Kayıtlar

İmam-ı A’zam Ebû Hanife

İmam-ı A’zam Ebû Hanife Ebû Hanîfe’nin adı Numân, babası Sâbit’dir. Hicri (80) tarihinde Kûfe’de doğmuş, (150) tarihinde Bağdat’ta vefat etmiştir (Rahmetullah! Aleyh). Sabit, İmam-ı Ali Hazretleri’ne hizmet etmiş, nesli hakkında onun duasını almıştır. Aslen Türktür. Sahabe devrine ye­tiştiği için tabiindendir. İmâm-ı Âzam’ın ilmî silsilesi, İbn-i Mes’ud, Ali, İbn-i Abbas’a ve on­lar vasıtasıyla Peygamberimize vasıl olmuştur. Hocası Hammâd öldükten sonra talebesi Ebû Hanife’yi o’nun yerine geçirdiler. Çok geniş ve sağlam bir karihası, kuvvetli bir fikir ve müta­laası Kitap ve sünnete ve bunlardaki ince­liklere derin bir vukufu vardı. Zühdü takvası herkesçe mâ’ruf idi. Kırk sene yatsı abdesti ile sabah namazını kıldığı, bir rek’ât namazda Kur’an-ı Kerim’i baştan nihayete kadar okudu­ğu rivayet olunur. Ellibeş defa Hacc’a gitmiş­tir. Fıkıh ilminde pek yüksek ve mümtaz bir yeri vardı. Kendisinden bir mes’elenin hükmü sorul­duğu vakit, Kitab ve Sünnet’le veyâhud Sahâbe’nin asa...

Düğme...

Düğme... Japonya'dan gelip Amerika'da üniversite okuyan bir gencin düğmesi ile ilgili bir hikâye. Japon genç Japonya'dan bursla gelmiş biri. Fazla giysisi yok. Bütün sene aynı kıyafetlerle dolaşan tek derdi okumak olan bir genç. Bir gün bu gencin gömleğinin düğmesi kopmuştur. Kopan düğmenin yerine kola kutusunun açma halkasını takan genç üniversitede alay konusu olur. Bu durum üzücü muhakkak. Ama düğme almaz yine de. Son sınıfta mezun olduğunda bu dalga geçilen olayın nedenini açıkladığında büyük bir utanç yaşamıştı Amerika. Yaptığı açıklama şuydu: "Bir düğme yüzünden dalga geçtiniz. Neden bir düğme alıp yerine dikmek yerine, benimle dalga geçmenize izin verdiğimi merak ediyorsanız şunu söyleyeyim ki; Hiroşima'da halkımı katleden bir ülkeye bir düğme parası dahi vermemek içindi. Benim kazandığım paranın tek bir kuruşunu bile hak etmiyorsunuz. Bu ülkeden düğme parası dahi harcamadan gideceğim için mutluyum"

Hazret-i Ebu Hüreyre (Radıyallahü Teâlâ Anh)

Hazret-i Ebu Hüreyre (Radıyallahü Teâlâ Anh) Hazret-i Ebu Hüreyre (radıyallahü teâlâ anh), eshab-ı kiramın büyüklerindendir. Adı Abdurrahman’dır. Eshab-ı kiram arasında Abdullah bin Ömer’den sonra, en çok hadis bilen budur. Yemen’in Devs kabilesindendir. Künyesi Ebu Hüreyre’dir. Resulullah efendimiz, bir gün eteğinde kedi yavrusunu severken görünce kedi yavrusunu seven anlamında Ebu Hüreyre ismini verdi. Yemen’deki Devs kabilesinin ileri gelenlerinden ve meşhur şair olan Tufeyl bin Amr’ın İslam’a davet etmesiyle Müslüman oldu. Hicretin yedinci yılında, Tufeyl bin Amr ve diğer iman edenlerle birlikte, Hayber’in fethi esnasında, Medine’ye geldi. Bir daha, Yemen’e dönmeyip Medine’de kaldı. Hazret-i Ebu Hüreyre, müslüman olduktan sonra, annesinin de müslüman olmasını çok istiyor, bunun için çok uğraşıyordu. Fakat bir türlü muvaffak olamıyordu. Bu hususta şöyle anlatmıştır: Bir gün Resulullahın huzuruna gidip, ya Resulallah, annemi İslam’a davet ediyorum, kabul etmiyor. Bu...

