Kayıtlar

Örtümü Kendi Ellerimle Çıkardım!

Resim
Örtümü Kendi Ellerimle Çıkardım!   ((Bu yazı, Mektup dergisinin vicdan azabı köşesinden alınmıştır. Bu kitap haline getirilerek Mektup Yayınlarından Vicdan azabı olarak ve Emine Şenlikoğlu'nun "Vicdana Azabı" adlı kitaplarında bulabilirsiniz.)) Orta üçüncü sınıfı okuyordum... Okulun sonlarına doğru İslami tesettüre girmiştim. Okul bitince daha güzel kapanacaktım. Hatta çarşaf giymeyi bil e o kadar istiyordum ki? Hem dinimi güzelce öğrenecek ve başkalarına da öğretecektim. Hem kendim okuyacak hem de talebe okutacaktım… Böyle düşünceler içinde zaman yine delice geçi vermişti farkında olmadan. Derken yılsonu geldi ve karnemi aldım. İki dersten kalmıştım… Fazla üzülmedim, her halde imtihanlara gürünce verirdim… İmtihan günleri nihayet gelmişti. İşte benim azabım imtihan günü başlamıştı. Örtülü imtihana girmem yasaktı… Ne yapacaktım? Ben böyle düşünürken etrafımdakiler, beni benden çok daha iyi düşündüklerinden mükemmel(!) fikirlerini söylemden edemedile...

Güzel Bir Dua

Resim
Güzel Bir Dua

Ya Rabbi! Beni Cehennemden Azat Et!

Ya Rabbi! Beni Cehennemden Azat Et! Ramazan ayının son on günü içerisinde Hz. Ömer Radiyallahü Anh Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem’in kabrini ziyaret eder. Kabri önünde bir bedevinin dua ettiğini görür ve arkasında durup duasını dinlemeye başlar. Bedevi şöyle dua etmektedir: “Ya Rabbi! Bu kabirde yatan, senin Habibin; ben de kulunum. Şeytan da düşmanın. Eğer beni bağışlarsan habibin sevinir, kulun kazanır, düşmanın üzülür. Beni bağışlamazsan habibin üzülür, düşmanın sevinir, kulun helâk olur. Yarabbi! Sen habibinin üzmekten, düşmanını sevindirmekten, kulunu helak etmekten daha cömertsin. Ya Rabbi! Araplar arasında asil insanlar vefat ettiklerinde kabri başında kölesini azat etme geleneği vardır. İşte Âlemlerin Efendisi vefat etti. Kabri başında Beni cehennemden azat et” Bunun üzerine Hz. Ömer Radiyallahü Anh avazı çıktığı kadar: “Ya Rabbi! Bu Bedevi’nin Senden istediğini ben de istiyorum!” diye bağırır. Sakalı ıslanıncaya kadar hıçkıra hıçkıra ağlar. Bedevî dayan...

Sâdıklarla Berâber Olmak

Sâdıklarla Berâber Olmak Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Ey îmân edenler! Allah’tan korkun ve sâdıklarla berâber olun!..” (Tevbe, 119) Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular: “Herhangi bir topluluğa benzemeye çalışan, onlardandır.” (Ebû Dâvûd, Libâs, 4/4031) Şeyh Sâdî, sâlih ve sâdıklarla ünsiyet netîcesinde meydana gelen “aynîleşme”yi “Gülistan” adlı eserinde temsîlî bir şekilde şöyle hikâye eder: “Bir kişi hamama gider. Hamamda dostlarından biri kendisine temizlenmesi için güzel kokulu bir kil verir. Kilden, rûhu okşayan enfes bir râyiha yayılır. Adam kile sorar: “-A mübârek! Senin güzel kokunla mest oldum. Haydi söyle, sen misk misin, anber misin?” Kil ona cevâben şöyle der: “-Ben misk de anber de değilim. Alelâde bir toprağım. Lâkin, bir gül fidanının altında bulunuyor ve gül goncalarından süzülen şebnemlerle her gün ıslanıyordum. İşte hissettiğiniz, gönüllere ferahlık veren bu râyiha, o güllere âittir.” İşte bu misâldeki mânânın da işâret...

Mü’minin Kulluk Hayatı

Mü’minin Kulluk Hayatı Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Sana yakîn (ölüm) gelinceye kadar Rabbine kulluk et!” (Hicr, 99) Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular: "Allah'a inandım de, sonra da dosdoğru ol!" (Müslim, İmân 62; Tirmizî, Zühd 61; İbni Mâce, Fiten 12.) Kays bin Ubâd (ra)ʼın naklettiği şu hâdiseyi zikredelim: “Medîne Mescid’inde oturuyordum. (Aralarında bulunduğum insanlar içinde Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimiz’in ashâbından bâzıları da vardı.) O esnâda yüzünde huşû eseri görülen bir zât içeri girdi. Cemaat: «‒Bu, Cennet ehlinden bir zâttır!» dediler. Bu zât, câiz olacak kadar kıraatte bulunarak hafifçe iki rekât namaz kıldı, sonra da çıkıp gitti. Ben de onu takip ettim. Kendisine: «‒Sen Mescid’e girdiğin vakit insanlar; senin Cennet ehlinden bir zât olduğunu söylediler.» dedim. Bunun üzerine şöyle buyurdu: «‒(Sübhânallâh!) Vallâhi hiç kimseye bilmediği bir şeyi söylemesi yakış­maz. Bunu niçin söyledik...

