Kayıtlar

Hiç Ölümü Düşündünüz mü?

Hiç Ölümü Düşündünüz mü? "Onlar geride nice şeyler bıraktılar; bahçeler, çeşmeler, ekinler, güzel makamlar ve zevkü sefa sürecekleri nice nimetler..." (Duhan: 25-2 Ölüm bir diriliştir: Yazın güneşinden kaçanlar, cehennemim ateşinden neden kaçmazlar? Kooperatif evinin taksitini yıllarca ödeyenler, içinde sonsuza dek yaşanacak cennet köşklerinin taksitlerini neden ödemeyi düşünmezler? Hediye verene hemen teşekkür edip, karşılığında hediye vermemeyi ayıp sayarız da her şeyimizi verene karşı neden böyle nankörlük etmekteyiz... Ahiret vardır; “Niçin varsın?” sorusunun cevabı “Yok olmak için” değildir! Öleceğimizi söylüyoruz ama ölmeyecekmiş gibi yaşıyoruz. Ölümden korkmadığımızı göstermek veya ölümden korkmak için ölümü hiç düşünmeden yaşıyoruz. Günümüz insanı özgür olmak için Allah’tan, ölümden ve kaderinden kaçarak yaşamaya çalışıyor. Çünkü bunlar insanın eline ayağını gözünü, kulağını bağlıyor. Zevklerinin tadını kaçırıyordu. Fakat gel gör ki özgür olmak için ...

Süleyman Aleyhisselâm'ın Adaletli Kararı

Süleyman Aleyhisselâm'ın Adaletli Kararı Allah Davut Peygamber'e oğlu Süleyman'ı ihsan edince, Allah'ın bu lutfundan dolayı Davud Aleyhisselâm pek sevindi ve memnun oldu, onun terbiyesine tahsiline çok dikkat etti ve itina gösterdi. Süleyman, böyle bir itina ile büyüdü, olgunluk çağına geldi, her bakımdan üstün bir delikanlı oldu. Süleyman, babasıyla beraber bulunuyor, bilhassa babasına halk tarafından arz olunan davaları izler, babasının hak ve adalete uygun olarak verdiği hükümleri dikkatle takip ederdi. Yine bir gün Davud Aleyhisselâm oğlu Süleymanla beraber otururken, birbirlerinden davacı iki adam içeri girdiler. Davacılardan biri hasmını göstererek: - Bu adamın koyunları benim ekili tarlama girdiler, harap ettiler, bütün ekinlerimi yiyip tükettiler, dedi. Davut Aleyhisselâm koyunların sahibine: -Bu adamın dediği gibi senin koyunların onun ekinlerini tahrip ettimi? Dedi. -Evet. Ey adil hükümdarımız. Malesef öyle olmuş dedi. Davud Aleyhisselâm...

Ah Ölüm

Ah Ölüm   Yalancı dünyaya konup   göçenler,   Ne söylerler ne bir haber verirler,   Üzerinde türlü otlar bitenler,   Ne söylerler ne bir haber verirler.   Kiminin başında biter ağaçlar,   Kiminin başında sararır otlar,   Kimi masum kimi güzel yiğitler,   Ne söylerler ne bir haber verirler.   Toprağa gark olmuş nazik tenleri,   Söylemeden kalmış tatlı dilleri,   Gelin duadan unutman bunları,   Ne söylerler ne bir haber verirler.   Yunus derki gör takdirin işleri,   Dökülmüştür kirpikleri kaşları,   Başları ucunda hece taşları,   Ne söylerler ne bir haber verirler. Yunus Emre Kuddise Sirrûh

Manevi Ölüm

Manevi Ölüm             Halkın malına göz dikmez, onların elindekinden kendini mustağni kılarsan, kötü isteklerin ölmeğe başlar. Böyle olunca sende hiçbir kötülüğe karşı meyil kalmaz. Bunlar hep Allah’ın Celle Celâlüh’ünün yardımı ile olur. Bu inayet ve yardım sayesinde öyle bir hayata kavuşursun ki ondan sonar ölüm yoktur. Bundan bulacağın zenginlik tükenmez; verilen alınmaz… Rahatın bozulmaz… Hiçbir sevdiğinden mahrum olmazsın. Öğrendiğini unutmaz, sonundan korkmazsın… Bu yeni varlıkla bambaşka bir âleme geçersin; saadeti bitmez tükenmez… Sultanlığın bir türlü sonu gelmez. Yüksekliği bir türlü nihayete ermez. Burada yalnız tazim olunur, tahkir olunmazsın… Çünkü sende artık bir meniyet vardır. Ve doğruluk zatında mevcuttur. Söylediğin hak, yaptığın doğrudur. Sen artık eşsiz bir cevher haline gelmişsin. Tekle tek, birle bir olmuşsun. Gizlinin gizlisi, sırrın sırrı oldun; yetmez mi? Bu hal ve bu âlemde sen, Peygamberlerin...

