Sıla-i Rahim صلة الرحم (3)
Sıla-i Rahim صلة الرحم (3)
Yazar: Risale Forum
“Müslüman, Müslüman’ın elinden
ve dilinden emin olduğu kimsedir.” (Riyâzu’s-Sâlihîn, 211)
Cevap: Hadis Sohbetleri
71:Sıla-i rahim
SILA İ RAHIM Akrabayı ve
Yakınları Ziyaret Etmenin Önemi ve Fazileti:
Bu gün bizlerin en çok şikâyet
ettiği konuların başında, akrabalık ilişkileri, komşuluk ilişkileri
gelmektedir. Aynı sokakta, aynı apartmanda oturan insanların birbirlerini
tanımadığı, selamlaşmadığı, gidip gelmediği, hal hatır sormadığı, bir
ortamdayız. Oysa bu ahlaki hasletlerin bizi nerelere götürdüğünün farkında
değiliz. Bu yazımızda bunu açıklamaya çalışacağız.
Sıla-i Rahim; Akraba ve
yakınları ziyaret etme, hallerini ve hatırlarını sorma, gönüllerini alma
anlamında bir İslam ahlâkı terimidir.
Bu akrabalık, hısımlık gibi
beşeri yakınlığı ifade ederek kısaca akrabasına kavuşma anlamında
düşünülebilir. İslam’da en çok işlenen konular ahlaki konulardır. Ayet ve
hadislerde sıla-i rahim emredilmiş ve bunu yapanlar övülmüştür. İslam'da
insanlar arası ilişkilere son derece önem verilmiş özellikle yakınlardan
başlayarak anne ve babanın ve sırayla diğer akrabaların ziyaret edilip
gözetilmesi istenmiştir. Tabii olarak ta akrabayı ziyaret etmek için önce
akrabalarını bilmek gerekir. Bunun için de soyağacını yani akrabalarının kimler
olduğunu bilmek gerekir. Çoğumuz yakın akrabaları biliriz. Ancak uzak
akrabaları bilmeyiz. İki üç kuşak önceden yakın akraba olanlar bu gün uzak
akraba olmuştur veya unutulmuştur. Sıla-i Rahim yaparak:
1- Ömrümüzün uzamasına vesile
oluruz.
2- Bizi Cennete sokacak bir amel
işlemiş oluruz.
3- Allah’ü Teâlâ’nın emrettiği
bir işlevi yerine getirmiş oluruz.
4- İmanımızı güçlendirmiş
oluruz.
5- Hayır ve dua almış oluruz
6- Rızkımızın bollaşmasına sebep
oluruz.
7- Akrabalık bağlarının
güçlenmesine ve gelecek nesillere aktarmış oluruz.
8- Fasık olmaktan kurtulmuş
olur.
9- Amellerimizin ve
ibadetlerimizin kabulune vesile olur……
Sıla-i Rahimle ilgili ayetler:
Sıla-i rahimle ilgili pek çok ayet vardır. Bazıları;“…Akrabâlık haklarına
riâyetsizlikten sakının. Şüphesiz Allah sizin üzerinizde gözetleyicidir.”
(en-Nisâ, 1)
“…Anaya, babaya, akrabâya… iyi
davranın…” (en-Nisâ, 36)
“Onlar, Allâh’a söz verdikten
sonra verdikleri sözü bozarlar, Allâh’ın gözetilmesini emrettiği kimselerle
alâkayı keserler ve yeryüzünde bozgunculuk yaparlar. İşte onlar, lânete
uğramışlardır; cehennem de onlar içindir.” (er-Ra’d, 25)
"Allah’ü Teâlâ’dan korkun
ve akrabalık bağlarını kesmekten sakının" (en-Nisâ, 4/I);
“Onlar, Allah’ü Teâlâ’nın
gözetilmesini emrettiği şeyi gözetirler.” (Ra’d/21)
“Kendisi adına birbirinizden
dilekte bulunduğunuz Allah’ü Teâlâ’dan ve akrabanın haklarına riayetsizlikten
de sakının.” (Nisa, 1) “Allah’ü Teâlâ’nın birleştirilmesini buyurduğu şeyi
ayırırlar (akrabayla ilişkiyi kesenler) ve yeryüzünde fesat çıkarırlar; hüsrana
uğrayanlar işte onlardır.” (Bakara, 27)
"Biz insana annesine
babasına iyi davranmasını emrettik, Çünkü annesi onu nice zahmetlere katlanıp
karnında taşımıştır." (Lokman.14)
Bu konuda yapılacak duâ
şudur:"Ey Rabbim! Beni küçükken koruyup büyüttükleri gibi, Sen de onlara
şefkat ve merhamet et." (İsra: 23–27)
“Yeryüzünde bozgunculuk yapmanız
ve akrabalık bağlarını kesmenizle Allah’ü Teâlâ’nın emrine yüz çevirirseniz,
yine de mi kurtuluşu bekliyorsunuz? (Muhammed.22)
“Allah’ü Teâlâ’nın rızasını
kazanmak ve kalplerini sağlamlaştırmak için mallarını infak edenlerin durumu,
yüksekçe bir tepede bulunan, bol yağmur aldığında yemişlerini iki kat veren,
bol yağmur yağmasa bile çisentisi düşen bir bahçenin durumu gibidir. Allah
işlediklerinizi görendir.” (Bakara. 265)
“Şüphesiz ki Allah, adaletli
davranmayı, iyilikte bulunmayı ve akrabalara yardım etmeyi emreder. Fuhşu,
kötülüğü ve zulmü yasaklar. Allah sizlere düşünüp yapmanız için öğüt verir.”
