Japon Mucizesi Nasıl Doğdu 1

Japon Mucizesi Nasıl Doğdu 1

6 ve 8 Ağustos 1945’te Hiroşima ve Nagasaki üzerine birer atom bombası atıldı. Atom bombaları sonucunda 225 Bin Japon vatandaşı öldü. Aynı gün, Yalta Konferansı’nda alınan karar uyarınca, Sovyetler Birliği de Japonya’ya savaş ilan etti. Atom silahının ürkütücü gücü ve Sovyet tehdidi karşısında, Japonya “İmparator Hiro Hito’ya dokunulmaması şartıyla teslim oldu ve II. Dünya Savaşı sona erdi.
Japonya Müttefiklerce işgal edildi. Savaşı izleyen ilk yıllardan sonra denetim tümüyle General Dougles MacArthur yönetimindeki ABD’li yetkililerin elinde kaldı. Japon ordusu dağıtıldı ve silahsızlandırıldı. Bazı Japon komutanlar savaş suçlusu olarak yargılandı; idam ya da hapis cezasına çarptırıldı.
Japonya ile barış antlaşması 1950 Eylülü’nde imzalandı. Bu antlaşmaya SSCB ve Hindistan karşı oldukları maddeler nedeniyle katılmadılar. Antlaşmanın en önemli sonucu, Japonya’nın topraklarının 4 adayla sınırlanmasıydı.
Japonya’nın sömürgeci imparatorluğu sona erdi. Ryu-Kyu, Benin, Mariana ve Mashall adaları Bileşmiş Milletler adına yönetilmek üzere ABD’ye; güney Sahalin ve Kuril adaları ise SSCB’ye bırakıldı. Japonya’nın savaştan önce işgal ettiği Mançurya Çin’e geri verildi. Kore ise bağımsız bir devlet oldu. Ayrı bir antlaşmayla ABD’ye Japonya’da askeri güç bulundurma yetkisi verildi.
60 yıl boyunca Hiroşima ve Nagazaki gibi eskiden sanayisiyle kalkınan şehirlerden yararlanılamadı. Toplumda radyasyona maruz kalmış ve kalıcı hasar yaşamış binlerce yaralı ve sakat insanlar vardı. Toplumdaki özgüven yerini büyük bir karamsarlığa ve güvensizliğe bıraktı.
Neredeyse bütün fabrikaları hava saldırılarında yanmış ya da yıkılmıştır.
Çok yüksek enflasyonla yüz yüze kalmış, işgal dönemi idaresince dış ticareti kısıtlanmış gıda sıkıntısı çekilen bir ülke durumuna gelmiştir.
            Savaşın sonucunu takip eden ilk yıllarda; bir statta yapılan milli bayram kutlamasında Japon gençler yenilginin acısıyla “Biz neden yenildik?” diye harakiri yapmaya başlarlar. Ortalık intihar edenlerden kan gölüne dönmüştür.
            Hemen bir devlet yetkilisi söz alarak;
            “Biz kendimizi öldürerek bir yere varamayız. Ancak çok çalışarak, eğitim, bilim teknoloji, her alanda atılım yaparak bu utançtan kurtulabiliriz!” demiş intiharları önlemiştir.
            Avrupa ülkelerine okumak için burslu giden Japon gençlerden başarı gösteremeyenler; “Ben ülkemin kaynaklarını boşa harcadım. Başka bir Japon genç gelseydi; başarılı olarak geri dönüp ülkemize hizmet edecekti!” diye intihar etmiştir.
Galiba 1970’li yıllardı. Ünlü bir Japon aktör yolsuzluk yapan devlet görevlisinin evine uçakla kamikaze dalış yapmıştı. Japon halkının içinden de hainler, adi kişiler çıksa da Japon halkı bunu kolaylıkla affetmiyor. Onurlarına yediremiyorlar.
