Kayıtlar

İsm-i Celîl (İsm-i Azam Duası) دُعَای جَلِيلُ

İsm-i Celîl (İsm-i Azam Duası) دُعَای جَلِيلُ بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحيمِ اَللَّهُمَّ صَلِّ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ سَيِّدِنَا مُحَمَّد اَللَّهُمَّ صَلِّ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ سَيِّدِنَا مُحَمَّد اَللَّهُمَّ صَلِّ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ سَيِّدِنَا مُحَمَّد اَسْتَغْفِرُ الله اَسْتَغْفِرُ الله اَسْتَغْفِرُ الله اَلْعَظِيم اَلْكَرِيم الَّذِي لآ إِلهَ إِّلاَّ هُو اَلْحَيُّ الْققَيُّومُ وَاَتُوبُ اِليْهِ تَوْبَةَ عَبْدٍ ظَالِمٍ لِنَفْسِهِ لاَ يَمْلِكُ لِنَفْسِهِ مَوْتاً وَلَا حَيَاةً وَلَا نُشُورًا وَاَسْاَلُهُ لتَّوْبَةَ وَلْمَغْفِرَةَ وَلْهِداَيَةَ لَنَا اِنَّهُ هُوَ لتَّوّاَبٌ رَحِيمُ لَا إِلٰهَ إِلَّا اللهُ الْجَلِيلُ الْجَبَّارُ، لَا إِلٰهَ إِلَّا اللهُ الْوَاحِدُ الْقَهَّارُ، لَا إِلٰهَ إِلَّا اللهُ الْمُطَّلِعُ السَّتَّارُ، لَا إِلٰهَ إِلَّا اللهُ خَالِقُ الْلَّيْلِ وَالنَّهَارُ، لَا إِلٰهَ إِلَّا اللهُ وَحْدَهُ لَا شرِيكَ لَهُ إِلَهًا وَاحِدُ وَنَحْنُ لَهُ عَابِدُونَ، لَا إِلٰهَ إِلَّا اللهُ وَحْد...

Belam Bin Baura

Belam Bin Baura Bismillahirrahmanırrahıym.   Bel’am bin Baura çok büyük bir âlim ve çok büyük bir Veli idi. Sahrada vaaz ettiği zaman, her yönde ve her yüz adıma bir adam dikilerek onun sesi duyurulur, on binlerce insan dinlerdi. Allah Celle Celâlüh onun duasını hiç reddetmedi, kendisini bile kendi duası ile helâk etti. Dünya onu bile aldattı ve imansız olarak göçtü.   Musa Aleyhisselâm orduları ile bir memleketten geçecek idi. O memleketin kıralı bunu istemiyordu. Kral ve adamları Bel’am bin Baura’ya, Musa Aleyhisselâm’ın ordusunun oradan geçmesini engellemesi için dua etmesini istediler ve bunun için de kendisine çok büyük hediyeler gönderdiler.   Bel’am bin Baura : “O Allah’ın peygamberidir, dinimiz onun dini ile aynıdır. O’nun yanındakiler de melekler ve mü’minlerdir. Şayet ben onların aleyhinde dua edersem dünyam da, ahiretim de helâk olur” diyerek, önce reddetti. Ama kral ve adamları işin peşini bırakmıyorlardı. Bel’am’a her şeyi vaad ettiler. Ama yine ...