Zalimden Korkunca Okunacak Dua

Zalimden Korkunca Okunacak Dua رَضِيتُ بِاللهِ تَعَالَى رَبًّا، وَبِالاِسْلَامِ دِيناً، وَبِمُحَمَّدٍ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ نَبِيَّا وَرَسُولاً، وَبِاالقُرآنِ الكَرِيمِ إِماَماً وَحُكْماً. O kunuşu: Radîtü billahi teâla Rabben, vebi’l-İslâmi dinen ve bi Muhammedin nebiyyen ve Rasûlen ve bi’l Kur’ân-i elKerimi imâmen ve hükmen.” Desin Anlamı: “Rab olarak Allah’ı Teâlâ’yı din olarak İslam’ı, peygamber ve Rasûl olarak Hazreti Muhammed’i Sallallahu Aleyhi Vesellemi ve kendime rehber ve hüküm kaynağı olarak Kur’an-ı Kerim’i seçtim ve razı oldum.”[1] Kaynak: [1] Ebü’l-Leys es- Semerkandî (Radiyallahü Anh) – İhlas, Riya ve Günlük Dualar (Ahmed, Nesâi, Ebu Dâvud, Tirmizi, Müslim, İbnu Mâce, Dua)     Ravi: İmran Bin Hureyr, Ebû Meclez’den rivayet ediyor.

Büyü ve Cinlere Karşı

Büyü ve Cinlere Karşı Büyü ve cin tasallutuna karşı her gün 9 Ayetel kürsi 41 İhlâs Sûresi, أَعُوذُ بِاللّٰهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجيمِ، بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحيمِ. بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ قُلْ هُوَ اللّٰهُ اَحَدٌۚ ﴿١﴾ اَللّٰهُ الصَّمَدُۚ ﴿٢﴾ لَمْ يلِدْ وَلَمْ يولَدْۙ ﴿٣﴾ وَلَمْ يَكُنْ لَهُ كُفُواً اَحَدٌ ﴿٤﴾ 41 Felâk  Sûresi, بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحيمِ. بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ قُلْ اَعُوذُ بِرَبِّ الْفَلَقِۙ ﴿١﴾ مِنْ شَرِّ مَا خَلَقَۙ﴿٢﴾ وَمِنْ شَرِّ غَاسِقٍ اِذَا وَقَبَۙ ﴿٣﴾ وَمِنْ شَرِّ النَّفَّاثَاتِ فِي الْعُقَدِۙ ﴿٤﴾ وَمِنْ شَرِّ حَاسِدٍ اِذَا حَسَدَ ﴿٥﴾ 41 Nas  Sûresi, بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحيمِ. بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ قُلْ اَعُوذُ بِرَبِّ النَّاسِۙ ﴿١﴾ مَلِكِ النَّاسِۙ ﴿٢﴾ اِلٰهِ النَّاسِۙ ﴿٣﴾ مِنْ شَرِّ الْوَسْوَاسِ الْخَنَّاسِۙ ﴿٤﴾ اَلَّذِي يُوَسْوِسُ فِي صُدُورِ النَّاسِۙ ﴿٥﴾ مِنَ الْجِنَّةِ وَالنَّاسِ ﴿٦﴾ Okunur. Gece uyumadan iki avucunu birleştirip içine (...

