İnsanın En Yakın Düşmanı Nefis


İnsanın En Yakın Düşmanı Nefis

İnsanın en büyük ve en korkunç düşmanı içindeki nefsidir. Büyüklerimiz: “Nefis insanın hayvani yönüdür” demişlerdir.

Nefis hep kötülüğü ister. Daima kötülükleri arzular ve kötülüklerle beslenir. İstekleri ile insanı mahcup eder. İnsanı günahtan günaha sürükler.

Mevlana şöyle der:

- “Nefis, üç köşeli bir dikene benzer ne türlü koysan batar.”

Bir de şöyle demiştir:

- “Baş gözü kör olan kişi görünen pisliklere bulaşır, kirlenir. Fakat gönül gözü kör olan ise, gizli pisliklere bulaşır.”

Nasıl terbiye edilmemiş, eğitilmemiş, azgın at, insanı düşürür, zarar verirse, terbiye edilmemiş nefis de insana telafisi mümkün olmayan zarar verir. Ama at iyi terbiye edilirse, insana hizmet eder, insanın hayatını kolaylaştırır. Terbiye edilmiş nefis de böyledir. İnsanı mutlu eder, huzurlu bir hayat yaşamasına ve hayatın sonunda esas mutluluğa kavuşur.

Özet olarak ifade edecek olursak, terbiye edilmemiş nefis, ehlileştirilmemiş hayvan gibidir. Ne zaman ısıracak, ne zaman zarar verecek bilinmez.

Nefsin terbiyesi şunlar olmadan gerçekleşmez.
1- Helal kazanç, helal gıda.
2- Düzgün itikad.
3- İbadet alışkanlığı, dini hayat.
4- İyi arkadaş, iyiyi ortam.

Bu şartlarda zaten şeytan o kimseden uzak durur. Organları isyan etmez. Nefsi kötülüğü arzu etmez.

a) Nefse Esaret:

Nefsinin arzularını yerine getiren, nefsine itaat eden, nefsinin esiridir. Allah’a itaat eden, nefsine hâkim olur. Çünkü Allah’a giden yol nefsin arzularından geçmez.

Nefsine uyanlar için Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem şöyle buyurur:

- “Allah’a yemin ederim ki, ümmetimden bir gurup ifrat, keyif, kibir, oyun ve eğlence üzerine geceleyecekler de, sabah kalktıklarında domuz ve maymun suretinde kalkacaklardır. Buna sebep de haramları helal, saymaları, çalgıcı kadınlar edinmeleri, şarap içmeleri, faiz yemeleridir.” (Ramuz el-Ehadis: 459/2)

Nefis, Cenab-ı Allah’ın istekleri ne uymak istemez, her an şeytanın arzularını, isteklerini yerine getirmek ister. Şeytan onu isyanlardan, inkârlardan sonra “ben kötüyüm düşüncesi ile tuzağa düşürür. Tevbe etmeyi unutturur, geri dönüşü iyice zorlaştırır. Allah’ın rahmetinden ümit kestirir.

İnsanın aleyhinde şeytanla nefis ortak çalışır. Onun için Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem dualarında: “Allah’ım, göz açıp kapayıncaya kadar beni nefsimin eline bırakma” diye Allah’a yalvarmıştır.

Nefsinin istek ve arzularına göre yaşayan, nefsini ibadetlerle, sevaplı işlerle meşgul edemeyeni nefsi esir alır, onunla oynar, onu öyle manasız şeylerle meşgul eder ki, ibadet etmeye fırsat vermez. Güzel şeylere vakit bırakmaz, ibadete gücü yetmez.

Bugüne kadar kötülük yapanları azdıran nefisleri olmuştur. Hep yüzlerini kızartmış, onları mahcup etmiş ve pişmanlık duymalarına neden olmuştur.

b) Nefis Azdırır:

Eğer insana nefsi hâkim olur, o emrederse, insan, dinden imandan uzaklaşır. İnsan şer adamı olur. Onda merhamet kalmaz. Ahiret düşüncesi kalmaz. Bütün arzusu, gününü gün etmek olur.

Nefis, kötülüğü emreder. Hayrı, hayırlı olanı istemez. Hiçbir zaman insanı boş bırakmaz. Hayırlı olmayan şeylerle meşgul eder durur. İnsanın aklına kötü şeyler getirir. Yüzünün kızaracağı, pişman olacağı ve şeytanın güleceği işler yaptırır.