Müslüman Gençlerin Aslî Kimliği

Müslüman Gençlerin Aslî Kimliği Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Andolsun ki, Rasûlullah, sizin için, Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok zikredenler için güzel bir örnektir.” (Ahzâb, 21) Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular: “Allah çocukça (lâubâlî) davranışları olmayan, hayra yönelip hevâ ve hevesi terk eden vakar sahibi olgun genci sever.” (Ahmed, IV, 151) Müslüman bir gencin, aslî kimliğini koruyup yaşatabileceği yegâne kültür ise, Kur’ân ve Sünnet kültürüdür. Fakat gerek televizyon, gerek internet ve modalar, Kur’ân ve Sünnet kültüründen mahrum yetişen gençlerimize, Batı’nın, İslâm ahlâkından uzak kültürünü empoze etmektedir. Kendi büyük değerlerini yeterince ve lâyıkıyla tanıyamayan genç dimağlar da, hazin bir aşağılık kompleksi içerisinde, öz değerlerine yabancılaştırılmaktadır. Böylece global kültür ve güç odaklarının kuklası hâline getirilmektedir. İngiltereʼnin eski başkanlarından William Ewart Gladstone’un (v. 189...

Bin Aydan Hayırlı Bir Gece

Bin Aydan Hayırlı Bir Gece Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Biz onu (Kur'an'ı) Kadir gecesinde indirdik.   Kadir gecesinin ne olduğunu sen bilir misin?   Kadir gecesi, bin aydan hayırlıdır.   O gecede, Rablerinin izniyle melekler ve Ruh (Cebrail), her iş için iner dururlar. O gece, esenlik doludur. Ta fecrin doğuşuna kadar.” (Kadr, 1-5) Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular: “Kadir gecesini, fazîlet ve kudsiyyetine inanarak, sevâbını yalnız Allâh’tan bekleyerek ibâdet ve tâatle geçiren kimsenin kul hakkı hâriç geçmiş günâhları bağışlanır.” (Buhârî, Müslim) Kadir Gecesi, Rabbin, ümmet-i Muhammed’e sonsuz merhametinden saçtığı müstesnâ bir lutuf gecesidir. Bu gece, nice mânevî hazîneler bahşedilmektedir. Bu gecenin ihtişam ve azametine binâen hakkında müstakil bir sûre nâzil olmuştur. Kadir Gecesi, Kur’ân-ı Kerîm’in kendisinde indirilmesiyle nûrlanmış, Cebrâîl ve diğer meleklerin iştirâki ile mânevîleştirilmiştir. Mü’minlere görülmez nûrânîler ta...

Kadir Gecesi Tebriği

Resim
Kadir Gecesi Tebriği

Şehzade Gerçek Aşkı Nasıl Buldu?

Şehzade Gerçek Aşkı Nasıl Buldu? Eski zamanlarda bir padişahın yiğit mi yiğit bir oğlu vardı. Bu genç şehzade hem iyi silah kullanır, ahlâkıyla ve güzelliğiyle bilinirdi. Bir gece padişah, ülkesini kendisinden sonra yönetecek olan oğlunun rüyasında öldüğünü görür. Bütün dünya gözüne önemsiz bir çöp yığını gibi gelir. Üzülmeye ve kederlenmeye başlar. Yüreği o kadar sıkılır ki, yaşamaktan bıkmıştır artık. Fakat bu bir rüya demiştik ya, uykusundan uyanır. Aklı başına geldikten sonra sevinir. O kadar ki hayatında hiçbir şeye bu kadar sevinmemiştir. Üzüntüden ölecek hale gelen ve artık ölmek isteyen padişah, bu sefer de sevincinden ölecek hale gelir. Gördüğü rüyanın etkisiyle, soyu sopu devam etsin diye oğlunu evlendirmeye karar verir ve: -Eğer oğlum rüyamda gördüğüm gibi ölürse, torunum babasından sonra onun yerine geçer, der. Böylece padişah, soyunun sürüp gitmesi için, oğluna iyi huylu, güzel, terbiyeli bir kız bulmayı düşünür. Araştırır, sorar, yoksul ama çevresinde dü...

