبِلَا اِلٰهَ إِلَّا اللّٰهُ وَبِمَا جَرٰي بِهِ الْقَلَمُ مِنْ عِنْدِ اللّٰهِ وَبِلَا حَوْلَ وَلَا قُوَّةَ إِلَّا بِاللّٰهِ إِلَّا انْصَرَفْتِ     Okunuşu: Aksemtü aleyki eyyetühel ılletü bi ızzetillâh Ve bi azameti azametillâh Ve bi celâli celâlillâh Ve bi kudreti kudretillâh Ve bi sultâni sultânillâh Ve bi lâ ilâhe illallah Ve bi mâ cerâ bihil kalemü min ındillâh Ve bi lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhi illen sarafti.   Anlamı: Ey hastalık! Sana Allâh Celle Celâlüh izzetiyle, azametiyle, yüceliğiyle, kudretiyle, gücü ile, lâ ilaâhe illallâh ile, Allâh Celle Celâlüh katından, kalemin yazdıkları ve Allâhın güç ve kuvvetiyle yemin veriyorum. Bu kimseyi terk edip uzaklaş.   Kaynak: Sırrul Esrar  

Siz Bugün Nasıl Yaşıyorsunuz?

Siz Bugün Nasıl Yaşıyorsunuz?   Bir genç dedesine sordu: “- Siz daha önce nasıl yaşadınız? Uçak yok, İnternet yok, Bilgisayar yok, Facebook yok, TV yok, Whatsapp yok, Cep telefonu yok. Tablet yok, Araba yok, Sosyal medya yok, Kanka yok. Dede cevap verdi: "- Asıl siz bugün nasıl yaşıyorsunuz? Kur’an yok. Namaz yok. Dua yok. Edep yok. Hayâ yok. Paylaşma yok. Merhamet yok. Sevgi yok. Saygı yok. Şefkat yok. Onur yok. Karakter yok. Zikir yok. Alçak gönüllülük yok. Zaman planlaması yok. Komşuluk yok. Allah için sevmek yok. Anneye babaya saygı yok. Vefa yok. Sorumluluk almak yok… Yok da yok... Yani evlât sizin zamanınızdaki yoklar bizim zamanınızdaki yoklardan çok... Genç şaşkın bir şekilde başını öne eğdi: "- Özür dilerim dede…" diye yanıt verdi...

Hoş Geldin Ramazan

  Hoş Geldin Ramazan Sana hasretti câmi, sana hasret minare, Sende bulur hazzını, top sesi pare pare... Yankı yapar kubbeler, sende tevhid sesini, Sensin sığınak yapan, rahmetin gölgesini... Kabaran dalgaların, bak hele sevincine, Gizlenmişken sulara, sevinç içinde yine... İniyor dünyamıza, gece gündüz melekler, Yükseliyor Allaha binbir çeşit dilekler... Günahkâr kalbimizi, nurunla temizlersin, Cennetin kapısını bizlere açan sensin... Sultan oldun aylara, tac ettin kandilleri, Aydınlattın binlerce, kararmış gönülleri... Bayram ediyor şimdi, canlı cansız kâinat, Bambaşka oldu âlem yeniden buldu hayat... Seni bu günahkâr kul, bilmem nasıl anlatsın? Tevbekâr kula rahmet, çaresize hayatsın... Allah’a gider her an yorulmaksızın zaman, Al ruhumu içine, Hakka götür Ramazan...

Azrail’e Hoş Geldin Diye Bilmek

  Azrail’e Hoş Geldin Diye Bilmek   “Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber... Hiç güzel olmasaydı ölür müydü Peygamber?   O dem ki perdeler kalkar, perdeler iner, Azrail’e hoş geldin diyebilmekte hüner...”   Eşref de bu husustaki duygu ve düşüncelerini söyle dile getirir:   “Düşünsek biz, ölümden korkmamak lazım gelir… Zira yerin altında üstünden ziyade akrabamız var!”   Büyük randevu, bilsem nerede saat kaçta? Tabutumun tahtası bilsem hangi ağaçta?   Dünyada renk, lezzet, nakış... Ne varsa hepsine küsüm... Gözümde son marifet Azrail’e tebessüm   Ey kendini insan bilen insan! Kendini oku!   Necip Fazıl Kısakürek

Ramazan Ve Ahiret Bilinci

Resim
  Ramazan Ve Ahiret Bilinci Muhterem Müslümanlar!   Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem bir defasında ashabına şöyle buyurmuştu: “Ben, dünyada bir ağacın altında kısa bir süre gölgelendikten sonra yola koyulup oradan ayrılan bir yolcu gibiyim.” Bu hadis-i şerif bizlere dünya hayatının ahiret hayatına nispetle çok kısa olduğunu haber vermektedir. Dünyanın geçici nimetlerine tamah edip de ebedi olan ahiret yurdunu unutmamamız gerektiğini hatırlatmaktadır. Aziz Müminler! İman esaslarından biri de ahirete inanmaktır. Ahiret, kulluk yolculuğumuzun son durağıdır. Fani dünya hayatından sonra başlayacak olan ebedi hayatın adıdır. Ahiret, bu dünyada yapıp ettiklerimizden hesaba çekileceğimiz, ektiklerimizi biçeceğimiz hasat mevsimidir. Müslüman inanır ve bilir ki, bu dünyadan sonra sonsuz bir hayat var. Ömrünü iman, ibadet ve güzel ahlakla geçirenler için huzur ve mutluluk yurdu olan cennet var. Kendini imandan mahrum bırakanlar, hayatını isyan, günah ve kötülüklerle heba e

Ey Âciz İnsan!

