İlim Öğrenmek Ve Öğretmek


İlim Öğrenmek Ve Öğretmek
95. Sayı İrfan Zakir ÇETİN

İlim, insanın dinine ve dünyasına yarayan ve sistematik hale getirilmiş veya getirilebilecek olan her türlü bilgi demektir. İnsanın ulaşabildiği bütün mükemmelliklerin ve başarıların esasıdır. İlim, iman ve İslamiyet’in temeli, dünya ve ahiret saadetinin vesilesidir. Zira bir insan ancak iman ve İslamiyet’in şartlarını bilirse onlara inanır. İnsan, ibadetin gerekliliğini ve nasıl yapıldığını bilmeden o ibadeti yapamaz. Dünya işlerini başarmak da ilim ve bilgi ile mümkündür. Ticareti bilmeyen birisi, o işi başaramaz. Dünyada bizim için faydalı olan bütün işlerdeki başarı, o işleri bilmemiz nispetindedir.

Ömer ibni Abdülaziz de “Cahil adamın yaptığından daha çok bozduğu olur” demiştir. Bütün ilimlerin ve bilgilerin başında ‘marifetullah’ denilen Allah’ı tanımak gelir. Zira İmamı Rabbani’nin de söylediği gibi, her şey Allah’ın güzel isimlerinin tecellisinden oluşmuştur. Bu açıklamalardan anlaşılıyor ki, insanlık için bütün mükemmelliklerin, menfaatlerin ve güzel ahlakın esasında ve özünde ilim vardır.

Cehalet ise; inat ve gaflet, bütün küfür ve dalaletin, ihtilal ve anarşiliğin, zulüm ve ahlaksızlığın temelini oluşturur.

İlmin bu kadar önemli olmasına binaendir ki, Cenabı Hakk Habib’ine Sallallahü Aleyhi Vesellem ilk olarak indirdiği ikra’ (oku) ayetinin emriyle, insan için dünyada en yüce hedefin ilim olduğunu gösteriyor. Ve “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” ayetiyle de her zaman bilenin üstün olduğunu kesin bir surette ifade etmektedir.

Diğer bir ayette de “Biz âdemoğullarını şerefli kıldık” diyerek insana verdiği bu şerefin ancak Allah’ı tanıyıp iman etmekle ve İslamiyet’i bilip yaşamak ile muhafaza edileceğini beyan etmektedir.

Bir başka ayette ise, “Muhakkak ki insan çok zalim ve cahildir” buyurmakla da, imanın esaslarını bilip inanmamanın ve Cenab-ı Hakk’ın emir ve yasaklarını öğrenip yaşamamanın ne kadar büyük bir cehalet ve zülüm olduğunu açıkça ifade etmektedir.

Peygamberimiz Efendimiz de insanlar için en önemli hedefin ilim öğrenmek olduğunu birçok hadislerle belirtmektedir. Burada ilmin ehemmiyetiyle ilgili bir kısım hadisleri zikredeceğiz.

Amr bin As Radiyallahü Anh’dan Peygamberimizin şöyle dediği rivayet edilmiştir:
“Allah ilmi kullarının (kalplerinden) birden bire söküp almaz. Fakat tek bir âlim kalmayıncaya kadar âlimleri almak ile ilmi alır. İnsanlar da cahilleri kendilerine idareci seçer ve bunlara (dini) meseleler sorulur, onlar da bilmeden fetva verirler, böylece hem kendileri (doğru yoldan) saparlar hem de başkalarını sapıtırlar.” (Feyzü’lKadir, cilt 2, s. 273)

(Bu hadis, ilmin devamı ile dünya hayatının devam edeceğini, ilmin kalkıp cehaletin yerini almasıyla da kıyametin kopacağını ifade ederek ilmin insanları ve âlemi ne kadar aziz ettiğini; cehaletin ise insanları ve âlemi nasıl felaketlere götürdüğünü açıkça beyan ediyor.)

Enes b. Malik Radiyallahü Anh, Peygamberimizin şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
“İlmi taleb etmek, öğrenmek her Müslümana farzdır. (Bu hadiste, akaid ve fıkıh kitaplarında beyan edilen her Müslümanın öğrenmesi gerekli olan bilgiler-kast edilmiştir.) İlmi ehil (layık) olmayan kimselere öğreten ise, domuzların boynuna mücevher, inci, altın takan gibidir.”

(Bu hadisi şerif, art niyetli olarak Müslümanları kandırmak veya dini bozmak için ilim öğrenmek isteyenlere ilim öğretmek caiz olmadığını açıkça ifade eder.) (İbni Mace)

Hz. Ebu Bekir Radiyallahü Anh, Peygamberimizin şöyle dediğini rivayet etmiştir:
“Ya âlim ol, ya talebe ol, ya dinleyenlerden ol, yahut bunları sevenlerden ol; beşincisi olma helak olursun.” (Taberani, Beyhaki)

(Bu hadis, insan için en mühim hedefin ilim öğrenmek olduğunu beyan eder. Eğer âlim değilsek, âlim olabilmek için talebeliği emrediyor; eğer talebe değilsek, talebe olabilmek için âlimleri dinlemeyi emrediyor; eğer âlimleri dinlemiyorsak, onları dinlemenin vesilesi olan sevmeyi bize emrediyor. Zira kişi sevdiğiyle beraberdir. Demek âlimleri sevmek, onlarla beraber olup onları dinlemeyi, onları dinlemek ise talebe olmayı, onlara talebe olmak ise âlim olmayı netice verir. Eğer bu yolu takip etmezsek, cehaletle helak olacağımızı bu hadis ifade etmektedir.)