(Nahl 90)
Ana- babaya ve yakınlara iyilik
yapın. (Bakara-83)
De ki: "Harcayacağınız
hayırlı bir şey, ana-babaya, akrabalaradır". (Bakara-215)
Ana-babaya iyilik yapın.
(Nisa-36)
Akraba olanlar, Allah’ü
Teâlâ’nın kitabına göre birbirlerine daha yakındırlar. (En'am-151)
Ana-babaya ve akrabaya iyilik
edin. (Enfal-75)
(Yusuf kardeşlerine şöyle dedi
"Artık bugün sizin için kınanacak bir durum yoktur. Allah sizleri
affeder." (Yusuf-92)
Allah’ü Teâlâ’nın riayet
edilmesini emrettiği şeylere (akrabalık haklarına) riayet ederler.(Rad-21)
Ey Rabbimiz! Beni ve ana-babamı
bağışla! (İbrahim-41)
Anne babaya iyilik edin.
(İsra-23)
Onlara merhametle tevazu
kanatlarını indir. (îsra-24)
Akrabaya hakkını ver. (İsra-26)
(Yahya aleyhisselam) Muttaki
idi. Anne ve babasına karşı itaatkardı. (Meryem-13,14)
(İsa aleyhisselam şöyle dedi:
"Allah) Beni anneme hürmetkar kıldı." (Meryem-32)
Sıla-i Rahimle ilgili
Hadislerden bazıları:
"Her kim rızkının bol
olmasını ve ecelinin gecikmesini istiyorsa akrabasını görüp gözetsin"
(Buhari, Edeb, 12);
"Ey insanlar, birbirinize
selâm verin, akrabanızı gözetin, yemeği yedirin! Geceleyin insanlar uyurken
namaz kılın ki selâmetle Cennete giresiniz" (Tirmizî, Et'ime, 45)
" Allah’ü Teâlâ’ya ve
ahiret gününe iman eden kimse akrabasını görüp gözetsin" (Buharî, İlim,
37; Müslim, İmam, 74-77).
"Akrabalık, Arş'ta
asılıdır. Der ki: "-Beni gözeteni Allah gözetsin; beni terk edeni Allah
terk etsin” (Müslim, Birr ve Sıla, 17); "Yoksula yapılan sadaka bir
sadakadır. Bu sadaka akrabaya yapılmışsa iki sadaka demektir. Biri sadaka,
diğeri sıla-i rahimdir ki bu da sadaka sayılır" (Tirmizi, Zekât, 26).
"İyiliğe benzeri ile
karşılık veren kişi, tam anlamıyla akrabasını görüp gözetmiş olmaz. Hakiki
sıla, kişinin kendisi ile ilgiyi kesenleri görüp gözetmesidir" (Buharî,
Edeb, 15)
“Bir su içmekle de olsa sıla-i
rahimde bulun. Sıla-i Rahim’in en üstün merhalesi, eziyet etmekten
sakınmaktır.” Bihar, c. 74, s. 103
“Selamla da olsa, dünyada sıla-i
rahimde bulununuz.” Bihar, c. 74, s. 104
“Sıla-i Rahim için, bir yıl
(sürse bile) yol yürü.” Bihar, c. 74, s. 103-105
“Üç kimse cennete giremez:
Sürekli şarap içen kimse, sihre iman eden ve sıla-i rahimde bulunmayan kimse.”
Bihar, c. 74, s.90
“Günahların en çirkini sıla-i
rahimi terk etmek ve ana babaya eziyet etmektir.” (Mizan’ul Kübra)
“Sıla-i rahimde bulunmak, ömrü
uzatır ve fakirliği yok eder.”
“Sıla-i rahimde bulunmak
şehirleri bayındır kılar ve her ne kadar ehli iyilerden olmasa da ömürleri
uzatır.”
“Herkim, can ve malıyla
akrabasına doğru gidecek olursa, aziz ve celil olan Allah yüz şehidin sevabını
inayet buyurur.”
“Sıla-i rahime doğru attığı her
adıma karşılık, kendisine kırk bin iyilik yazılır, kırk bin kötülüğü silinir,
makamı kırk bin derece yükseltilir, adeta yüz yıl sabır ve ihlâs ile Allah’ü
Teâlâ’ya ibadet etmiş gibi olur.”
“Şüphesiz cennette, sadece âdil
imamın veya çok sıla-i rahimde bulunan kimsenin veya kadın ve çocukları
hususunda çok sabreden kimsenin ulaşabileceği bir derece vardır.”
İmam Bakır (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz sıla-i rahim, amelleri temizler, malı bereketlendirir,
belayı defeder ve eceli erteler.”
İmam Sadık (a.s) şöyle
buyurmuştur: “Şüphesiz sıla-i rahim ve iyilik yapmak, kıyamette insanın
hesabını kolaylaştırmakta ve insanı günahtan korumaktadır. O halde sıla-i
rahimde bulununuz ve kardeşlerinize güzel bir selam veya selamın cevabını
vermekle de olsa iyilikte bulununuz.”