Nur Duası دُعَای نُور

Nur Duası   دُعَای نُور اللَّهُمَّ اجْعَلْ فِي قَلْبِي نُورًا، وَفِي لِسَانِي نُورًا، وَاجْعَلْ فِي سَمْعِي نُورًا، وَاجْعَلْ فِي بَصَرِي نُورًا، وَاجْعَلْ مِنْ خَلْفِي نُورًا، وَمِنْ أَمَامِي نُورًا، وَاجْعَلْ مِنْ فَوْقِي نُورًا، وَاجْعَلْ وَمِنْ تَحْتِي نُورًا اللَّهُمَّ أَعْطِنِي نُورًا . Okunuşu: Allahümmec’al fî kalbî nuren, vefî lisânî nuren, vec’al fî sem’î nuren, vec’al fî basarî nuren, vec’al min halfî nuren, ve min emamî nuren, vec’al min fevkî nuren, vec’al vemin tahtî nuren, Allahümme a’tî nuren. Anlamı: “Allah’ım! Kalbimde bir nûr kıl! Dilimde bir nûr kıl! Kulağımda bir nûr kıl! Gözümde bir nûr kıl! Arkamda bir nûr kıl! Önümde bir nûr kıl! Üstümde bir nûr kıl! Altımda bir nûr kıl! Allah’ım! Bana bir nûr ver!..” Fazileti: İbadetin özü olan duanın, yeri ve zamanı yoktur. istediğimiz her yerde dua edebiliriz,   yürürken, arabada, yolculukta otururken,koşarken ve her ne yapıyor olursanız olun her şekilde dua edebiliriz. Bu demek değil ki ben o...

Seher Vaktinin Faziletleri

Seher Vaktinin Faziletleri Allah’ü Zülcelâl Hazretleri; “Şüphesiz ki takva sahipleri Rablerinin kendilerine verdiği sevabı almış olarak Cennet bahçelerinde ve pınar başlarında bulunacaklardır. Çünkü onlar bundan önce iyilik yapıyorlardı. Onlar geceleyin pek az uyurlardı. Onlar seher vakitlerinde Allah’ü Teâlâ'dan bağışlanma dilerlerdi” buyurur. (Zâriyât Sûresi, 51/15-18) Gecenin sonuna doğru olan seher vakitleri, zihnin meşgalelerden uzak olduğu, kalbin durulup saflaştığı, sessizliğin etrafı kapladığı ve insanların uyuduğu, bu sebeple de riya ve kendini beğenme gibi hastalıklardan uzak kalındığı bir andır. Bu vakit, ilâhî rahmetin indiği ve Rabbil Âlemîn'in kuluna en yakın olduğunun bildirildiği bir zamandır. İbadet için en uygun vakitler de, böyle meşgalelerden uzak olunan ve gönlün tam anlamıyla Allah’ü Teâlâ’ya yönelebileceği anlardır. Ebû Hüreyre Radiyallahü Anh hazretlerinin rivayetine göre Nebiyyi Ekrem Sallallah’ü Teâlâ Aleyhi Vesellem Efendimiz şöyle buyurmuşl...

Ben Bir Gülüm Öğretmenim

Ben Bir Gülüm Öğretmenim Ben bir gülüm, sen bahçıvan; Çok açarsam eser senin, Mis kokarsam hüner senin Ama bir de soldurursan Günah senin, günah senin öğretmenim… Ben elmasım, sarraf sensin Pırlantaysam, emek senin Parlıyorsam yaldız senin Ama bir de parçalarsan Kırık senin, kırık senin öğretmenim… Ben boş defter, kalem sensin; Doğru yazsan yarın senin, Güzel yazsan ikbal senin Ama bir de karalarsan Vicdan senin, vicdan senin öğretmenim… Ben öğrenci, sen öğretmen; Başarırsam hüner senin, Kazanırsam zafer senin Ama bir de kaybedersem Yok diyecek başka sözüm; Yorum senin, yorum senin öğretmenim Hasan Bayhan

