Kayıtlar

ama etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Sağ Kolumu Kaybettim Ama Sol Kolum Var!

Sağ Kolumu Kaybettim Ama Sol Kolum Var!               Seddülbahir ve Conkbayır'ın büyük kahramanlarından biri de Bombacı Mehmet Çavuş'tu. Bu kahraman Anadolu çocuğu, İngilizlerin siperlerimize fırlattığı el bombalarını korkusuzca hemen yakalar, karşı tarafa fırlatır ve zararını kendilerine dokundururdu. İngilizler bunu anlamış olacaklar ki bombaları bir kaç sayı saydıktan sonra fırlatarak Mehmet Çavuş 'un iadesini önlemeye çalışmışlardı. İşte böyle bir bomba Mehmet Çavuş 'un elinde patlayarak sağ elinin bileğinden kopmasına sebep olmuştu. Bu yiğit delikanlı vazife şuuruyla hastaneden tabur kumandanına yazdığı mektupta şöyle diyordu:               "Sağ kolumu kaybettim, zarar yok, sol kolum var. Onunla da pekâlâ iş görebilirim. Beni müteessir eden ve yine kıtama iltihak edip düşmanla çarpışmama mani olan şey yaramın henüz kapanmamış olmasıdır. "               "Hastaneden kurtularak halen harbe iştirak edemediğim için beni mazur görünüz, affedeniz

Cemaata Devam Eden Amanın Gözleri Açıldı

Cemaata Devam Eden Amanın Gözleri Açıldı İki gözleri kör olan mü'min, Peygamberimizin Cemaat sünnetini hiç terk etmez, yağışlı ve karlı havalarda bile mescide; cemaata gitmeye devam ederdi. Evde ailesi bütün vakit namazlarına, hatta yatsı namazına bile gittiği için bir çok kere: “Gözlerin görmüyor, camiye gitmek sana vacip değildir, vakit namazlarını evde kıl!” derdi, ama o ise, bu kıymetli sünneti hiçbir zaman terk edemeyeceğini söylerdi. Bir gün yine camiye giderken, yol kenarında bir çukura düşüp başı yarıldı. Cemaata gidemeden başkalarının yardımı ile oradan çıktı ve eve geldi. Kocasının kanlar içinde eve geldiğini gören karısı: “Biz sana her zaman söyleyip duruyoruz camiye gitme diye... Bak işte şimdi de başını yardın, iyi mi oldu yani?” diyerek onu bu fiilinden (hareketinden) dolayı birçok sözler söyleyerek rencide etti. O ise bu halinden pişman olmadığı gibi: — Değil başımın yarılması, kolumda kırılsa, elimden geldiği müddetçe bütün azalarım parçalansa, yine de

Paşa Olursun Ama Adam Olamazsın

Paşa Olursun Ama Adam Olamazsın Bir adamın haylaz, yaramaz bir oğlu vardı. Adamcağız oğluna yeri geldikçe: — Oğlum sen adam olmazsın, derdi. Babasının bu sözleri ise çocuğun çok zoruna giderdi. Bir gün gene babası aynı sözü tekrarlamıştı. Çocuk başını aldı gitti, İstanbul'a geldi okumaya başladı. Çocuğun tek muradı adam olmak ve babasını mahcup etmekti. Nitekim okudu, uğraştı ve türlü imtihanlardan sonra Osmanlı Devletine Paşa oldu. Unutmamıştı babasının kendine söylediği sözleri. Emrindekilere, gidin filân memlekette, filân köyde şu isimde biri var onu istanbul'a huzuruma getirin, Diye emir verdi. Paşanın adamları gittiler ve söylenen köyde Paşanın babası Mehmet efendiyi buldular. Adamcağız tarlada çift suluyordu. Yanına varıp: — Seni Paşa Hazretleri İstanbul'a huzuruna çağırır, hazır ol gideceğiz, dediler. Adamcağız şaşırmıştı. Bir Paşa Anadolu'nun fakir köylüsünü niçin huzuruna çağırsındı. Ne ise emir emirdir, hazırlandı, İstanbul'a yola

Camiyi Yıkın, Ama Adaleti Yıkmayın

Camiyi Yıkın, Ama Adaleti Yıkmayın Bir Yahudi Hz. Ömer Radiylallahü Anh’in yanına gelir. “Ya Ömer, filan yerde cami yapılıyor. Camiyi yaparken benim arsamın da bir bölümüne girdiler. Arsam eksildi.” der. Durumu inceleten Ömer olayın doğru olduğunu görür. Valiye “Camiyi yıkın, ama adaleti yıkmayın. Camiyi yeniden yapın.” emrini verir. (Alıntı)