Sıla-i rahmin birkaç derecesi
vardır. En aşağı derecesi akrabalarımıza karşı tatlı sözlü, güler yüzlü olmak;
karşılaştığımızda selâmlaşmayı, hal hâtır sormayı ihmâl etmemek; dâima
kendileri hakkında iyi şeyler düşünmek ve hayır dilemektir. İkinci derece de
ziyâretlerine gitmek ve çeşitli konularda yardımlarına koşmaktır. Bunlar daha
çok bedenî hizmetlerdir. Özellikle yaşlıları zaman zaman yoklayarak, yapılacak
işleri varsa onları takip etmek kendilerini sevindirecektir. Sıla-i rahmin
üçüncü ve en önemli derecesi akrabalara malî yardım ve destek sağlamaktır.Bu
yardımlar herkesten beklenemez. Hasta ve yatalak bir kişiden akrabasını ziyâret
etmesini istemek anlamsızdır. Fakir birisinden de başkalarına mâlî yardımda
bulunmasını beklemek de yanlıştır. Yalnız zengin, hali vakti yerinde bir Müslümanın,
sadece ziyaret ve hal, hatır sormakla bu görevi yerine getirebileceği de
söylenemez. Böyle zengin birisi için sıla-i rahim, yoksul akrabalarına elinden
geldiğince malî destekte bulunmaktır. Bu destek ödünç para vermekle olabileceği
gibi; karşılıksız mâlî yardımlar şeklinde de olabilir. Şu halde, yakınları
görüp gözetmek deyince, yukarıda belirtilen üç derecedeki yardımdan hangisine
güç yetiniyorsa, onun yapılması anlaşılmalıdır. Yapabileceği görevi yapmamak Müslümanı
bu konuda sorumlu kılar. Yukarıdaki âyet-i kerimede, Allah Teâlâ'nın bu görevi
yerine getirmeyenlere yönelttiği lânet unutulmamalıdır.
Hz. Peygamber de şöyle
buyurmuştur: “Her Cuma gecesi insanoğlunun amelleri Allah’ü Teâlâ’ya arz
olunur: Yalnız sıla-i rahimde bulunmayanların amelleri kabul olunmaz"
(Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 484).
Muhammed Bakır r.a.’nın babası
hususi olarak ve üzerinde durarak bir vasiyette bulunmuştu. Bu vasiyet birinci
bölümün hadisler kısmının 23. sırasında geçmişti. Onun sözleri tecrübe edilmiş
şeylerdir.
Nitekim Muhammed Bakır
rahmetullahi aleyh diyor ki: Babam (Hz. İmam Zeynül Abidin) bana şöyle vasiyet
etti; "Beş çeşit insanın yanında bulunma, onlarla konuşma hatta yolda
yürürken sana rastlasalar bile onlarla birlikte yürüme.
1-Fasık; çünkü o bir lokma
karşılığında seni satar hatta bir lokmandan azada satar". Ben, "Bir
lokmadan aza nasıl satar? dedim. Buyurdu ki; "Sadece bir lokma ümidiyle
seni satar, o lokmayı da elde edemez.
2-Cimri; çünkü o senin şiddetli
ihtiyacın olduğu vakit yan çizecektir.
3-Yalancı; çünkü o hokkabaz gibi
seni aldatır. Uzakta olana yakın der, yakın olanı uzak gösterir.
4-Ahmağın yanına yanaşma. Çünkü
o sana iyilik etmek istese de ahmaklığından dolayı zarar verir. Şu atasözü meşhurdur;
(Akıllı düşman, akılsız dosttan daha iyidir).
5-Akrabasıyla ilişkisini kesen
kimsenin yanına gitme. Çünkü ben Kur'an-ı Kerim'in üç yerinde o kimse üzerine
lanet edildiğini gördüm"
Hz. Peygamber'in cennete girmeye
sebep olacak işlerden biri olarak haber verdiği sıla-i rahrnin, ayet ve
hadislerde namaz, zekat gibi farz ibadetlerle birlikte zikredilmesi, onun ne
derece önemli olduğunu göstermektedir. Sıla-i rahimin terkine sebep; bencillik,
hırs, küçük çıkarlar, kibir vs. gibi huylardır.
Günümüzde baktığımız zaman çoğu
kimsenin akrabasına, kardeşine küs olduğu görülür. Oysa Müslümanın Müslümana üç
günden fazla küs olmayacağını ne çabuk unuturuz. Yakınlarımızla aramızdaki
akrabalık bağını kuran Yüce Allah, onlarla dayanışma ve yardımlaşma içinde
olmamızı istemekte, sıla-i rahim yapandan razı olacağını, akrabası ile
ilişkisini kesenden ise rahmetini keseceğini bildirmektedir.
Hz. Peygamber de, kendisi bizzat
akrabalarına sıla-i rahimde bulunarak ve birçok hadisiyle Müslümanları buna
teşvik ederek, konunun önemini ortaya koymuştur. Sıla-i rahimle ilgili ayet ve
hadisler, akrabalık hukukunu gözetmede dikkatli olmaları hususunda Müslümanları
uyarmakta, aynı zamanda, Müslümanlar arasındaki sevgi-dostluk bağlarının
oluşmasına, iyi ilişkileri sürdürmelerine, akrabaların birbirleri ile
yardımlaşmalarına ne kadar önem verildiğini göstermektedir. Sıla-i rahim,
insanların sevinç ve üzüntülerini paylaşmalarını, dertlerine çare bulmalarını
sağlar. Akrabalar ve dostlar arasındaki sevgi ve saygı bağlarını güçlendirir.
