Sıla-i Rahim صلة الرحم (2)
Sıla-i Rahim صلة الرحم (2)
Akraba ve yakınları ziyaret
etme, hallerini ve hatırlarını sorma, gönüllerini alma anlamında bir İslam
ahlâkı terimi.
İslam'da insanlar arası
ilişkilere önem verildiği gibi özellikle yakınlardan başlayarak anne ve babanın
ve sırayla diğer akrabaların ziyaret edilip gözetilmesi prensibi son derece
önemlidir.
Halit b. Zeyd (Ebu Eyyüb
el-Ensarî) hazretlerinden rivayet edildiğine göre bir adâm Hz. Peygamber'e
gelerek: "-Yâ Rasûlallah; beni Cennete sokacak bir ibadet söyler misiniz?"
dedi... Rasûlüllah şu cevabı verdi:
"Allah’ü Teâlâ’ya ibadet
eder ve O'na hiç bir şeyi ortak koşmazsın, namaz kılar, zekât verir ve sıla-i
rahm edersin" (Buharî, Zekât, 1).
Peygamber Efendimizin bu kadar
önemle üzerinde durduğu ve yapıldığı zaman Müslümanların Cennete girmelerine
sebep olacağını haber verdiği sıla-i rahim; her türlü hayır işlerinde akraba ve
yakınların görülüp gözetilmesidir.
Gerek âyetlerde, gerek
hadislerde, bunun, namaz, zekât gibi farz ibadetlerden hemen sonra
zikredilmesi, İslâmdaki önemini göstermektedir. Alimler sıla-i rahimde
bulunmanın vacib olduğu görüşündedirler. Bunun, terkedilmesi, yani akraba ve
yakınlarla olan ilgisinin kesilmesi, büyük günâh sayılmıştır. Cenab-ı Hakk
şöyle buyuruyor:
"Allah’ü Teâlâ’dan korkun
ve akrabalık bağlarını kesmekten sakının" (en-Nisâ, 4/I);
"Onlar ki Allah’ü Teâlâ’nın
gözetilmesini emrettiği hakları gözetirler (akrabalık bağlarını devam
ettirirler ve iyilikte bulunurlar); Rablerine saygı beslerler ve kötü hesaptan
korkarlar...";
Fakat Allah’ü Teâlâ’nın tevhit
akidesini kabullendikten sonra onu bozanlar ve Allah’ü Teâlâ’nın bağlanmasını
emrettiği bağları koparanlar (akrabalık bağlarını kesenler) ve yeryüzünü fesada
verenler var ya; işte bunlar, lânet onlara ve yurdun kötüsü Cehennem de
onlara" (er-Ra'd, 13/21, 25).
Ayet ve hadislerde geçen
"rahim" (akraba) sözünün hangi derecede akrabaları içine aldığı
hususunda farklı görüşler vardır. Bazılarına göre kendileriyle evlenilmesi
haram olanlar; bazılarına göre vârisler akraba sayılır. Bazı âlimler de, mahrem
olsun olmasın, kişinin bütün yakınları akraba (rahim) dir demişlerdir. Bu son
görüş, toplumsal yardımlaşma bakımından daha kapsamlıdır.
Allah (c.c) ve Peygamberi
(s.a.s), akrabanın görülüp gözetilmesini emrettiklerine göre, bunun nâsıl
yapılacağını iyi bilmek gerekir.
Sıla-i rahmin birkaç derecesi
vardır. En aşağı derecesi akrabalarımıza karşı tatlı sözlü, güler yüzlü olmak;
karşılaştığımızda selâmlaşmayı, hal hâtır sormayı ihmâl etmemek; dâima
kendileri hakkında iyi şeyler düşünmek ve hayır dilemektir. İkinci derece de
ziyâretlerine gitmek ve çeşitli konularda yardımlarına koşmaktır. Bunlar daha
çok bedenî hizmetlerdir. Özellikle yaşlıları zaman zaman yoklayarak, yapılacak
işleri varsa onları takib etmek kendilerini sevindirecektir.
Sıla-i rahmin üçüncü ve en
önemli derecesi akrabalara malî yardım ve destek sağlamaktır.
Bu yardımlar herkesten
beklenemez. Hasta ve yatalak bir kişiden akrabasını ziyâret etmesini istemek
anlamsızdır. Fakir birisinden de başkalarına mâlî yardımda bulunmasını beklemek
de yanlıştır. Yalnız zengin, hali vakti yerinde bir Müslümanın, sadece ziyâret
ve hal, hatır sormakla bu görevi yerine getirebileceği de söylenemez. Böyle
zengin birisi için sıla-i rahim, yoksul akrabalarına elinden geldiğince malî
destekte bulunmaktır. Bu destek ödünç para vermekle olabileceği gibi;
karşılıksız mâlî yardımlar şeklinde de olabilir. Şu halde, yakınları görüp
gözetmek deyince, yukarıda belirtilen üç derecedeki yardımdan hangisine güç
yetiniyorsa, onun yapılması anlaşılmalıdır. Yapabileceği görevi yapmamak Müslümanı
bu konuda sorumlu kılar.
