Maddeler Halinde Namazın Yararları
Maddeler Halinde Namazın Yararları
Biz namazı Allah’ü
Teâlâ’nın emri olduğu ve onun rızasını kazanmak için kılarız. Ancak namazın
insan için pek çok yararı olduğu da bilinen bir gerçektir. Çünkü Allah’ü Teâlâ
bizlere yararlı olmayan bir şeyi emretmemiştir. Zira Allah’ü Teâlâ hiçbir şeye
muhtaç değildir. İhtiyacı olan biziz. Yapılmasını istediği her şeyde bizler
için pek çok yarar olduğu açıktır.
Kısaca namazın bazı
yararlarına işaret edersek;
1. Namaz Allah’ü
Teâlâ’yı hatırlatır;
İnsan, başkasına
muhtaç olmadan yaşamak için çalışmak zorundadır. Kendini çalışmaya veren kimse
ise çoğu zaman ölümü ve ölüm sonrası dirilmeyi ve dünyada yaptıklarının
hesabını vereceğini unutur. Bu yüzden her an günah işleyebilir ve günah
işlemeyi âdet hâline getirebilir. Bunun en çarpıcı örneği, kumarbazlar ile zevk
ve eğlenceye aşırı derecede düşkün olanlardır.
Bunlar, kumar
oynamaktan, içki içmekten, zevk ve eğlenceden başka bir şey düşünmezler. Ne
ölümü, ne ahireti ve ne de ahiretteki hesabı hatırlarlar. Hiç ölmeyeceklerini
ve dünyanın sona ermeyeceğini sanırlar. Derken hiç beklemedikleri ölüm gelir
çatar ve bunları hazırlıksız olarak yakalar. Pişman olurlar ama bu pişmanlık
bir fayda vermez. İşte “Beni anmak için namazı dosdoğru kıl.” (Taha 14) ayeti,
namazın bu hikmetine işaret etmektedir.
Hiç şüphe yok ki
namaz, Allah’ü Teâlâ’yı anmak için kılınır. Esasen bu, yalnız namazın değil,
diğer ibadetlerin de esasını teşkil eder.
Kur’an-ı Kerim’de Allah’ü
Teâlâ’ya saygı duyan mü’minlerin niteliklerinden söz edilirken şöyle
buyurulmaktadır:
” Onlar ayakta
dururken, otururken, yanları üzerine yatarken Allah’ü Teâlâ’yı anarlar ve
“Rabbimiz, sen (gökleri ve yerleri) boşuna yaratmadın. Seni teşbih ederiz. Bizi
cehennem azabından koru,” derler.” (Ali İmran 191)
“O adamlar ki ne
ticaret ne de alışveriş Allah’ü Teâlâ’yı anmaktan onlar alıkoymaz.” (Nur 37)
Peygamberimizin şu
hadis-i şerifi de Allah’ü Teâlâ’yı anmanın en büyük ibadet olduğunu
göstermektedir:
“Ben size;
yaptıklarınızın en iyisini, Allah’ü Teâlâ katında en çok razı olunan,
derecelerinizi en çok yükselten, altın ve gümüşü (Allah’ü Teâlâ yolunda) vermekten
daha hayırlı olan ve düşmanlarınızla karşılaşıp da sizin onların boyunlarını
vurmanızdan ve onların da sizi şehit etmelerinden daha faziletli bir işi haber
vereyim mi? buyurmuş, ashabın,
“Bu hangi iştir?”
demeleri üzerine, Peygamberimiz,
“Allah’ü Teâlâ’yı
anmaktır.” cevabını vermiştir.
Görülüyor ki bütün
ibadetlerden maksat, Allah’ü Teâlâ’yı anmaktır. Allah’ü Teâlâ’yı anmanın en
güzel şekli ise namazdır.
2. Namaz kötülük
yapmaktan vazgeçirir;
“Muhakkak ki namaz
hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar.” (Ankebut 45)
Hiç şüphe yok ki
namazdaki belli hareketler; oturmak, kalkmak, alnı yere koymak, tekbir ve
tehlil getirmek gerekli olmakla birlikte bunlar namazın amacını
gerçekleştirmeye yetmez. Namaz bu hareketlerle tamamlanmış olmaz. Gerçek
namazın bunlardan ibaret olduğu söylenemez. Gerçek namaz, önce Allah’ü Teâlâ’ya
karşı boyun eğme, yüce yaratıcının huzurunda benliğini silme, sonra da Hak ile
ilgilenmeye engel her türlü endişe ve kuşkudan sıyırılmadır.