Ayrıca, hadislerde belirtildiği gibi, insanın rızkının genişlemesine ve ömrünün
bereketlenmesine vesile olur.O halde, başta anne-babaya olmak üzere, yakın ve
uzak akrabaya, dostlara ve ihtiyaç sahibi olan diğer insanlara, imkanımız
dahilinde yardımcı olmaya çalışması, Müslüman'ın en önemli görevlerinden
biridir. Yine büyüklerimizden uzak akrabalarımızı da öğrenmeliyiz. Çünkü
kendisi de, muhtaç duruma düşünce, yine bu insanlardan yardım görecektir. Her
Müslüman, en yakınından başlayıp en uzağa varıncaya kadar, akrabalarını
ziyarete, onların dertlerini dinlemeye ve ihtiyaçlarını gidermeye çalışmalıdır.
Allah Celle Celâlühü cümlemizi iyi ameller yapanlardan eylesin… ALINTI
Yazar: Risale Forum
“Müslüman, Müslüman’ın elinden
ve dilinden emin olduğu kimsedir.” (Riyâzu’s-Sâlihîn, 211)
Sılâ-i Rahim Ömrü Uzatır
56— Enes îbni Malik'den:
Resûlüllah (Saliallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“— Kim rızkının bol olmasını ve
ömrünün uzamasını severse, sılâ-i Rahim yapsın.” [112]
Hadîs-i şeriften anlaşılıyor ki,
stlâ-i rahim vazifesini yerine getirmekte iki semere vardır:
1— Rızkın genişlemesi ve bol
olması,
2— Ömrün uzaması.
Rızkın genişlemesi, akrabaya
yapılan iyilik ve ihsan karşılığında Allah Teâlâ'nın rahmet ve ihsanını va'd
buyurmasına dair geçen hadîs-i şerifler mealinden anlaştlrnaktadır. Dilediği
kimselere hesapsız rıztk ve faereker verir.
Ömrün uzaması üzerinde çeşitli
izahlar yapılmıştır. Bunların bir kısmı şöyle hulâsa edilir:
a) Hadîs-i şerifte: “Sıla
yapanın eseri geciktirilir.” ifadesi vardır. Esef; insanın yerde yürürken
bırakmış olduğu ize denir. Bir kimsenin izinin uzatılması, hayatta kalması ve
ömrünün devam etmesi olur.
b) Ecelin bir ismi de eser'dîr.
Çünkü ecel ömrün arkasından gider ve onu takip eder. Bu bakımdan eserin, yani
ecelin gecikmesi yine ömrün uzaması demek olur. Yahut geriye iyi ve salih bir
nesil bırakır da, kendisine ölümünden sonra dua ederler. Arkasından hayırla yad
edilir.
c) Eserin geciktirilmesi, adamın
akıl ve anlayışının devam etmesi, bozulmaması anlamını da ifade eder.
Yaşayışta bereketlilik olur.
Ecel, Allah’ü Teâlâ’nın ilminde
malûm ve değişmez bir hal olduğuna göre, gerçek manâda bunun uzaması, ölüm.
.işi İle görevlendirilen meleğin ilmine nisbetledİr. Meselâ: Bir insan için,
eğer sılâ-İ rahim yapmazsa ömrü altmış senedir, Sıla yaparsa yetmiş senedir;
şeklinde melek'in bilmesi halinde, ömürde uzama olmuş oluyor. Fakat Allah
Tealâ, o insanın sıla yapıp yap-mıyacağını ezelden* bildiğinden, onun katında
değişen bir şey olmuyor. Netice itibariyle sılâ-i rahmin rızıkta genişliğe ve
ömürde berekete vesile olması vardır.
Enes ibni Malık:
Bu hadîs-i şerifin ravisi olan
Enes ibni Malik ashab-ı kiramdan ve ensârdandır. Henüz dokuz veya on
yaşlarında iken Resûlüllah'ın hizmetinde clevamlı olarak bulunmuş ve
irtihallerinde yirmi yaşını idrak et-mîşti. Yüz yaşına kadar ömür sürdüğünden
ve Hazretİ Peygamberin hizmetinden ayrılmadığından pek çok hadîs rivayet
etmiştir.
Resûlültah (Sallallahü Aleyhi ve
Seliem)"m Medine'ye hicretlerinde, Enes'i elinden tutarak annesi
Peygamber'e götürdü ve:
“— Bu çocuğu, sana hizmet etsin
diye getirdim.” dedi.
Hazreti Peygamber de onu kabul
buyurdular. H a m z a ismindeki sebze türlerinden ot topladığından Hazreti
Peygamber ona “E b u Ham-za” künyesini taktı.
Küçük yaşta iken Bedir savaşında
ve ondan sonraki diğer savaşlarda bulunarak hizmetten geri kalmadı. Basra'da
vefat eden ashabın sonuncusudur. Yüz yaşına kadar olduğu halde vefat ederek
orada defnedildi.
