Kalbi Günahlardan Arındırmak Nasıl Olur?
Kalbi Günahlardan Arındırmak
Nasıl Olur?
Nisan yağmurlarını düşünün.
Ne yapıyor' Toprağı canlandırıyor, toprak içindeki tohumları canlandırıyor,
filizleri ortaya çıkarıyor, bitkileri yeşertiyor. İşte Şah-ı Hazne de bu
şekilde insanların kalbini tedavi eder, ruhlarını canlandırır.
İnsan kalbinin iki özelliği
vardır: Biri halk âlemi, diğeri ise emir âlemiyle ilgilidir.
Tüm âlem Cenâb-ı Hakk'ın
sıfatlarına mazhar olmuştur; O'nu yansıtır. İnsanın kalbi de buna benzer. Yüce
Allah'ın sıfatlarını yansıtan küçük âlemdir. Bu yüzden kalp, Allah'ın
nazargâhıdır. Ruhlar âlemini içine alır. Kâinatın yaratılışında arş ne ise,
bedendeki kalp de odur. Arş, mâna âlemiyle madde âlemi arasında bir köprüdür.
Emir âleminden gelen ilâhî tecelliler önce arşa iner. Sonra madde âlemine
yansır.
İşte beden dünyasına gelen
tecelliler de önce kalpte yer bulur. Sonra ruh, mânevî zevk alır ve gelen
tecellileri bedenin bütün organlarına ulaştırır. O zaman saçımızın bir teline
varıncaya kadar bütün organlarımız bu mânevî hissi elde eder.
Meselâ harama bakan gözü
düşünün; mânevî kiri önce kalbe gider, diğer organlarla kazanılan günahların
mânevî kirleri de böyledir. Onun için kalbin günahlardan arındırılması gerekir.
Bu da zikirle olur. Kalp zikretmezse, günahların kirini atamaz hale gelir. O
zaman ilâhî feyizleri de anlamaz. Bu yüzden büyüklerimiz, kalbin Allah'tan
gafil kalmaması için çok gayret etmişlerdir. Kalbin temizliğine önem
vermişlerdir.
İnsan kalbinde yürek, mânevî
kalbin de yeridir. Vücudumuzda bulunan diğer tecelli yerleri de ona bağlıdır.
Bu ilâhî tecelli yerlerine letâif denir. İnsan vücudundaki letâif sayısı
altıdır. Bunlar kalp, ruh, sır, hafâ, ahfâ ve nefistir. Kalbin yeri sol memenin
dört parmak altıdır; Allah'ın muhabbeti ve ilâhî cezbenin merkezidir.
Ruhun yeri sağ memenin dört
parmak altıdır; Allah sevgisinin merkezidir. Sırrın yeri sol memenin iki parmak
üstüdür; Allah'ı bir bilmenin mânevî tanıma mahallidir.
Hafânın yeri sağ memenin iki
parmak üstüdür; Bütün eşya Allah'ın tecellisinde buradan gayb âlemine açılır.
Ahfânın yeri göğüs kafesinin
iki parmak aşağısıdır; Burası suyun içinde sütün kaybolması gibi, kulun
Allah'tan başka hiçbir şeyi görmemesini sağlayacak olan mânevî bir merkezdir.
Nefsin yeri de alnın
ortasında iki kaş arasıdır.
Tüm bunlar bir mürşid-i
kâmilin terbiyesi altında ilâhî tecellilere açılır. O zaman Allah Teâlâ, insanî
ruha çeşitli tecelliler ihsan eder. Ruh terbiye edilince kalp de terbiye
edilmiş olur ve Allah'a ulaşır. Kul da günahı terk eder. İşte bu seyrü sülûk
ile gerçekleşir. O zaman kul, kendisine emanet edilen tertemiz ruhu imanla
Allah'a teslim eder ve kurtulur.
Yorumlar
Yorum Gönder