Kayıtlar

Beklemeyin Olur mu?

Beklemeyin Olur mu?   •      Sevmek için sevilmeyi, •      Yardım etmek için Cumaları, •      Barışmak için küsmeyi, •      Dua etmek için acıları, •      Nazik olmak için karşıdakinin gülümsemesini, •      Selâmlaşmak için karşıdakinin selâm vermesini...   Beklemeyin olur mu?

Yaptığın Kötülüğe Pişman Ol Kaçırdığın İyiliklere İse Üzül!

Yaptığın Kötülüğe Pişman Ol Kaçırdığın İyiliklere İse Üzül!   Cemâleddîn Kürânî hazretleri evliyânın büyüklerindendir. İran’da Küran’da doğdu. 768 (m. 1367)’de Mısır’da vefât etti. Hikmetli sözleri çoktur. Buyurdu ki: ·         “O esnada Allahü teâlâ ile huzûrda olmasan da, zikri terk etme! Çünkü zikir ettiğin hâlde O’ndan gâfil olman, zikir etmediğin zamanki gafletinden daha azdır. Umulur ki, böyle zikir, seni gafletten uyandırır ve huzûra kavuşturur.” ·         “Kalbin ölü olmasının alâmetlerinden biri, insanın kaçırdığı iyiliklere üzülmemesi ve yaptığı kötülüklere pişman olmamasıdır.” ·         “Eğer adâletle muâmele olunursan, küçük günahlardan bile helak olursun. Allahü teâlâ ihsân ile muâmele ederse, büyük günâhın da olsa kurtulursun.” ·         “Zulmet nefsin askeri, ordusu olduğu gibi, nûr da kalblerin askeridir. Allahü teâlâ bir kuluna yardım etmek isteyince, nûr askerleri ile imdâd edip, zulmetten onu uzak eder.” ·         “İbâdetine, senden meydana geldi diye s

Şeytanın Askerleri

  Şeytanın Askerleri   Kur’an-ı Kerim’de, Şeytanın hizbi, şeytanın dostları gibi ifadeler yanında İblis’in askerleri ifadesi de dikkat çeker. Bu ifade, şeytanın yoldaşlarının onun bir nevi emir kulları olduklarını anlatır. İlgili kısımda şöyle bildirilir: ·      Hesap günü, Cennet günahlardan sakınanlara yaklaştırılır. ·      Cehennem de taşkınlık yapanlar için gözler önüne serilir. ·      Cehennemliklere, Hani nerede Allah’ı bırakıp da taptıklarınız? Size yardım edebiliyorlar mı veya kendilerini kurtarabiliyorlar mı? Denilir. ·      Ve arkasından hepsi, putlar ve taşkınlık yapanlar o cehenneme fırlatılır. ·      Ve İblis’in bütün askerleri de oraya gönderilir. ·      Orada birbirleriyle çekişirlerken derler ki: ·      Vallahi biz, gerçekten apaçık bir sapıklık içindeymişiz. ·      Çünkü biz sizi, âlemlerin Rabbi ile bir seviyede tutuyorduk. ·      Ve bizi hep o günahkârlar saptırdı. ·      Artık bizim için ne bir şefaatçi var, ne de yakın bir dost. ·      Ah

Nefsin Haylaz Askerleri

Nefsin Haylaz Askerleri   Nefsin en haylaz askeri olan dil, biz sustuğumuz zaman yenilgiye uğrar. Susarken dış dünyanın etkilerinden uzaklaşıp içimizdeki savaşın kumandanı oluruz… Çoğu zaman, sadece susarak karşımızdaki cahillerden kurtulmamız da mümkündür...