Şeytan, kötülükleri süsleyeceğine dair yemin etmiştir. (A’raf: 16, Hıcr: 39)

Cenab-ı Allah Kur’an-ı Kerim’de:

- “Sana gelen iyilik Allah’tandır. Başına gelen kötülük ise nefsindendir.” (Nisa: 79) buyuruyor.

Nefis kötülüğü ister. Onun azgın hali, utanma duygusunu yok eder. İnsanı kör ve şaşı yapar, insanı hep kul yanında da Allah yanında da gözden gönülden düşürür, itibarsız yapar.

Nefis çok ahmaktır. Hep kendi aleyhine istekleri olur. Utanacağı işi yapar.

Bir sivrisinek, bütün geceyi nasıl berbat ederse, nefsin bir arzusu da hayat boyu insanı rezil eder.

Onun için nefse fırsat verilmemelidir. Nefse karşı uyanık olunmalıdır. Nefsinin neler yapabileceğinden gafil olanlar, habersiz yaşayanlar nefsin tuzağına düşerler, hayat boyu onu temizleyemezler.

Şeytan aslında tek başına zayıftır. Fakat nefisle birleşecek olursa, çok güçlüdür. Her istediğini yaptırır, çeşitli tuzaklar kurar. Kötülükleri iyi gösterir.

En etkili tuzağı, önce Allahın rahmetine güvendirir. Birçok iş yaptırır. Kulluk görevini erteletir daha var, daha var, sonra yaparsın diye telkin eder. Sonra da Allahın rahmetinden ümit kestirir. Kurtuluşunu sağlayacak hiçbir işe fırsat vermez.

Cenab-ı Allah Kur’an da nefis üzerine yemin etmiştir: “Kıyamet gününe ve yaptığı kötülüklerden ve işlemediği iyiliklerden pişman olan nefse…” (Kıyamet: 1-2)

Bir ayette de şöyle buyurur:

- “Gerçekten nefsini bütün küfür ve kalbi hastalıklardan, günah ve haramlardan temizleyen kimse mutlaka kurtulmuştur. Nefsini azdıran kimse de hüsrana uğramıştır.” (Şems: 10)

c) Nefisle mücadele:

İnsan, düşmanını her zaman kendi içinde aramalıdır. Nefis insanın başını dertten derde sokar. İnsanı Haktan, hayırdan, iyi kul, iyi insan, olmaktan alıkor.

Ebu Lehebi, Ebu Cehili, Ebu Talibi, Firavunu, Nemrutu imandan kulluktan alıkoyan nefis değil midir?

Nefsini terbiye etmeyen, nefsini frenlemeyen nefsin ateşinde yanar. Nefsine hâkim olan ise mükâfata nail olur.

Peygamber Aleyhisselâm: “Gerçek mücahit, nefsine karşı cihat edendir.” (Müsned: 6/20) buyurmuştur. Nefis terbiyesinde güzel meşguliyetler bulup nefsi meşgul etmek, onu boş bırakmamak gerekir.

Mesnevi de okumuştum.

Bir yerden bir yere gitmekte olan jandarmalar bir ağacın gölgesinde uyumakta olan bir adam görür. Fakat o uyurken bir karayılan ağzından girmiştir.

Ne yapsınlar? Adama bunu söyleseler olmaz. “kalk” derler. Silahı ona çevirirler. Ağaçtan düşen çürük meyvelerini yemesini söylerler ve zorlarlar. Adam yalvarır olmaz, mecburen yer. “Koş” derler, koştururlar. Adam yalvarır olmaz. Nihayet çürük meyveler bulantı yapar, adam istifra eder. Bu arada yılanda çıkar gider.

Adam “Allah razı olsun beni bunun için mi koşturdunuz!” diyerek teşekkür eder. Karayılan nefistir. Jandarmalar, istenmeyen çürük meyveler yedirerek adamı karayılandan kurtarmışlardır.

Nefis, istediği, hoşlandığı şeylerle değil, hoşlanmadığı şeylerle terbiye edilir.

Cenab-ı Allah Kur’an’da:

- “Rabbinden korkan ve nefsini kötü arzulardan uzaklaştıran için cennet, şüphesiz yegâne barınaktır. Buyurur. (Naziat: 40-41)

İnsan önce nefsine merhametle nasihat etmeli, önce ona öğüt vermelidir. Nefsine öğüt vermeyen başkasını ıslah edemez. Cenab-ı Allah: “yapmadığınız şeyi niçin söylüyorsunuz?” Diye uyarıyor. (Saff: 2) ardından da:

- “Yapmadığınız şeyleri söylemeniz Allah katında büyük bir nefretle karşılanır. (Saff: 3) buyruluyor.