            Osmanlı Devleti’nin gerileme ve yıkılış sürecine girdiği dönemde; Avrupa’daki Jön Türkler ise vatanlarına ve milletlerine ihanet etmişler; Osmanlı Devleti’ni yıkmada başrolü üstlenmişlerdir.
            Bu saydığımız ve sayamadığımız pek çok örnek Japon gençlerde “Milli duygu ve Milli Şuurun” en üst seviyede olduğunu gösteriyor. Bir milletin kalkınmasının, ayakta durabilmesinin olmazsa olmazı da “Milli duygu ve Millî Şuur”dur.
ABD, Kore ve Vietnam savaşında Japonya’yı üs olarak kullandı. ABD’nin Japon ekonomisini geliştirmeye ilgisi özellikle Kore Savaşı ile artan askeri ihtiyaçlarına yönelik olarak arttı. Japonya’ya çok para bıraktı. ABD, Japonya’ya kendi teknolojisini kullanma ve iç piyasasına girme konusunda kolaylıklar sağlarken, Japonya’nın korumacı politikalarına da tolerans gösteriyordu. Japonya’nın siyasi ve ekonomik gelişimi için siyasiler, bürokratlar ve şirket liderleri demir bir üçgen teşkil etmişti. ABD, Japonya’da güçlü bir kapitalist sistem kurarak Doğu Asya’da komünizmi dengelemek istiyordu.
Japonya, daha önce savaş yolu ile elde etmek istediklerini şimdi ABD yardımı ile edinecekti. İlk adım bir sanayi politikası geliştirilmesi oldu. 1960-1967 arasında Japon ekonomisinin iki katına çıkması ve dünyanın ikinci büyük kapitalist ekonomisi olması “Ekonomik Mucize” olarak adlandırıldı.
Savaş sonunda Japonya’nın kişi başına düşen geliri 17 $’dır. Japon hükümeti fiyat artışlarını frenlemek ve tekelleşmeleri önlemek için yasalar çıkardı. Özellikle besin maddelerinin kıtlığı, ücret ve fiyatların denetim yetersizlikleri enflasyona yol açmıştır. 1939’da fiyat endeksi 100 olarak kabul edilirse 1948’de bu endeksler 13000’e fırlamış ve ticaret bilançosu sürekli açıklar vermiştir.
1941’de 4,9 milyar Yen olan para arzı 1945’te 30,3 milyar Yen’e yükseldiğinden maliyet, talep ve kredi enflasyonları birbirini izlemiştir.
Hiper enflasyon 1949 yılında hafiflemiştir.
Japonya, sömürgelerini kaybetmiş ve anavatana göç edenlerle birlikte 1947 nüfusu 78 milyondur. Zira bu durum ucuz işgücü artışına bir sebep daha olurken zaten kıt olan besin maddeleri fiyatları daha da artmıştır. Bu nedenle Japonya’da açlık kol gezmekteydi.
Ne var ki 1950 Kore Savaşı çıktı. Bu savaş Japonya için bir fırsat oldu. Sanayiye yeni bir dinamizm geldi. ABD, Japonya’yı bir üs haline getiriyor, çok sayıda mal ve hizmet talebinde bulunuyordu. Bu talep sanayide büyük bir talep yaratıyor, makine ve otomobil sanayinin gelişmesiyle yan sanayi de yükseliyordu.
Japonya'nın asıl gelişimi çok eski tarihe uzanır. İmparatorluğun lağvedilip de yeni bir devlet kurulması ile başlar. Zaten 2. dünya savaşının başına kadar ki gelişimi bile aslında apayrı bir inceleme konusudur.
(Bu araştırma yazısında birçok site ve kaynaktan yararlanılmıştır.)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Esmaül Hüsna (Arapça- Türkçe) دُعٰٓاءُ اَسْمٰٓاءُ الْحُسْنٰى

Şifa Salavâtı (Salavâtı Tıbbil Kulubi/Salâvatı Tıbbiye)

Güzel Ahlakla ilgili 40 Hadis