Ey İnsan! Ne sen ölümden kaçabilirsin nede ölüm Senin peşini bırakır.

Ey İnsan! Ne sen ölümden kaçabilirsin nede ölüm Senin peşini bırakır. Öyle ise bu gaflet çukurları içinde kıvranman niye? Diyelim ki bu dünyada her şeyin var, peki ya öbür dünyan? Orası için hazır mısın? Yoksa damarına işleyen ibadetlerinde göstermiş olduğun tembellik, umursamama hastalığından ölüm meleği gırtlağına çöktüğü zaman mı kurtulmak istiyorsun? Yoksa cebindeki üç beş kuruş para ile ebedi bir hayat mı satın almayı mı düşünüyorsun??? En iyisi mi sen ölüme hazırlan!!! Ölüm sana gelmeden. İmâm Gazâlî Hazretleri'nin şu nasihatlerine kulak verelim: "Bir mü'min, sabah namazını kıldıktan sonra ve güne başlamadan evvel, bir süre nefsi ile baş başa kalıp, onunla bazı muâhedeler yapmalı ve birtakım şartlar üzerinde anlaşmalıdır. İnsan da nefsine şu ikaz ve telkinlerde bulunmalıdır: “- Benim sermayem ömrümdür. Ömrüm gidince anaparam da gider ve artık kâr ve kazanç sona erer. Fakat bu başlayan gün, yeni bir gündür. Allah Teâlâ bu gün de bana müsaade ...

Cimri Zenginin Hazin Sonu

Cimri Zenginin Hazin Sonu Vaktiyle çok zengin bir adam vardı. O kadar zengindi ki. Malının ve parasının hesabını bilmezdi. Yine de son derece cimriydi. Günlerden bir gün kapısına bir fakir geldi. — Allah rızası için karnımı doyurun, diye yalvardı. Merhametsiz zengin: — Defol kapımdan. Çalışıp kazanacağın yerde dilen­mekten utanmıyor musun? Defol, dedim... Fakir boynunu büktü. — Ne tuhaf. Hadi ben fakir olduğum için yüzümü buruşturuyorum, sen zengin olduğun halde gülmeyi, güzel söz söylemeyi unutmuşsun. — Defol dedim, defol — Kibirlenme, ne fakirlik, ne zenginlik ebedidir... Bir gün bütün malını kaybedip fakir olabileceğini hiç düşündün mü? Merhametsiz zengin büsbütün sinirlendi. Hizmetçisine bağırdı: — Defet şu herifi başımdan! Hizmetçi ezile-büzüle fakiri kovdu. Bir kaç yıl geçti... Merhametsiz cimri zenginin işleri bozuldu. Her şey ters gitmeye başladı. Sanki altını tutsa kömür oluyordu. Bütün parası kısa süre içinde erimiş, elinde avucunda hemen hiçbir şey kalmamış...

Kel, Alatenli Ve Âmâ'nın Kıssası

Kel, Alatenli Ve Âmâ'nın Kıssası 4963 - Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Benî İsrail'den üç kişi vardı: Biri alatenli, biri kel, biri de âmâ. Allah bunları imtihan etmek istedi. Bu maksadla onlara insan suretinde bir melek gönderdi. Melek önce alatenliye geldi. Ve: "En çok neyi seversin?" dedi. Adam: "Güzel bir renk, güzel bir cild, insanları benden tiksindiren halin gitmesini!" dedi. Melek onu meshetti. Derken çirkinliği gitti, güzel bir renk, güzel bir cild sahibi oldu. Melek ona tekrar sordu: "Hangi mala kavuşmayı seversin?" "Deveye!" dedi, adam. Anında ona on aylık hamile bir deve verildi. Melek: "Allah bunları sana mübarek kılsın!" deyip kayboldu ve Kel'in yanına geldi. "En ziyade istediğin şey nedir?" dedi. Adam: "Güzel bir saç ve halkı ikrah ettiren şu halin benden gitmesi!" dedi. Melek,keli...