Alın Teri Hikâyesi

Alın Teri Hikâyesi   Çocuklar için ders alınacak harika bir hikaye daha.. Evvel zamanların birinde, evlilik çağına gelen bir delikanlı herkes gibi evlenmek istiyordu. Bu niyetini ailesine açtığında, babası ona şöyle dedi: “Elbette oğlum, elbette evlenebilirsin. Bana kendi alın terinle kazandığın bir altın getirdiğinde, seni hemen evlendireceğim.” Delikanlı babasının bu sözlerine gülümsedi. Ne kadar da kolay bir sınavdı bu böyle! Ertesi gün, istenilen altın lirayı götürüp gururla babasının avucuna koydu. Babası hiçbir şey söylemeden, altını evlerinin yanından akan nehre fırlattı. Çocuk, altının düştüğü nehre şaşkınlıkla bir-iki saniye baktıktan sonra, babasına döndü ve sordu: “Şimdi evlenebilirim, değil mi babacığım?” Babası başını iki yana salladı: “Hayır oğlum. Sana kendi alın terinle ve emeğinle kazandığın bir altın getirmeni söylemiştim. Bu altını sen kazanmamışsın ki.” Genç delikanlı babasının gerçeği nasıl keşfettiğini anlayamamıştı. Ertesi gün bu defa anne...

Sultan Babanın Oğluna Vasiyeti: Dünya Asla Hükümdarsız Olmaz

Sultan Babanın Oğluna Vasiyeti: Dünya Asla Hükümdarsız Olmaz Ömer Ceyhun Özcan Selçuklu sultânı Sultan Mesûd'un oğlu Sultan-ı Saîd Kılıç Arslan, gençlik ve olgunluk çağlarını büyük hizmetlerle geçirip, yaşlılık dönemine ulaştığı ve kendinde zayıflık alâmetleri müşahede ettiği zaman, on bir evlâdından yaşça en küçüğü olan Gıyaseddîn Keyhüsrev, yaşı küçük olmakla beraber babasına yakınlığı ve hizmeti en çok geçen evlâdı idi. Sultan, oğlunu yanına oturtup, şu nasihati ve vasiyetini söyledi: "Kıymetli yavrum! Artık ben bu fânî âlemden göçmek üzereyim ve âhiret azığı, kazancı olacak şeyleri hazırlamakla meşgulüm. Sen ise sultanlık bağının taze fidanı, ilâhî lütuflar bahçesinin çiçeğisin. Benden sonra tahta sen çıkacak ve bu devleti idare edeceksin. Bu hususta sana vasiyet ve nasihatim vardır. Seni on bir kardeşin arasından şunun için tercih edip, seçtim. Sende sultanlık istidadı görüyorum. Bu Müslüman milletin başına geçeceksin. Onlar, Allah’ü Teâlâ’nın sana emânetidirl...

Şeyhin İki Kölesi

Şeyhin İki Kölesi    Padişahın birinin çok sevdiği bir âlim vardı. Padişah bu âlime çok saygı duyar, arada onun nasihatlerini dinlemek için yanına giderdi. Ondan dünyaya ve ahirete ait bilgiler alırdı.    Bir gün bu âlimin yanına giden padişah, onun nasihatinin etkisinde kaldı ve şeyhin dünyalık ihtiyacını gidermek isteyerek:    - "Ey şeyhim! Dile benden ne dilersen"  dedi.    Şeyh, padişahın bu isteğine cevap vermeyince, padişah ısrar etti. Padişahın bu ısrarına kızan şeyh:     - "Ey dünya padişahı! Bana böyle bir teklifte bulunmaya utanmıyor musun? Bundan vazgeç. Benim hakir ve zelil olan iki kölem vardır ki, onlar sana hâkim ve âmirdir. Sen onlardan emir almaktasın."  deyince, padişah şaşırdı ve:    - "O iki zelil köle de kimlerdir ki, onların bana hâkim ve amir olmaları benim için zillettir"  diye şeyhe sordu.    Şeyh:   ...