Allah'ın Dört Yüz Dinar Altını mı Yok

Allah'ın Dört Yüz Dinar Altını mı Yok Şeyhlerden Ahmed-i Hadraveyh cömertlikle tanınmıştı, bu yüzden de daima borçluydu. Zenginlerden yüzlerce altın borç almış yoksullara dağıtmıştı. Borçla bir de tekke kurmuştu. Canını, malını ve tekkesini Allah Celle Celâlüh uğrunda feda etmişti. Allah Celle Celâlüh lütfuyla borcunu öderdi. Borçlu şeyh, vazifesi buymuş gibi yıllarca birilerinden borç alıp halka dağıttı. Ölüm günü için hazırlık yapmaktaydı. Ömrü sona erip de vücudunda ölüm alametleri belirince alacaklılar etrafına toplandı. Şeyh mum gibi eriyip gitmekteydi. Alacaklıların ümidi kesildi, suratları asıldı, iyice kederlendiler. Şeyh - Şu kötü duygu besleyenlere bak, diyordu, Allah'ın dört yüz dinar altını mı yok O sırada bir çocuk dışarıda helva satmak için bağırmaya başladı. Şeyh, başıyla hizmetçiye, helvayı alıp alacaklılara yedirmesi için işaret etti. Hizmetçi helvanın hepsini almak için dışarı çıktı. - Bu helvanın tamamı kaç para, diye sordu. - Yarım küsur din...

"Kul Hakkı" Yaşlı Adam Hile Yapmadığı Halde…

"Kul Hakkı" Yaşlı Adam Hile Yapmadığı Halde… Yaşlı adamın eşi evde tereyağı yapıyor, kocası ise her gün yakınlarındaki bakkala götürüp satıyor onunla geçiniyorlardı. Bakkal adamın getirdiği tereyağını hiç tartmıyordu. Ancak bir gün içine kurt düştü. “Önce tartayım!” dedi. Adam gittikten sonra tereyağını tartıya koydu, 900 gram olduğunu görünce çok öfkelendi ve: “Yarın geldiğinde bunun hesabını sorar bir daha da ondan alışveriş yapmam!” dedi. Ertesi sabah yaşlı adam elinde tereyağı içeriye girdi, bakkal sert bakışlarıyla: “Bir daha senden tereyağı almayacağım!” dedi. Yaşlı adam üzülerek: “Efendim bir yanlışım mı oldu?” dedi. Bakkal, efendi: “Senin bana verdiğin tereyağını tarttım 900 gram geldi. Bu yaptığın ayıp değil mi?” dedi. Yaşlı adam utanarak başını yere eğdi ve; “Efendim bizim terazimiz yok, sizden bir kilo şeker almıştık onu tartı olarak kullanıyoruz!” dedi. Kıssadan Hisse: İbn Abbâs Radiyallahü Anh’dan rivâyet edildiğine göre; Rasûlul...

İlim, Amel, İhlâs

İlim, Amel, İhlâs Çiftçi tarlasını eker ve bekler. Beklediği şey mahsuldür. Ne ekmiş, ne kadar ekmişse hasat zamanı o karşılığı alacaktır. Ahirette yüz ağartan bir hasat için de dünya tarlasında ilim, amel ve ihlâs bulunmalıdır. Kul tıpkı çiftçiye benzer. Dünya onun tarlası, iyilik ve kötülükler ekini, ahiret ise hasatıdır. Dünya tarlasına ektiği her şey ahiret mevsiminde önüne mahsul olarak konacaktır. Ne bir eksik ne bir fazla... “Kim zerre kadar hayır işlemişse onu görecektir. Kim de zerre kadar şer (kötülük) işlemişse onu görecektir.” (Zilzal, 7-8) Hasat mevsimi olan ahirette önüne konan mahsul, ebedi hayat için dönüm noktasıdır. Onunla ya çocuklar gibi sevinip mutlu olur yahut idamlıklar gibi perişan... Peki, nedir bereketli, verimli hasadın sırrı” Yani dünyada neyi nasıl ekmeliyiz ki ahirette biçeceğimiz mahsul bizi mutlu mesut kılsın, bizi kurtarsın” İmam Rabbanî Kuddise Sirrûh Hazretleri ebedi kurtuluş için dünyadayken üç şeyin elde edilmesi şart, diyo...

Hakiki Sevgi: Allah’ü Teâlâ’yı Sevmek, Allah’ü Teâlâ İçin Sevmek

Hak i k i Sevg i : Allah’ü Teâlâ’yı Sevmek, Allah’ü Teâlâ İ ç i n Sevmek قُلْ اِنْ كُنْتُمْ تُحِبُّونَ اللّٰهَ فَاتَّبِعُون۪ي يُحْبِبْكُمُ اللّٰهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْۜ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَح۪يمٌ De ki: "E ğ er Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı ba ğ ı ş lasın. Çünkü Allah çok ba ğ ı ş layandır, çok merhamet edendir."[1] Hayatta asıl olan sevgi ve merhamettir. Sevgi insanın hamuruna konulmu ş en kıymetli cevher ve insana verilmi ş en büyük emanettir. Kâinatın harcı sevgi ile yo ğ rulmu ş tur. Güne ş o sevgi ile bize güler. Ya ğ mur o sevgi ile iner. Meyveler o sevgi ile olgunla ş ır. Yuvalar o sevgi ile kurulur. Çilelere o sevgi ile sabredilir. Anne babalar yavrularını o sevgi ile besler, büyütür. Canlı cansız her ş eyin o sevgiden bir nasibi vardır. Bu sevginin kayna ğ ı yüce Allah’tır. Kâinatı saran bu sevgi, Allah’ın rahmetidir. O rahmetin en billur haliyle tecelli etti ğ i yerlerden biri de mümini...