Hazretİ Peygamber, ona mal ve
evlâd bereketi ile Cennete girmesini duâ etmiş olduğundan, hayatında mal ve
evlâd bereketine nail olmuştu. Allah ondan razı olsun.[113]
57— Rivayet edildiğine göre Ejbû
Hüreyre şöyle dedi: Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'in şöyle dediğini
işittim:
“— Kim rızkının bol olmasına ve
ömrünün uzamasına sevinirse, sılâ-i rahim yapsın.” [114]
Manâda değişiklik olmamakla
beraber bir kelimenin fâfzı değişik olarak aynı hadîs iki ravi tarafından
nakledilmiştir. Bu da hadîs-i şerifin sıhhatini kuvvetlendirmiş olur.[115]
Yazar: Risale Forum
“Müslüman, Müslüman’ın elinden
ve dilinden emin olduğu kimsedir.” (Riyâzu’s-Sâlihîn, 211)
Sıla-i rahim, aile hayatımıza
sosyal ilişkilerimize can verir..
Sıla-i rahimi önemseyerek
yapanlar, güzelliklerden gani gani istifade eder.
Anne-babayı, akrabaları ziyaret
edenler maddî ve manevî birçok kazançla döner. Sıla-i rahimin önemini yeni
idrak edenler birtakım engellerle karşılaşır. Bu engeller, hayatın
gerekli-gereksiz rutinlerle dolu olması, iş telaşı, hayat mücadelesi, uzaklık,
vakit azlığı, maddî imkânsızlıklar gibi mazeretlerdir.
Sıla-i rahimin olduğu toplum,
şuurlu ailelerden oluşur. Toplumun fertleri sevgi, saygı ve samimiyet, birlik
ve beraberlik, yardımlaşma ve dayanışma, cesaret ve girişimcilik, hoşgörü ve
müspet hareket, yaşatmak için yaşama hisleriyle coşarlar. Sosyal dokusu
güçlenen böyle bir topluma, huzur, ahenk ve emniyet hâkim olur.
1. İnsani bir vazifedir: Dünyaya
gelişimizden bu yana üzerimizde en fazla hakkı olan anne-babamızla ilgilenmek,
ihtiyaçlarını gidermek, gönüllerini almak, bizden razı olmalarını sağlamak
vazifemizdir. Eğer onlara yakınsak sık sık ziyaret etmeli, uzaksak iletişim
araçlarıyla sık sık görüşmeliyiz.
2. Fıtri bir ihtiyaçtır: Sıla-i
rahim yaparak anne-baba ve akrabalarla beraber olanın vicdanı rahatlar, ruhu
ferahlar, gönlü huzurla dolar. Hayatına coşku, ahenk ve bereket gelir. Onlarla
geçirilen dakikalar kıymetlenir, sohbetler lezzetlenir, yemeklerin tadı
bambaşka olur.
3. Yalnızlık, stres ve bunalımın
ilacıdır: Günümüzde yalnızlık, stres, bunalım, depresyon vb. hastalıklar hayli
yaygınlaştı. Her biri için çeşitli tedavi yöntemleri önerilse de teoride
kalıyor ve bu hastalıklar insanların yakasını bırakmıyor. Sıla-i rahim
hayatımızdan çıktığı için bu hastalıklar türedi ve çaresi de sıla-i rahimdir.
Çünkü bu hastalıkların başında yalnızlık geliyor, sıla-i rahim ile yalnızlığa
neşter vurulacak, kişi hem akrabalarla hem de ailesiyle bütünleşecektir.
4. Dostluklar pekişir: Sıla-i
rahim akrabaların birbiriyle görüşmesi, dertleşmesi, hasbihal etmesi ve
dostlukları pekiştirmek için fırsattır. Ayrıca, daha önce hiç görüşmemiş
birbirinden habersiz akrabaların tanışmasına ve yeni ilişkilerin kurulmasına
vesiledir.
5. Yardımlaşma ve dayanışmaya
vesile olur: İhtiyaçlarını gidermek, emellerine ulaşmak, zorlukları aşmak,
problemleri çözmek ve geleceğe ümitle bakmak isteyen insanlar, birlik ve
beraberliğe, yardımlaşma ve dayanışmaya ihtiyaç duyarlar. Bu da karşılıklı
güven ve itimatla, beklentisizlikle mümkün olur.
6. Kırgınlık ve küskünlükleri
giderilir: Anne-baba, akraba ve yakınlarına haklı veya haksız, hatta gereksiz
sebeplerle kırgın, yıllardır küs insanlar vardır. Bunlar için sıla-i rahim
sıkıntı, iç çatışma demektir. Vicdanları git, özür dile/hoş gör/ affet der,
nefisleri ise nazarlarını küskünlük ve kırgınlığa sebep olan konuya çevirerek
gitme der. Her kırgınlık ve küskünlük, öncelikle sahibine zarar verir, akrabaya
karşı ise daha fazla acı verir. İnsanlar arası ilişkilerin zirvesi Efendimiz
(sallallahu aleyhi ve sellem) de, küskünlükleri üç günden fazla sürdürmemeyi
önerir.
7. Aile huzur ve aidiyetini
geliştirir: Sıla-i rahimin önemsenerek yapıldığı ailede, heyecan ve coşku,
sevgi ve muhabbet hisleri artar, huzur ve itminan hâkim olur. Sıla-i rahimde,
ahlaki değerler ve güzellikler paylaşılır, birbirinin iyiliğini isteyen
akrabalar birbirine hayırhahlık yaparlar.