Ashabu'l-Uhdûd

Ashabu'l-Uhdûd Hz. Süheyb radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Sizden öncekiler arasında bir kral vardı. Onun bir de sihirbazı vardı. Sihirbaz yaşlanınca Kral'a: "Ben artık yaşlandım. Bana bir oğlan çocuğu gönder de sihir yapmayı öğreteyim!" dedi. Kral da öğretmesi için ona bir oğlan gönderdi. Oğlanın geçtiği yolda bir râhip yaşıyordu. Bir gün giderken rahibe uğrayıp onu dinledi, konuşması hoşuna gitti. Artık sihirbaza gittikçe, râhibe uğruyor, yanında bir müddet oturup onu dinliyordu. Bir gün delikanlıya sihirbaz, yanına gelince dövdü. Oğlan da durumu râhibe şikâyet etti. Rahip ona: "Eğer sihirbazdan dövecek diye korkarsan: "Ailem beni oyaladı!" de; ailenden korkacak olursan, "beni sihirbaz oyaladı" de!" diye tenbihte bulundu. O bu halde devam eder iken, insanlara mani olmuş bulunan büyük bir canavara rastladı. Kendi kendine: "Bugün bileceğim; sihirbaz mı e...

Eve Veya Mescide Girerken Ve Çıkarken Yapılacaklar

Eve Veya Mescide Girerken Ve Çıkarken Yapılacaklar Abdullah b. Abbas anlatıyor: “Peygamberimiz Aleyhisselâm giyindiği zaman sağdan giyinir, elbisesini/ayakkabısını çıkardığında ise, soldan çıkarırdı. Mescide gittiğinde sağ ayağıyla girer, sol ayağıyla da çıkardı. Bir şey verirken veya alırken hep sağını kullanmayı severdi.” (Mecmauz’zevaid, 10/139). Eve Âyet-el kürsi ve İhlas suresini okuyarak girmeli. Bir hadis-i şerif meali: (Eve girerken İhlas-ı şerifi okuyan, yoksulluk görmez!) [Ey Oğul İlmihali] Eshab-ı kiramdan Süheyl radıyallahü anh, bu tavsiyeye uyarak zengin olmuştur. Eve sağ ayakla girip selam vermeli. Evde kimse yoksa (Esselâmü aleynâ ve alâ ibâdillâhissâlihîn) demeli. Evden çıkarken de Âyet-el-kürsi’yi okumalı. Bir hadis-i şerif meali: (Evinden çıkarken "Bismillahi, tevekkeltü alellahi, La havle vela kuvvete illa billah" diyen, tehlikelerden korunur, şeytan ondan uzaklaşır.) [Tirmizi] Evden çıkarken Âyet-el-kürsi’yi okuyan her işinde başarı...

Fâtih’e İstanbul’u Fethettiren Mektup

Fâtih’e İstanbul’u Fethettiren Mektup Kuşatma altındaki Bizans’a yiyecek ve yardım getiren 3 Ceneviz ve 1 Bizans nakliye gemisi Zeytinburnu açıklarında Osmanlı donanmasını atlatarak Haliç’e geçmeye muvaffak olur. İşte Fatih’e ait atını denize sürerken tasvir edilen o müthiş tablo o an cereyan eder. Öfkelenen Fatih, atını denize sürer. Bu başarısızlık Osmanlı ordusunun moralini sıfırlar. Bizans ümitlenir. Üstelik Avrupa’dan gelecek Haçlı yardımları konusunda da ümitlerini ve dayanma güçlerini artırır. Osmanlı devlet erkânının büyük bölümü zaten kuşatmanın kaldırılmasından yanadır. İstanbul fethedilirse Fatih’in artacak itibarı yanında kendilerinin etkisizleşeceği endişesi yaşayan üst düzey devlet erkânının sayısı azımsanamayacak kadar çoktur. Bu olay üzerine sesleri daha da gür çıkar. Orduyu da yanlarına çekmek üzeredirler. Homurdanmalar iyice artar. Bu olayın hemen ardından aynı gün içinde Akşemseddin’in mektubu ulaşır Fatih’e… Mektubun aslı Topkapı Sarayı Arşivinde muhafaza ...