Bunun için Kur’an
okuyarak, dua ederek, tekbir ve tehlil getirerek dilini, diğer organlarını
meşgul etmek, namaz kılana gereklidir. Bütün bunlarla birlikte kâinatı yaratan
ve yöneten yüce yaratıcının huzurunda bulunduğunu hatırdan çıkarmamalıdır.
Bunun içindir ki namaz kılan namaz esnasında kimse ile konuşmayacağı gibi
namazın rükün ve adabı dışında namaza aykırı herhangi bir harekette de
bulunmayacaktır.
İşte böyle huzur ve
huşu içerisinde kılınan namaz, ayet-i kerimede ifade buyurulduğu üzere kişiyi
her türlü hayâsızlık, ahlaksızlık ve kötü duygu, düşünce ve tavırlardan
uzaklaştırır.
Zaten yüce
yaratıcının kabul ettiği namaz da budur.
Diğer taraftan
insana Allah’ü Teâlâ’yı unutturacak şeylere karşı en çok koruyucu siper de yine
namazdır. Çünkü belli aralıklarla Allah’ü Teâlâ’yı hatırlayan kimse kötü duygu
taşıyamaz. Başkalarına hile ve haksızlık düşünemez. Bir gün yaptığı her şeyin
hesabını Allah’ü Teâlâ’ya vereceğini düşünerek ölçülü hareket eder. Böylece
namaz insan ruhu üzerinde daha etkili, nefsin heva ve hevesine yönelmesine daha
çok engel ve her şeyde dürüstlüğe daha çok özendiricidir.
3. Namaz, erişilen
nimetlere karşı Allah’ü Teâlâ’ya bir şükürdür;
İnsan, Allah’ü Teâlâ’nın
en değerli yaratığıdır. Allah’ü Teâlâ insanı en güzel şekilde yaratmış; ona,
iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan, faydalı olanı zararlı olandan ayırt edecek
akıl vermiştir. Evreni ve evrende olan her şeyi insan için var etmiş ve onun
hizmetine vermiştir.
Kur’an-ı Kerim’de
şöyle buyurulmuştur:
‘’Gökleri ve yeri
yaratan, gökten suyu indirip onunla rızık olarak size türlü meyveler çıkaran,
izni ile denizde yüzüp gitmeleri için gemileri emrinize veren, nehirleri de
size akıtan ancak Allah’ü Teâlâ’dır. Âdetleri üzere seyreden güneşi ve ayı size
faydalı kılan, geceyi ve gündüzü istifadenize veren yine Allah’tır. O, size
İstediğiniz her şeyden verdi. Eğer Allah’ü Teâlâ’nın nimetini sayacak olsanız
sayamazsınız.” (İbrahim 32-34)
Allah’ü Teâlâ’nın
verdiği sayısız nimetlere karşı insan O’na teşekkür etmek durumundadır. Bu
teşekkür dil ile olabileceği gibi en güzeli ibadetle olanıdır İbadetlerin en
mükemmeli ise namazdır.
Peygamberimiz, farz
namazlardan başka nafile namaz da kılardı. Çoğu kere geceleri kalkar nafile
olarak namaza dururdu, Kendisine,
-“Ey Allah’ü Teâlâ’nın
Resulü! Geçmiş ve gelecek günahlarınızı Cenabı Hak bağışladığı hâlde namaz için
bu kadar yorulmanızın sebebi nedir?” diye sorulduğu zaman, onun,
“ Allah’ü Teâlâ’ya
şükreden bir kul olmayayım mı?” şeklinde cevabı, namazın hikmetini ne güzel
açıklamaktadır.
Eğer insan, Allah’ü
Teâlâ’nın verdiği nimetlere -O’na ibadet ederek- şükredecek olursa, Allah’ü
Teâlâ, verdiği nimetleri artıracağını va’detmektedir:
“Eğer şükrederseniz,
elbette (nimetlerimi) artıracağım.” (İbrahim 7) Esasen nankörlük çirkin bir
huydur. Eriştiği nimetlerin kadrini bilmeyen ve o nimetleri kendisine verene
saygı duymaya kimseyi Allah da sevmez, insanlar da sevmezler.