8. Şuurlu nesillerin yetişmesini
sağlar: Günümüz nesilleri, dede-nine, akraba ve yakınların sevgisi, şefkati ve
ilgisinden mahrum olarak yetişiyor. Dolayısıyla sevgi ve güven duygularından
yoksun, birlik ve beraberliği menfaate endeksleyen, gelecekten ümitsiz ve
hayata karşı kırılgan oluyorlar. Oysa akraba ilişkileri, paylaşım ve
etkileşimin en yoğun olduğu ilişkilerdir. Sıla-i rahim ile canlı tutulan akraba
ilişkileri çocuklar ve gençler çok değerli sosyal sermayedir.
9. Toplumu güçlendirir: Sıla-i
rahimin olmadığı toplumda, aile mekân paylaşımına mahkûmdur. Fertlerin eğitim
ve refah seviyesi artsa bile toplum şuursuz kalabalıklardan oluşur. İnsanlar
sürü kültürüyle hareket ederler, toplumsal krizler karşısında çok
kırılgandırlar.
Sıla-i rahim nedir?
Sıla-i rahim, anne-baba ve
akrabaların ziyaretlerine gidip hal hatır sormak, ellerini öpmek, dualarını
almaktır. Onlara şefkat ve merhamet duymak, ilgi ve alaka göstermek, sevgi,
saygı ve muhabbet beslemektir. Onlara hizmet etmek, imkân nispetinde maddi ve
manevi yardımda bulunmak, sevinçli ve üzüntülü zamanlarında yanlarında olmak,
mutluluk ve elemlerini paylaşmak, zarar ve kötülüklerden uzak tutmaya
çalışmaktır. Eğer uzakta yaşıyorsak, iletişim araçlarıyla ilişkileri sağlam
tutmak, kendini hatırlatmak, kalbi bağları sağlamlaştırmak gerekir.
Tevbe yâ Rabbî hatâ râhına
gittiklerime;
Bilip ettiklerime, bilmeyip ettiklerime...
Akraba ilişkileriyle ilgili
hukuk, İslâm'da olduğu kadar hiçbir dinde ve hukuk sisteminde gözetilmemiştir.
Karabet bağı bugün Batı'da neredeyse kaybolmuş durumdadır. Aile bağı bile
dağılmıştır. Bireysellik öylesine topluma nüfuz etmiştir ki, çekirdek aileyi
daha evinde iken atomize etmiştir. Anne-baba ve çocuklar arasındaki ilişkiler,
kan bağına ait sıcaklığı vermemektedir.
Çekirdek aile şekil olarak
Batı'da da mevcuttur. Belki aile bütün bütün tarumar olmamıştır. Ama aile
bireyleri arasında ruhsal ve manevî açıdan bağlılık çok zayıflamıştır. Fertler
manen ve ruhen kendi bireysel dünyalarını yaşamaktadırlar. Bir evi paylaşmanın
haricinde derin ilişkiler söz konusu değildir. Eğitim sistemi gerek ailede
gerekse okul ve çevrede fertleri, bireyselleştirecek ve yalnızlaştıracak
şekilde organize edilmiştir. Ortak bir mekânı paylaşmanın verdiği ortak duygular,
ne kadarsa, Batı'da ailenin fonksiyonu da bundan ibarettir. Sosyal çevre tüm
değerleri dünyevileştirdiği gibi, ailevi değerleri de dünyevileştirmiştir.
Ahirete taalluk edecek formlar çoktan cemiyetin bağrından sökülüp atılmıştır.
Oysa İslâm'da aile, yalnızca
çekirdeği oluşturan bireyler arasındaki bağı değil, cemiyetin teşekkülünde
mikyas alınan temel bir ortamı da ifade etmektedir. Yani cemiyetin üzerine
oturduğu en rasih (sağlam) bir değer ve unsurdur aynı zamanda. Bu yüzden İslâm,
aile etrafında şekillenen değerlerin ve ilişkilerin korunması için yeterli
tahşidat yapmaktadır. Kat'-ı rahimi (aile ve akraba ilişkilerini kesmeyi) büyük
günahlardan addetmektedir.
Sıla, ulaşma, varma, kavuşma;
uzakta bulunduğu memleketine, vatanına, ailesine kavuşma anlamlarına gelir.
Rahm, kelime olarak rahmetten gelir. Rahmet, acımak, şefkat duymak anlamlarını
taşır. Sıla-i Rahim ise, akraba ve yakınlarını ziyaret etme, hal hatır sorma,
yardımda bulunma kısaca akrabalık bağlarını kuvvetli tutma anlamına gelir. Mesela,
iş ve ikamet yerimiz akrabalardan uzakta ise zaman zaman ziyaretlerine gitmek,
mektup, telefon, mail gibi vasıtalarla hal hatır sormak, yardıma muhtaç iseler
elimizden gelen yardımı esirgememek, hasta iseler ziyaret etmek, bir
problemleri varsa ilgilenmek, düğün bayram gibi sevinçli anlarında tebrik etmek
ve onlarla sevinmek, üzüntülerini paylaşmak, hastalandıklarında ziyaret etmek,
cenaze ve taziyelerine katılmak sıla-i rahme dahil olan hususlardır. Bu
sayılanlar, akrabalar arasında bağları güçlendirir, kişiyi hayata mutlu bir
şekilde bağlar, bencillik, yalnızlık gibi durumlardan korur ve en önemlisi dinî
bir vecibe yerine getirildiğinden Allah’ü Teâlâ’nın rızasına ulaştırır.