İmâm-I A'zam Rahmetullahi Aleyh

İmâm-I A'zam Rahmetullahi Aleyh Kendisi Tabiî'ndendir. Adları aşağıda sayılan 4 sahabe hayatına kavuştu. 1-Enes b. Malik, 2- Abdullah b. ebû Evfa, 3- Sehl b. Saad, 4- Eb'ül-Tufeyl. (Rahmetullahi Aleyhim Ecmaîn) En son ölen Eb'ûl Tufeyl Rahmetullahi Aleyh oldu. Kadılık makamını iyi bulmazdı. Bu yüzden hapsettiler ve sopa attılar. Hatta başına dâhi vurdular. O zaman hilâfet Mervân'da idi. Bütün işkencelere rağmen kabul etmedi. Kabul etmeyeceğini kesin olarak anlayınca; serbest bıraktılar. Serbest bırakılınca hâlini sordular. Şöyle anlattı: "Sopadan çok; annemin üzüntüsü bana ağır geldi." İmâm-ı Ahmed Rahmetullahi Aleyh, onun bu hapsini ve dövülmesini her hatırladıkça ağlar ve içten sızlanırdı. Mervân'dan başka Ebû Cafer de kadılık için İmâm-ı A'zam Rahmetullahi Aleyh'i zorladı. Küfe'den Bağdat'a getirtti, yine kadılığı kabul etmedi ve: Ben kadı olamam, dedi. Bunun üzerine Cafer onu hapsetti. Bundan sonra ha...

Gözü Yaşlı Kudüs Beni Bekliyor

Gözü Yaşlı Kudüs Beni Bekliyor Sanatçı: Ammar Acarlıoğlu Gökyüzünde kızıl bir alev olmuş, Dağlar kucak açmış beni bekliyor… Gökyüzünde kızıl bir alev olmuş, Dağlar kucak açmış beni bekliyor… Vakit bu vakittir duramam artık, Gözü yaşlı Kudüs beni bekliyor, Vakit bu vakittir duramam artık! Gözü yaşlı Kudüs beni bekliyor… Denizlerden karalara İstanbul’dan Ramallah’a, Yedi iklim dört kıtada yazılsın bu şanlı destan, Denizlerden karalara İstanbul’dan Ramallah’a, Yedi iklim dört kıtada yazılsın bu şanlı destan Ölümün nabzına kelepçe vurmuş, Yollar hep tutulmuş beni bekliyor, Ölümün nabzına kelepçe vurmuş, Yollar hep tutulmuş beni bekliyor… Kıyamın özledim vuruyor artık, Hesabı sormalar beni bekliyor, Kıyamın özledim vuruyor artık, Hesabı sormalar beni bekliyor… Denizlerden karalara İstanbul’dan Ramallah’a, Yedi iklim dört kıtada yazılsın bu şanlı destan… Denizlerden karalara İstanbul’dan Ramallah’a, Yedi iklim dört kıtada yazı...

Örtümü Kendi Ellerimle Çıkardım!

Resim
Örtümü Kendi Ellerimle Çıkardım!   ((Bu yazı, Mektup dergisinin vicdan azabı köşesinden alınmıştır. Bu kitap haline getirilerek Mektup Yayınlarından Vicdan azabı olarak ve Emine Şenlikoğlu'nun "Vicdana Azabı" adlı kitaplarında bulabilirsiniz.)) Orta üçüncü sınıfı okuyordum... Okulun sonlarına doğru İslami tesettüre girmiştim. Okul bitince daha güzel kapanacaktım. Hatta çarşaf giymeyi bil e o kadar istiyordum ki? Hem dinimi güzelce öğrenecek ve başkalarına da öğretecektim. Hem kendim okuyacak hem de talebe okutacaktım… Böyle düşünceler içinde zaman yine delice geçi vermişti farkında olmadan. Derken yılsonu geldi ve karnemi aldım. İki dersten kalmıştım… Fazla üzülmedim, her halde imtihanlara gürünce verirdim… İmtihan günleri nihayet gelmişti. İşte benim azabım imtihan günü başlamıştı. Örtülü imtihana girmem yasaktı… Ne yapacaktım? Ben böyle düşünürken etrafımdakiler, beni benden çok daha iyi düşündüklerinden mükemmel(!) fikirlerini söylemden edemedile...