Hatalardan Kurtulmanın Yolları
Hatalardan Kurtulmanın
Yolları
“Beş vakit namazı bir türlü tam
olarak kılamıyorum”,
“İslam’ın emrettiği tesettürü
tam olarak yapamıyorum”,
“Bir takım günahları bırakmayı
bir türlü beceremiyorum”,
“Ne güzel hafızlığa başlamış ve
bir hayli ilerlemiştim ama hafızlığımı bitiremedim”,
“Fazla kilolarımdan kurtulmak
için yürüyüşe başlamıştım ama sürdüremedim, bıraktım”,
“Hocam çok denedim ama olmuyor,
ne yapmam gerekir?”
Bu tip sorulara defalarca
muhatap oldum, oluyorum. Dahası kendi hayatımda da böyle meseleler söz konusu
oluyor. Eğer sizin de bu konuda sorularınız varsa bu yazıyı okumanız faydalı
olabilir.
İster dünyevî işlerimizde
isterse ahirete yönelik işlerimizde başarısız olmamızın pek çok farklı sebepleri
bulunmaktadır. Ancak bunların en başında gelen sebep “istikrarsızlık”tır.
İstikrar, bir konuda kararlılık
göstermek, sabır ve sebat etmek, istikamet üzere yürümeye gayret etmek
demektir. Türkçede istikrarsızlık anlamında “dikiş tutturamamak”, “ayran
gönüllü olmak” gibi ifadeler kullanılır.
İstikrarlı olmak için yapılması
gereken şey “tedrice riayet etmek”tir. Yani bir şeyi bir anda yapmaya
çalışmaksızın azar azar, yavaş yavaş, peyderpey yapmaktır.
Şimdi düşünün: Önünüzde koca bir somun ekmek duruyor. Bu ekmeği bu haliyle
boğazınızdan geçirebilir misiniz? Elbette ki hayır! Öyleyse yapmanız gereken
önce dilimlere ayırmak, sonra da lokma lokma yutmaktır.
Bir kardan adam nasıl yapılır?
Önce bir kartopu yaparsınız, sonra bu kartopunu karların üzerinde döndüre
döndüre parça parça büyütürsünüz ve en sonunda koca bir kardan adam olur.
Kendimi de dâhil ederek
söylüyorum: Bizim en büyük sıkıntımız bir konuda hemen sonuç almaya
çalışmaktır. Bunun için tedrice riayet etmiyoruz, basamakları teker teker
çıkmak yerine bir anda merdivenlerin tepesine sıçramak istiyoruz.
İster İslam’ın emirlerini yerine
getirmek olsun isterse yasaklardan uzaklaşmak olsun hep tedriç ile istikrar ile
sağlanır. Şimdi hep beraber düşünelim, kendimize soralım:
Beş vakit namaz kılmayan bir
kimseye “yarından itibaren beş vakit namaz kılacaksın” dediğinizde onun fıtratı
bu ani değişikliğe derhal uyum sağlayabilir mi?
İçkiye veya sigaraya müptela
olmuş birine bir anda:
“Şu andan itibaren
içkiyi / sigarayı derhal bırakacaksın” dediğimizde
bu kişi bu radikal değişikliğe anında ayak uydurabilir mi?
Cami şadırvanındaki musluklara
hiç dikkat ettiniz mi? Bir mermerin üzerine bir anda tonlarca su boşaltsanız
mermere hiçbir etki etmez. Ama cami şadırvanındaki muslukların alt tarafındaki
mermer bölüm, musluktan damla damla akan su ile zaman içinde aşınır. Demek ki
çokluk değil istikrar önemliymiş. Atalarımız boş yere “damlaya damlaya göl
olur” dememişler.
Öyleyse ne yapmalı?
Allah Resûlü'nün Sallallahü
Aleyhi Vesellem sünnetindeki "tedricilik" ilkesine bağlı kalmalı. O,
Muaz bin Cebel'i Yemen'e gönderirken şöyle demişti:
"Muhakkak ki sen Ehl-i
kitap olan bir topluma gidiyorsun. Onları, Allah'tan başka ilâh olmadığına ve
benim Allah'ın Resulü olduğuma şehâdet etmeye davet et. Şayet buna itaat
ederlerse, Allah'ın kendilerine bir gündüz ve gecede beş vakit namazı farz
kıldığını bildir. Bunu kabul edip itaat ederlerse, zenginlerinden alınıp
fakirlerine verilmek üzere kendilerine zekâtın farz kılındığını haber ver. Buna
da itaat ettikleri takdirde, onların mallarının en kıymetlilerini almaktan
sakın. Mazlumun bedduasını almaktan çekin. Çünkü onun bedduası ile Allah
arasında bir perde yoktur." (Buhârî, "Zekât", 41)
Görüyor musunuz? Yükümlülükler
bir anda liste halinde verilmiyor. Peyderpey, alıştırarak.
