Kayıtlar

ki etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Öyle Bir Vaaz ki!

Öyle Bir Vaaz ki!   (Ömer İbni Abdülaziz Rahmetullahi Aleyh’in Bir Vaazı)   Ey İnsanlar! Allah’ü Teâlâ sizi faydasız boş yere yaratmadı. Sizin için bir son merhale var. Orada Allah’ü Teâlâ hükmünü verecek. Allah’ü Teâlâ’nın rahmetinden mahrum kalanlar zararlarını anlayacak, “Saadet-i Ebediye” diyarı olan Cennet’ten mahrum olanlar “Hüsran-ı Ebediye” ye dalacak. Azı çoğa, fâniyi bâkiye, korkuyu emniyete tercih edenler pişman olacak. Siz bir zamanlar bu günkü mezar olanların sulbünde idiniz. Yarın sizin sulbünüzdekiler de sizin sandalyelere oturacaklar. Siz de mezar olacaksınız. Bu âdet sonuna kadar devam edecek. Her gün ve her gece hayatını bitirenler sevdiklerinden ayrılmış kabre giriyor. Amelleriyle baş başa kalıyor. Gözünü aç, ölüm gelmez den evvel hazırlıklı bulun. Sonra nedamet fayda vermez. Başkasına değil yalnız Allah’ü Teâlâ’ya el avuç açan şerefli yaşar. Sen de helâlden kazan kendi kazancına razı ol. Dünyayı temiz geçir. Ebedi neşeye erersin…

Birçok erler ki…

Resim
  Birçok erler ki… Birçok erler ki, onları ne bir ticaret ve ne de bir ticaret Allah Teâlâ’nın zikrinden ve namazı hakkıyla kılmaktan ve zekâtı vermekten alıkoyamaz. Onlar, kalplerin ve gözlerin mustarip olacağı bir günden korkarlar. Ya Rabbi bizleri namazlarını hiç aksatmadan, huşû ve hudû içinde kılan bahtiyar kullarından eyle!

Öyle Bir Secde Et ki…

  Öyle Bir Secde Et ki…   ÖYLE BİR SECDE ET Kİ; Kibir yere çakılsın, Her secdede alnına, takvâ tâcı takılsın. Arş-ı Âlâ’ya çıksın, Hakk’a yalvaran sesin, Yüce Rabbül Âlemin, “Hoş geldin kulum” desin.   ÖYLE BİR SECDE ET Kİ; Kur’ân kalbine insin, Bir nasuh tevbe ile, tüm günahlar silinsin. Şeytanî vesveseler, kapıları çalmasın, Allah’a verdiğin söz, seccâdede kalmasın.   ÖYLE BİR SECDE ET Kİ; Kalbin îmânla dolsun, “İnnallahe meanâ”, dilinde tesbih olsun. Kurtulsun o bedenin, dünyevî hevâlardan, Allah mahrum etmesin, mânevî devâlardan.   ÖYLE BİR SECDE ET Kİ; Ruhun şirkten arınsın, “Sübhânallah” sevdası, yüreğinde barınsın. Tertemiz iffetine, küfrân eli değmesin, Allah secdeden gayrı, dik başını eğmesin.   ÖYLE BİR SECDE ET Kİ; Gaflete gem vurulsun, Tefekkür sarnıcına, akan sular durulsun. Âyetlerle süzülsün, şüphelerin tortusu, Gerçek Aşk’ı buldursun, sana Allah korkusu.   ÖYLE BİR SECDE ET Kİ; duâların çağlasın, Müslüman gönülleri

Anladım ki Bu Dünyada Tek Hak Din İslâm!

Resim
  Anladım ki Bu Dünyada Tek Hak Din İslâm! Moldavalı Natalia internette araştırıp bilgi edindiği İslam dininden etkilenerek 3 oğluyla birlikte Müslüman oldu. Kendi adını Deniz, oğullarının İsimlerini de; Ömer, Yusuf, Mustafa olarak değiştirdi. Dördü de Bursa’nın İznik ilçesinde Müftünün huzurunda Kelime-i Şehadet getirerek Müslüman oldular. Natalia (Deniz): “Çok mutluyum, duyguluyum. İnternetten araştırdım; anladım ki bu dünyada tek hak din İslâm! Allah izin verirse bayramdan sonra çocuklarımın sünnetini de yaptıracağım. Kendimi yeniden doğmuş gibi hissediyorum!” dedi. Ya Rabbi bizleri İslâmiyet’i en iyi yaşayan, yeryüzünün her noktasına yaymak için cihad eden kullarından eyle!

Bir Ölü Diyor ki...

  Bir Ölü Diyor ki...   Buz gibi bedenime, beyaz kefeni. Ölçtüler biçtiler, dost bildiklerim. Eşim, dostum, kardeşim el ele verip. Musallaya koydular, can bildiklerim!   Kıldırdılar namazımı, kırk saniyede. İndirdiler mezara, on saniyede. İncecik bir kefenle, kara toprağa. Yatırdılar bedenimi, dost bildiklerim!   Tahtaları dizdiler, bir bir kabrime. Acımadı hiç kimse, o an halime. Kürek kürek, toprak atıp üstüme. Karanlığa boğdular, dost bildiklerim!   Anladım ki eş, dost hepsi yalanmış. Bir Fatiha okuyan, bırakıp kaçmış. Kabir denen bu yer, ne kadar darmış. Yapayalnız bıraktılar, can bildiklerim!   İndiler baş ucuma, münkerle nekir. Açtılar defterimi, sordular bir bir. Kalmadı gizli, saklı hiçbir amelim. Allah’ım, ne kadar zor imiş kabir!   Şerife Şevval Kardelen