Alimler sıla-i rahmin dereceleri
olduğunu, en yüksek derecesinin nikâh düşmeyecek kadar yakın olan akrabalar
arasında olduğunu ve bunun farz olduğunu belirtmişlerdir. Bazı âlimler bu
kişilerin miras konusunda geçen zevi'l-erhamı kapsadığını belirtirler. Verilen
bilgilere genel olarak bakıldığında, anne, baba, çocuklar, kardeşler, amca,
hala, dayı ve teyzelere karşı sıla-i rahim farz olurken diğer akrabalar için
uzaklaştıkça mükellefiyet derecesi düşer. Belki en alt derecesi bütün
Müslümanlara karşı müstehab olur.
Allah Celle Celâlüh şöyle
buyuruyor: "Sana (Allah yolunda) ne harcayacaklarını soruyorlar. De ki:
Maldan harcadığınız şey, anne-baba, yakınlar, yetimler, fakirler ve yolcular
için olmalıdır."(Bakara, 2/215) "Bir de akrabaya, yoksula, yolda
kalmışa hakkını ver. Gereksiz yere de saçıp savurma."(İsra, 17/26) "Muhakkak
ki Allah, adaleti, iyiliği (ihsanı), akrabaya yardımı emreder; çirkin işleri,
fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt
verir."(Nahl, 16/90) Bu son ayet-i kerime pozitif ve negatif altı önemli
esası ihtiva eden, câmi bir ilahî beyandır:
Adalet; dinde hayatî ehemmiyeti
haiz bir disiplindir. Ve bazıları onu, dinin dört temel esasından biri kabul
etmişlerdir. Bazen ubudiyet, bazen adalet şeklinde Kur'ân ve Sünnet-i sahihada
geçen bu kavram, pek çok şeyin kendisine irca edileceği genel bir kavramdır.
Mesela mealini sunduğumuz ayette, iyilik yapma, akrabaya yardımda bulunma ve
ihsan şuuruna ulaşma gibi hususların hemen hepsi adalete irca edilebilir. Zaten
ubudiyet manâsında adalet bir insanda veya bir toplumda tam anlamıyla
oturmamışsa, böyle birinden sair hususların beklenmesi de beyhudedir. Evet,
adaletsiz ihsan olmaz. Onsuz yakınlara, akrabaya bakmak gerçekleşmez. Hele
ihsanın bir hadis-i şerifte beyan edilen o enfes manâsı ki, "Allah'ı
görüyor gibi kullukta bulunma"hiç mi hiç hayata geçirilemez.
İhsan; yukarıda ifade ettiğimiz
gibi, "Allah'ı görüyor gibi"kulluk yapmaktır. Ne var ki, bu duygu, bu
düşünce ve bu tasavvurların, sağlam bir imana bina edilmesi ve iman gerçeğinin
de, İslâmî esaslarla derinleştirilmesi icab eder ki, ihsan şuuru kendinden
bekleneni verebilsin.
Yakınlara yardım etme veya daha
geniş bir dairede herkese yardımda bulunma, ihsan şuurunun yaygınlaştırıl¬ması
ve intişarı demektir. Bu açıdan ayetin mazmununu tahlil edecek olursak, adalet
ihsanın, ihsan da iyilik etme duygusunun hem temeli hem de kaynağıdır.
Negatif planda esas alınan
şeylere gelince; bu konuda önce fuhşiyat zikredilmiş. İhtimal, hem ferdî planda
hem de toplum planında bütün münkeratın başlangıcını fuhşiyat teşkil ettiği
için ona öncelik verilmiş. Zira hemen herkesin bildiği fuhşiyatın yaygın olduğu
toplumlarda sair olumsuz şeylerin hemen hepsi çorap söküğü gibi ard arda sökün
eder gelir ve zamanla toplumu bütün bütün şirazeden çıkarır. Bu açıdan da
hiçbir zaman onun küçük görülmemesi gerekir.
Münker; Allah’ü Teâlâ’nın
yasaklamış olduğu şeylerin açıktan açığa yapılması mânâsına gelir. Diğer bir
yaklaşımla o, evrensel doğrulara başkaldırma ve isyan etme manâlarına gelir ki
her din ve her millette merduttur.
Bağy yani azgınlık ve taşkınlık;
bu olumsuz sıfat da ferdî ve içtimaî hayatta değişik şekillerde kendini
gösterir. İnsanın kendine zulmetmesinden, ana-babasına isyanına, devlete
başkaldırıp toplum huzurunu bozmadan, Allah'ı inkâra kadar geniş bir taalluk
sahasının olduğunu söylemek mümkündür. Burada da tıpkı adalet, ihsan ve
iyilikte bulunmada gördüğümüz gibi, fuhşiyat münkerin, münker de azgınlık ve
taşkınlığın hem temeli, hem de kaynağıdır.
Konuyla ilgili birçok hadis de
bulunmaktadır. Birkaç tanesini kaydedelim: "Fakirlere yapılan tasadduk bir
sadakadır, ama akrabaya yapılan ikidir; biri sıla-i rahim, diğeri
sadaka."Küleyb el-Hanefi, Peygamber Efendimiz'e kime iyilik yapması lazım
geldiğini sorunca şu cevabı aldı: "Annene, babana, kız kardeşine, erkek
kardeşine... Bu iyiliği üzerine vacip olan bir hakkın ödenmesi yani sıla-i
rahmin yerine getirilmesi olarak yapacaksın."
