Velileri Sevmek Ve Onlara Hürmet Etmek Takvanın Gereğidir


Velileri Sevmek Ve Onlara Hürmet Etmek Takvanın Gereğidir


       Velilere hürmet Allah’u Teâlâ’ya hürmettir. Çünkü onları yücelten ve kendilerine hürmeti emreden Allah’u Teâlâ’dır.
       Onlara düşman olandan intikamı Yüce Allah alır.
       Şu kudsî hadisi duyup da ürpermemek mümkün mü? “Her kim, benim veli kullarımdan birisine düşmanlık ederse, muhakkak ben ona harp açar (dostumun intikamını alır)ım.”
       Diğer rivayette hadis şöyle başlıyor: “Kim benim velilerimden birisini hafife alırsa, bana düşman olarak karşıma çıkmış olur.” Allah’u Teâlâ’nın yüce tuttuğunu yüceltmek iman ehlinin işidir. O’na ait şeyleri sevmek, kalpteki ilâhi sevginin alametidir.
       Cenabı Hak şöyle buyurur: “Kim Allah’ın varlığının delillerini ve dininin alametlerini (şeâir) yüceltirse bu, kalplerin takvasındandır.” Şeâir, bir şeyin kendisiyle bilindiği âlametler demektir. Bazı müfessirler bunun bütün ibadetleri kapsadığını söylemişlerdir.
       Hiç şüphesiz Allah’u Teâlâ’nın yeryüzünde en büyük tecellisine peygamberler mazhar olmuşlardır. Cenâbı Hakk’ın kudreti, ilmi, sevgisi ve nuru en fazla peygamberlerde zuhur etmiştir. Onlardan sonra bu tecelli Allah dostlarında zuhur etmiştir. Allah dostlarının üzerine devamlı ilâhi nur ve feyiz iner. Yüce Allah onları, varlığı ve birliği için şahit yapmıştır.
       Allah’u Teâlâ’nın şahidi olan alim, ahireti dünyasına, Allah’a itaati nefsinin hevasına tercih eden muttaki kimsedir. Bu kamil mümin, her haliyle insanlara Allah’ın edebini gösterir, sevgisini tattırır. Kim Allah’u Teâlâ’yı tanımak isterse, O’nun şahitlerine gitmelidir. İlâhî aşkı tatmak isteyenler, Allah’ın nuru ile boyanmış ve Yüce Rabbinin aşkı ile yanmış âşıklara yanaşıp sevginin yolunu sormalıdır. Rabbine yakinen iman etmek isteyenler Allah dostlarının şehadetini, işaretini, davetini, nasihatini kabul etmelidir. Çünkü onlar, her halleriyle dini temsil ederler, Allah’a giden yolu gösterirler. Onlar, Hz. Kur’an’ı amelleriyle tefsir ederler. Hz. Muhammed Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimizin sünnetini yaşayarak şerh ederler. Müfessir İmam Taberî (rah) (310/923) şöyle der:
       “Dinin bütün alâmetlerini yüceltmek kalplerin sahip olduğu takvadan ileri gelir. Allahu Tealâ, ‘Kim Allah’ın şeâirini (varlığının delillerini ve dininin alametlerini) yüceltirse bu, kalplerin takvasındandır. ’ ayetinde sanki şöyle buyuruyor:
       “Mümin kullarımın üzerine, bana ait olan her şeyi yüceltmeleri bir borçtur.” Muhyiddin b. Arabî Kuddise Sirrûh (638/1240), kalpte bu hürmetin nasıl oluştuğunu şöyle belirtir: “Kainattaki her şeyde Allah’ın tecellisi vardır. Onları yüceltmek, Allah’u Teâlâ’yı bilmekten ileri gelir. Kim onları Rabbinin bir eseri görerek yüceltirse o, bütün işlerinde de takva üzere hareket eder. Sen baktığın her şeye o şeyin bizzat kendisini yüceltmek için değil de onu yaratan Allah’ın yüceliğini ikrar etmek için bakarsan; o şey de yüce olur, sen de yüce olursun. Zira edep budur. Önüne çıkan her bir ayetin (ilâhi delil ve alametin) önünde edeple dur ve tevazu ile:
       ‘Rabbim, İlmimi artır!’ diye dua et!” Velilere itaat Allah’u Teâlâ’ya itaat etmek demektir. Bunun nedeni şudur: Ayeti kerîmede:
       “Kim peygambere itaat ederse, Allah’a itaat etmiş olur. Kim de yüz çevirirse bil ki, biz seni onlara bekçi göndermedik.” buyrulmuştur. Şimdi Hz. Rasûlulah Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimizi dinleyelim:
       “Hiç şüphesiz bana itaat eden, Allah’a itaat etmiş olur. Bana isyan eden de Allah’a isyan etmiş olur. Benim emirime (başınızdaki imama) itaat eden bana itaat etmiştir. Ona isyan eden de bana isyan etmiştir. İmam (düşman ve kötülüklere karşı önünüzde) bir kalkandır. Onun arkasında savaşılır ve onunla korunulur. Eğer, başınızdaki imam, size Allah’dan korkmayı emrederse, bundan dolayı kendisine ecir vardır. Takvanın dışında birşey emrederse, vebâli onadır.”
       Abdullah b. Ömer (r. a) anlatıyor: Ashabdan bir toplulukla Rasulullah’ın Sallallahü Aleyhi Vesellem yanında idik. Bir ara Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem: -Ey topluluk! Benim size Allah tarafından gönderilmiş bir Rasûl olduğumu bilmiyor musunuz? diye sordu. Oradakiler:
       -Evet, sen Allah’ın Rasulüsün, dediler. Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem: -Siz Allah’ın kitabında: “Bana itaat edenin Allah’a itaat etmiş olacağını bildiren ayeti indirdiğini bilmiyor musunuz? diye sordu. Oradakiler: -Evet ya Rasulallah! Şehâdet ederiz ki sana itaat eden Allah’a itaat etmiş olur. Şüphesiz sana itaat etmek, Allah’a itaat etmek sayılır.” dediler. Bunun üzerine Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem:
       -Hiç şüphesiz, bana itaat etmeniz Allah’a itaat etmeniz anlamını taşır. Başınızdaki (benim vekilim, emirim olan) imamlarınıza itaat etmeniz de bana itaat etmeniz demektir, buyurdu.” İmam Kuşeyrî Kuddise Sirrûh, peygambere itaati emreden ayeti tefsir ederken Hz. Peygamber’in Sallallahü Aleyhi Vesellem nasıl bir konumda olduğunu şöyle belirtir: “Cenâbı Hak az önce geçen ayette âdeta şöyle buyurur:
       “Peygambere itaat bana yapılmış bir taattır. Ona yakın olan bana yakın olmuş olur. Onun makbulü, benim de makbulümdür. Onun reddettiğini, ben de reddederim.” Kamil mürşide gösterilen hürmet ve edep, Allah ve Rasûlü için yapılmaktadır. Çünkü o, dini temsil etmekte, ilâhi daveti yaymakta, nefsinin menfaatlarına değil, Allah ve Rasulünün davasına sahip çıkmaktadır. O dünyanın en önemli işini üstlenmiştir. Kamil mürşit Allah’u Teâlâ’nın dostudur, şahididir, halifesidir. Onlara hürmet, herkesi aziz eder. Allah için gösterilen tevazu ve edep zillet değil, şereftir. Kibir ve haset şeytanın ahlakıdır. Şeytan ise rahmetten mahrumdur. Bakınız Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimiz ne buyuruyor: “Büyüğümüzü yüceltmeyen, küçüğümüze merhamet göstermeyen, âlimimizin kıymet ve edebini bilmeyen bizden değildir.”