Hz. Ömer Radiyallahü Anh, sırtına su tulumunu almış, çarşı Pazar dolaşırken, sormuşlar:

-Niçin böyle yapıyorsun Ya Ömer? Denilince;

- “Nefsimi terbiye ediyorum.” Cevabını vermiş, gururdan kibirden onu arındırmıştır.

Nefis, doymak bilmez. Hep Rabbimizin istemediği, nazı almadığı işler işletir. Onun için: “Ya Rabbi, nefsimin, şeytanın şerrinden sana sığınırım!” diyerek Allah’a sığınmalıyız.

Tebük seferinden dönerken Peygamber Aleyhisselâm: “küçük savaştan büyük savaşa dönüyoruz” demişti. Ashap:

Büyük düşman nedir? Diye sormuştu.
Allahın Rasülü:

Nefis mücadelesidir. Nefisle yapılacak cihaddır” buyurmuştur.
Nefis terbiyesinde nefsin kötü bir arzusu olduğu zaman ona Allahın gazabını, kabir azabını, cehennem azabını hatırlatmak ve onun arzu ve isteğini kırmak etkili bir yoldur.

Nefisle mücadele ölünceye kadardır. Cenab-ı Allah: “ölüm gelinceye kadar Rabbine ibadet ederek nefsinle cihat et” buyurur. (Hıcr: 99)

İmam-ı Şafi şöyle der:

- “Sen nefsini hak ile meşgul etmezsen, nefsin seni batıl ile meşgul eder.”

63 yaşında alman psikolog Müslüman oluyor ve neden Müslüman olduğu sorulunca: İslam dininde ki öldükten sonra dirilme ve hesap verme inancı Müslüman olmama neden oldu” cevabını vermiştir.

Daima zikir halinde olmak ve 5 vakit namazla nefse fırsat verilmemeye bilir. Oruç tutmak nefsi köreltir. Peygamberimiz bekârlara oruç tutmasını tavsiye etmiştir.

Kur’an da: “Namaz kötülükten alıkoyar” buyrulmuştur. Sadaka, zekât, nefsin cimriliğini kırar. Nefsin her istediğini almamak, yememek, nefsin inadını kırar. Nefsin her istediğini alıp yemek, nefsi güçlendirir ve azdırır.

Nefsin arzuladığı kötülükler hafife alınmamalıdır. Çünkü öyle kötülükler vardır ki, bazıları insanı günaha sokar, bazıları küfre götürür.


d) Nefis hep günahı arzular:

Nefsin günahı arzulamasından dolayı, insan nefsi ile imtihana tabi tutulmuştur. Cenab-ı Allah: “sana gelen kötülük nefsindendir” diye uyarmıştır. (Nisa: 79)

Ardından da:

- “Nefsini kötülüklerden arındıran kurtuluşa ermiş, onu kötülüklere gömende ziyan etmiştir.” Diye bildirmiştir. (Şems: 9-10)

Demek oluyor ki nefsine hâkim olan kurtuluşa erer.

Yusuf suresinde anlatıldığına göre Yusuf Aleyhisselâm, nefsine hâkim olduğu için köle pazarından sultanlığa yükselmiştir.

Zeliha, Yusuf Aleyhisselâm a göz koyan onu bir odaya çağırır kapıyı kilitler: “Haydi gel” der. Yusuf Aleyhisselâm: “Allah korusun!” cevabını verir. Yusuf Aleyhisselâm nefsine uymaktansa zindanda yatmayı tercih eder. İffetsiz yaşamaktan zindanda kalmak daha iyidir der. Zeliha’nın teklifini hep geri çevirir.

Allah, Kur’an’da Yusuf Aleyhisselâm’dan bahseder. İffet örneği olarak gösterir. Nefsine boyun eğmediği için onu Mısır’a sultanlığa yükselmiştir. Ayrıca onu Peygamberlikle de mükâfatlandırmıştır.

Kur’an’da Cenab-ı Allah şöyle bildirmiştir.

- “Kadın Yusuf’tan murat olmak istedi kapıları iyice kapattı ve “haydi gel!” dedi. O da: “Hâşâ Allah’a sığınırım!” dedi. Zira kocanız benim veli nimetimdir. O bana güzel davrandı. Gerçek şu ki zalimler iflah olmaz.” (Yusuf: 23)

- “And olsun ki kadın ona meyletti. Eğer Rabbinin işaret ve ikazını görmeseydi o da kadına meyletmişti.” (Yusuf: 24)

Müfessirler Yusuf’un meylini “onu dövecekti” diye yorumlamışlardır.