İmtihan

İmtihan   Geçmişin herkesin saygısını kazanmış derin hocalarından biri, yıllarca ders verdiği bir öğrencesini bir gün karşısına aldı ve şöyle dedi:             “- Sen artık yılların tahsil ve terbiyesi sonucu belirli bir düzeye geldin. Gerekli bilgileri nazari olarak kavradın. Ama bu öğrendiklerinden sonuç çıkaracak yorum yapacak, gerektiğinde bunlardan yararlanacak hâle geldin mi? Bunu öğrenmek için sana bir soru soracağım. Doğru cevap verdiğin takdirde sana icazet (diploma) vereceğim.” Öğrenci: “- Peki, hocam, sorunuzu sorun, bilirsem beni serbest bırakın, ben de zaten bunu istiyorum!”, dedi. Hoca sorusunu şöyle yöneltti: “- Diyelim ben seni serbest bıraktım, ilk önce bir sıla-i rahim (yakın akraba ziyareti) yaparsın. Memleketine giderken elbette köylerden yaylalardan geçeceksin. Yolun üstünde davar sürülerine, çoban köpeklerine rastlayacaksın. Varsayalım ki böyle bir yerde beş altı tane köpek birden sana saldırdı. Nasıl kurtulursun?” Öğrenci cevap verdi. “- Elimdek

Yürek Dede

Resim
  Yürek Dede   Yürek dede namıyla salih bir zat vardı... Bir gün hanımı ayaklarından felç oldu. Ne kadar doktor doktor dolaştıysa bir çare bulamadılar. Bir doktor şöyle dedi: “- Allah Teâlâ'dan ümit kesilmez. Hanımını bindir bir deveye diyar diyar dolaşın. Bulduğun şifalı otlardan yedir çayını içir İnşaallah birisi şifa olur...” Yürek dede diyar diyar dolaştı. Bir gün çadırını bir tepeye kurmuştu... Biraz ilerisinden dönemin hükümdarı yanındakilerle tedbili kıyafet geçiyordu. Birisi şöyle dedi: “- Hünkârım şu ilerde Yürek dede isminde salih bir zat var...” Hükümdar da: “- Gelin bakalım anlarız şimdi salih mi değil mi!” dedi Ve Yürek dedenin çadırına geldiler... Selamlaştıktan sonra hükümdar Yürek dedeye... “- Dede biz uzun yoldan geliyoruz bize et pişir de yiyelim" dedi. Misafir et isteyince yürek dede şaşırdı ama misafiri de mahzun etmek olmazdı... Çadıra hanımın yanına girdi durumu anlattı. Bir develeri bir de keçiyle oğlakları vardı. Oğla

Ey Dost Sana Geldim

Ey Dost Sana Geldim   Cennetler gönüller itminan için, Cehennem nankörden intikam için, Bu dünya fanidir, imtihan için, Zorluklara göğüs, germeye geldim… Bu dünya fanidir, imtihan için, Hak edip rızana, ermeye geldim…   Gafile zorluklar, usanç yeridir, Bize zelil hayat, utanç yeridir, Dünya ahiretin, kazanç yeridir, Kapında kıtmirim, ölmeye geldim… Dünya ahiretin, kazanç yeridir, Can verip Canana, ermeye geldim…   Hep Seni anlatır, bu ayetlerin, Seni hatırlatır, tüm nimetlerin, İhsan ikramındır, hep ziynetlerin, Bin Esma tecellin, görmeye geldim… İhsan ikramındır, hep ziynetlerin, Saadet güllerin, dermeye geldim…

Îmânın Şubeleri

  Îmânın Şubeleri   Îmânın cüzlerinin ve bunun gereği olan hasletlerin neler olduğunu, İmâm, Muhaddis Ebû Bekr Ahmed İbnü'l- Hüseyn el- Beyhakî'nin (384- 458) “Şu'abu'l- Îmân” isimli eserini ihtisâr eden Ebû Ca'fer Ömer el- Kazvînî'nin (v. 699) “Muhtasaru Şuabil- îmân”ından aynen tesbît edelim:   01- Allah'a (azze ve celle) îmân. 02- Allah'ın (azze ve celle) rasûllerine (sallallahü aleyhim ve sellem) îmân. 03- Meleklere îmân. 04- Kur'ân'a ve ondan önce indirilmiş olan kitapların hepsine îmân. 05- Kaderin hayrının ve şerrinin Allah'dan (azze ve celle) olduğuna îmân. 06- Âhiret gününe îmân. 07- Öldükten sonra dirilmeye îmân. 08- İnsanların kabirlerinden diriltildikten sonra (hesap için) meydânda haşrolunacaklarına (toplanacaklarına) îmân. 09- Mü'minlerin yurt ve karârgâhlarının Cennet, kâfirlerin varacakları yer ve karârgâhlarının Cehennem olacağına îmân. 10- Allah'ı (azze ve celle) sevmenin vücûbun