Enes b. Malik Radiyallahü Anh, Peygamberimizin şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
“Cahile ilim öğretmeyen âlime azab olsun. Âlimden ilim öğrenmeyen cahile de azab olsun.” (Ebu Ya’la, Deylemi)

(Bu hadisten ortaya çıkan hakikat şudur: Âlimin muhtaç olana ilim öğretmesi farz olduğu gibi, cahilin de ilim öğreneceği âlimi bulmuşken ondan ilim öğrenmesi farz olur. Yoksa ikisi de azabı hak etmiş olurlar.)

Enes b. Malik Radiyallahü Anh, Peygamberimizin şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
“Âlimler, denizde ve karada karanlıkta yol bulmaya yarayan yıldızlara benzerler. Yıldızlar görünmediklerinde, doğru yolda olanlar yolu kaybederler.” (Ahmed bin Hanbel)

Abdullah b. Amr Radiyallahü Anh şöyle der:
“Resûlüllah Aleyhissalâtü Vesselâm bir gün evinden çıkıp mescide girerken, mescidde iki halka vardı. Birinde evrad çekip Allah’tan bir şeyler diliyorlardı. Diğerinde ise ilim öğrenmek ve öğretmekle meşguldüler. Peygamberimiz: ‘Bu iki grup da hayır işliyorlar. Şunlar evrad çekip Allah’tan bir şeyler diliyorlar, Allah dilerse onlara verir, dilerse vermez. Şunlar ise öğreniyorlar ve öğretiyorlar. Ben de bir muallim olarak gönderildim!’ buyurdu ve ilim halkasına oturdu. Bu hareketiyle ilimle meşgul olmanın ne kadar önemli olduğunu gösterdi.” (Darimi, İbn Mace)

Ebû Hüreyre Radiyallahü Anh’dan Peygamberimizin şöyle dediği rivayet edilmiştir:
“Dini hakkıyla öğrenmek kadar Allah’a daha üstün bir kullukla ibadet edilmemiştir. Şeytan için dini bilen bir âlim(le uğraşmak) bin abid(le uğraşmaktan) daha zordur.”

Resûlüllah Aleyhissalâtü Vesselâma, biri âbid diğeri âlim iki kişiden bahsedilmişti. Peygamberimiz (sav); “Âlimin âbide üstünlüğü, benim sizden en basitinize olan üstünlüğüm gibidir” buyurdu. Sonra Peygamberimiz şöyle devam etti: “İnsanlara hayrı öğretene Allah rahmet eder, onun melekleri, semavat ehli, arz ehli, hatta yuvasındaki karınca, denizdeki balık dahi onun için mağfiret dilerler.”
(Âbidden maksat, ibadetlerini yapabilecek kadar ilmi olup, vaktini ibadetle geçirendir. Âlimden maksat ise, gereken ibadetlerine dikkat ettiği gibi, vaktini ilmi öğrenmek ve öğretmekle geçirendir.)

Ebu Ümame Radiyallahü Anh’dan Hz. Peygamber (sav)’in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir. “(Mahşer gününde) âlim ve âbid getirilir. Âbid’e “Cennete gir!” denilir. Âlime ise “Sen dur! (Dilediğin) insanlara şefaat et.” denilir.” (İsfehani, Beyhaki)
“Her şeyin (her evin) bir direği vardır. Bu dinin direği de, dini bilen gerçek âlimlerdir.”
“Bir saat ilimle meşgul olmak, yüz bin rekat nafile namaz kılmaktan, yüz bin tesbih çekmekten, on bin savaş atını Allah yolunda tasadduk etmekten daha hayırlıdır.”
İbn Abbas Radiyallahü Anh Peygamberimizin şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
“(Allah rızası için) ilim tahsil ederken eceli gelen kimse, peygamberlerle kendi arasında yalnızca peygamberlik derecesi var olmuş bir şekilde Allah’a kavuşur.” (Taberani)

Ebû Hüreyre Radiyallahü Anh’dan Peygamberimizin şöyle dediği rivayet edilmiştir:
“Bir grup insan, Allah’ın evlerinden bir evde toplanıp, Allah’ın kitabını (ve onun tefsirini) okuyup aralarında ders yaparlarsa, mutlaka onların üzerine sekine / huzur iner. Rahmet onları kucaklar, melekler onların etrafını kuşatır, Allah onları kendi katındaki (mukarrabin meleklerine överek) anlatır.” (Müslim ve Ebu Davud)

“Senin sayende bir adamın hidayete gelmesi, senin için üzerine güneşin doğup battığı her şeyden daha hayırlıdır.”
İslam âlimleri de ittifak ile demişler ki, en faziletli ve sevaplı ibadet, ilimle meşgul olmaktır. Zira insanın dünya ve ahiret saadetine vesile olmak ve on dünya kadar bir mülk-i baki olan cenneti kazanmak ve güneşin üzerine doğup battığı her şeyden daha hayırlı olan birisinin hidayetine vesile olmak ancak ilimle olabilir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Esmaül Hüsna (Arapça- Türkçe) دُعٰٓاءُ اَسْمٰٓاءُ الْحُسْنٰى

Uzun Ömür İçin Dua

Şifa Salavâtı (Salavâtı Tıbbil Kulubi/Salâvatı Tıbbiye)