Yukarıdaki âyet-i kerimede,
Allah Teâlâ'nın bu görevi yerine getirmeyenlere yönelttiği lânet
unutulmamalıdır. Hz. Peygamber de şöyle buyurmuştur: Her Cuma gecesi
insanoğlunun amelleri Allah’ü Teâlâ’ya arz olunur: Yalnız sıla-i rahimde bulunmayanların
amelleri kabul olunmaz" (Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 484).
Yine Hz. Peygamber şöyle
buyurmuştur:
" Allah’ü Teâlâ’ya ve
ahiret gününe iman eden kimse akrabasını görüp gözetsin" (Buharî, İlim,
37; Müslim, İmam, 74-77).
"Akrabalık, Arş'ta
asılıdır. Der ki: "-Beni gözeteni Allah gözetsin; beni terk edeni Allah
terk etsin” (Müslim, Birr ve Sıla, 17);
"Akrabalık bağlarını kesip
koparan kimse Cennete giremez" (Buhari, Edeb, 11);
"Her kim rızkının bol
olmasını ve ecelinin gecikmesini istiyorsa akrabasını görüp gözetsin"
(Buhari, Edeb, 12);
"Ey insanlar, birbirinize
selâm verin, akrabanızı gözetin, yemeği yedirin! Geceleyin insanlar uyurken
namaz kılın ki selâmetle Cennete giresiniz" (Tirmizî, Et'ime, 45).
"Yoksula yapılan sadaka bir
sadakadır. Bu sadaka akrabaya yapılmışsa iki sadaka demektir. Biri sadaka,
diğeri sıla-i rahimdir ki bu da sadaka sayılır" (Tirmizi, Zekât, 26).
Akrabalarımız, özellikle hala,
teyze, amca, dayı, gibi yakınlarımız aileden sayılır. Onları kendi yakınlarımız
bilerek davranışlarımızı ayarlamakta büyük faydalar vardır. Rasûlüllah (s.a.s):
"Teyze, anne
yerindedir" (Tirmizi, Birr, 5) buyuruyor. A
mca da baba yerindedir. Bu kadar
yakın olan kişilere karşı yerine getirilmesi gereken bazı ahlâkî görevlerin
bulunması tabiidir. Bu görevler arasında olan ziyaretlere özel bir yer
ayrılmalıdır. Aşağıda anlatılacak genel ziyaret kurallarına uyarak yakınları,
başta bayramlar olmak üzere, zaman zaman ziyâret etmek, mümkünse hediyeler
götürmek güzel bir davranıştır. Yapılan ziyareti iâde etmek de gerekir.
Müslümanı ziyarete gelene gitmemek aradaki bağların daha çabuk kopmasına sebep
olmaktır.
Ziyaretler akrabalar arasındaki
sevgi bağlarını güçlendirir. Dargınlıkları sona erdirir. Sevinç ve üzüntülerin
karşılıklı paylaşılmasına, sıkıntılara birlikte çareler aranmasına vesîle olur.
Özellikle yaşlılar toplumda yalnız kalmadıkları, çevrelerinde kendilerini
seven, arayıp soran insanların bulunduğu inancı ile son yıllarını huzur ve
mutluluk içinde geçirirler.
Sıla-i rahim konusunda dikkat
edilecek hususlârdan biri de şudur: İyilik, karşılık bekleyerek yapılmamalı,
sadece görüp gözeten yakınlara karşı sıla-i rahimde bulunulmamalı; aksine,
unutan, akrabalık bağlarını koparanlara karşı da bu görev yerine
getirilmelidir. Hz. Peygamber şöyle buyuruyor:
"İyiliğe benzeri ile
karşılık veren kişi, tam anlamıyla akrabasını görüp gözetmiş olmaz. Hakiki
sıla, kişinin kendisi ile ilgiyi kesenleri görüp gözetmesidir" (Buharî,
Edeb, 15).
İyilik her durumda düşünülmeli
ve yapılmalıdır. Yoksul ve güçsüz iken iyilik ve yardımdan söz edip, zengin ve
güçlü duruma yükselince başka türlü davranmak, fesâd ve ahlâksızlıktan başka
bir şey değildir.
Cenab-ı Hakk şöyle buyuruyor:
Demek idâreyi ve hâkimiyeti ele
alırsanız hemen yer yüzünde fesad çıkaracak, akrabalık bağlarını bile
parçalayıp keseceksiniz öyle mi? Onlar öyle kimselerdir ki Allah kendilerini
rahmetinden kovmuş da duygularını almış ve gözlerini kör eylemiştir. (Muhammed,
47/22-23).
Şâmil İA
Yorumlar
Yorum Gönder