İslam Büyüklerinin Namazları
İslam
Büyüklerinin Namazları
Osman
Ersan
-
Meşhur İslam büyüklerinden Üveys el-Karani bazen rükû sırasında bütün gece öyle
kalırdı. Bazen de secdede kalır bütün geceyi öylece geçirirdi.
- Amir
Bin Abdullah Radiyallahü Anh namaz kılarken ev halkının konuşması şöyle dursun
davul sesi olsa haberi olmazdı. Kendisine; namazda neyin farkına varırsın diyen
birine şöyle dedi: Evet benim bir gün Allah'ın huzuruna çıkacağımdan cennet ya da
cehennem birine gideceğimden haberim olur. Ben bunu sormak istemedim.
Bizim
sözlerimizin hangisinden haberin olur demek istedim. Diyen o kişiye Namazda
sizin söz ve hareketlerinizin farkına varmaktansa vücuduma ok saplanmasını
tercih ederim.
-
Zeynel Abidin Radiyallahü Anh Hazretleri de Her gün yüzlerce rekât namaz
kılarlardı. Teheccüd Namazını seferde olmadığı durumda asla bırakmazlardı.
Abdest alırken yüzü sararır, namaz kılmak üzere ayağa kalkınca ayakları
titrerdi. Sebebini sorana: Kimin huzuruna durduğumdan haberin yok mu? Diye
cevap verdi. Bir gün namaz kılarken evinde yangın çıktı. O namaza devam
ediyordu. Daha sonra hadiseyi anlatanlara, " Ahiret yangını bana evimin
yangınını unutturdu da haberim olmadı " dedi.
Büyük
zahitlerden Hâtem-i Esam -kuddise sirruh- Asım Bin Yusuf'u ziyarete gitmişti.
Asım ona:
"-
Ey Hâtem! Namazını güzel kılar mısın?" diye sordu. Hâtem:
"-
Evet buyurdu. Asım nasıl kıldığını sordu. Hâtem -kuddise sirruh- dedi ki:
"-
Namaz vakti yaklaştığı zaman, Abdest azalarımı tam yıkayarak güzelce abdest
alırım. Sonra gelir namaz kılacağım yere dikilirim. Bütün azalarımın sükûnet
bulmasını beklerim. Kâbe’yi iki kaş arasında, makamı sadrımda, Allah Teâlâ’yı
üzerimde kabul ederim. O, kalbimde ne varsa bilmektedir. Sonra ayaklarımı sırat
üzerinde, cenneti sağımda, cehennemi solumda, ölüm meleğini de arkamda farz
ederim. Ve bu namazıma son namazıma son namazımmış gibi niyet ederim. Sonra
ihsan üzere yani Allah'ı görürcesine bir tekbir alırım. Kıraatimi tefekkürle,
rükûu tevazuuyla, sücudu tazarru ile yaparım. Bunları tam yapmış olarak
otururum. Reca üzere teşehhüd ederim, sünnet üzere selam veririm, sonra bu
namazımı ihlasla tamamlarım. Sonra havf ve reca (korku ve ümit) arasında
yaşarım. Namazımı böyle kılmaya sabırla devam ederim."
Bunları
dikkatle dinleyen Asım dedi ki:
"-
Ey Hâtem! Sen her zaman namazını böyle mi kılarsın? Hâtem Kuddise Sirrûh:
"Evet
otuz senedir böyle kılarım." dedi. Bu cevabı üzerine Asım ağladı ve dedi
ki:
"Ben
şimdiye kadar hiçbir namazımı böyle kılmadım." (Ebü'l Leys Semerkandi,
Gafletten Kurtuluş, c. 2 s 772)
Ebü'l
Cüveyriye (r.a.) anlatıyor:
"Ben,
Ebû Hanife'ye tam altı ay hiç ayrılmadan arkadaşlık ettim. Bir gece olsun
uzandığını görmedim."
Süfyan-ı
Sevri derdi ki: "Ben, Ebû Hanife'den daha fazla ibadete düşkün, kimse
görmedim." (İmam-ı Şarani, İslam Büyüklerinin Örnek Ahlakı ve Hikmetli
sözler, s. 111)
Cüneyd-i
Bağdadi kuddise sirruh, kırk yıl yatsı abdestiyle sabah namazını kıldı. Namazda
gece o kadar ayakta dururdu ki ayakları şişerdi.
Veysel
Karani Hazretleri kendini bildi bileli ömrü içinde bir gece yatıp uyumamıştır.
Bir geceye, "bu gece leyle-i sücud" der, sabaha kadar secde ile
geceyi ihya ederdi. Diğer bir geceye de "bu gece leyle-i kıyam" der,
sabaha kadar ayakta ibadetle geceyi ihya ederdi. Bir gün:
"Namazda
hûşu nedir? " diye soran bir zâta:
"Namaza
durduğunda, biri keskin bir kılıçla sırtına vursa, kılıcın ucu göğsünden çıksa,
yine hiçbir acı duymamandır." diye cevap vermişti.
Amr
İbn-i Zer'in elinde bir hastalık hasıl olmuştu. Tabipler elinin kesilmesi
gerektiğini söylediler. O da;
"-Kesin"
dedi. Tabipler;
"-Seni
iple bağlayıp öyle kesebiliriz." deyince Amr İbn-i Zer:
"-Buna
lüzum yok, ben namaza durunca rahatlıkla kesebiliriniz." dedi. Amr İbn-i
Zer namaza durunca elini kestiler. O, bunu hissetmedi bile! (İmam-ı Gazali,
İlahi Nizam, s. 89)
İbni
şirin hazretleri namaza durduğunda sapsarı kesilir bayılacak gibi bir hale
girerdi. Diyor ki:
"-Bana,
cennete gitmekle iki rekat namaz kılmaktan birini tercih et, deseler, iki rekat
namaz kılmayı tercih ederim. Çünkü cennete gitmek benim hoşnut olmam içindir.
Namaz ise, Rabbimin hoşnut olması içindir."
Abdullah
bin Abbas -radıyallahü anhüma- her gün bin kere secde ederdi. Kendisine çok
secde ettiği için "seccâd" denilirdi.
Ömer
bin Abdulaziz de, tevazudan kuru yerde namaz kılar ve toprağa secde ederdi.
Kaynak:
Osman ERSAN, Gözümün Nûru Namaz, Erkam Yayınları.
Yorumlar
Yorum Gönder