Edep Çizgisi

Edep Çizgisi

Cenâb-ı Hak buyuruyor:
“Ey inananlar! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun…” (Tahrim, 6)

Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular:
"Bir çocuğun ana baba üzerindeki hakkı ona güzel bir isim vermesi, iyi bakması, güzel bir edeble yetiştirmesidir. " (Kenzü’l-ummâl, XVI, 417)

Edeb, elif, dal ve ba harflerinden oluşmaktadır. “Elif eline, dal diline, ba ise beline sahip ol!” demektir.
Tasavvufi edebde bütün organların uyacağı edepler, makam ve meclise göre uygulanacak usuller vardır. Nitekim tasavvufi edebde içeri girip çıkarken kapı sert açılıp kapatılmaz. Hatta kapı kapanmaz çevrilir veya örtülür ya da sırlanır. Ayakkabıların burunları kıbleye yönelik olarak konur... Uyandırılmak istenen dürtülerek değil, yastığına hafifçe dokunularak “Âgah olun!” diye uyarılırdı ki uyuyan telaşla korkmasın. Yemek yerken ağız şapırdatılmaz, su içerken ses çıkarılmaz, kahve ve çay içerken höpürdetilmezdi. Çay karıştırılırken çıngırak sesi gibi ses çıkarılmazdı. Bardak, tabak ve çanak gibi şeyler yere konurken ve alınırken yumuşak bir hareketle alınır ve konurdu. Gülmek kahkaha değil, tebessümdü. İnsana hizmet eden eşyalar da insan gibi muazzez ve değerli sayılırdı. Cansız varlıklara bile canlı muâmelesi yapılırdı. Ses ve gürültü ile çevreyi rahatsız etmek insanları tâciz sayılır; onları tefekkür, düşünce ve ibâdetinden alıkoyan hoyrat davranışlar görülürdü.
Tasavvuftaki edeb çizgisi aslında ihsân şuûrunun bir tezâhürüydü. Bu çizgiyi koruyan insanların ekoloji ve çevre açısından çok önemli bir fonksiyon icrâ ettikleri muhakkaktır. Konuşurken sesini alçaltmayı bile edeb sayan insan, arabasının sesiyle, radyo ve televizyon gibi âletlerin gürültüsüyle çevreyi taciz edemez. Çünkü cansızlara bile canlı gözüyle bakan hiçbir canlıyı incitemez. (Prof. Dr. Hasan Kâmil Yılmaz, Altınoluk Dergisi Kasım-2002)

Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)
el-Kerîm: Keremi, yardımı ve ikramı sonsuz olan, hiçbir karşılık beklemeden veren, ihsan eden, cömertlikte, eli açıklıkta tek olan, her türlü iyiliğin, faziletin sahibi olan demektir.

Kısa Günün Kârı
Edeb, zâhir ve bâtın terbiyesi, kişinin kendini bilmesi, haddi tecâvüz etmemesidir. Bu itibarla da tasavvufun ve dervişliğin esasıdır. Nefs terbiye edilince akıl onun üzerinde egemen olur, bu sayede nefsin zâhiri ve bâtini halleri düzelir, ahlak güzelleşerek edeb kökleşir.

Lügatçe
edep: İyi terbiye, nâziklik, usluluk, zariflik.
âgah: 1. Bilgili, haberli, uyanık.
tezâhür: 1. Meydana çıkma, belirme, görünme, gözükme. 2. Belirti. 3. Birbirine yardım etme, arka verme.
zâhir: 1. Görünen, görünücü, açık, belli, meydanda.
bâtın: 1. İç. 2. İç yüz. 3. Gizli, görünmeyen nesne. (Alıntı)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Esmaül Hüsna (Arapça- Türkçe) دُعٰٓاءُ اَسْمٰٓاءُ الْحُسْنٰى

Şifa Salavâtı (Salavâtı Tıbbil Kulubi/Salâvatı Tıbbiye)

Güzel Ahlakla ilgili 40 Hadis