Bir örnek de iffet abidesi Hz. Meryem’dir. Birgün Cebrail Aleyhisselâm erkek kılığında hiç kimsenin olmadığı bir anda Hz. Meryem’in karşısına dikilir. Hz. Meryem öyle bir tepki gösterir ki: “senden Allah’a sığınırım. Allah’tan korkuyorsan, sakın bana dokunma” der. Ona yalvarır.

Hz. Meryem, Hz. İsa Aleyhisselâm’ı dünyaya getirince: “Sen iffetsiz değilsin, bunu nasıl yaptın?” deyip onu kınadılar.

Hz. Meryem, şahit olarak beşikteki çocuğu gösterdi. Bebek şöyle dedi. “Ben Allah’ın kuluyum. O, bana kitap verdi ve beni Peygamber yaptı.”

Hz. Meryem çok sıkıntı görür, iffetli olmanın mükâfatını alır. Peygamber anası olur.

Hz. Ömer zamanında bir genç vardı, iffet ve namusuna çok düşkündü. Camiye gelip giderken bir kadın yolunu keser, ona her defasında kötü arzusu tekrar ederdi. Genç “Ben Allahtan korkarım!” der kadının teklifini reddederdi.

Genç, bir an nefsine yenik düştü, kadının kapısına yöneldi. O anda Allah korkusundan düşüp bayıldı. Bir daha gözlerini açamadı. Ruhunu teslim etmişti. Namazı onu kötülükten alıkoymuştu. Sabah namazında o genci göremeyen Hz. Ömer Radiyallahü Anh onu sordu. “Öldü, gömdük!” dediler.

Tabiinden bir genç de bir kadının çirkin tekliflerine karşı hep direnir. Kadın bir gün:

- “Anam felçli kaldıramıyorum, yardım eder misin? Der, gencin içeriye girmesini sağlar.

Gene çirkin teklifini tekrar eder. Genç “Ben pis gezerim, bana müsaade et tıraş olayım!” der.

Banyoya girer saçını, kaşlarını keser, çirkin görünmesini sağlar. O haliyle kadın, çıkmasını söyler. Genç: “Beni kurtaran Allah’ıma hamd olsun!” der.

Bir gün bir yaşlı, ağaçların arasında bir kadınla bir erkek görür. Erkek kadına kendisiyle gelmesi için para teklifinde bulunur.

Kadınla anlaşır. Kadına yaklaşır: “Benimle gelirsen sana daha fazla para veririm!” der.

Bu defa kadın, ihtiyarın peşine düşer.

Yaşlı yolda kadına sorar:

Bir insan bir suç işlerse, bunu da iki şahit görürse ne olur? Kadın:
“Cezalandırılır!” der. Yaşlı:
Dört şahit görürse ne olur? Der. Kadın:
“Ceza alması kesinleşir!” cevabını verir. Adam:
“Bizim yapacağımız işte dört şahit var!” deyince kadın etrafına bakıp; “Hani?” der.
Bunun üzerine adam:

İkisi senin sağında, solunda; ikisi de benim sağımda solumda. Hesaba çekecek olan da Yüce Allah’tır. Neden suç işleyelim? Deyince kadın geçmişini de düşünerek “Allah’ım beni affet!” diyerek ruhunu teslim etmiştir.
Nefsin en büyük arzusu, karşı cinsle beraber olmaktır. Hiçbir şey zinayı meşrulaştırmaz. Flört evliliğin zehiridir. Allah’ü Teâlâ: “Zinaya yaklaşmayın!” buyurarak, zina ile beraber zinaya götüren flörtü, dokunmayı ve bakmayı da yasaklamıştır. Çünkü dans, flört, bakma, dokunma gibi şeyler mutlaka kötü sonuca götürür.

İnsan için en büyük imtihan insanın ağzı ve cinselliğidir. Onun için Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem: “Bana iki şey için garanti verin, ben de sizin için cennete kefil olayım; onlar ağız ve iki bacak arasıdır!” buyurmuştur.

Bir hadislerinde de:

- “Güzel bir kadının beraber olma isteğini “ben Allahtan korkarım!” deyip terk edeni Allah’ü Teâlâ kıyamet günü arşın gölgesinde barındıracaktır!” (Buhari, Ezan: 36)

e) Nefsi aşabilmek:
Nefsini aşabilen hiçbir zaman mahcup olmaz pişman olmaz. Nefisle mücadele zordur.