Sigara İçmiyorsun Ama Çakmak Sende

Sigara İçmiyorsun Ama Çakmak Sende Trende yan yana oturduğumuz adam, karşımızdaki delikanlıya nutuk çekiyor ve: - Sigara efkâr dağıtır, diyordu. Yak bir tane. Çocuk adamın kendisine uzattığı sigarayı kibarca reddederek: - Sağ olun, diye cevap verdi. Kullanmıyorum. - Amma yaptın ha, dedi adam. Yoksa annen mi kızar? Bu laflar çevremizdeki yolcuların gülüşmelerine yol açmış, benimse fena halde canımı sıkmıştı. Uyumak niyetiyle kapattığım gözlerimi aralayarak delikanlıya baktım. 20-22 yaşlarında olmalıydı. Son derece temiz bir ifadeye sahip olan yüzü, adamın söylediklerinden dolayı hafifçe kızarmıştı. Adam: - Her halde sen aslan sütü de kullanmazsın, diye devam etti. Kullanmazsın değil mi? Delikanlı, onun içkiden bahsettiğini anlamıştı. Bu sefer susmayıp: - Bira dâhil bütün içkiler haramdır, dedi. Elbette kullanmıyorum. Konuşmaları benim olduğu kadar ayakta seyahat eden yolcuların da dikkatini çekmiş olmalıydı. Herkes kulak kesilmiş, onları dinliyordu.

Bacağı Yok Ama Gücü Var

Bacağı Yok Ama Gücü Var 11 aylıkken iki bacağının dizden aşağısı kesilen atlet Oscar Pistorius rakamsal derecesiyle olimpiyat hedefine ulaşamadı ama azmi milyonlarca insana ilham verdi. 11 aylıkken iki bacağının dizden aşağısı kesilen atlet Oscar Pistorius'un 2008 Pekin Olimpiyatları'na katılabilmek için İngiltere’deki yarışlarda derece barajını aşması gerekiyordu. Yere düşüp, diskalifiye olan, kural olarak kaybeden Pistorius, mücadele olarak ise ders ve ilham verdi. 1986'da Güney Afrika'da dünyaya geldiğinde bacaklarında diz ve bileği birbirine bağlayan kaval kemikleri yoktu ve henüz 11 aylıkken iki bacağının da dizden aşağısı kesildi. Ancak o, hayata küsmedi, rehabilitasyon merkezinde 'çita' adı verilen protezlerin Mercedes'i olarak adlandırılan takma bacakları kullanmaya ve koşmaya başladı. Sadece koşmakla kalmadı kendini bir atlet olarak geliştirdi. Yıllar süren emeklerinin karşılığını geçtiğimiz hafta, Roma'da, Golden Lig ya

Öğrendim ki...

Öğrendim ki... Yıllar sonra öğrendim ki... Kimseyi sizi sevmeye zorlayamazsınız. Kendinizi sevilecek insan yapabilirsiniz, gerisini karşı tarafa bırakırsınız. Öğrendim ki... Güveni geliştirmek yıllar alıyor, yıkmak bir dakika. Öğrendim ki... Hayatında nelere sahip olduğun değil kiminle olduğun önemli. Öğrendim ki... Sevimlilik yaparak 15 dakika kazanmak mümkün, ama sonrası için bir şeyler bilmek gerek. Öğrendim ki... Kendini en iyilerle kıyaslamak değil, kendi en iyinle kıyaslamak sonuç getirir. Öğrendim ki... İnsanların başına ne geldiği değil, o durumda ne yaptıkları önemli. Öğrendim ki... Ne kadar küçük dilimlersen dilimle her işin iki yüzü var. Öğrendim ki... Olmak istediğim insan olabilmem çok vakit alıyor. Öğrendim ki... Karşılık vermek, düşünmekten çok daha basit... Öğrendim ki... Bütün sevdiklerinle iyi ayrılman gerek, hangisi son görüşme olacak bilemiyorsun. Öğrendim ki... "Bittim" dediğin andan itibaren pilinin bitmesine daha çok var. Öğrendim k

Hayır, Ben O Değilim!

Resim
Hayır, Ben O Değilim! Hayır, ben o değilim! Hani çölde ölmek üzereyken bir fotoğrafçının deklanşöründe yaşamını bırakan… Hani yanı başında ölmesini bekleyen kartalla aynı karede fotoğrafı çekilen çocuk… Hani o fotoğrafı çektikten bir yıl kadar sonra, meslek aşkının insan hayatından önce gelmesini kendi içinde çözemeyerek, intihar eden gazetecinin çektiği fotoğraftaki çocuk… Ben o değilim! Ama onun kadar masum ve açım! Onun kadar yardıma muhtacım! Beni bu çöllerde unutmayın!