Öyle Bir Zaman Gelecek ki… Bazı Hadis-i Şerifler

  Öyle Bir Zaman Gelecek ki… Bazı Hadis-i Şerifler   ·      "İnsanlar üzerine bir zaman gelecek, kaygıları kursakları, şerefleri malları, kıbleleri kadınları olacak. Dinleri de altın ve gümüşleri olacaktır. Bunlar halkın şerlileridir ve Allah yanında onların nasibi yoktur." (Ravi: Hz. Ali (r.a.) Ramuz El-Ehadis) ·      “İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki bütün endişe ve gayretleri karınları (mîde ve şehvetleri) için olacaktır; şerefleri, malları ile ölçülecektir; kıbleleri kadınları olacaktır; dinleri de dirhem ve dinarları olacaktır. İşte onlar mahlûkâtın en şerlileridir. Onların Allah katında hiçbir nasipleri yoktur.” (Ali el-Müttakî, Kenzü’l-Ummâl, XI, 192/31186) ·      “Öyle bir zaman gelecek ki kişi helâlden mi haramdan mı kazandığına aldırmayacak!” (Buhârî, Büyû, 7) ·      “Öyle bir zaman gelecek ki doğru söyleyenler yalanlanacak, yalancılar ise doğrulanacak. Güvenilir kimseler hâin sayılacak, hâinlere güvenilecek. İnsanlardan şâhitlik etmeleri isten

Onlar ki Takva Dairesi İçinde Yaşarlar

  Hz. Ömer Radiyallahü Anh devrinde bir genç vardı. Bu genç mescidden hiç ayrılmazdı. Sanki o bir mescid kuşuydu. İbadetine dikkatli, nafileleriyle de Allah’ü Teâlâ’ya yaklaşanlardan olduğu her halinden belliydi. Bir ara, Hz. Ömer Radiyallahü Anh bu genci mescitte göremez oldu. Zaten, cemaatin bazı mezheplere göre farz, bazılarına göre namazdan bir rükün ve en azından sünnet-i müekkede olmasının ve bir imam arkasında namaz kılmanın hikmetlerinden biri de bu değil mi? İmam arkasına dönüp cemaatini süzecek ve gelmeyen varsa onu soracak… Hele bu imam Hz. Ömer Radiyallahü Anh Radiyallahü Anh, cemaat de ashap olursa…   Hz. Ömer Radiyallahü Anh, cemaat ne kadar kalabalık olursa olsun cemaatini çok iyi tanır ve adeta her gün onları kontrol ederdi. İşte bu genci görmeyince de böyle sormuştu: “- Acaba falanca gence ne oldu? Bir-iki gündür mescitte göremiyorum.” Cemaat önce cevap vermek istememiş ve herkes gözlerini yere çevirmişti Ömer’le göz göze gelmemek için. Hz. Ömer Rad

Yahyâ Bin Muâz-ı Râzî Rahmetullahi Aleyh Buyurdular ki…

  Evliyânın büyüklerinden. İsmi, Yahyâ bin Muâz bin Ca’fer er-Râzî olup, künyesi, Ebû Zekeriyyâ ve lakabı Vâ’iz idi. İnsanlara nasîhatle se’âdet yolunu anlatmakta, zühd, vera’ ve takvâda, (haram ve şüphelilerden sakınmada), hikmetli söz söylemekte, Allahü Teâlâ’nın emirlerine ve Resûlullahın (Aleyhisselâm) sünnetine tâbi olmakta zamanının bir tanesi idi. Rey şehrinde doğdu. 258 (m. 872)’de Cemâzil-âhir ayında Nişâbûr’da vefât etti. Bağdâd ve Belh şehirlerine gitti. Tasavvuf ehli büyük âlimlerle görüşüp sohbet etti. İshâk bin Süleymân er-Râzî, Mekkî bin İbrâhîm el-Belhî, Ali bin Muhammed ve başka âlimlerle görüşüp, kendilerinden ilim tahsil etti. İlim, amel ve ahlâkta, nefsiyle mücâdele etmekte şaşılacak hâl ve üstünlük sahibi idi. İbrâhîm ve İsmail adında iki kardeşi olup, onlar da yüksek hâl sahibi idiler. Kardeşlerinden birisi Mekke’ye gidip oraya yerleşti. Yahyâ hazretlerine bir mektûb yazıp “Üç arzum vardı, ömrümün sonunu en kıymetli yerde geçirmek, bir hizmetçimin olması ve öl

İyi ki Varsın; Eren Bülbül…

Resim
  Eren Bülbül’de Siyonist Haçlı ittifakının ve içimizdeki uzantıları işbirlikçi hain ve alçakların kurbanı oldu, şehit düştü, Cennetlere uçtu…   Eren sen Allah’ü Teâlâ’nın nasıl sevgili bir kulusun ki… Issız dağların başından mahzun gönlünle: “Kimse iyi ki varsın Eren demiyor!” diye bir dua ettin!   Duan kabul oldu.   Bütün Türkiye: “İyi ki varsın, Eren!” diye ağladı.   Allah’ü Teâlâ, bütün çocuklarımızı Eren Bülbül gibi şuurlu vatan ve milletine hizmet edenlerden eylesin!