  Ey Âciz İnsan!   Nefsin on askeri (kötü huy ve isteği) vardır: 1. Hırs. 2. Şehvet. 3. Cimrilik. 4. Aşırı istek. 5. Doğru yoldan ayrılıp uzaklaşmak. 6. Acımasızlık, merhametsizlik, katı kalplilik. 7. Kötü ahlâk. 8. Sonu gelmeyen arzu, istek, emel. 9. Aşırı hırs. 10. Tembellik Hevâ   Tembellik Hevânın da on askeri (kötü huy ve isteği) vardır: 1. Haset. 2. Zulüm. 3. Kendini beğenmek. 4. Kibir, büyüklenmek. 5. Nefret, kin, garaz. 6. Hilekârlık. 7. Vesvese. 8. Doğru şeylere itiraz. 9. Sû-i zan yani insanlar hakkında kötü düşünce beslemek. 10. Münâkaşa.   Şunu iyi bil ki, Allâh Celle Celâlüh sana vücudundaki organları kendisinin yasak ettiği şeylerden onları koruman için verdi. Onlar sana Allâh Celle Celâlüh’ün birer nimeti ve emânetidir. Günâh işlersen onlarla işleyeciğin için, Allâh Celle Celâlüh’ün verdiği nimet ve emânetleri Allâh Celle Celâlüh’e isyânda kullanmış olursun. Öyle yapınca da küfrân-ı nimette bulunmuş, nimete nankörlük ya

Eşlere Nasihat

  Eşlere Nasihat   Değer bilin! Kıymet bilin! Yuvanızı cennet bilin! Sofranızı bereket bilin! Elin adamı elin kadını sizi aldatmasın! Kimse eş gibi olmaz! Kimse helâlin gibi huzur vermez! Yazgına razı ol! Nasibine şükret! Kısmetine tevekkül et! Saadetine haram, neşene zehir katma!

Dut Yaprağı

Resim
                                                                                            Dut Yaprağı İmam-ı Şafii Rahmetullahi Aleyh'e: “- Allah Teâlâ'nın varlığına delilin nedir?” Diye sorduklarında: "- Dut yaprağıdır!" demiş. “- Çünkü aynı yaprağı koyun yer, süt yapar; arı yer, bal yapar; geyik yer, misk yapar; tırtıl yer, ipek yapar. Tadı, rengi, kokusu ve maddesi bir olan şeyden bu kadar farklı güzellikleri yaratmak ancak Allah Teâlâ'ya mahsustur.

Dualarınız Kalbinizden Olsun!

Dualarınız Kalbinizden Olsun!   İbrahim Ethem Kuddise Sirrûh Hazretleri, padişah iken gördüğü bir rüya uğruna tacı tahtı terk ediyor, derviş oluyor, diyar diyar dolaşıyor. Seneler sonra seyr-i sülûkünü tamamladıktan sonra Belh şehrine tekrar geliyor. Kendi yaptırdığı camide yatsı namazı kılıyor. Dışarıda kar var, hava çok soğuk… "- Şurada kıvrılayım da sabah olunca giderim!” diye düşünüyor. Caminin bekçisi geliyor... Bekçi: "- Ne yapıyorsun burada” diyor... İbrahim Ethem: “- Müsaade et şurada yatayım, sabah Namazından sonra gideceğim!” diyor. Bekçi bacağından tutuyor ve O’na: “- İbrahim Ethem senin gibi çulsuzlar için yaptırmadı bu camiyi…” diyor ve bacağından sürükleye sürükleye, kafasını merdivenlere vura vura, onu dışarıya atıyor... İbrahim Ethem, “Kibir olur diye… “Bu camiyi ben yaptırdım!” diyemiyor. Çaresiz şehre gidiyor. Her taraf kapalı, sadece bir ekmek fırını açık... Kapıyı çalıyor ve sabaha kadar oturma müsaadesi istiyor. Orada harıl harıl

Gel Ey Gurbet Diyârında Esîr Olup Kalan İnsân

Gel Ey Gurbet Diyârında Esîr Olup Kalan İnsân   Gel ey gurbet diyârında esîr olup kalan insân, Gel ey dünyâ harâbında yatup gâfil olan insân…   Gözün aç perdeyi kaldır duracak yer mi gör dünyâ, Katı mecnûn-dürür buna gönül verüp duran insân…   Kafesde tûtîye sükker verirler hiç karâr etmez, 'Aceb niçün karâr eder bu zindâna giren insân…   Ne müşkil hâl olur gafletde yatup hiç uyanmayup, Ölüm vaktinde Azrâil gelince uyanan insân…   Kararmış kalbin ey gâfil nasîhat neylesin sana, Hacerden katıdır kalbi öğüt kâr etmeyen insân…   Bu derdin çâresin bul sen elinde vâr iken fırsat Ne ıssı sonra âh ü zâr edüp hayfâ diyen insân…   Niyâzî bu öğüdü sen ver evvel kendi nefsine, Değil gayriye andan kim tuta her işiten insân…   Niyâzî Mısrî Kuddise Sırruh