Picasso çok İyi Bir Ressamdı Ama…

Picasso çok İyi Bir Ressamdı Ama… “Picasso üstün zekâlı bir insandır. Çok büyük bir ressamdır. Ancak iyi bir müzisyen ya da matematikçi değildir. Ona deselerdi ki, şu problemi çöz, yapamazdı. Müzikte müthiş bir kabiliyete sahip olan Mozart da resimden anlamazdı. Demek ki bir insan her konuda başarılı olamıyor. Önemli olan onun üstün olduğu yanı keşfetmek ve o alanda başarılı olmasına yardımcı olmaktır.”

Huzurlu Bir Aile Yapısı

Huzurlu Bir Aile Yapısı Değerli dostlar günümüzde boşanmalar, kadın cinayetleri çoğaldı… Refah seviyesi çok yükseldi ama toplumda huzur kalmadı. Âlim bir zatın güzel bir hanımı vardı. Bu hanımın fiziği çok güzeldi ama huyu çok kötüydü. Zenginlik hayalleri içinde yüzüyordu. O beldede görgüsüz zengin bir adam yaşıyordu. O zengin adam âlimin güzel hanımını eş olarak almak istiyordu. Fakat boşanmadan alamıyordu. Araya cadı bir kadın koydu. Cadı kadın adeta âlim zatın hanımının beynini yıkıyordu. Âlimin hanımı: -Olur ama eşim beni kolay kolay boşamaz ki! Dedi. Cadı kadın hazırlıklıydı. -Sürekli eşini terslersin, en masum isteklerini bile reddedersin, sevmediği yemekleri yaparsın. Hep asık suratlı olur, evdeki eşyaları kırarsın. Sonunda mecbur kalır seni boşar. Sen de zengin adamla evlenirsin! Dedi. Huysuz kadın artık kocasına sert davranıyor, evde çanak çömlek ne varsa kırıyordu. Eve yorgun gelen âlim zat asık suratla karşılanıyor, her gün bir kırık dökük haberiyle yıpratılıyordu

Uyansana Ahmak Nefsim

Uyansana Ahmak Nefsim Nerden geldin, nere giden, Düşündün mü dünya nedir? Haktan geldin, Hakk’a giden, Uyansana ahmak nefsim… İster yüz yıl, bin yıl yaşa, İster bey ol ister paşa, Bir gün ölüm gelir başa, Uyansana ahmak nefsim… Kara yere gireceksin, Yılan çıyan göreceksin, Sonsuz pişman olacaksın, Uyansana ahmak nefsim… Münker - Nekir gelecekler, Her yaptığın soracaklar, “Ya nur, ya nar!” diyecekler, Uyansana ahmak nefsim… Melek suru üfürecek, Yerler gökler dürülecek, Her can ölüp dirilecek, Uyansana ahmak nefsim… Mahşer mizan kurulacak, Tüm ameller tartılacak, Salih mü’min, kurtulacak, Uyansana ahmak nefsim Kâfir zalim ayrılacak, Cehenneme savrulacak, Ateşlerde kavrulacak, Uyansana ahmak nefsim… Liavaul hamd açılacak, Mü’mine nur saçılacak, Cennetler’e uçulacak, Uyansana ahmak nefsim… İyi olanlar Cennet’e, Kötü olan, Cehennem’e, Senin yerin bilmem nere? Uyansana ahmak nefsim… Yaşar AKKAŞ 25.

ACELE KARAR VERMEYİN

ACELE KARAR VERMEYİN Köyün birinde bir yaşlı adam varmış. Çok fakirmiş ama Kral bile onu kıskanırmış... Öyle dillere destan bir beyaz atı varmış ki, kral bu at için ihtiyara nerdeyse hazinesinin tamamını teklif etmiş ama adam satmaya yanaşmamış… "Bu at, bir at değil benim için; bir dost, insan dostunu satar mı" dermiş hep. Bir sabah kalkmışlar ki, at yok. Köylü ihtiyarın başına toplanmış: "Seni ihtiyar bunak, bu atı sana bırakmayacakları, çalacakları belliydi. Krala satsaydın, ömrünün sonuna kadar beyler gibi yaşardın. Şimdi ne paran var, ne de atın" demişler... İhtiyar: "Karar vermek için acele etmeyin" demiş. "Sadece at kayıp" deyin, "Çünkü gerçek bu. Ondan ötesi sizin yorumunuz ve verdiğiniz karar. Atımın kaybolması, bir talihsizlik mi, yoksa bir şans mı? Bunu henüz bilmiyoruz. Çünkü bu olay henüz bir başlangıç, arkasının nasıl geleceğini kimse bilemez." Köylüler ihtiyar bunağa kahkahalarla gülmüşler. Aradan 15 gün geçmeden