İşte namaz, insanın
nankörlük gibi çirkin bir huydan arınmasına yardımcı olur.
4. Namaz vaktin
kıymetini öğretir;
Namazı vaktinde
kılmanın önemini kavrayan kimse, bunu günlük çalışma hayatına da aktaracak ve
her işi vaktinde yapmaya özen gösterecektir. İnsan her şeyi vakit ve zaman
içerisinde kazanır.
İşte namaz, insan
hayatı için vaktin ne kadar önemli olduğunu öğretir ve her şeyin zamanında ve
vaktinde yapılması alışkanlığını kazandırır.
5. Namaz insanların
eşit olduğunu hatırlatır;
Namaz, zengini,
fakiri, amiri, memuru ve her seviyedeki insanı camide yan yana getirir ve insan
olarak Allah katında eşit olduklarını, aralannda insan olmak bakımından bir
fark olmadığını öğretir.
6. Namaz sağlığı
olumlu şekilde etkiler;
Dinimiz temizliğe
büyük önem vermiş, namazın sahih olabilmesi için beden, elbise ve namaz
kılınacak yerin temiz olmasını şart koşmuştur.
Namaz kılacak
kimsenin abdest alması gereklidir, farzdır. Abdest almak ise günde birkaç kez
temizlenmek demektir. Temizlik ise sağlıktır. Pek çok hastalık sağlık
kurallarına uymamaktan meydana gelir. Sağlık kurallanndan birinin de temizlik
olduğu bilinmektedir.
7. Kıyamet günü ilk
soru namazdandır;
İnsanlar öldükten
sonra dirilecekler ve Allah’ü Teâlâ’nın huzurunda dünyada yaptıklarının
hesabını vereceklerdir. O gün ibadetlerden ilk sorgulama namazdan olacaktır.
Nitekim Peygamberimiz şöyle buyurmuştur:
Kulun kıyamet
gününde hesabı ilk önce sorulacak ameli namazdır. Eğer namazla ilgili güzel
cevap verirse kurtulmuş ve kazanmıştır, Eğer namazı düzgün çıkmazsa
kaybetmiştir.
Hesap gününde
insanın ilk önce namazdan sorguya çekilmesi, namazın ibadetler içindeki önemini
göstermektedir.
8. Namaz günahlara
keffarettir;
Namaz, öyle
faziletli bir ibadettir ki iki namaz arasında işlenen günahların silinmesine
vesile olur. Peygamberimiz buyuruyor: “Büyük günahlardan kaçınıldığı takdirde
beş vakit namaz, iki cuma ve iki Ramazan aralarındaki günahlara keffarettir.
Çünkü Allah’ü Teâlâ’nın
emrini yerine getiren kimseden Allah’ü Teâlâ razı olur. Allah kimden razı
olursa onun günahlarını bağışlar ve onu cennetine koyar.
9. Namazı kılmamak
büyük günahtır.
Namaz, Allah’ü Teâlâ’nın
kesin emridir. Bir kimse farz olduğuna inandığı hâlde namazı kılmazsa büyük
günah işlemiş olur.
10. Kur’an-ı
Kerim’de şöyle buyurulmuştur:
“Onların peşinden
öyle bir nesil geldi ki bunlar namazı bıraktılar. Bu yüzden ilerde
azgınlıklarının cezasını çekeceklerdir.” (Meryem 59)
Kıyamet günü
cehennemliklere, cehenneme girmenize sebep nedir, diye sorulduğunda, onların,
“Biz namaz kılanlardan değildik, düşkünü yedirmezdik, boş şeylere dalanlarla
dalar giderdik, ceza gününü yalanlardık.” diyecekleri Kur’an-ı Kerim’de haber
verilmektedir. (Müddesir 42-46)
Bu kadar önemli bir
ibadet olan namazı vaktinde kılamayan kimse onu kaza edecektir.
Bir namazı vaktinde
kılmaya eda, vakti çıktıktan sonra kılmaya ise kaza denir.
Kaynak: www.huzurdini.com
Yorumlar
Yorum Gönder