Bir adam hiç namaz kılmıyorsa
ona haftada bir Cuma namazı kılmasını tavsiye edin. Haftada bir Cuma kılmaya
başladıktan sonra hiç değilse günde bir vakit namaz kılmasını söyleyin. Bir
vakte alışınca bunu ikiye çıkarın. Allah’ın izin ve takdiriyle bu kişi zaman
içinde namaza alışacaktır.
Bir kimse hiç Kur’an okumuyorsa
ona hiç değilse günde yarım sayfa Kur’an okumasını söyleyin. Yarım sayfa
okumaya alıştıktan sonra sayfayı bire çıkarın. Böyle böyle Kur’an ile
arasındaki buzlar eriyecek, fıtratı ile barışacaktır.
Bir kimse günde bir paket sigara
içiyor ve sigarayı bırakmak istiyorsa birkaç hafta boyunca günde bir tane
azaltmayı denesin. Bir zaman sonra iki tane azaltsın, böyle böyle en son
sigarayı bırakıncaya kadar azaltmaya devam etsin.
Bir kimsede cimrilik huyu var,
eli cebiren bir türlü gitmiyor, sadaka ve zekât vermiyorsa önce ufak tefek
sadaka vermeye başlasın, arkadaşına çay ısmarlasın. Sonra sadaka ve hediyeyi
hem zaman hem de miktar olarak yavaş yavaş arttırsın, böylelikle cimrilikten
kurtulsun.
Bir kimse yürüyüş yapmaya
alışmak istiyorsa bir anda kilometrelerce yürüyerek kendini yormak yerine önce
günde yüz adım yürümeye alışsın. Birkaç hafta böyle gittikten sonra iki yüz
adıma alışsın, böyle böyle adım sayısını çoğaltsın.
Bir kimsenin kitap okuma
alışkanlığı yoksa günde bir sayfa kitap okumaya başlasın. Bu, en fazla beş
dakikasını alacaktır. Birkaç hafta böyle gittikten sonra iki sayfaya çıkarsın.
Zaman içinde kitap okuma onda bir alışkanlık haline gelecektir.
Bir kimse tesettüre bürünmek istiyorsa
vücudunun kapalı bölümlerinin miktarını gittikçe daha da attırsın.
Biz, bu tedriç kuralına
uymadığımız için her şeyi bir anda yapmaya çalışıyoruz ama fıtratımız buna
müsaade etmiyor.
Bir yıl boyunca namaz kılmayıp
Ramazan ayında her gece teravih kılmaya çalışıyoruz. Sonra ne oluyor? İlk
haftadan sonra camiler boşalmaya başlıyor.
Uzun süre Kur’an’ı eline almayan
kişi Ramazan’da mukabele sebebiyle Kur’an’ı eline alıp her gün bir cüz okuyor,
sonra Ramazan bitince yine Kur’an’a veda ediyor.
Hiç yürüyüş yapmayan bir kişi
birkaç gün kilometrelerce yürüyüp yoruluyor, ondan sonra yürüyüşü bırakıp
eskisinden de çok kilo alıyor.
İçkiyi bir anda bırakan kişi,
bir anda tekrar başlıyor.
Tedric demişken bir yanlış
anlamayı gidermek adına bu meselede iki hususu birbirinden ayırmak gerekir:
İşin hüküm boyutunda tedric olmaz. Yani birisi bize "içki haram
mıdır?" derse tereddütsüz "tabi ki haramdır" deriz. "Namaz
farz mıdır?", "tesettür farz mıdır?" derse tereddütsüz bunların
farz olduğunu söyleriz. Ama iş uygulamaya gelince karşımızdaki kişinin bunları
bir anda yapmasını beklemek fazla iyimserlik olur. Ona süre tanımak
gerekebilir. Herkes bunlara bir anda intibak edemeyebilir.
İşin sırrı Allah Resûlü’nün Sallallahü
Aleyhi Vesellem şu sözünde gizli:
“Allah’ın en sevdiği amel, az da
olsa devamlı olandır.” (Buhârî, “Rikâk”, 18; Müslim, “Salâtü’l-müsâfirîn”, 218)
Rabbimiz bizleri hayırlı işlerde
sabır ve sebat eden, istikrarlı olan, istikamet üzere yürüyen kullarından
eylesin.
(Soner
Duman/21.Zilhicce.1440/22.Ağustos.2019/Perşembe)
Yorumlar
Yorum Gönder