Kur’an-ı Kerim’de: “Nefis daima kötü şeyler arzular” (Yusuf: 53)

Allah Rasulü: “ümmetim için en çok endişem, nefislerinin arzularına uymamalarıdır!” (Camius-Sağır 1/12)

Bir hadislerinde de:

- “Cehennem nefsin arzu ettiği şeylerle, cennette, nefsin sevmediği şeylerle kuşatılmıştır.” (R.Salihın: 101) buyrulur.

İnsanın nefsinin kötü arzularını terk edebilmesi için, iman sahibi ve ibadet ehli olması gerekir.

Hz. Ali Radiyallahü Anh savaş meydanında düşmanını yere sermiş, tam öldürüleceği sırada hasmı yüzüne tükürünce onu öldürmekten vazgeçmişti. Sebebini sordular.

- “Ben onu Allah için öldürecektim. O ise yüzüme tükürdü. Eğer onu öldürseydim, nefsim için öldürmüş olacaktım” cevabını vermiştir.

Nefis bakın nelerle beslenir:

-İnançsızlık, ibadetsizlik

-Hırs, hasetle

-Gıybet, iftira ile

-İsyan, inkâr ve günahla

-Boş ve manasız şeylerle

Peygamber Aleyhisselâm: “kişinin lüzumsuz şeyleri terk etmesi, kişinin iyi Müslüman oluşundandır” (Tirmizi, Zuhal: 11) der.

İnsan kendi kendine ense tıraşı olamadığı gibi bir bıçağın kendi sapını yontamadığı gibi insan kendi kendine nefis terbiyesi yapamaz. Bunun için dine sarılması, itikadı düzgün insanların arasında bulunması şarttır.

f) Nefis dua ve tövbeyi sevmez:
Mevlana: “organlar günah işlediyse o kiri su ile yıkayamazsın. Onun kirini gözyaşı ile yıkarsın” der.

Büyüklerimiz ne zaman ki küçücük bir günah işlese, iki rekât namaz kılar ardından Tevbe edip nefislerini gücünü kırarlardı. Çünkü hatadan sonra Tevbe edilmezse, kalpte siyah nokta oluşur. Hata yapmaya devam edilirse, kalp kararır. (Tirmizi, Tefsir: 83) Allah Kur’an’da günahların kalbi karartacağını bildiriyor.(Mutaffifin: 14)

Peygamberimiz Hz. Ebu Bekir’e:

-Ey Ebu Bekir! Sen ve müminler dünyada hatalarınız yüzünden bazı sıkıntıya uğrarsınız. Böylece cezalandırılırsınız. Sonunda da günahsız olarak Allah’a kavuşursunuz. Diğerlerinin yaptıklarının cezası, kıyamet günü verilir. (Tirmizi, Tefsir: 39) demiştir.

Lüksün, israfın, günahın, isyanın içinde ki hayat nefsin arzuladığı hayattır. Bu tür hayatla Allah’ın rızasına erişilemez.

Nefisle şöyle bir anlaşma yapılabilir:

-Ey nefsim, kendini helak edecek şeyler peşinde koşuyorsun.

-Dünyada da Allah’ın lütuf ve ihsanına kavuşmak istersen,

-Güzel bir ölümle ölmek istersen,

-Kabir azabı görmek, cehenneme atılmak istemezsen, bu sevdadan vazgeç.

Sonuç olarak; mezarlıkların yanında insanlar ev yapmak, ev almak istemezler. Bazıları camiye yakın oturmak istemez. Ezan sesi duymak istemez. Mezar görmek istemez. Ahreti hatırlamak istemez. Ölümden çok korkar. Ölüm Ahiret sohbetleri dinlemez. İşte bu nefsin istekleri ve korkularıdır.

“Korkunun ölüme çaresi yoktur” derler. Bir gün bizimde ömrümüz bitecek. Selamız verilecek. Musalla taşında namazımız kılınacak, kabir denen çukura gireceğiz.

Şair:
“Ölüm gelmiş cihana,
Baş ağrısı bahane!”
Demiş.

Kaynak: www.mustafaoselmis.com

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Esmaül Hüsna (Arapça- Türkçe) دُعٰٓاءُ اَسْمٰٓاءُ الْحُسْنٰى

Uzun Ömür İçin Dua

Şifa Salavâtı (Salavâtı Tıbbil Kulubi/Salâvatı Tıbbiye)