Mazlumun Bedduası

Mazlumun Bedduası

Rivayet olunur ki Hz Musa döneminde kıtlık baş gösterir ve yağmur duası için mahiyetindekilerle birlikte şehrin dışına çıkarlar. Hz Musa yolda giderken bir karıncanın ayakları üzerinde durarak rabbine şöyle yalvardığını işitir:
“Ya Rabbi âdemoğlunun yaptıkları yüzünden bizleri helâk etme.”
Bizler yüce Allah’ın şu ayeti kerimesin kulak vermez miyiz ki:
“Sakın, Allah’ın zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Ancak Allah onları korkudan gözlerin dışarı fırlayacağı bir güne erteliyor.”
Sanki bu zulüm ve işkence yapanlar Allah’ın hesabını unutmuşlar ve her milletin ve toplumun bir sonu olduğunu ve o günün gelip çatmasına çok az bir vaktin kaldığını hatırlamamaktadırlar.
“Öyleyse onlar hakkında acele etme. Biz onlar için teker teker sayıyoruz.”
Peki, nerde şimdi o Allah’ın yolundan sapanlar. Onlar şu an bir avuç toprak değiller mi? başlarına gelecek olanlardan ötürü korku içerisinde değiller mi? Onlardan nimetler alınmış onlara korku kaplamış ve o günü beklemektedirler.
Öyleyse tarihte olanlar bizlere birer ders olmalıdır. Allah’ın hükümlerine boyun eğmeyenler gurur ve kibirde olanlar hayatının her safhasında gurur ve kibirden başka bir şey bilmeyenler şunu bilmelidirler ki; her vakit eriyecek ve gökteki her yıldız elbet bir gün sönecektir.
Zulümden uzak durun. Azgınlık yapmayın. Özellikle zayıfları ezmeyin. Zulme karşı koyamayana eziyet zulümdür. Mazlumun Allaha doğru kaldırdığı elden sakının çünkü onunla rabbi arasında örtü yoktur.
Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem buyuruyor ki;
“Kâfir de olsa mazlumun bedduasından sakının, çünkü o bulutlar üstündedir.
Allah azze ve cell buyurur ki: “İzzetim ve yüceliğim üzerine olsun ki daha sonra da olsa seni başarıya ulaştıracağım.”
İbni Kesir tarihten şöyle bir olay nakleder:
Harun Reşidin veziri Yahya el Beram ki hapiste iken oğullarından biri şöyle der:
“Ey babacığın sen iyiliği ve nimeti teptiğin için mi bu hale geldik.”
Der ki:
“Oğlum ben zannediyorum ki bunun sebebi bir mazlumun bedduasıdır. Biz O duadan gafil olurken Allah gafil olmamıştır.”
Allaha şükürler olsun ki işkence ve eziyetler dönemi geride kaldı. Ancak bu Allah’ın rahmetinin inmesi için yeterli değildir. Allah’ın rahmetinin bizlere ulaşması şarttır. Öyleyse: zenginler zekâtlarını versin. Dargınlar barışsın, herkes kalbindeki kin ve nefret tohumlarını atsın. Özelliklede açık saçık gezen ve rabbimizin razı olmayacağı bir şekilde dolaşan bayanlarımız kendilerine çeki düzen versinler. Hep birlikte Allaha tövbe edelim. Umulur ki onun rahmeti bizlere ulaşır.
“Rabbinizden mağfiret dileyin. Çünkü O çok bağışlayıcıdır.”
Öyle ki üzerinize bol bol yağmur indirsin.
Mallarınızı ve oğullarınızı çoğaltsın size bahçeler ihsan etsin. Sizin için ırmaklar akıtsın.
Size ne oluyor ki, Allah’a büyüklüğü yakıştıramıyorsunuz.
Sadi Şirazi anlatır:
Bir zalimi hikâye ederler ki, fakirlerin odunlarını zulüm ile alır ve zenginlere cebren verirmiş.
Ariflerden bir zat ve zalime tesadüf edip şöyle demiş:
“Sen bir yılansın ki kimi görsen sokarsın yahut baykuşsun ki nerede otursan viran edersin. Senin gücün bize yeterse gaibi bilen Cenabı Hakka yetmez. Yer ehline cebretme ta ki göğe beddua akmasın!”
Zalim bu sözden incinmiş, suratını asmış. Ona iltifat etmemiş, böbürlenmiş.
Arası çok geçmeden, bir gece o zalimin odun ambarı yanmış. Yalnız odunları değil, konağı, nesi var nesi yok hepsi de yanmış. Zalim yumuşak döşekten kızgın külün üzerine düşmüş.
Tesadüfi olarak evvelce ona nasihat eden zat oradan geçerken ona rastlamış. Bakmış ki ahbaplarını, hempalarını toplamış, onlarla hasbihal ederek:
“Bilmiyorum bu ateş benim sarayıma nereden sıçradı” diyormuş.
O zat:
“Fakirlerin gönüllerinde yanan ateşin dumanından!” demiş.
Yaralı gönüllerin tütününden sakın:
Çünkü gönül yarası nihayet tesir eder, elinden geldiği kadar bir gönlü perişan etmemeye çalış. Çünkü bir ah cihanı alt üst eder. Bostan-Gülistan: 358).
Allah’ın selamı üzerinize olsun.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Esmaül Hüsna (Arapça- Türkçe) دُعٰٓاءُ اَسْمٰٓاءُ الْحُسْنٰى

Uzun Ömür İçin Dua

Şifa Salavâtı (Salavâtı Tıbbil Kulubi/Salâvatı Tıbbiye)