İyi İle Kötünün Mücadelesi

İyi İle Kötünün Mücadelesi    Yaşlı adam kulübesinin önünde torunuyla oturmuş, az ötede birbiriyle boğuşup duran iki köpeği izliyorlardı. Köpeklerden biri beyaz, biri siyahtı ve on iki yaşındaki çocuk kendini bildi bileli o köpekler dedesinin kulübesi önünde boğuşup duruyorlardı.    Dedesinin sürekli göz önünde tuttuğu, yanından ayırmadığı iki iri köpekti bunlar. Çocuk, kulübeyi korumak için biri yeterli olacakken niye ötekinin de olduğunu, hem niye renklerinin illa da siyah ve beyaz olduğunu anlamak istiyordu artık. O merakla sordu dedesine.    Yaşlı adam, bilgece bir gülümsemeyle torununun sırtını sıvazladı.    “Onlar” dedi, “benim için iki simgedir evlat.”    “Neyin simgesi?” diye sordu çocuk.    “İyilik ile kötülüğün simgesi. Aynen şu gördüğün köpekler gibi, iyilik ve kötülük içimizde sürekli mücadele eder durur. Onları seyrettikçe ben hep bunu düşünürüm. Onun için yanımda tutarım onları.” ...

Hayatımıza Yön Verecek 7 Ayet’i Kerime

Resim
Hayatımıza Yön Verecek 7 Ayet’i Kerime Kur’an-ı Kerim, kendisinin genel anlamda insanlar, özel anlamda ise inananlar ve muttakiler için bir “hidayet” kitabı olduğunu beyan eder. Bunun anlamı, insanın Kur’an-ı Kerim için değil de Kur’an-ı Kerimin insanlar, inananlar ve muttakiler için bir hidayet kitabı olduğu ve insan karşısında bir konumunun bulunduğudur. Kur’an-ı Kerim, kendisinin genel anlamda insanlar, özel anlamda ise inananlar ve muttakiler için bir “hidayet” kitabı olduğunu beyan eder. Bunun anlamı, insanın Kur’an-ı Kerim için değil de Kur’an-ı Kerim’in insanlar, inananlar ve muttakiler için bir hidayet kitabı olduğu ve insan karşısında bir konumunun bulunduğudur. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa’ya (sallâllâhu aleyhi ve sellem) bir ilahî vahiy olarak inen Kur’an-ı Kerim’i, kendisini “İnsanlara yol gösterici ve doğruyu yanlıştan ayırıcı belgeler olarak” (Bakara Sûresi, 2:185) tanımladığı gibi, aynı manaya gelen şu tanımlamaları da yapar: “Bu, doğru...

Zikrullâh

Zikrullâh Cenâb-ı Hak buyuruyor: “…Allâh’ı zikretmek; elbette en büyük (ibâdet)’tir…” (Ankebût, 45) Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular: “Allâh’ı zikreden kimseyle zikretmeyenin misâli, diri ile ölü gibidir.” (Buhârî, Deavât, 66) Allâh Rasûlü Sallallahü Aleyhi Vesellem, her an zikrullâh ve murâkabe hâlinde bulunmanın lüzûmu hakkında şöyle buyurmuştur: “Allâh’ı unutarak lüzumsuz konuşmalara dalmayın. Çünkü Allâh’ı unutarak yapılan çok konuşmalar kalbi katılaştırır. Allâh’tan en uzak olan kimse ise kalbi katı olandır.” (Tirmizî, Zühd, 62/2411) Mü’min gönüllerin gaflet katılığından kurtulup ilâhî rızâya nâil olabilecek hassâsiyete ulaşmalarının yolu, “zikr-i dâimî”den geçmektedir. Bu da bir müddet veya bir dönem değil; bir ömür boyu, her nefes alıp verişte zikrullâh şuurunu taşımakla mümkündür ki, ancak bu sâyede mânevî uyanıklık hâsıl olur. Nitekim Hazret-i Âişe vâlidemiz şöyle demiştir: “Rasûlullâh Sallallahü Aleyhi Vesellem her ânında A...