Sıla-i Rahim ve Ömrün
Uzaması
Efendimiz diğer bir hadis-i
şeriflerinde şöyle buyuruyor: "Nesebinizden sıla-i rahim yapacaklarınızı
öğrenin. Zira sıla-i rahim akrabalarda sevgi, malda bolluk, ömürde
uzamadır."Bu ve bunu destekler mahiyette başka hadislerde, sıla-i rahimin
ömrü uzattığı beyan edilmektedir.
Bunun dışında öteden beri
Ehlullah arasında ömrün birbirine verilmesi meselesi de bilinen bir konudur.
Her hâlde bu mesele ancak, verenin ve alanın ruhî dokularının uyuşması, aynı
frekansı paylaşmaları ve Allah’ü Teâlâ’nın bu fiilî ve kavlî duaya meşietiyle
cevap vermesiyle gerçekleşebilir.
Her isteyenin veremeyeceği gibi,
her isteyenin de alamayacağı bu alış veriş netice itibariyle "illet-i
tâmme"nin gerçekleşmesi ve Cenab-ı Hakk'ın o mevzuda iradesinin taallukuna
bağlıdır. İhtimal, sıla-i rahim yapılınca o illet tahakkuk ediyor ve Allah ömrü
uzatıyor.
Ömür uzamasının bir başka tevili
de şöyle olabilir; Cenab-ı Hakk insanın yaptığı şeyleri bereketlendirip,
nemalandırarak o insanın hayatını uzun bir ömür yaşamışçasına
bereketlendirebilir. Şayet ömrün uzaması esprisi, insanın ahiret hesabına
yönelik kazancıyla değerlendiriliyorsa, bu durumda insan ahiret adına çok
kazanmış demektir. Mesela bunlardan birisi Kadir gecesidir ki, bin aya bedel
olduğu ifade ediliyor. Eğer insan o gecede, o İlahî teveccühü yakalarsa, sanki
seksen sene yaşamış gibi olur. Bu, o insanın ömrü uzasaydı ve seksen sene de
yaşasaydı işte o kadar sevap kazanacaktı demektir. Sadakanın, hasenatın, sıla-i
rahimin ömür uzatması da bu şekilde olabilir.
Ömrün uzatılması meselesinin
niçin sıla-i rahime tahsis edildiği hakkında şunlar söylenebilir; günümüzde en
çok gadre uğrayan İslâmî prensiplerden biri de hiç şüphesiz yakın akrabanın
unutulmasıdır. Evet, derecesine göre yakınların yer yer ziyaret edilmesi;
onlarla aramızda vuslatın sağlanması; başta anne-baba, anne-babanın evlatları,
sonra kardeşler, nene, dede; anne menzilinde dayı-teyze, baba menzilinde
amca-hala gibi yakınların, anne-babaya karşı bile saygının çok ciddi sarsıldığı
bir dönemde görülüp gözetilmesi mevzuu çok önem arz etmektedir.
Hz. Hatice Radiyallahü Anha
validemiz çok akıllı bir kadındır ve o sanki bir peygambere zevce olmak için
yaratılmıştır. Efendimizle ilk vahyin heyecanını paylaştığı dönemde bu büyük
kadın, Peygamberimizin, Cebrail'den Aleyhisselâm ilk ayetleri aldıktan sonra
"Kendimden korkuyorum." demesine mukabil; "Hayır ebedîyyen Allah
seni zâyi etmeyecektir. Şüphesiz sen sıla-i rahim yapıyor, ihtiyacı olanın
elinden tutuyor, yoksula bakıyorsun..." demiştir.
Hz. Hatice Radiyallahü Anha
validemizin bunu demesi, Varaka b. Nevfel'in de bu istikamette bir mütalaada
bulunmasından anlaşılıyor ki, sıla-i rahim, o toplumda zor yapılan ve talib
olunan bir şey. Hz. Ebu Bekir Radiyallahü Anh, Efendimiz'e yapılanlar
karşısında O'na sahip çıkarken, "Senin gibi, fakirin, yoksulun elinden
tutan, sıla-i rahim yapan birine bu yapılmaz."diyor. Ve yine komşulukla
korumaya almak istediğinde, Kureyş'e karşı sıla-i rahimi referans olarak
veriyor. Bütün bunlardan anlaşılıyor ki, sıla-i rahim o dönemde de herkes için
gâye-i hayâl ve çok önemli bir şeydi.
Bir diğer yanıyla tarihte,
pederşâhî, cedşâhî, ceddü'l-cedşâhî (ata erkil) aile şekillerini görmek mümkün.
Eskiden bizim toplumumuz da öyleydi. Bir baba-anne veya dedenin etrafında
birçok gelin ve evlad bulunurdu. Hâlâ bazı yerlerde bu vardır. Bunlar aslında
toplum molekülünün düşük çapta hücreleri gibi şeylerdir ki, ne kadar sağlam,
sıhhatli, birbiriyle irtibat içinde olurlarsa o kadar sıhhatli bir toplum
meydana gelir.
Yazar: Risale Forum
Yorumlar
Yorum Gönder