Zamanı Kuşanmak
Zamanı Kuşanmak
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
“Nihâyet o gün (dünyada yararlandığınız) nimetlerden
elbette ve elbette hesaba çekileceksiniz.” (Tekâsür, 8)
Rasûlullah (sav) buyurdular:
“İki nimet vardır ki insanların çoğu onların kadrini
bilmez. Bu iki nimet sıhhat ve boş zamandır.” (Buhârî, Rikak, 1, İbn Mâce,
Zühd, 15)
İnsanı kuşatan sosyal ve fiziki çevrenin üçüncüsü
zamandır. Zaman âlemin varoluşundan sona erişine kadar geçmiş, gelecek ve ikisi
arasındaki “hâl” dediğimiz ânlardan ibarettir. Zaman; dehr, vakt ve ân gibi
kavramlarla da ifâde edilir. İnsana verilen ömür sermayesi, ister nefeslerle
sınırlı olsun, isterse vakitle belirlenmiş olsun, zaman idrâkinin cereyan
ettiği en önemli alandır. İnsan, hayatı bir zaman ve vakit ölçüsü ile idrak
etmektedir. Bu yüzden hayat, zamanı kullanma ve değerlendirme ameliyesi
sayılabilir.
Medeniyet tarihi yorumcuları medeniyetleri zaman ve
mekân medeniyetleri olarak ikiye ayırmaktadır. Mekânı temel alan ve onu
merkezine yerleştiren Batı medeniyeti daha çok somut ve sınırlı bir dünya
kurmuştur. İslâm ise merkezine zamanı alan bir medeniyetin sahibidir. İslâm’da
her şey zaman önceliklidir. İbâdetlerde de, günlük yaşantıda da bu böyledir.
İslam’da ibâdet gün ve saatleri, iş ve
mesâî vakitleri zaman öncelikli olarak programlanmaktadır.
Namazda zamandır aslolan. Namazın vakti girmeden
namaza âid mekânın bir esprisi yoktur. Çünkü vakit girince namaz her yerde
kılınabilir.
Oruç vakit öncelikli, yılın belli bir ayına münhasır
ve zaman dilimleriyle belirlenmiş; imsâk ile iftar vakitleri arasında bir
ibâdettir.
Mâli bir ibadet olan zekât için de zenginliğin
üzerinden bir yıl geçmesi, tekrarı için de zenginliğin sürmesi gerekmektedir.
Yıl geçmeden kişiye tekrar zekât farz olmaz.
Hac ise zamanla mekânın eşit ağırlıkta idrâk
edildiği bir ibâdettir. Evet, hac için bir mekân zorunluluğu vardır ama, ancak
bu mekânda belli bir zamanda vakfe yapılmakla hac tamamlanır. Haccın kazâsı
yoktur. Hatta memleketinden bütün zorluklarını göğüsleyerek hacca çıkan bir
kimse, zamanı önemsemeden hareket eder ve arefe günü Arafat vakfesine
yetişemezse “hacı” olamaz. Ertesi sene tekrar haccetmek zorundadır. Zamanı bu
kadar önemseyen bir din, bütün zorlukları yenecek ve irâde sahibi güçlükleri
başaracak insanlar yetiştirir. Zaman merkezli medeniyetin önemi buradadır.
(Prof. Dr. Hasan Kâmil Yılmaz, Altınoluk Dergisi Ocak-2003)
Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)
el-Vedûd: Dilediği kulunu çok
seven, aşkı ile yanan kullarını seven, salih kullarını sevip onları rahmet ve
rızasına ulaştıran ve sevilmeye en çok lâyık olan demektir.
Kısa Günün Kârı
İmam Şâfî hazretlerinin: “Zaman kılıç gibidir. Sen
onu kesmezsen o seni keser. Nefsin en büyük düşmanındır. Sen onu hayırla meşgul
etmezsen o seni şer ile meşgul eder” sözü, aslında zamanı yönetmenin nefsin
tuzağına düşmemek için önemli olduğuna dikkat çekiyor.
Yorumlar
Yorum Gönder