Gün Sonu Hesabı

Gün Sonu Hesabı Cenâb-ı Hak buyuruyor: “…Hepiniz Allah’a tövbe edin, ey mü’minler! Belki böylece korktuğunuzdan kurtulur, umduğunuzu elde edebilirsiniz.” (Nur, 31) Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular: “Vallahi ben günde yetmiş defadan fazla Allah’dan beni bağışlamasını diler, tövbe ederim.” (Buhârî, Daavât 3. Tirmizî, Tefsîru sûre 47; İbn Mâce, Edeb 57) Peygamberler, Cenâb-ı Hakk’ı en iyi bilen ve tanıyan kimseler oldukları için, O’na herkesten çok ibadet ederler; herkesten çok şükrederler ve O’na gerektiği şekilde ibadet edemediklerini itiraf ederler. Peygamber Efendimiz de yeme, içme, yatma, uyuma, eşleriyle beraber olma gibi mübah işlerle meşgul olurken veya ümmetinin çeşitli problemleriyle uğraşırken Allah Teâlâ’yı gerektiği şekilde zikredip düşünemediği için tövbe ve istiğfâr ederek O’ndan af dilemektedir. Nitekim hadisimizin bir başka rivayetinde Rasûl-i Ekrem Sallallahü Aleyhi Vesellem şöyle buyurmuştur: “Benim de kalbime gaflet çöküyor. Ben...

Hicri Yılbaşı

Hicri Yılbaşı Cenâb-ı Hak buyuruyor: "Gökleri ve yeri yarattığı günde Allah'ın yazısına göre Allah katında ayların sayısı on iki olup, bunlardan dördü haram aylarıdır. İşte bu doğru hesaptır. O aylar içinde (Allah'ın koyduğu yasağı çiğneyerek) kendinize zulmetmeyin ve müşrikler nasıl sizinle topyekün savaşıyorlarsa siz de onlara karşı topyekün savaşın ve bilin ki Allah (kötülükten) sakınanlarla beraberdir." (Tevbe, 36) Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular: "Zaman, Allah'ın gökleri ve yeri yarattığı günkü şekliyle dönmektedir. Bir yıl on iki aydır. Bunlardan dördü haram olan aydır. Üçü birbiri ardınca gelen, zilkade, zilhicce ve muharremdir. Biri ise cemaziyelâhir ile şaban arasında bulunan ve Mudar kabilesinin daha çok değer verdiği recep ayıdır..." (Buhârî, Hac 132; Müslim, Kasâme 29) Muharrem ayı 30 gündür. Kur’an-ı Kerim’de “Allah Teâlâ Hz.leri yeryüzünü, semâlar ve lâtif cisimleri yarattığından beri Levh-i Mahfuz’da a...

Nefis Çile Çekmeden, Ruha Bayram Yok!

Nefis Çile Çekmeden, Ruha Bayram Yok! Cenâb-ı Hak buyuruyor: "Nefsini kötülüklerden arındıran kurtuluşa ermiştir, Onu kötülüklere gömen de ziyan etmiştir." (Şems, 9-10) Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular: “Allah'ım! Rahmetini umuyorum. Gözümü açıp kapayıncaya kadar dahî beni nefsimin hevâsıyla baş başa bırakma! Her hâlimi ıslah eyle! Şüphesiz Sen de bir ilâh yok…” (Ebû Dâvud, Edeb, 100-101) Bâyezîd-i Bistâmî Hazretleri buyurur: “Nefsimi ilâhî vuslata yolculuk yapmaya davet ettim, bu zor yolculuk husûsunda nefsim direndi ve bana güçlük çıkardı. Ben de nefsin bütün dünyevî arzularını bertarâf ederek Cenâb-ı Hakk’ın huzûruna yöneldim!” Bâyezîd-i Bistâmî Hazretleri merhale merhale bu mücadeleyi şu temsillerle anlatır: “On iki yıl nefsimin demircisi oldum, onu riyâzat körüğüne koyup mücâhede ateşiyle kızarttım. Kınama örsüne koyup melâmet ve mahviyet çekiciyle dövdüm. Sonra beş yıl nefsimin aynası oldum. Yani onu murâkabeye aldım...