       “Üç kimse var ki, onların hakkını ancak münafık olan hafife alır:
       1- İslam uğruna saçını başını ağartmış kimse.
       2- İlim ehli âlim.
       3- Adalet sahibi imam, idareci ”

       Şu bir gerçektir: Kamil mürşidin müridinden, üstadın talebesinden, imamın cemaatinden istediği edep kendi adına değildir. Kamil mürşitler, talebelerini ilâhi edeple edeplendirmek ve onları Cenâbı Hakk’ın huzurunda kabul görecek şerefli bir kul hâline getirmek için uğraşırlar.

       İmam Şa’ranî Kuddise Sirrûh (973/1565) şöyle der: “Mürit, gece-gündüz, diri yahut ölü olsun, mürşidi tarafına asla ayağını uzatmamalı! Hatta bunu basit bile görmemeli. Onun huzurunda ve gıyabında bu edebe dikkat etmeli. Bu edebi elde eden mürit, Allah’u Teâlâ’ya karşı edepli olma hâlini elde eder. Çünkü mürşit, mürit için manevî terakkî merdivenine benzer. Hem o, marifet ve edep mektebidir.”

       “Mürit mürşidin makam, mevkî ve insanlar arasında bir yer edinmek için müritlere edep emrettiğini asla düşünmemeli. Bu kötü bir düşüncedir. Mürşitler ancak, müritler Allah’u Teâlâ’nın huzurundaki edebi elde edebilsinler diye kendilerine karşı edepli davranılmasını isterler.” Hadisler, ana babaya itaatın Allah’a itaat olduğunu, onlara karşı edepsizliğin ise Yüce Allah’ı gazaba getireceğini belirtir.

       Manevî doğuma vesile olan mürşit hürmeti hak etmiş demektir. Ona hürmetsizlik haramdır. Allahu Teala iki günahı işleyenler için, ‘Bunları yapanlar benimle harbe girmiş olur’ buyurur. Bunların birisi helal görüp, bilerek fâiz yemek, diğeri ise Allah’ın bir velisine düşmanlık yapmaktır. İmam Gazâlî’nin (Rahmetullahi Aleyh ) belirttiği gibi seven kimse sâdık, sevgisi de samimi olursa bu sevgi, sevgiliye ait her şeye sirayet eder. Öyle ki sevgilinin eşyaları, mekânları, hâtıraları, hatta hayvanları bile kendisine sevgili olur. Bunu ancak gerçek anlamda sevmenin ne demek olduğunun bilenler kavrayabilir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Esmaül Hüsna (Arapça- Türkçe) دُعٰٓاءُ اَسْمٰٓاءُ الْحُسْنٰى

Uzun Ömür İçin Dua

Şifa Salavâtı (Salavâtı Tıbbil Kulubi/Salâvatı Tıbbiye)