Şeb-i Arûs
Şeb-i Arûs
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
“De ki: Sizin kendisinden kaçtığınız ölüm, muhakkak
sizi bulacaktır. Sonra da görüleni ve görülmeyeni bilen Allah'a
döndürüleceksiniz de O size bütün yaptıklarınızı haber verecektir.” (Cum’a, 8)
Rasûlullah (sav) buyurdular:
“…Mü’mine Allah’ın rahmeti, rızâsı ve cenneti
müjdelendiği zaman Allah Teâlâ’ya kavuşmak ister; işte o zaman Allah da ona
kavuşmayı arzu eder. Kâfire Allah’ın azâbı, gazabı haber verildiği zaman
Allah’a kavuşmaktan hoşlanmaz; Allah da ona kavuşmaktan hoşlanmaz.” (Müslim,
Zikir 14-17. Buhârî, Rikak 41; Tirmizî, Cenâiz 67, Zühd 6; Nesâî, Cenâiz 10;
İbni Mâce, Zühd 31)
Hazret-i Mevlânâ Kuddise Sirrûh ölümünü şöyle ifade
eder:
“Vefâtımdan sonra benim kabrimi aç ve gönlümün ateşi
sebebiyle kefenimden nasıl duman yükseldiğini gör!”
“Ölüm gününde
tabutum götürülürken, bende, bu dünyanın dert ve gamı var sanma! Dünyadan
ayrıldığıma üzülüyorum zannetme!”
“Sakın ola ki, öldüğüm için bana ağlama! «Yazık
oldu, yazık oldu!» deme! Eğer ben yaşarken nefse uyup şeytanın tuzağına
düşersem, işte hayıflanmanın sırası o zamandır!”
“(Fakat ben ruhumla büyük bir heyecan içerisinde
vuslata doğru kanat açtığımda sakın ola ki) cenazemi görüp de; «Ayrılık,
ayrılık!» deme! Bilesin ki o vakit, benim ayrılık vaktim değil, (Rabbimle)
«buluşma» yani vuslat vaktimdir!”
“Beni toprağın kucağına verdikleri zaman sakın;
«Veda, veda!» deme! Çünkü mezar, öteki âlemin, cennetler mekânının perdesidir!”
“Batmayı, gözden kaybolmayı gördün ya, bir de
doğmayı gör! Düşün ki, Güneş’le Ay batıp gözden kayboldukları zaman onların
nûruna bir ziyan gelir mi?”
“Bu hâl, sana; batmak, kaybolmak gibi görünse de,
aslında doğmaktır, yeniden hayata kavuşmaktır! (Hem de ebedî bir hayata…)”
“(Dıştan bakınca toprağın kara bağrında bir çukurdan
ibâret olan şu) mezar, insana hapishane gibi, zindan gibi görünse de, orası
aslında vuslata teşne ruhların (dünyanın iptilâ ve musibetlerinden) kurtulduğu
(ve huzur bulduğu) yerdir!”
“Hangi tohum toprağa atıldı, ekildi de tekrar
bitmedi; vakti gelince topraktan filizlenmedi? Niçin insan tohumu hakkında
yanlış bir zanna düşersin?”
“Hangi kova suya sarkıtıldı da dolu çıkmadı? Can
Yusuf’u neden kuyudan ziyan görsün, niçin feryad etsin?”
“Ben (ten kafesinden kurtulunca) ölü idim, dirildim,
ağlamaktayken tebessüme büründüm. İlâhî aşkın devletine nâil olunca da, ebedî
devlete (saâdete) kavuştum…” (Osman Nûri Topbaş, İnsan Denilen Muamma, Erkam
Yay.)
Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel
İsimleri)
el-Vâsi’: Rahmeti geniş ve
sonsuz olan, rızık imkânlarını genişleten, ilmi, ihsanı, mağfireti ve rahmeti
ile her şeyi kuşatan, imkânları sonsuz olan, zenginliğini ve kudretini her
yerde hissettiren demektir.
Kısa Günün Kârı
Hakikatte mü’minin ölümü bir veda değil bir
vuslattır. Mevlana bu hakikati Şeb-i Arûs yani düğün gecesi olarak ifade
etmektedir.
Lügatçe
vuslat: Sevgiliye kavuşma,
buluşma.
iptilâ: Düşkünlük,
tiryakilik.
zan: Sanı.
Yorumlar
Yorum Gönder